Felicien Kabuga kimdir? Ruanda soykırımında neler olmuştu? Soykırımın finansörü yakalandı!
800 kişinin öldürülmesini örgütleyen Ruanda soykırımının finansörü Felicien Kabuga, 20 yıl sonra Fransada yakalandı. Felician Kabuga, Ruanda soykırımının finansörü olarak biliniyor ve 20 yıldır aranıyordu. Peki, Felicien Kabuga kimdir? Ruanda soykırımında neler oldu? İşte Ruanda'da yaşananların detayları...
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 800 kişinin öldürülmesini örgütleyen Ruanda soykırımının finansörü Felicien Kabuga, 20 yıl sonra Fransada yakalandı. Felician Kabuga Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Ruanda soykırımında yüzbinlerce kişinin ölümünden sorumlu tuttuğu isimlerden biriydi. Peki, Felicien Kabuga kimdir? Ruanda'da neler olmuştu? İşte Ruanda'da yaşananlar...
FELİCİEN KABUGA KİMDİR?
Felician Kabuga, Ruanda soykırımının finansörü olarak biliniyor ve 20 yıldır aranıyordu. Yakalanması için başına 5 milyon dolar ödül konulan Kabuga (84), Interpolün kırmızı bülten listenin dünyanın dört bir yanında en çok aranan kişiler arasındaydı. BM verilerine göre, Kabuga, 800 insanın öldürülmesini örgütleyen kişiydi.
Demirören Haber Ajansının (DHA) yerel kaynaklardan aldığı bilgiye göre Kabuga, Fransanın başkenti Paristeki Asnières-sur-Seine banliyösünde yaşadığı eve yapılan baskınla gözaltına alındı. Paris Başsavcılığının verdiği bilgide, Kabuganın yakalanmasında çocuklarının iş birliğinin belirleyici olduğu ifade edildi. Kabuga, Ruandanın en zengin ikinci iş insanı olarak da biliniyordu.
Temmuz 1994'te İsviçre'ye sığınan ve bu ülkeden sınır dışı edildikten sonra Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ne giden Kabuga, Temmuz 1997'de ve 2003'te Kenya'nın başkenti Nairobi'de düzenlenen polis operasyonlardan kaçmayı başarmıştı.
RUANDA SOYKIRIMINDA NELER OLMUŞTU?
7 Nisan 1994'te Hutuların Tutsi etnik grubuna karşı başlattığı soykırım girişiminde 800 bin Ruandalı katledilmişti.
Tutsileri ve ılımlı Hutuları hedef alan ve yaklaşık 100 gün süren katliam, 6 Nisan'da Hutu olan Ruanda Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'yı taşıyan uçağın düşürülmesinin hemen ardından başladı.
Soykırımda önemli rolü bulunan RTLM radyosunda, 12 Nisan'da sunucu Kantano Habimana'nın şu sözleri yankılanıyordu: "Siz Rugunga yakınlarında yaşayan insanlar, dışarı çıkın! Bataklıkta hamam böceklerinin sazdan kulübelerini göreceksiniz. Bence silahı olanlar hemen bu hamam böceklerine gitmeli, onları kuşatmalı ve öldürmeli."
BM askerlerinin çoğunun katliamlar sırasında ülkeden ayrılması ve Fransa'nın Hutu çetelerine desteğini sürdürmesi katliamı farklı bir boyuta taşıdı.
1922'den 1959'a Belçika sömürgesi altında yaşayan Ruanda'da, sömürgeci Belçika'nın Tutsilerden ayrıcalıklı yönetici bir sınıf yaratma siyaseti ve ülkedeki etnik grupları ayrıştırması sonucu birbiriyle barış içinde yaşayan etnik gruplar arasında düşmanlık ve siyasi rekabet başladı.
Ülkedeki Hutu, Tutsi ve Twa'lar arasında keskin ayrımlar yapan ve her grubu ayrı kimlik kartı veren Belçika, Avrupa'daki ırkçılığı Ruanda'ya taşıdı. Ülkede tarih boyunca birlikte yaşayan ve aynı dili konuşan Hutularla Tutsiler Belçikalıların ülkeye girmesiyle ikiye bölündü.
Mevcut durumu kabul etmeyen Hutular ise Tutsilerin elde ettiği ayrıcalıklara karşı bilinçlenmeye başladı ve 1957'de 10 sayfalık Hutu Manifestosu'nu yayınladı.
1959'da Hutuların ayaklanması sonrası iki etnik topluluk arasında ilk çatışmalar başladı ve sonrasında yüz binden fazla Tutsi ülke dışına kaçtı.
Sürgüne gönderilen Tutsilerin bir kısmı 1963-1967 arasında Ruanda'ya geri döndü fakat büyük bir katliama uğradı. Çıkan olaylarda 20 bin Tutsi öldü, 300 bini yerlerinden edildi.
Sürgündeki Tutsilerin 1987'de kurduğu Ruanda Yurtsever Cephesi (RPF), 1 Kasım 1990'da Uganda'dan Ruanda'nın kuzey sınırına yönelen bir saldırı başlattı ve ülkenin kuzeyini ele geçirdi.
Silahlı mücadeleye 1993'e kadar devam eden RPF, Ruanda hükümetiyle yönetimin paylaşılması, barışın tesisi ve ülkenin krizden kurtulması için Arusha Barış Anlaşması'nı imzaladı.
Ne var ki anlaşma, Devlet Başkanı Habyarimana'nın uçağının düşürülmesiyle son buldu. Uçağın kim tarafından düşürüldüğü henüz bilinmemekle birlikte her iki taraf da o günlerde uçağı karşı tarafın düşürdüğünü ileri sürdü.
Tutsilere karşı 7 Nisan 1994’te Kigali'de gerçekleştirilen ilk saldırılarda palalar kullanıldı. Birkaç saat içinde olaylar tüm ülkeye yayıldı. RPF ise 8 Nisan'da Mulundi'den Kigali'ye doğru karşı saldırı başlattı.
Batılılar 9 Nisan'da BM'nin düzenlediği operasyonla ülkeden çıkarılırken, BM, ABD'nin de teşvikleriyle 21 Nisan'da tampon güç ve gözlem için bölgede bulundurduğu Mavi Berelilerin sayısını 2 bin 500'den 250'ye düşürdü.
Hayatını kaybedenlerin sayısı 12 Mayıs itibarıyla 200 bine ulaştı. BM olaylar için "soykırım" kavramını kullanmak istemese de açıklamasında "bir etnik grubun üyelerinin tamamen ya da kısmen yok edilmesine yönelik uluslararası hukuku ihlal eden eylemler" ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 17 Mayıs'ta Ruanda'ya giden silahlara ambargo kararı alırken, BM Genel Sekreteri 31 Mayıs'ta sivil kayıpların 250 bin ila 500 bin olduğunu açıkladı.
FRANSA SOYKIRIMCILARI KORUDU
Fransa, 23 Haziran'da ülkenin güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu'nu başlattı. Ancak Fransa, soykırımı engellemek yerine soykırımcılara silah ve mühimmat desteği sağlayarak RPF'nin ilerleyişini kısıtladı.
Tutsi olan ve bugün Ruanda'da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Paul Kagame önderliğindeki RPF'ye bağlı ordu, 4 Temmuz'da Kigali ve Butare'nin kontrolünü sağladı.
Ordu, 17 Temmuz 1994'te ülkenin tamamına yakınında kontrolü sağladı ve soykırım eylemleri sona erdi. Ülkede kontrolü sağlayan RPF, birçok sivil toplum kuruluşu tarafından da Hutu sivilleri öldürmekle suçlandı.
3 ay süren olaylarda BM'ye göre 800 bin, Ruanda resmi makamlarına göre ise 1 milyondan fazla Tutsi ve muhalif Hutu hayatını kaybetti.
Ruanda soykırımından kurtulanlar, yaşananlardan sonra adalet arayışlarını sürdürmek için BM nezdinde açılan Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (ICTR) ilaveten Belçika ve Fransa mahkemelerine başvurdu.
ICTR'de 93 kişi yargılandı, bunlardan 62'si hüküm giyerken 14'ü yöneltilen suçlamalardan aklandı.
Geçen yıl, soykırımından kurtulanlardan bazıları, Belçika devletinin soykırımda sorumluluğu olduğu iddiasıyla Brüksel İstinaf Mahkemesi'nde dava açtı.
Davacılar, Belçika devleti tarafından görevlendirilen yetkililerin, 1994 Nisan'da Tutsilerin bulunduğu bir okulu korumasız bırakarak Ruanda'da bulunan Belçikalıların tahliyesine gittiğini, bu nedenle okulda bulunan yaklaşık 2 bin kişinin Hutular tarafından katledildiğini savundu.
Fransa merkezli üç sivil toplum örgütü ise 2017’de Fransız bankası BNP Paribas hakkında silah ambargosunun üzerinden bir ay geçmesine rağmen silah temini için para transferi yaptığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Ruanda Cumhurbaşkanı Kagame, 2006'da Fransa’yı soykırıma açıkça destek vermekle suçlarken, Ruanda Ulusal Soykırımla Mücadele Komisyonu, 2016'da "soykırım suçunun faili ve iş birlikçisi" olduklarını belirttiği, aralarında emekli Genelkurmay Başkanı Jacques Lanxade'nin de olduğu üst rütbeli 22 Fransız subayın ismini açıkladı.
Ruanda'da soykırımı yapan Hutu hükümetinin uzun süre destekçisi olduğu gerekçesiyle uluslararası kamuoyunda ve ülke içinde eleştirilen Fransa ayrıca soykırım belgelerine de erişimi engelliyor.