Gazete Vatan Logo

Federasyon Başkanı olsam dozer gibi girer futbolu temizlerim

Erman Hoca’nın şikeyi temizleme formülü: Bir kişiyi yakacaksın, o diğerlerini ele verecek

* Cihan Oskay ve şike iddiaları meselesinde sizce kamuoyu neye karar verdi?
Kamuoyu bu konuda “Evet, bir şeyler olmuş” diyor. Ama çıkaramazsınız ki ortaya... O maçta olan bir olay eğer varsa, işi içerdeki dört-beş futbolcuyla bitirmişsinizdir. Bunu da çıkaramazsınız.

* O telefon konuşmaları yetmez mi?
Çok şeye yeter!

* Yani aslında telefon görüşmelerinde “Sen neden bahsediyorsun Cihan Abi” diyen yok?
Çok şeye yeter, çok şeye... Ee şimdi Habertürk’te bakıyorum, bir program yayından kalkmış. O programda Aziz Yıldırım’ın ve diğer yöneticilerin Oskay’la çok samimi görüntüleri varmış. Ama Aziz Yıldırım “Ben tanımıyorum” diyor. Fakat adamın içerde olduğu belli, Fener camiasını tanıdığı belli... Ama o adam çok mu düzgün adam? Onu ben bilemem. Fakat ben adamı seyrettim ve benim kafam karıştı. Benim kafam karıştığına göre herkesin kafası karışır.

* Peki siz Oskay’ın arkasında Futbol Federasyonu Başkanı Ulusoy’un olduğunu düşünüyor musunuz?
Şimdi bu adam zaten elinde bu kasetlerle çok yere gitmiş. Ama Haluk Ulusoy da olabilir, başka bir idareci de olabilir. Kimin nesi varsa çıksın kardeşim. Herkes çıksın, bir dökülsün ya... Çünkü herkes bu işin olduğunu söylüyor. Ben de söylüyorum yıllardır; Türkiye’de şike var.

* Söylüyorsunuz da, bir yere gelip bırakıyorsunuz?
Ee gerisini söyleyemiyorsunuz, çünkü adam sizi dava ediyor, kazanıyor. Nasıl olacak bu iş?

* İtalya’da nasıl oldu?
İtalya’daki olay farklı. İtalya’da mali polis araştırıyor ve bütün istihbarat devreye giriyor. Üç yıl bütün telefonlar dinleniyor, bütün banka hesapları araştırılıyor. Bırakın İtalya’yı, Türkiye’de bizim hakem camiasının aldıklarıyla harcadıklarını karşılaştırsınlar çıkarırlar olayı... Çok örnekleri var.

* Ama isim asla söylemezsiniz değil mi?
Bu şartlarda söylemem tabii.

* Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan tasarıya göre Futbol İzleme Timi kurulacakmış. Hukukçu ve spor adamlarından oluşacak, geniş yetkilerle donatılacak böyle bir kurul sizce işe yarar mı?
Yararı olur. Zaten bu iş kanaatle olduğu müddetçe olur. Yani sonunda kanaate dayalı karar verme mekanizmasını getireceksiniz. Ama bir kişiyle değil. Şimdi ben size söylüyorum: Maçta ben hakemim, iki tane yardımcı hakem var, bir tane de dördüncü hakem var. İki tane gözlemci, iki tane de temsilci var. Kaç kişi; sekiz kişi. Bu sekiz kişi rapor versinler; bu maç anlaşmalıdır, şikedir, diye, ona göre araştırma yapılsın.

* Sekiz kişi şike yapamaz mı?
Sekiz kişi olunca yapılamaz. Bir kişide, iki kişide belki olur, ama sekiz kişide olmaz. Ha tabii hayati tehditler olacak; ama onları da polis koruyacak.

* Bunlar ileriye yönelik tedbirler; ya peki geçmiş? O cerahat öyle kalacak mı?
Kalamaz, çünkü rahatsızlık veriyor. Güven ortamı kaybolmuş durumda. Her şeye şüpheyle bakıyorsunuz. Bu sefer olmayana da şüpheyle bakıyorsunuz. Her şeyden bir şey arıyorsunuz. Her düdükten, her tayin edilen hakemden, her şeyden...

* Tüm bildiklerinizi net bir şekilde çıkıp söylemeyi ne zaman kabul edersiniz; nasıl bir ortam oluşturulursa?
Benim şimdi söyleyeceklerim aslında zaman aşımına uğramış şeyler.

* Olsun, çünkü o zaman aşımına uğramış dediğiniz olaylarda adı geçen kişiler bugün yine mutlaka bir yerdeler?
Bakın, ben şöyle yapıyorum işimi. İsimleri çakıştırmaya çalışıyorum. Bundan 5-6 sene önceydi. Erol Simavi’yle benim tanışıklığım filan yok. Sadece Hürriyetin sahibi olduğunu biliyorum. Bir gün beni aradı. Ben de o gün Sabah’ta bir yazı yazmış, yazıyı da şöyle bitirmiştim: “Doğan Babacan, Sadık Deda, Hasan Ceylan. Bu üç isme ben inanmıyorum. Bu benim kanaatim.” O zaman Doğan Abi komitede, diğer ikisi de hakem. Erol Simavi beni bunun için sabah sabah Frankfurt’tan arıyor. Bana, “Sizle tanışmadık Erman Bey, ama siz doğru yazıyorsunuz” dedi ve o zaman Doğan Babacan’la ilgili bir hatırasını bana anlattı. Benim yöntemim böyle. Çünkü birileri çıkıyor, yollar bir yerde kesişiyor. İsimler isimlere takılıyor. Ama diyeceksiniz ki, Sadık Deda hakkında bu fikre nasıl varıyorsun? Gelsinler bir komisyon kurulsun, o zaman açıklayım. Herkes herkese açıklasın ki, herkes düşsün ortaya. Bir kişinin iki kişinin çıkmasıyla bu iş hal olmaz. Ben de bildiğimi söyleyeyim, diğerleri de bildiklerini söylesin.

* Nasıl bir zeminde olur bu?
Bu zemin şöyle olur: Bir yere gidilir, kapanılır ve herkes herkesin önünde anlatır. Yer, zaman vererek anlatılır. Sonuçta bir yerde doğruya varılır. Hiç değilse insanlar kimlerin kim olduğunu bilir, maskeler düşer.

* Siz geçen haftaki Maraton’da “Polat da, Yıldırım da, Gürsoy da... Herkes, her şeyi biliyor” dediniz. Ne biliyorlar sizce?
Bu işleri hepsi de biliyor. Orada ben en az 10 tane isim verdim. Yaptılar mı? Haşa, ben onu söylemedim, ama biliyorlar. Aziz Yıldırım çıktı, “Ben Türkiye’de futbolun sahada uygulandığını sanıyordum, öyle değilmiş” dedi. Çok net söyledi bunu. Demek ki herkesin eteğinden dökeceği taşı var.

* Ama işin içine karışanlar çıkıp da konuşmayacağına göre daha somut bir şey önerin bize? Öyle bir şey söyleyin ki hemen yapılabilsin?
Hemen yapılabilecek şey bir olayın ucundan olsun yakalamaktır. Yani birini yakacaksın. O yanan kişi “Bir dakika kardeşim, ben yandım nasılsa. O zaman hepiniz gelin buraya... Sen bunu yapmadın mı, sen şunu yapmadın mı” diyecek. O zaman işte herkes patır patır dökülür. İtalya’da böyle oldu. Üç kişiyi yaktıklar, arka taraf çorap söküğü gibi geldi.

* Peki şikeyi ortaya çıkarma iradesini göstermek Federasyonu aşan bir şey mi; yani acaba işin içine hükümetin girmesi gerekmez mi?
Hayır, Federasyonun her birimi doğru çalışsa bu sakatlıklar olmaz. İş Federasyon’da bitiyor. Peki şu andaki Haluk Ulusoy Federasyonu’na halk güveniyor mu? Referandum yapsalar güvenilirlik epey eksik çıkar. Bana diyorlar ki, futbol federasyonu başkanı olur musunuz? Şu aşamada olmam. Niye? Para yok. Ben para kazanıyorum şu anda, ama federasyon başkanlığında veya yönetim kurulu üyeliklerinde para yok ki; keyfe keder yapıyorsunuz...

* Böyle bir konuya idealist yaklaşamaz mısınız?
Ama şu anda paraya ihtiyacım var, çocuklarım okuyorlar. Yani şu anda çalışmayı kessem ben ömrümü rahat rahat yaşarım, ama benim çocuklarım var. Kaldı ki benim gibi adamı da getirmezler. Çünkü benim gibi adamı oyla getirdikleri zaman oy verenlerin çoğu yok olacak. Ben bana oy verdiler diye onların isteklerini karşılamam.

* Sizce bir gün federasyon başkanı olacak mısınız?
Olabilirim. Ama diyorum ya, olduğum zaman da çok kimse olmaz. Zaten bunu da çok net biliyorlar.

* Yani adeta bir dozer gibi girer misiniz?
Ee girerim tabii, girmezsen halledemezsin. Niye geliyorsun, düzeltmeye geliyorsun. Şunu çok net söylüyorum; Türk futbolunu pisliklerden temizlerim. Bu da çok zor değil. Toz kalkar biraz. Bir duman olacak. Bir “Ooo” falan diyecekler, ama sonra o duman açılacak.

* Bu durum siyasetçilerin işine gelir mi?
Gelir, gelir. Siyaset de bu iş iyi olsun ister. Çünkü siyasetin de reklamı olacak.

* Peki AKP’den bu yönde bir teklif aldınız mı?
En ufak bir şey konuşmadık bu kon

***

Ali Koç o topa girmesin sakatlanır

* Cihan Oskay’ın iddialarının ardından Fenerbahçe’nin düzenlediği o basın toplantısında en çok gözünüze çarpan ne oldu?
Bana bazı şeyler ters geliyor. Mesela Ali Koç... Ali Koç’un futbol âlemine girmesine, ben evet diyorum. Ama ben Ali Koç’u Aziz Yıldırım’ın yanında basın toplantısında gördüğüm zaman şaşırdım. Çünkü bu olayların olduğu zaman Ali Koç yönetici değil. Ali Koç bugün Türkiye’nin en büyük firmasının, en etkili ismi. Ve bu isimlerin de futbol camiasına yüzde yüz girmesi lazım. Biz bu konuyu Mustafa Koç’la konuştuk. O da sordu, “Erman Hoca girsin mi?” diye. Girsin, dedim. Ama Aziz Yıldırım cevabını kendi versin. Aziz Yıldırım bu olayda adı geçen bir taraf. Yanında Murat Özaydınlı var. O da o zaman yöneticiydi. Ama Ali Koç orada oturmasın. Onu orada görmek beni üzdü, çünkü Ali Koç o zaman orada yok. Bu olayın ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu ne kadar biliyor? O topa girme, sakatlanırsın.

* Babası Rahmi Koç da zamanında Beşiktaş’ın kurtulması için Süleyman Seba’yı desteklememiş miydi?
Ama Rahmi Koç hiç olaya girmedi, hep perde arkasında kaldı. O zamanlar, yani 70’lerin ortasında Beşiktaşlı yöneticilerin kendi futbolcularını dövdüğü devirlerdi. Koç dedi ki, “Ben sadece gelirse bir kişiye maddi destek sağlarım.” Onu getirdi, kendisi de hep arkasında durdu.

* Tabii Seba da son derece namuslu bir başkan?
Mükemmeldi, mükemmel. Çok doğru işler yaptı. Ama Süleyman Seba’ya bile küfür ettiler bu alemde. “Ahmet dursun Süleyman gitsin” dediler. Bu ahlaksızlığı yaptılar Türkiye’de. Şimdi de o zaman attıkları silahla vuruluyorlar ama...

***

Özerdem’in yerinde olsam “Söylediği şeyler ciddi olmayan” adamı atardım

* Şansal Büyüka’yla sizin için bir elmanın iki yarısı, bir fidanın iki dalı vs. denebilir mi?
Yoo, Şansal’la ben özel hayatta çok görüşmeyiz. Çok iyi arkadaşımdır ama ne o benim yaptığım işi bilir, ne de ben onun...

* Digiturk’ün CEO’su Özerdem, Büyüka’nın iyi, sizin kötü polis olduğunuzu söyledi. Aranızda gerçekten böyle bir anlaşma mı var?
Öyle bir şeyin olma şansı yok. Şansal daha sakin biridir. Bense öyle değilim. Aslında Şansal’la alakasız yapıda iki adamız.

* CEO Özerdem’in sizle ilgili bir lafı daha var; çok ilginç. Demiş ki, “Bence söylediği hiçbir şey ciddi değil.”
O cümle çok enteresan. Ben onun yerinde olsam, söylediği hiçbir şey ciddi olmayan adamı yanımda çalıştırmam. Yani bir genel müdür yanında çalışan birine o cümleyi söylüyorsa, ben o adamı çalıştırmam.

* Açıp sormadınız mı, bu ne demek, diye?
Benim yukarıyla münasebetim azdır, ama zaten karşılaşsam bile bunu sormam. Niye sorayım? Ben işimi yaparım, gerisi beni hiç ilgilendirmez. En üst düzey patronum da olabilir, ama ben eşek gibi çalışan bir adamım.

Not: Geçen sezon Ümit Karan’a yönelttiği soru nedeniyle Digitürk’le sözleşmesi feshedilen Toroğlu, Yönetim Kurulu’nun kararına rağmen Özerdem’in izniyle programa alınmış, çünkü araya Çukurova Grubu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet girmişti.

*****

3N+1K

KİM: Erman Toroğlu, 58 yaşında. Mersinli, ama kökeni Orta Asya’daki Toroğlu Beyliği’ne kadar uzanıyor. Aslında tıp okumayı istemesine karşın Gazi-İktisat’a gitti. Futbol yüzünden buradan dokuz senede mezun olabilen Toroğlu, bir takımda top oynamaya ilk kez 16 yaşındayken, 2. ligdeki Güneş Spor’da başladı. 19 yıl maç yaptıktan sonra bıraktı. 12 Eylül döneminin hemen ardından bir 19 yıl da kabzımallık işiyle uğraştı. Bu arada FİFA kokartlı hakem oldu. Dokuz yıl da hakemliği sürdü. 1992 seçimlerinde Cavit Çağlar’ın davetiyle Mersin’de DYP’den aday oldu, fakat seçilemedi. Toroğlu, her pazar akşamı Şansal Büyüka’yla Maraton programını sunuyor. Evli ve biri Milano’da, biri Boston’da okuyan iki oğlu var.

NEDEN: Dünya gündemi, AB’yle yaşadığımız krizi 14-15 Aralık’ta nasıl bağlayacağımıza kilitlenmiş durumda. Nobel’in Pamuk Prensi’nin ülkesini; Papa’nın kalbinin bir bölümünün kaldığı bu ülkeyi; elinde İran-Suriye kartı duran Türkiye’yi tüm dünya artık daha fazla konuşuyor. Peki biz neyi konuşuyoruz? Her zamanki gibi en fazla futbolu, biten ligin ilk devresini, federasyonu vs’yi... Gerçek buysa tamam, kabul edelim; bizim sinir uçlarımız yuvarlak bir meşine bağlı diyelim... Diyelim demesine de; peki biz sporu gerçekten spor olsun diye mi seviyoruz? Bu kadar debelendiğimiz futbolun hakkını acaba ne kadar verebiliyoruz? Yoksa şikeyi sahalarından temizleyememiş, temizlenmesine zorlayamamış şu kocaman futbol ailesi, aslında kocaman da bir sıfır mı? Biz bu hafta hanemizden gitmek bilmeyen o sıfırı “Erman Hoca” yla konuştuk.

NE ZAMAN: 7 Aralık, Perşembe günü.

NEREDE: VATAN’ın Ankara Bürosu’nda ve bir okulun spor salonunda.

YARIN

* Kaç çeşit şike vardır, teknikleri nelerdir? v Sürpriz isimler de şikeye bulaştı mı?

* Şike rayici ne kadar? v AKP futbolun ne kadar içinde? v CHP’yi kim kandırdı? v Melih Gökçek’ten TFF Başkanı olur mu? v Federasyon başkanlığı için hangi isim kabul görür?

Haberin Devamı