'Erdoğan'ın sözünün üstüne söz söylemem'
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, çözüm sürecinde gelinen son aşamayı ve gündemdeki tartışmaları değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dolmabahçe görüşmesini tasvip etmediğini açıklamasıyla ilgili soruya Akdoğan, "Ben Tayyip Erdoğan'ın sözünün üzerine söz söylemem. Esas ve bağlayıcı olan onun sözüdür" dedi.784128
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Habertürk Gazetesi’nden Kübra Par ile yaptığı röportajda gündeme ilişkin sorulara yanıt verdi. İşte o röportaj:
Seçim öncesinde tabanınızda nasıl bir hareketlenme görüyorsunuz?
Seçim atmosferi henüz kızışmadı ama arazide yeni bir durum görmüyorum. Milletin gündemi, merkezde ya da sosyal medyada yapılan tartışmalardan çok farklı. Bu millet CHP'nin neyi yapıp, neyi yapamayacağını biliyor. Kılıçdaroğlu hakkında da hükmü verdiler, kaç seçimdir kazanamıyor. Sözünün bir ağırlığı yok. Millet son ayda verilen vaatlere bakmaz.
Muhafazakâr kesim AK Parti'den memnun mu? Yoksa sağdan güçlü bir parti olmadığı için mi AK Parti tercih ediliyor?
AK Parti'ye verilen oy çaresizlikle verilen oy değil. AK Parti'den başka vizyonu olan, dev projeleri olan başka parti var mı?
"PARTİ İÇİ POLEMİKLER TABANA TEDİRGİNLİK VERMİŞ OLABİLİR"
AK Parti tabanında bir mutsuzluk hissetmiyor musunuz?
Hissetmiyorum. Parti içi polemikler tedirginlik verebilir, kitlemizi üzebilir. Bu konular kapandığı için bir şey duymadık. İç bütünlüğümüzü korumamız çok önemli. Büyük saldırılarla baş edebildiysek, millet yanımızda olduğu için ve iç bütünlüğümüzü koruyabildiğimiz içindir.
Yolsuzluk iddiaları, Abdullah Gül'ün uzaklaşması, ekonomideki dalgalanma, Bülent Arınç'ın Erdoğan çıkışı... Bunlar tabanı rahatsız etmedi mi yani?
Abdullah Bey'le ilgili bir sıkıntımız yok herkes onu el üstünde tutar, kimse ona karşı olumsuz bir tavır içinde olmaz. Onun ötesindeki polemikler tedirginlik vermiştir, ama onlar da geride kalmıştır. AK Parti seçmeninin kafasına takılan bir şey olduğunu düşünmüyorum.
Ekonomideki dalgalanma ve doların yükselişi konusunda muhafazakâr kesimden eleştiri alıyor musunuz?
Bunlar konjonktürel dalgalanmalar. Avrupa'da ciddi şekilde küçülme ve gerileme var ama Türkiye büyümeye devam ediyor. Ekonomide psikoloji önemlidir. Şu an psikolojinin kötü olduğunu düşünmüyorum. AK Parti'ye karşı umut ve güven var.
İş dünyasında tedirginlik yok mu?
Yok. Sadece "HDP barajı geçemezse istikrar bozulur mu" diye bir yanlış algı var. Bu düşünceler HDP'lilerin sert açıklamalarından ve tehditlerinden dolayı ortaya çıkıyor, itibar etmemek lazım.
"GEZİ EYLEMCİLERİN ARASINA EKİPLER GÖNDERDİK, TAYYİP BEY SABAHLARA KADAR ONLARI DİNLEDİ"
Partili gömleğinizi çıkardığınızda Türkiye'de nasıl bir tablo görüyorsunuz?
Türkiye'de bazı kesimler hazmetmesini öğrenmeli. AK Parti iktidara geldiğinde herkes "Bunlar 3 ay sonra gider" gözüyle baktı. 'Gizli gündem' ve 'mahalle baskısı' var dediler. 'Türkiye, İran oluyor' dediler. Peki, AK Parti bu yaygaraları hak ediyor muydu? İlerici olmak anlamında kimse AK Parti'nin ayağına su dökemez. Şimdi Kılıçdaroğlu, 'laiklik, irtica, takiye' diyebiliyor mu? Diyemiyor. 12 yıl boyunca milleti böyle kandırdılar, şimdi de başka türlü kandırmaya çalışıyorlar. Gezi olaylarıyla birlikte "Biz iktidara gelemeyeceğiz, demokrasiyle sizi düşüremedik, toplumsal olaylarla düşüreceğiz" dediler. Halkı sokağa döktüler.
Gezi olaylarını AK Partili olmayan tabandan gelen bir tepki olarak değil de birilerinin yönlendirmesi olarak görmeyi tercih ediyorsunuz. Bu bir körlük değil mi?
Hiç öyle görmüyoruz. Gezi olaylarını ilk andan itibaren anlamaya çalıştık. Eylemcilerin arasına ekipler gönderdik. Tayyip Bey sabahlara kadar oradan gelen ekipleri dinledi. İyi niyetli olanları dinledik, anladık da, ama bu olayın üzerine başka bir şey inşa edilmeye çalışıldı. Orada bireysel gerekçelerle farklı bir protesto vardıysa bile örgütlü yapılar gelip üzerine çöktüler.
Gezi olayları otoriterleşmeye karşı bir tepki değil miydi?
Otoriteleşme iddiasının, eskiden çıkan 'gizli gündem', 'takiyye' gibi iddialardan hiçbir farkı yok. Hepsi kurgu, algı operasyonu ve psikolojik harekâttır. O zaman 'mahalle baskısı' diyorlardı, şimdi bunu diyorlar. Türkiye'nin bölgesel bir aktör olması ve reel politikaya teslim olmaması bunları yaşamamızda etkili oldu. IMF'ye borcumuzu ödedikten 1 ay sonra bu olaylar patlak verdi. Tayyip Erdoğan değişmedi. 10 yıl önce de aynı şeyleri söylüyordu. Kimseye baskı yapılmıyor. Gazetecilerle ilgili çok konu oldu. Benim de ismim karıştı, ama alakam yok.
Bunca gazeteci neden işten atıldı o zaman?
Atıldığı da yok ki sadece yer değiştiriyorlar. Bugün Türkiye'de yüzlerce emekçi, fotoğrafçı, kameraman işten atılıyor, kayıt dışı çalıştırılıyor, maaşı ödenmiyor ama kimsenin sesi çıkmıyor. Beyefendi 100 bin lira maaşla bir yerden bir yere geçince olay oluyor. Bunun bizimle ilgisi yok. Tayyip Erdoğan çoğunun adını bilmiyordur bile.
'ÇÖZÜM SÜRECİNDE DURAKSAMA OLMADI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dolmabahçe Deklarasyonu'na karşı olduğunu söylemesinden sonra Çözüm sürecinde yeni bir tıkanma dönemine mi girildi?
Duraksama olmadı, çalışmalar devam ediyor. Ama seçim sürecine girildiği için gündemde arka plana düştü. Seçimden önce PKK silah bırakma kongresini toplasaydı iyi olurdu, ama olmadı. HDP, böyle bir terör örgütü yokmuş gibi Batı'da hava atma derdinde. "Silahsız çözümü vurgulayacağız" diyor, ama PKK'ya 'silah bırakma' çağrısı yapmıyor.
Erdoğan'ın izleme heyetini ve Dolmabahçe görüşmesi tasvip etmediğini açıklaması sizin için sürpriz oldu mu? Aranızda iletişimsizlik mi yaşandı?
Ben Tayyip Bey'in sözünün üzerine söz söylemem. Esas ve bağlayıcı olan onun sözüdür. Polemik üretmem, söylediğini esas kabul ederim. İletişim eksikliği varsa bizden kaynaklanmıştır.
Bülent Arınç'ın "Cumhurbaşkanımızın böyle konuşması hükümetimizi de yıpratır" açıklamasını nasıl karşıladınız?
Bu tür içe dönük polemik açıklamaları, tedirginlik yarattığı için üzerine konuşmayı doğru bulmuyorum. İlgili kurumlarda görüşümü bildiririm ve değerlendirmelerimi yaparım. Çözüm süreci Tayyip Erdoğan'ın başlattığı, Ahmet Davutoğlu hükümetinin devam ettirdiği bir süreçtir. Günübirlik açıklamalara çok takılmamak lazım.
'ASIL PROVOKASYON, ELLERİNDE SİLAHLARLA DOLAŞMALARI'
"Çözüm süreci AK Parti'ye oy kaybettirdi, bu yüzden milliyetçi söylemlere döndüler" eleştirilerine ne diyorsunuz?
Bu iddialar doğru değil. Biz hep aynı söylemlerde bulunuyoruz. Milletin yüzde 70'i çözüm sürecine destek veriyor, yani sadece AK Parti değil, diğer partilerin tabanından da destek var. HDP'nin şımarıklıklarının milliyetçi tepkiye sebep olduğunu söyleyebiliriz ama bu tüm tabana yansıyor.
AK Parti'nin özellikle HDP'nin baraj altında kalmasına yönelik politikalar ürettiğine dair eleştiriler yersiz mi?
Biz anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşmak isteriz. Bunun için kim baraj altında kalacaksa kalsın, kendi durumumuza bakarız. Türkiye'nin geleceği açısından AK Parti'nin ne kadar güçlü olduğu önemli. Onun dışındakilerin bir önemi yok. AK Parti'nin kaç oy aldığının aritmetiği yeni anayasa açısından önem taşıyor. Biz güçlü olursak güven ve istikrar devam eder. Onun dışındaki senaryolar Türkiye'yi krizler ülkesine çevirir. HDP'nin barajı geçmesini sağlıklı bir durum olarak görmüyorum. Aşmazsa kıyamet kopmaz, hatta çok da iyi olur. Elinde silah olan bir yapının hiçbir şey yokmuş gibi, hem silahlı otorite olarak hem de siyasi otorite olarak güç kazanmasını yanlış buluyorum.
Bu durumda "Erdoğan milliyetçi kesimin oylarının azaldığı endişesiyle müdahale etti" yorumunun haklılık payı var mı?
Hayır, bu siyasi hesaplarla yapılan bir şey değil. Çözüm süreci olduğundan beri tüm seçimlerde Tayyip Erdoğan güvenoyu aldı. Tayyip Erdoğan siyasi hesapla hareket etmez, doğru bildiğini söyler. Ayrıca bunun milliyetçi oyları yükselttiğini düşünmüyorum. Çözüm süreci akamete uğrarsa, şehitler olursa, bunun siyasi bir sonucu olur.
Daha önce de bölgedeki durum aynıydı ama karşılıklı sessizlik vardı sanki... Söyleminizde seçim endeksli bir değişim olmadı mı?
Karşılıklı sessizlik yoktu. Ben bunu yıllardır eleştiriyorum. HDP sanki liberal bir partiymiş, eli silahlı bir örgüt yokmuş gibi görünüp kendini satmaya çalışıyor. Bu kandırmacayı vurgulamaya çalışıyoruz.
"SÜREÇ SEÇİME KURBAN GİTMİYOR"
Ama 'çözüm süreci seçime kurban gidiyor' gibi bir algı oluştu. Sürece bizzat emek vermiş biri olarak, tablo sizi üzmüyor mu?
Seçime kurban gitmiyor. Ben bu lafları çözüm sürecinin selameti için aylardır ediyorum. Kandil'in onlara posta koyması, illegaliteyi desteklemesi ve tehdit etmesi süreci zehirliyor.
Ağrı olayının hükümetin provokasyonu olduğu iddiasına ne diyorsunuz?
Hiç ilgisi yok! Elinde silah olan adamlar yerleşim yerlerinde geziyorlar ve propaganda yapıyorlar. Provokasyon, bu adamların ellerinde silahlarla dolaşmasıdır. Güvenlik güçleri sadece önlem aldı ama çadırdan onlara karşı ateş açıldı.
İzleme Heyeti kurulacak mı?
Şu anda konsantrasyonumuz seçimde. Kurulup, kurulmayacağını haber vereceğiz.