Erdoğan'dan sokak hayvanları açıklaması: Mutlaka çözüme kavuşturacağız
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da "Dünya İnsan Hakları Günü İnsanlığın Yüzü Programı"nda önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, 'Müslümanlara yönelik saldırılar arttı. İslam düşmanlığı Batı'yı zehirli sarmaşık gibi sardı. Fikir özgürlüğü bahanesi ile İslam düşmanı eylemleri meşrulaştırdılar.' dedi. Öte yandan BM'nin reforme edilmesinin şart olduğunu belirten Erdoğan, 'Bu BM ile insanlığın bir yere varması mümkün değil. Adil bir dünya mümkün ama Amerika'yla değil.' dedi. Erdoğan, başıboş köpek sorununa ilişkin de net mesajlar verdi. "Başıboş köpek sorununu çözeceğiz" diyen Erdoğan, " Bu sorunu inşallah inancımıza, kültürümüze ve şefkat medeniyetimizin bize vazettiği ilkeler çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturacağız" açıklamasında bulundu.
AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı, Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle 'İnsanlığın Yüzü' Programı düzenledi. Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleşen programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Program, Fransız Karikatür Dergisi Charlie Hebdo'ya karşı yazılan sözleri ve müziği Yücel Arzen'e ait şarkının söylenmesiyle başladı. Programda Küresel İnsan Hakları ve Türkiye'de İnsan Hakları videosu da izletildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında yerel seçime ve başıboş sokak hayvanlarına da değinerek, "Başıboş sokak köpeklerinin zarar verdiği insanlarımızın haklarını korumanın da görevimiz olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bu sorunu inşallah inancımıza, kültürümüze ve şefkat medeniyetimizin bize vazettiği ilkeler çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturacağız. 31 Mart için ne diyoruz, inşallah yeniden İstanbul diyoruz ve yola devam ediyoruz. Yeniden Ankara diyoruz ve yola devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.
AYLAN BEBEĞİN ÖLÜMÜ BATI'YI İNSAFA GETİRMEDİ
Burada konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bundan 75 sene evvel gerçekten büyük umutlarla kabul edildi. Aradan 3 çeyrek asır geçmesine rağmen bu metin insanlığın kazanımları açısından kritik bir belge olma vasfını hala koruyor. Daha adil, daha özgür, daha insan odaklı bir dünya idealiyle kabul edilen insan hakları evrensel beyannamesi 75 yıldır uluslararası topluma sorumluluklarını hatırlatmayı sürdürüyor. Beyanname bu yönüyle küresel barışın ve istikrarın tesisini de rehberlik ediyor. Her ne kadar insan hakları ihlallerini sona erdirememiş olsa da beyannameyi insanlığın onurlu yaşam mücadelesinin köşe taşlarından biri olarak görüyoruz. Beyannamenin insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda küresel ölçekte bir hassasiyetin oluşmasına ciddi katkılar sağladığına inanıyoruz. Buna rağmen 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nü dünyanın pek çok yerinde insan haklarının ayaklar altına alınırken karşıladığımızda bir gerçektir. Batı toplumlarını zehirli bir sarmaşık gibi saran İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı insan haklarına yönelik tehditlerin en başında yer alıyor. Yabancı düşmanı, ırkçı, ayrımcı ve faşizan uygulamalardan en fazla mağdur olan kesim, hiç şüphesiz göçmenlerin çoğunluğunu oluşturan Müslümanlardır. Terörist ve terör kavramları İslam'a saldırmanın, Müslümanları tahkir etmenin, masumları katletmenin bir kılıfı haline dönüştürüldü. Bundan 4 buçuk sene önce Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrinde Cuma namazı için toplanan 51 kardeşimizin şehit edildiği saldırı İslam düşmanlığının nerelere varabileceğini göstermişti. Müslümanlara ve göçmenlere yönelik saldırılar bununla sınırlı kalmadı. Kanada'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne, Avrupa'dan Asya ülkelerine kadar dünyanın pek çok yerinde artarak devam etti. Nefes alamıyorum, nefes alamıyorum diyerek can veren George Floyd'un dramını asla unutamayız. Benzer olaylarla daha sonra da karşılaştık. Aylan bebek… Aylan bebeğin nasıl dalgalarla kıyıya vurduğunu izledik. Aylan bebeğin ölümü Batı'yı insafa getirmedi. Aylan bebek bir astsubay çavuşumuzun kucağında görüldüğü gibi ebediyete yürüdü. Filistin kefhiyesiyle gezen 3 genç Amerika Birleşik Devletleri'nde sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı. Batılı ülkeler Christchurch saldırısından hiçbir ders çıkarmadı. Hatta fikir özgürlüğü bahanesiyle İslam ve Müslüman karşıtı eylemleri meşrulaştırdılar, tasvip ve teşvik ettiler. Ne güvenlik boyutuyla, ne hukuki ve siyasi olarak bu eylemlerin önüne geçecek hiçbir tedbir almadılar" diye konuştu.
KURANI KERİM'İN YAKILDIĞI 500'E YAKIN SALDIRI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakınız istatistikler buz dağının sadece görünen kısmı olsa da bu acı gerçeği teyit ediyor. Yılbaşından beri çoğunluğu bizim büyükelçiliklerimiz olmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin Avrupa'da bulunan temsilciliklerinin önünde Kuranı Kerim'in yakıldığı 500'e yakın saldırı gerçekleştirildi. Mukaddes kitabımıza yönelik bu alçak eylemlerin hemen hepsi hükümetlerin izin vermesiyle polis koruması altında düzenlendi. İlk defa dün Danimarka'da, kutsal kitabımız Kuranı Kerim olmak üzere kutsal kitaplara yönelik saldırılar sebebiyle bir cezai müeyyideyi getirdiler. Müslümanlara ait ibadethaneleri, iş yerlerini, sivil toplum örgütlerini, dernekleri hedef alan nefret suçlarının sayısı günden güne artıyor. Batı'da Müslümanların ibadet, çalışma, okuma ve inancına göre yaşama hakkı giderek kısıtlanıyor. Meselenin trajikomik yanı tüm bunların demokrasi ve insan haklarının beşiği olarak pazarlanan ülkelerde yaşanmasıdır. Sözle eylem arasındaki farkın bu kadar açıldığı bir dönem herhalde olmamıştır. Lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar iş icraata gelince çifte standardın, ilkesizliğin ve ikiyüzlülüğün adeta kitabını yazmaktadırlar. Bu ülkeler Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde kayıtlı hakların sadece makbul insanlar için geçerli olduğunu düşünüyor. Yine bunların nazarında, Batılı ve beyaz olmayanların bu haklardan tam olarak yararlanma hatta hiçbir şekilde yararlanma imkanı bulunmuyor. Bunu açık açık söylemeseler de kültürel ırkçılığa, yabancı karşıtlığına ve İslam düşmanlığına göz yumarak Batı'nın çarpık zihin dünyasını ortaya koyuyorlar" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son dönemde Batı'nın barbarlık vasfının örneklerini doğrudan yaptığı ve dolaylı olarak destek verdiği hadiseler vesilesiyle giderek daha sık görmeye başladık. İnsanlığa karşı işlenen suçların eninde sonunda mahşeri vicdanda yargılanmak, faillerinin de tarih önünde hesap vermek gibi bir özelliği vardır. Giderek şiddetlenen barbarlık örneklerini ve arşa yükselen masum çığlıklarını bir dönüm noktasına yaklaştığımızın işaretleri olarak görüyoruz. Bugün Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin göz göre göre çiğnendiği yer, Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklarıdır. Gazze halkının 7 Ekim'den beri hayatı başta olmak üzere her türlü hakkı işgalci İsrail güçleri tarafından pervasızca yok edilmektedir. İsrail'in hedef gözetmeksizin yaptığı saldırılar sonucunda 18 bini aşkın Gazzeli kardeşimiz şehit oldu. Ramallah'ta yerleşimci denen teröristlerin ve İsrail güvenlik güçlerinin saldırılarında 300'e yakın Filistinli şehadete yürüdü. İsrail'in alçakça katlettiği her 3 Filistinli'den 2'si kadın veya çocuktur. Anne ve babalarının beyaz kefenlerine sarılarak gözyaşı döktüğü masum sabiler İsrail'in vahşetinin sembolleri olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Batılı ülkelerin sınırsız desteğini alan İsrail yönetimi, Gazze'de tüm insanlığın yüzünü kızartacak canilikte zulümlere ve katliamlara imza atıyor. Savaşta bile dokunulmaması gereken ibadethanelerde okullara, hastanelerden mülteci kamplarına, evlerden çarşı pazarlara kadar tüm sivil yerleşim yerleri İsrail tarafından alçakça bombalanıyor. Gazze'deki binaların 3'te 2'si ya tamamen yıkılmış ya ağır hasar almış ya da kullanılamaz hale gelmiştir. İsrail Gazze halkının suyunu, gıdasını, elektriğini ve iletişimini keserek milyonlarca insanı açlığa ve ölüme mahkum etmiştir. Bugün Gazze'de sadece çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gazeteciler değil aynı zamanda insanlığa dair tüm değerler de katledilmektedir" diye konuştu.
ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN AMA AMERİKA'YLA DEĞİL
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu vahşet karşısında uluslararası kuruluşlar ve insan hakları örgütleri ihlallerin önüne geçecek hiçbir somut atmıyor. Biz ne dedik? Dünya 5'ten büyüktür. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde 5 daimi üye ve geçici üyeler fakat sadece Amerika'nın red oyuyla maalesef malum ateşkes reddedildi. Tek başına. Böyle adalet olur mu? Böyle adil bir dünya olur mu? Biz ne diyoruz? Adil bir dünya mümkün ama Amerika'yla değil. Çünkü Amerika İsrail'in yanında parasıyla, bütün silah mühimmatıyla yer alıyor. Ey Amerika bunun hesabını nasıl vereceksin? İnsanlık Amerika'ya insanlık için gerçekten Amerika bir Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi'ne destek veren ülkedir demeyecek bundan sonra, başta biz. Diyemeyiz. Çünkü İsrail'in yanında yer alan Aylan bebeklerinin karşısında yer alanlara diyoruz ki, biz de sizin karşınızdayız" dedi.
İSRAİL'İ KORUMA VE KOLLAMA KONSEYİNE DÖNÜŞTÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizdeki gezi olaylarında ve Ukrayna'nın işgalinde olay yerlerine kamp kurup saatlerce canlı yayın yapan BBC'den CNN'ine allı şanlı basın organlarının en büyük icraatları failleri gizleyip zulmü gözlerden kaçırmaktan ibarettir. Biliyorsunuz bizim TRT'nin ve Anadolu Ajansı'nın bir şehidimiz ve kamerayı paramparça ettiler. Hani ne oldu, siz basın özgürlüğünden yanaydınız? Basın yayına hep savunucuydunuz, nasıl oldu? Bunların her şeyi yalan ve 70'i aşkın basın mensubu Gazze'de ne yazık ki ebediyete yürüdü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden ise bir umudumuz, beklentimiz kalmadı. Görevi küresel barışı ve istikrarı korumak olan güvenlik konseyi 7 Ekim'den bu yana İsrail'i koruma ve kollama konseyine dönüştü. Ne çatışmalar bir an önce dursun diyen 121 ülkenin iradesi, ne Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin çabaları ne de geçici üyelerin samimi gayretleri, güvenlik konseyinin daimi üyelerini harekete geçirmeye yetmedi. Dün gece yapılan oylamayı az önce söyledim. Amerika'nın vetosu nedeniyle yine ateşkes kararı çıkmadı. Aralarında daimi üyelerin de olduğu 13 ülkenin tasarıya evet oyu vermesine rağmen maalesef sonuç değişmedi. Dünyanın 5'ten büyük olduğu gerçeği bir kez daha görülmüş oldu. Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi reforme edilmesi olmazsa olmaz şarttır, şart. Bu Birleşmiş Milletlerle, bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'yle insanlığın bir yere varması mümkün değil. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da aynen bu ifadeleri kullanan bir lider olarak söylüyorum. Gazze'deki zulümlerle birlikte Birleşmiş Milletler'in bu aciz ve işlevsiz yapısının da tüm dünyada sorgulanacağına inanıyoruz. Gazze'den sonra hiçbir şey eski tas eski hamam devam edemez" ifadelerini kullandı.
BU UĞURDA YALNIZ DA KALSAK, BEDEL DE ÖDESEK YOLUMUZDAN DÖNMEYECEĞİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gençler, işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan zulmün, hoyratlığın, barbarlığın hesabı insanlık vicdanıyla birlikte hukuk önünde de mutlaka sorulmalıdır. Gazze kasapları uluslararası mahkemelerde insanlığa karşı suç teşkil eden eylemlerinin hesabını vermelidir. Allah'ın izniyle eninde sonunda vereceklerdir. Biz, bu meselenin takipçisi olacağız bunu da Gazzeli masumlarla birlikte tüm insanlık adına yapacağız. Bir daha benzer dramlar yaşanmasın diye, anne babalar çocuklarının parçalarını toplamasın diye, zulüm zalimin yanına kar kalmasın diye… Dünyanın dört bir yanındaki masumlar geleceklerine güvenle bakabilsin diye mücadelemizi cesaretle sürdüreceğiz. Gazzeli çocuklar için gözyaşlarıyla ciğerparelerine sarılan o Gazzeli anneler, babalar için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Rabbim Gazzeli kardeşlerimize sabır versin, tahammül, dayanma ve direnme gücü versin. Tüm imkanlarımızla Filistin'in yanında olurken elbette gönül coğrafyamızdaki diğer kardeşlerimizi de ihmal etmiyoruz, etmeyeceğiz. Balkanlardan Kafkasya'ya, Arakan'dan Türkistan'a ve Kırım'a kadar nerede hakkı çiğnenen hukuku ayaklar altına alınan zulme ve baskıya maruz kalan bir kardeşimiz varsa, ona sahip çıkmak bizim görevimizdir. Daha önce de söylediğim gibi bizim nazarımızda Gazzeli kardeşlerimizle Doğu Türkistan Türkleri, Kıbrıs Türkleriyle Irak Türkmenleri arasında hiçbir ayrım hiçbir fark yoktur ve olamaz. Çünkü biz tüm bu coğrafyalarda yaşanan bu hadiselere merhum Akif'in şu mısralarında dile getirdiği yüksek vicdan penceresinden bakıyoruz. Biz de kim olursa olsun zalimin hasmıyız mazlumun da hamisiyiz. Bugün İsrail yönetiminin terör eylemlerine göz yumanlar ve destek verenler yarın insan içine çıkacak yüz bulamayacak ama biz başımız dik alnımız ak bir şekilde hakkı savunmaya devam edeceğiz. Bu uğurda yalnız da kalsak, bedel de ödesek yolumuzdan dönmeyeceğiz" diye konuştu.
TEK PARTİ FAŞİZMİNİN AÇTIĞI YARALARI HAMD OLSUN YİNE BİZ SARDIK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsan hak ve hürriyetleri açısından böylesi trajik bir dönemde Türkiye insanı ve insani değerleri önceleyen bir anlayışla hamlelerine devam ediyor. Son 21 yılda, hayata geçirdiğimiz sessiz devrimlerle vatandaşlarımızın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde kayıtlı hak ve özgürlüklerini kullanmalarını kısıtlayan pek çok engeli ortadan kaldırdık. Cebinde ay yıldızlı kimlik taşıyan herkesin hayatın tüm alanlarında bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olarak muamele görebilmesini temin ettik. Ülkemizde hiç kimsenin kökeni, inancı, ibadeti, meşrebi, dili, kıyafeti, sakalı, baş örtüsü, dini ve kültürel tercihleri sebebiyle ötekileştirildiği bir iklimi asla kabul etmedik, aksini savunduk. Eğitim hayalleri, üniversite kapılarında yıkılan kızlarımıza yönelik ayrımcılığa biz son verdik. Kılıf kıyafetinden dolayı iş hayatından, devletten, bürokrasiden hatta ve hatta siyasetten dışlanan kadınlarımıza haklarını yine biz teslim ettik. Ülkemiz kadınları seçilme hakkını yani parlamentoda hiçbir kısıtlama olmadan görev yapma imkanını tam manasıyla bizim dönemimizde kullanabilmiştir. Kamu denetçiliği ve insan hakları eşitlik kurumu gibi yeni yapılarla hak arama yollarını genişlettik. Devlet vatandaş ilişkisinde köklü bir paradigma değişikliği gerçekleştirdik. Hiçbir farklılığa bakmaksızın tüm vatandaşlarımıza eşit davranan, bunları zenginlik olarak gören bir anlayışın yerleşmesini biz sağladık. Tek parti faşizminin ve darbelerin milletimizin gönül dünyasına açtığı yaraları hamd olsun yine biz sardık. Adaletin ve güvenlik hizmetlerinin kalitesini artırarak, adil yargılanma hakkı için çok sayıda çalışma yaptık. Bu amaçla yargı reformu yasa paketleri, insan hakları eylem planları hazırlayıp hayata geçirdik. İşkenceye sıfır tolerans politikasını uygulayarak bu suça ilişkin cezaları artırdık zaman aşımını kaldırdık. Farklı din, mezhep ve inanç gruplarına ait cemaat vakıflarının mülk edinmelerini kolaylaştırdık. Resmi dilimiz olan Türkçe dışındaki dil ve lehçelerin öğreniminin önemini açtık. Bu dillerde siyasi propaganda, radyo ve televizyon yayını yapılmasına imkan tanıdık. Kürtçe yasak mıydı? Yasaktı, önünü biz açtık. Her türlü siyasi propagandayı Kürtçe olarak da benim Kürt vatandaşlarım, Kürt kardeşlerim yapabiliyor mu? Yapıyor. Önünü biz açtık. Nefret suçu, ilk kez bizim dönemimizde caza mevzuatımıza girmiştir. Alevi ve Bektaşi kardeşlerimiz ile Roman vatandaşlarımızın haklarına yönelik bir çok önemli düzenlemeyi yaptık. Kültür Bakanlığımız bünyesinde kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığımız bu çabalarımızın en güzel meyvelerinden biri olmuştur" diye konuştu.
İNSANLIK DÜŞMANLARININ KÖKÜNÜ KURUTMAKTA KARARLIYIZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsanımızın ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda inanç hürriyeti konusunda ilave adımlar atmayı sürdüreceğiz. Türk demokrasisi dünyada örnek gösterilen seviyeye yine bizim hükümetlerimiz döneminde ulaşmıştır. Tek parti döneminde Cumhurla Cumhuriyet arasında örülen duvarları yıkmanın yanı sıra, Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini temin ederek milli iradeye vurulan zincirleri parçaladık, attık. Nice reformu, nice atılımı, tarihe geçen büyük bir demokratik dönüşüm hamlesini son 21 yılda başarıyla ülkemize kazandırdık. 85 milyonun tamamı zaten günlük hayatında bunları görüyor, yaşıyor. Geçmişle kıyaslandığında ülkemizin nereden nereye geldiğini çok iyi biliyor. Terör örgütlerine karşı farklı cephelerde yürüttüğümüz mücadelede ülkemizin insana, insan hayatının korunmasına, temel hak ve hürriyetlerinin kullanılmasına verdiği önemin bir göstergesidir. Beynini yıkadıkları gencecik çocukları ölüme gönderen, zorla kaçırdıkları kadınları, kız çocuklarını istismar eden, daha kundaktaki bebekleri vahşice katleden masumların kanı ve canı üzerinden ikbal devşiren bu insanlık düşmanlarının kökünü kurutmakta kararlıyız" dedi.
BAŞIBOŞ SOKAK HAYVANLARI MESELESİNİ ÇÖZÜME KAVUŞTURACAĞIZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaklaşık 40 yıldır kan döken, vatandaşlarımıza kan kusturan bu alçakları tarihin çöp sepetine atmadan mücadeleyi elden bırakmayacağız. Son 21 yılda yaptıklarımızın tamamını çok kıymetli bulmakla beraber hak ve hürriyetler meselesinde durağan bir yaklaşım sergilemiyoruz. Hayatın değişen dinamiklerini içinde biz de kendimizi sürekli yeniliyoruz, sürekli geliştiriyoruz. Vatandaşlarımızın bizar olduğu ne varsa, hepsinin de çözümünü bulmak ve uygulamak bizim asli vazifemizdir. Mesela, başıboş sokak köpeklerinin zarar verdiği insanlarımızın haklarını korumanın da görevimiz olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Başıboş sokak hayvanlarıyla ilgili artan şikayetlerin farkındayız. Önceki gün Ankara'da yaşanan ve bir evladımızın ağır yaralandığı elim hadise hepimizin yüreğini dağlamıştır. Bu sorunu inşallah inancımıza, kültürümüze ve şefkat medeniyetimizin bize vazettiği ilkeler çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturacağız" dedi.
31 MART MESAJI
Yerel seçimi de hatırlatan Erdoğan, "İnsanın hak ve hukukunun söz konusu olduğu hiçbir alanı boş bırakmıyor, görmezden gelmiyor, ihmal etmiyoruz. Elbette bazı süreçler vakit alabiliyor ama nihayetinde her meseleyi hal yoluna koyuyoruz. Vatandaşlarımızdan hükümetimize güvenmeye, bize inanmaya, bize destek olmaya devam etmelerini istiyorum. 31 Mart'ı unutmuyoruz değil mi? 31 Mart'a hazırlanıyoruz değil mi? 31 Mart için ne diyoruz, inşallah yeniden İstanbul diyoruz ve yola devam ediyoruz. Yeniden Ankara diyoruz ve yola devam ediyoruz. Durmak yok, yola devam diyoruz" dedi.