FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki ilk dava başladı
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde bulunduğu 15 Temmuz'da görev yerine gitmedikleri ve halkın direncini kırdıkları iddia edilen 29 polisin yargıladığı dava devam ediyor.
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun karşısında bulunan duruşma salonundaki duruşmada, bazı sanık avukatları, müvekkillerinin bu dosyayla ilgileri bulunmadığını öne sürerek, dosyanın ayrılmasını istedi.
Mahkeme heyeti, sanık avukatlarının talebini, "sanıkların aynı suç ve tarihle yargılanması, soruşturmanın ve kovuşturmanın birlikte yapılması" nedeniyle reddetti.
Duruşmada, daha sonra Mahkeme Başkanı Fikret Demir, iddianamenin özetini okudu.
Tutuklu sanık Tolga Gültekin savunmasında, Ankara Gölbaşı'nda Havacılık Daire Başkanlığında 2. pilot olarak görev yaptığını, 1. pilot olarak görev yapamayacağını, bayramdan olay gününe kadar dış görev olarak İstanbul'da bulunduğunu söyledi.
Sanık Gültekin, olay günü kendisine görev verilmediğini, gece şartlarında bu görevi yapmasının söz konusu olmadığını, Huber Köşkü'nün hava sahasının üstünden daha önce geçmediğini, nerede olduğunu bile bilmediğini ifade ederek, ''Olay günü ben uçuş görevimi icra etmek üzere hazır bulundum. O gün 2 pilot istirahatteydi. 2 ayrı uçuş görevi vardı. Yaklaşık bir uçuş 4 saat kadar sürüyor. 2. uçuş görevim 21.45 civarı bitti. Sonrasında uçuş odasına gittik. Uçuşu neden yaptığımızı 5-10 dakikada anlattık. Ben birkaç telefon görüşmesi yaptım 'uçuş tamamlandı' diye. Yarım saat geçti. Sözleşmeli pilot Hüseyin Taşkın odama gelerek, televizyonda askerin görüntüleri olduğunu söyledi, anlamadım. Terör kapsamında alınmış önlem diye düşündüm. Bizden talep edilen bir uçuş görevi yoktu.'' diye konuştu.
Şube Müdürü Mehmet Tok'un odasına gittiklerini anlatan sanık Gültekin, savunmasına şöyle devam etti:
"Mehmet Tok, perişan bir haldeydi, öncelikle sivildi. Biz havacılık birimi olarak resmi görev yapan birimiz, üniformalıyızdır. Üniforması yoktu üzerinde, yüzü kıpkırmızı, gömleğinin düğmelerinin 2'sini açmıştı, nefes almak için. Televizyonu açıktı. 'Müdürüm istirahattaki personeli çağırmışsınız, bir şey mi var?' dedim. 'Asker darbe yapmış.' dedi. Uçuş ekibi geldi, üniforma giydiler. Özel harekattan görevli memurları Huber Köşkü'ne göndermek için. Kapıda çok garip biri vardı. Ceketinin kolları kısa, jöleli saçlı biri geldi. Uygunsuz bir biçimde giyilmiş hücum yeleği ve piyade tüfeği vardı. Agresif, saldırgan tavırlar sergiliyordu. Şahıs tehditkar, saldırgan tavırlarla 'Bir an önce gitmemiz lazım.' diye birkaç cümle sarf etti. Gelen şahıs, şube müdürünü tanımıyordu. Bu şahsın yaşı itibarıyla şube müdüründen yetkili olması mümkün değil, emir vermesi garibime gitti. Şahsın kimliğini sormayı düşündüm, çok saldırgandı. Darbe gecesinin bir hassasiyeti vardı. Şahsı aldım, şube müdürünün yanına götürdüm. Müdür 'Bu konuyla ilgili yazılı talimat gerekiyor.' dedi. Şahıs 'Götürüyor musunuz, götürmüyor musunuz?' dedi. Şahıs bahane bekliyordu. Filonun çıkışına doğru 'Göreceksiniz, tarafınızı belli edin.' diye konuşarak gitti.''
''2. pilot sadece 1. pilotun talimatını uygular''
Şube Müdürü Mehmet Tok'un kontrolünü kaybetmiş durumda olduğunu ifade eden Gültekin, Ender Küçüka'nın müdürle kısa bir konuşması olduğunu ve "Göreve çıkıyoruz, Huber Köşkü'ne söyleyin ışıklarını açsınlar." dediğini söyledi.
Gültekin, savunmasında şunları kaydetti:
''Biz pilotlar olarak bir filoya gittiğimiz zaman bize sadece uçmak kalır. Görevi destekler şekilde hiçbir görüşmeyi Mehmet Tok yapmamıştır. Belki de dost taraftan vurulacağız. Camdan helikopteri takip ediyorduk, telefon çaldı. Görüşme sırasında Mehmet Tok, uçuşu kesin talimatı verdi. 3 defa sordum. 'Uçuş kesilsin (arıza var) deyin özel harekatçılar tepki göstermesin' dedi. Mehmet Tok'u arayan daire başkanıydı, 'Ankara Gölbaşı bombalanmış, bizde uçuşu kestik.' dedi. Şube Müdürü Mehmet Tok daha sonra filonun ışıklarının söndürülmesi talimatını verdi. Işıklarımız hep açıktır. Sonrasında helikopterin içeri alınması talimatını verdi. Kendisi de odasında oturmadı, pilot odalarında oturdu. Telefonun, bilgisayarın ışığı görülmesin diye. Bu olayın asıl işi, daire başkanıyla Mehmet Tok uçuşu kestiler, 'Biz bunun hesabını veremeyiz.' dediler. Benim olayla uzaktan yakından ilişkim yok. Bu fiili ben zaten işleyemem. Öncelikle bana verilmiş bir uçuş görevi bulunmamaktadır. Prosedür olarak bir eksik, sıkıntı yok. Görevin sorumluluk kısmı 1. pilottadır, 2. pilot sadece birincinin talimatını uygular. Böyle bir tecrübem olmadığı gibi yeterliliğim ve yetkim de yoktur. Özel harekatçıların karadan gitmesinin tek sebebi; Ankara'daki daire başkanı tarafından Mehmet Tok'a verilen talimattır.''
Örgütle hiçbir irtibatının olmadığını savunan sanık Gültekin, bir eylem birlikteliğinden bahsedildiğini ancak buradaki kişileri tanımadığını, kendisinin Ankara'da çalıştığını, Ender Küçüka'nın ise İstanbul'da görev yaptığını, Barış Aktaş ile de mesaiden tanıştıklarını ve herhangi bir örgütsel bağlantısının bulunmadığını öne sürdü.
''Bütün geceyi sığınakta geçirdik''
Tutuklu sanık Ender Küçüka savunmasında, başkomiser pilot olduğunu, görevi reddetmek, gitmemek gibi bir durumunun bulunmadığını savunarak, iddianamenin kendisine ulaşmadığını, ağzından hiç çıkmamış sözlerin yer aldığını, görmediği için de bir şey diyemediğini söyledi.
Olay günü istirahatte olduklarını ifade eden Küçüka, şu şekilde savunma yaptı:
''Akşam saatlerinde şube müdürü cep telefonundan beni arayarak, 'Şubeye gel, askeri hareketlilik var.' diye talimat verdi. Diğer ekipleri aradım, en kısa sürede şubeye geldim. Hemen şube müdürünün yanına çıktım. 'Askeri hareketlilik var, hazırlıklı olalım.' denildi. Üniformamı giydim. Tam ne olduğunu anlamış değiliz. Şube müdürü, 'Özel harekat personeli gelecek, Huber Köşkü'ne götüreceksiniz.' dedi. Ne olduğunu anlamadık. Uçuş görevlilerinin tamamı yazılı formla görevlendirilir. Acil durumlarda sözle bildirilir. Sözlü emirle helikoptere bindik. Yetkili amirin talimatıyla döndürüldük. Cumhurbaşkanı görevlilerinin daha fazla hassasiyeti vardır. Görev onayı alınır. Garip garip hareketlerle geldi bu insanlar. Biz göreve çıkmaya hazır haldeydik. Bizim Cumhurbaşkanı'nın ailesinin bulunduğu yere silahlı kimleri götürdüğümüzü sorduk, teyit istedik. Şube müdürü bu prosedürü baştan başlatmalıydı. 1. pilotum bütün sorumluluk üzerimde. Kaç kişi bile götüreceğimi bilmiyordum. Mehmet Tok tamamen kontrol dışındaydı. Hasbelkader rütbe aldığı için o görevdeydi. Uçuş görevlendirilmesi Cumhurbaşkanlığı koordinesinde yapılmalıdır. Mehmet Tok'un hiçbir sorumluluğu yaptığını görmediğim için bizzat daire başkanını aradım. Daire başkanı anladı, 'Sen özel harekatçıların tehdit oluşturmasından mı korkuyorsun?' dedi. Ben 'Kimi götüreceğimi bilmek istiyorum.' dedim, 'Arayacağım seni.' dedi. Bir şahıs boynuna otomatik silah asmış, agresif tavırları vardı. Daire başkanının 'Talimatını bekliyorum.' dedim, 'Ben size gösteririm, tarafınız belli oldu.' dedi. Ben de sinirlendim 'Sen benimle nasıl konuşuyorsun.' dedim. Döndü bana 'Ben senin üstünüm.' dedi. Ben de 'Sen beni darbeci olmakla suçluyorsun. Ne niyetle gittiğinizi nasıl bilebilirim.' dedim. Dondu kaldı sonra. Hüseyin Taşkın, 'Dikkat et vurur bu adam seni.' dedi. Yine telefonum çaldı. Daire başkanı, 'Bir an önce kalkışınızı yapın. Yazılı talimatı sonra göndereceğim.' dedi.''
Barış Aktaş ile helikoptere bindiklerini anlatan Küçüka, helikopteri çalıştırdıkları zaman, teknisyenin helikoptere geldiğini, şube müdürünün de camdan eliyle uçuşu iptal ettirdiğini söyledi. Küçüka, sistemleri kapadıklarını, özel harekatçıların "Arıza var." denilerek helikopterden ayrıldığını, şube müdürünün daire başkanının talimatıyla uçuşun iptal edildiğini ve Ankara'daki Özel Harekatı Daire Başkanlığının vurulduğunu o an öğrendiklerini ifade etti.
Sanık Küçüka, şube müdürünün ne yaptığını bilen tavırları olmadığını dile getirerek, ''2015'e kadar VIP Cumhurbakanlığı ve Başbakanlık filosunda yer aldım. Şahıslar benim helikopterime bindiği zaman, o köşkün kapısından girmiş oluyorlar. Kaygılarımı dile getirdim. Bütün geceyi sığınak gibi bir yerde geçirdik, resmi kıyafetle hazır bekledik. Ertesi gün üzerimizde resmi kıyafetlerle gözaltına alındık. 'Darbeciler beni asar' desem o helikoptere niye bineyim? Yazılı emir olmadan sözlü emirle gitmişim. ByLock kullanmadım. Kesinlikle kullanmadığım bir program." ifadesini kullandı.
Duruşmaya, öğle arası verildi.