'Erdoğan'ı sevmek için...'
Ertuğrul Özkök, bugünkü "Bir beyaz Türk yılana sarılır mı" yazısında Beyaz Türklere çağrıda bulundu..
"Beyaz Türk korkma Erdoğan'ı sevmek için 6 sağlam nedenin var" dedi. İşte o yazı..
YILANA SARILMAYA BİLE HAZIRDIR
YİNE soruyorum. Bir Beyaz Türk'ün ruh hali nasıldır?
Öfkelidir.
Kızgındır.
Çünkü, kendini "yenilmiş" hissetmektedir.
Umutsuzdur; çünkü ufukta bu yenilmişlik duygusunu silecek bir ihtimal görmemektedir.
O nedenle, giderek "nihilistleşmektedir". Yani ruhuna negatif bir yıkım duygusu yerleşmektedir.
Çünkü, çok öfkelendiği Tayyip Erdoğan'ı alt edecek, onu dengeleyecek bir siyasi güç görememektedir.
Bir Beyaz Türk işte o duyguyla, yılana bile sarılmaya hazırdır.
SAKIN OLA EKONOMİK KRİZDEN MEDET UMMA
Mesela umudunu, "ekonomide bir krize" bağlar. Erdoğan'ı ancak ekonomik bir krizin yıkabileceğini düşünür ve o krizi umutla bekler.
- SAKIN HA
Beyaz Türk kardeşim, sakın ola ki, bir ekonomik krizden medet umma.
Ne mi olur?
Tuzu kuru olan, geliri sağlam olan laik'i de, muhafazakârı da, CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye oy vereni de, AK Parti'ye oy vereni de yırtar.
Olan geride kalana olur.
Biraz nefes almaya başlayan orta sınıf yıkılır, yoksul da altında kalır. Türkiye kaybeder.
AK PARTİ - CEMAAT ÇATIŞMASINDA VAZO KIRILMIŞTIR
- SAKIN HA
Beyaz Türk kardeşim, biliyorum umudunu Suriye ile çıkacak bir marazaya, bir savaşa bağlıyorsun. "Bu savaş Erdoğan'ı götürür" diye düşünüyorsun.
Sakın ha bağlama.
Olan Türkiye'ye olur, sana olur bana olur. Hepimize olur.
Dünyaya olur.
- SAKIN HA
Biliyorum bir kısmınız umudunuzu AK Parti-Cemaat çatışmasına bağladınız.
Bağlamayın...
Evet o çatışmada vazo kırılmıştır.
Kırılmıştır ama, bir tarafından tamir edilip yine sehpanın üzerine konur.
O çatışmaya şöyle bak:
Eğer adalet sistemine, polise çekidüzen getirecekse, o kurumları, Türkiye'yi ağır bir "korku imparatorluğuna" çeviren arızalarından kurtaracaksa...
Sabahın köründe evlerinden yaka paça alınıp, hapislere tıkılan, yıllarca içeride tutulan insanlara yapılan haksızlıkları bir nebze olsun önleyecekse...
Öfkeni bastır, kızgınlığını yatıştır; Başbakan Erdoğan'ın arkasında dur.
ERDOĞAN'IN HAKKINI VER
Beyaz Türk kardeşim...
Umudunu nihilizmde değil, pozitifte ara.
Demokraside ara.
- Sen daha demokrat ol. Adaleti daha çok iste.
- Askeri vesayetin yerine polis, maliye, yargı vesayetinin geçmesine karşı çık.
- Erdoğan'ın hakkını ver.
Ki; haksız olduğu yerde kendini daha haklı hissedesin...
Ki; gerçek mücadeleni hangi alanda vereceğini iyi tespit edesin.
- Unutma, en büyük güç, haklılıktır.
Haklının hakkını arayacağı en doğru ve en güçlü yer ise sandıktır.
Demokrasidir...
- Unutma, ne Türkiye, ne de Beyaz Türk denize düşmüştür. O nedenle sarılacak bir yılana ihtiyacı yoktur.
ORASI BURASI OYNAYAN BEYAZ TÜRK'ÜN ERDOĞAN PORTRESİ
BEN, "orası burası oynayan" bir Beyaz Türk'üm.
Yani, kesin doğrularım, daha doğrusu dogmalarım yoktur. Doğruya doğru, yanlışa yanlış demeye çalışırım.
Bazen de şaşırırım, yanlışa doğru, doğruya yanlış dediğim de olur.
İşte bu duygularla, Başbakan Erdoğan için bir portre çıkardım.
Yüzde 70'inde çok başarılı, yüzde 30'unda ise korkutucu...
- Kabul edelim ki;
Demokrasimizin üzerindeki asker heyulasını yıktı, tarumar etti.
Çok iyi yaptı. Sırf bununla tarihe geçmeyi hak etti.
- Kabul edelim ki;
Ekonomiyi iyi götürüyor. Popülizmi elinin tersiyle itme gücüne sahip.
- Kabul edelim ki;
Sağlık politikalarını halkı mutlu edecek şekilde hâlâ sürdürüyor.
- Kabul edelim ki;
Kürt meselesinde bir yandan devleti de kolluyor, askeri de...
Bir yandan da, Kürtlere haklar konusunda önemli adımlar atıyor.
- Kabul edelim ki;
Cesur bir siyasetçi, cesur kararlar alıyor. Güçlü bir karizması var. Türkiye'yi büyükler kulübüne soktu.
- Kabul edelim ki;
Genç kızların türbanla üniversiteye girememesi sorununu, aceleye getirmeden çözmesini bildi, bir
ayıbı kaldırdı.
AMA O YÜZDE 30 YOK MU
EVET o kahrolası, kahredici yüzde 30 yok mu...
- Ne yazık ki;
Bu ülke, insanların korktuğu, birbiriyle konuşmaya çekindiği bir ülke haline geldi.
- Ne yazık ki;
Giden askeri vesayetin yerini, daha da beter bir polis ve yargı vesayeti aldı.
- Ne yazık ki;
Ülkenin bir bölümü kendini "üvey evlat" hissetmeye başladı.
- Ne yazık ki;
Gazeteciler içeri atıldı, işlerinden oldu, basın ve ifade özgürlükleri, askeri darbe dönemlerini aratmayacak kadar geriledi.
- Ne yazık ki;
Ekonomide fırsat eşitliği, yakınların lehine bozuldu.
- Ne yazık ki;
Kibir, gurur, yukarıdan bakma, ezme psikolojisi, yeni siyasi zümrenin karakteri haline geldi.
- Ne yazık ki;
Kürtaj, sezaryen gibi karşı çıktığı uygulamaları, ikna yoluyla anlatmak yerine, zorlayıcı yöntemlerle tartıştı. İlk ve orta eğitim konusunu, sadece imam hatip okullarının intikamını alma haline getirdi. Türkiye'de ve dünyada "İslamileşmeye mi gidiliyor" şüphesini artırdı.
İZMİR KONGRESİ NE BÜYÜK FIRSATTI
BAŞBAKAN Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin yetiştirdiği en iyi, en güçlü ve en muktedir siyasetçilerden biri.
Onun bunlara hiç ihtiyacı yok.
İzmir Kongresi'ne gittiğinde, "İzmir'i fethedeceğiz" zihniyetini, "İzmir, seninle buluşmaya; sana kendimi anlatmaya, seni kazanmaya geldim" zihniyeti ile değiştirmesi ona çok yakışırdı. Çünkü zamanın ruhu, "Surlarını yıkarak fethetmek" değil, "Gönlünü kazanarak fethetmek" lehine çalışmaya başlamıştır.
- UMUT; Son zamanlarda, yargı ve Kürt meselesinde yaptıklarına bakınca...
Acaba şimdi sıra yüzde 30'u azaltıp, yüzde 70'i çoğaltmaya mı geldi diye düşünüyorum.
Ve umutlanıyorum...
Diyorum ya...
Ben "Orası burası oynayan bir Beyaz Türk'üm."
İyi ki de öyleyim...