Ergun Göknel: Vergi kaçırdım yakalayamadılar
İSKİ skandalının kahramanı Ergun Göknel: Ölen eşimin emekli maaşıyla geçiniyorum. Solu ben değil, Sözen baltalı. Oyumu da AK Parti'ye verdim
1989 Yılında, adı o güne kadar kamuoyunca duyulmamış bir kişi İstanbulluların yaşamına girdi. Bir kentte yaşayanların, bir insanın yaşamının en önemli unsuru SU'yun başına getirildi. Susuzluk çekenler onu suçladılar, ona küfür ettiler.. O güne kadar mahallelerine, evlerine su gelmemiş olanlar, su boruları döşenmeye başlayınca onu kucakladılar, öptüler. Ancak bu yönde beklentiler boşa çıkınca Ergun Göknel İSKİ skandalının baş kahramanı olarak tarihe geçti. Türk solunu bitiren adam olarak adından söz ettiren Ergun Göknel, Akşam gazetesinden Dinç Çoban'a verdiği röportajda kendisi hakkında merak edilen soruları yanıtladı.
İşte Ergun Göknel'le yapılan o röportaj;
Yolum ne zaman Taksim'e düşse karşılaşırım Ergun Göknel'le. Her karşılaştığımda da bugünkü siyasi yapının onun eseri olduğunu düşünürdüm. Zira İSKİ skandalı üzerine ağır bir yenilgi alan sosyal demokratlar bir daha ne İstanbul'da ne de Türkiye'de seçim kazandı. Aynı seçimlerde belediye başkanı olan Tayyip Erdoğan ve partisi AKP ise o tarihten beri hem yerelde hem de genelde iktidarda. İşte bu duygularla gittiğim söyleşide hem yaşamını sürdürmek hem de 2023'e hazırladığı bedenini ve zihnini diri tutmak için gece gündüz okuyup yazan bir Ergün Göknel'le karşılaştım. Bir de korunmak için yüzüne taktığı gülüşün ardında yatan hüznüyle... İşte kendince hatalarını, savunularını ve yeni hayatını konuştuğumuz Ergün Göknel söyleşisi...
- Bir dönemin en tanınan skandalının başrolünde siz vardınız. Hatta hala tanınan bir insansınız. İSKİ'nin başına nereden geldiniz niye sizi seçtiler?
Biraz kazayla geldim. Nurettin Sözen ile Taksim Toplantıları dolayısıyla bir arkadaşlığımız vardı. Sonra Sözen aday olmak istedi. Kazanmasına yüzde yüz şans verilen Bedrettin Dalan adaydı. Sözen, kazanmak için değil de partinin oyunu Türkiye genelinde bir iki puan daha artırmak için aday oldu. Aynı Kılıçdaroğlu'nun 2009 seçimlerinde yaptığı gibi. Nurettin Sözen'in adaylığı kesinleşince Taksim'de bir seçim bürosu hazırlandı, başına da ben geçtim.
- Siz o yıllarda aktif siyasetin içindeydiniz doğru mu?
21-22 yaşından beri siyasetin içindeyim ve değilim. Yani vitrinde değilim ama geri planda çalışıyordum. 'Nasıl olsa seçim kaybedilecek' diye kimse çıkmadı. '3 ay sonra işlerimin başına dönerim' diye büronun sorumluluğunu aldım.
- Ama Sözen seçildi...
Evet ama biz seçilmemeye göre programlanmışız. İnanır mısınız belediyenin organizasyon şeması 30 Mart günü elimize geçti. Yani seçimden bir gün sonra.
- Siz düşündünüz mü adaylığı?
Hayır, hayır, hiçbir zaman.
- İddialar vardı size de teklif edildiği konusunda...
89'da değil 93'te teklif edildi.
- Kim teklif etti?
Vallahi bütün partiler... DYP, ANAP; tabii onları düşüncem itibarıyla kabul etmedim. Sonra 23 Ocak 1993'te bir röportajda, 'Beş yılın sonunda İSKİ Genel Müdürü olmayacağım. Ben bir homopolitikus'um, politikayla meşgul olacağım' dedim. Bu açıklamam üzerine herkes SHP'den aday olacağımı düşündü. Nurettin biraz sıkıldı. Bir gece buluştuk. Kardeşi Ali ve Yüksel Çengel de vardı. Sözen'in istememesi halinde hiçbir yere aday olmayacağımı açıkladım. Bitti olay. Sonra işte bu olaylar oldu. Üç ay için tatile çıkıyordum. Durum alevlenince Nurettin Sözen'e istifa edebileceğimi söyledim. Hatta bunu sağlık sorunlarına bağlarız dedim ama o gerek duymadı. Biz seyahate çıktık bir gün sonra bir faks geldi 'ya istifa et ya görevden alırım' diye. Döndüm, sonrası malum...
- Peki, Sözen Polonya'dayken Mehmet Moğultay ile Yüksel Çengel'in sizi Florya'da bir restoranda yemeğe çağırıp aday olmanızı istediği doğru mu?
Hayır, belediye başkanlığı için böyle bir ikna girişimi olmadı. Çengel ve Moğultay, 1991 seçimlerinde beni milletvekili adayı yapmak için ikna etmeye uğraştılar ama kabul etmedim. Cezaevinden çıktıktan sonra Uğur Büke ile buluştuk. O, 'Senin Büyükşehir adaylığın kesindi' dedi. Sözen'in ve partide daha birçok kişinin beni politik rakip olarak gördüğünü, başıma gelenlere bu nedenle sessiz kalındığını söyledi. Nurettin Sözen beni rakip olarak gördü. Sonra benden kurtulmak için, 'Bu adam rüşvet alıyor. Bu kadar parayı çalışarak biriktiremez' lafını attı ortaya. Dikkatinizi çekerim benim hakkımda açılan davalarda bir tek rüşvet iddiası yoktur.
- Peki, siz neden ceza aldınız?
Hepsi 205. maddeden. Eski TCK'nın ihaleye fesat karıştırmak fiili. 1928'den beri ilk açılan dava banadır, o maddeden ilk mahkumiyet de öyle...
- Ne kadar ceza yattınız?
Hepsi toplam 12,5 yıldı, 5 yıl yattım şartlı tahliyeyle çıktım.
- Süren başka davanız var mı?
Bir tane var. İki kere beraat ettim ama Yargıtay süreci var.
- Dört yıl birlikte çalıştınız. Bu süre içinde sorun yaşadınız mı?
Hayır, olmadığı gibi bensiz hiçbir şey yapmazdı. İSKİ Genel Müdürü gibi değildim. Onun çok üstünde etkiliydim politikada. 1991'de hangi bakanı arasam mutlaka ulaşırdım. Onun da başka sebebi vardı.
- Neydi?
Süleyman Demirel'e 1986'da yasaklıyken ilk kamuoyuna açık konuşmayı yaptıran Taksim Toplantıları'ydı ve Demirel'i ben davet etmiştim. Dostluğumuz vardı.
ESKİ KIZIL KOMÜNİSTİM
- O zaman neden Demirel'le siyaset yapmayı düşünmediniz?
Düşünce tarzım sosyal demokrat, eski kızıl komünistlerdenim. Aydınlık Dergisi kurucularındanım. Gele gele sosyal demokrasiye geldik. Daha sağa gidemiyoruz.
- Cezaevinde ne yaptınız?
30 ay Bayrampaşa'da kaldım. Çok kolay uyum sağlayan bir insanım. Bir günde sağladım. Bayrampaşa'da kaldığım süre içinde daha çok davalarla uğraştım. Savunmaları yazıp, gazeteleri okurdum her gün. Sonra açık cezaevine geçmek istedim. Mehmet Moğultay'ın önüne gitti dilekçem, o kadar samimiydik ama atmadı imzayı. O Mehmet Moğultay ki 1991'de kabine oluşturulurken bana telefon açıp, 'Beni Çalışma Bakanı yapmak istiyorlar ama ben Adalet Bakanı olmak istiyorum, ne dersin?' diye soran adamdı. Koltuk dostuymuş.
- Sizin dilekçenizi neden imzalamamış olabilir ki?
Cesaret gösteremedi. Sonra kim attı biliyor musunuz? Mehmet Ağar. Adalet Bakanı olduğunun üçüncü günü imzaladı hem de.
- Cezaevinde kimseden destek gördünüz mü?
Hayır, çünkü bir miktar param vardı. İsviçre'de bir bankada.
- Niye İsviçre?
Kimyevi madde temsilciliği yapıyordum bir zamanlar. Şimdi hepsi zaman aşımına uğradığı için rahatlıkla söyleyebilirim. Yüzde 7 komisyon alır bunun 3'ünü Türkiye'ye getirir, 4'ünü dışarıda bırakırdım. Size çok enteresan bir şey söyleyeyim. Ben tutuklandıktan sonra İSKİ'yle çalışan bütün müteahhitlerin defterleri incelendi, ama benim defterlerim incelenmedi. Halbuki benim büromda o yüzde 4'lerin kayıtları vardı asıl suç, oydu. Dosyaları aldılar içine bakmadılar.
- Suç olmasın bu da?
Aradan 18 sene geçti bitti artık. Bir şey olmaz. Haaa bunu yazarsanız, 'Bu adam zaten namussuzdu' derler ama desinler. O para ve sigorta parası 2007'de bitti. Ondan sonra da boşandık.