Gazete Vatan Logo

Erdoğan hem mesaj hem para verdi!

Başbakan Erdoğan, Mardin'de Artuklu Üniversitesi'nde düzenlenen toplantıda Kadınlar Günü'nü kutladı. Terörün sona ermesinde kadına büyük görev düştüğünü söyleyen Başbakan Erdoğan, 'Kürt kökenli annelerinde, kadınların da, erkeklerin de PKK terör örgütünün gerçek yüzünü görmelerini istiyorum' dedi. Başbakan, eşi vefat etmiş ve ihtiyaç sahibi kadınlara da 2 ayda bir 500 TL verileceğini açıkladı.

İşte Başbakan'ın açıklamaları:

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ülkemizdeki ve dünyadaki tüm kadınlar için kutlu olmasını Allah’tan diliyorum.

Elbette bu programın Mardin’de düzenleniyor olmasının, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün Mardin’de Mardinli hanım kardeşlerimizle kutluyor olmamızın özel bir anlamı var.

Evliya Çelebi Mardin için diyor ki: “Mardin’i tarif etmekte lisan kısa, kalem kırıktır.”

Mardin bir medeniyet şehri. Mardin dinlerin, dillerin, farklılıkların buluştuğu ve hoşgörü içinde varlıklarını sürdürdükleri bir şehir. Mardin tarih şehri, Mardin kardeşlik şehri. Mardin çilekeş, Mardin onurlu, dirayetli Anadolu kadınlarının şehri. Mardin bir açık hava müzesi. Bu görünümüyle, kültürüyle, kardeşlik ve dayanışmasıyla dünyaya anlamlı bir örnek teşkil eden şehir.

MECLİSTE 13 SAAT KONUŞAN CHP’LİYE EĞİTİM NEDİR SORSAN BİLMEZ

Başbakan Erdoğan ise, Kadınlar Günü’nü 2008’te Uşak, 2009’da Antalya, 2010’da Şanlıurfa, geçen yıl da Hatay’da kutladıklarını belirterek, bu yılda hoşgörü ve kardeşlik şehri Mardin’i seçtiklerini söyledi. Erdoğan, alandaki kadınların da günlerini kutlayarak, eşi vefat etmiş ve ihtiyaç sahibi kadınlara Nisan ayından itibaren 250 lira ödeneceğini belirterek, Mardinli ihtiyaç sahibi kadınların Sosyal Yardımlaşma ve Dayanıma Vakfı’na başvurmalarını istedi. Erdoğan, "Analarının ak sütü gibi helal olsun, bu bir iane değildir. Bunları sizin hakkınız olarak görüyoruz ve inanıyorum ki sizler de bu noktada bu milletin evlatlarının vermiş olduğu vergilerden Sosyal Dayanışma Vakfımız vasıtasıyla sizlere ulaştıracağı ayda 250 lirayı gururla alacaksınız. İkinci müjdemiz ise, dün TBMM’de görüşülmeye başlanan kanun tasarısıdır. Tabii bu kanun tasarısı ne yazık ki muhalefetin her zamanki oyunlarıyla hep engellenmeye çalışılıyor. Gururlanıyor neymiş 4+4+4 için komisyonda 13 saat konuşmuş. CHP’nin bir milletvekili eğitim nedir diye sorsan haberi yok ama 12 saat konuşma yapmış ve bununla gururlanıyor. Yahu engelleyemeyeceksiniz."

4+4+4 HESAPLAŞMA DEĞİL ALINAN HAKLARIN GERİ İADE EDİLMESİDİR

Erdoğan, komisyonun bugün, yarın çalışacağını, gerekirse Cumartesi günü de çalışacağını belirterek, şöyle dedi:

"Gerekirse pazar gene çalışacak ve bu çıkacak. Niye? Çünkü bu millet yüzde 50 ile bir yetki verdi. Verdiği bu yetki işte bunları çözün diye. Bunlar çözülecek. Şimdi birileri çıkıyor diyor yüzde 50 istediğimi yaparım anlamına gelmez diyor doğru. Biz azınlıkların hukukunu da koruruz ama çoğunluğu da, azınlığa mahkum etmeyiz. Zira kusura bakmasınlar da yüzde 50’li biz kalkıp size mahkum edecek değiliz. Zira bu 4+4+4 bugünün işi değil yılların işi. Efendim 40 yıl öncesinin hesaplaşmasıdır. Biz hesaplaşmanın çabasında değiliz. Alınan hakların geri iade edilmesidir bu. Bunu farklı yerlere çekmenin anlamı da yok. Geçen Salı günü meclistede söyledim. Tekrar üzerinde durmaya gerek yok. Bunun için ne anneler ağladı, ne kızlarımız kapılardan geri döndürüldü. Şimdi işte bu haklar iade ediliyor. Yapılan budur. Bunu nerede konuşuyorum. Hoşgörünün, medeniyetin, kardeşliğin beşiğinde konuşuyorum. Ama Türkiye genelinde şu iyi bilinmelidir. Türkiye genelinde artık şiddete uğramış ya da şiddete uğrama ihtimali bulunan hanım kardeşlerimizi, çocuklarımızı çok sıkı bir koruma altına alıyoruz. Şiddet mağduru olanların barınma ihtiyaçlarını, ekonomik ihiyaçlarını, sosyal güvencesi yok ise sağlık giderlerini devlet karşılayacak dedik karşılıyoruz. Bundan sonra çok daha farklı bir şekilde karşılamaya devam edeceğiz. Kadın sığıntımı da, sığıntı olacak bunun ismini değiştireceğiz dedik. Ne olacak Kadın Konuk evi olacak. Kadınımıza değer vermek ta bu levhalardan başlıyor. Buradan başlatacağız. Bu yeni düzenlemelerin aziz milletimize özelliklede hanım kardeşlerimize hayırlı olsun"

Erdoğan, kadınlar üzerinden değil kadınlar için siyaset ürettiklerini, kadınlar adına değil, kadınlarla birlikte özem ürettiklerini belirtti. Sim vermeden CHP’yi eleştiren Erdoğan, şöyle dedi:

İKNA ODALARININ MUCİTLERİNİ MİLLETVEKİLİ YAPTILAR

"9 yıl boyunca bütün alanlarda her alanda önce kadın çocuk dedik. Çünkü kadınlar huzurlu olursa aile huzurlu olur dedik. Aile huzurlu olursa, toplum huzurlu olur, ülke huzurlu olur. Annelerin hayır duası makbuldur dedik. Biz kendi annelerimizin olduğu kadar Türkiye’nin, Trakya’nın, Anadolu’nun tüm analarının hayır dualarını almanın gayreti içinde olduk. Biz göstermelik düzenlemeler değil, kalıcı kapsayıcı çözümler ürettik. İşte bir kaç hafta önce bir siyasi partinin ilçe başkanlığında,o partinin üyesi olan o ilçe başkanlığının üyesi olan kadınlar tartaklandı, şiddete maruz kaldı. Gazetelerde okudunuz herhalde. TBMM’de bir kadın gazeteci o siyasi partinin gençlik kolları başkanı tarafından şiddete maruz bırakıldı. Seçimden öncesinde aynı şekilde seçim otobüslerinde kadınlara şiddet uygulandı. Ama bunlar asıl şiddeti üniversite kapılarındaki kız çocuklarına uyguladılar. Başörtülü kız çocuklarını üniversite kapılarından döndürdüler. Kurdukları ikna odalarında kız çocuklarına işkence uyguladılar. Nice kız çocuğumuzu üniversiteyi bırakmak eğitimi yarıda bırakmak yurt dışında çare aramak zorunda bıraktılar. İkna odalarının mucitlerini kendi partilerinden milletvekili yaptılar"

ANNELERİ TERÖRİST DEVRİŞMEK İÇİN ARAÇ GÖRÜRLER

Başbakan Erdoğan, BDP’yi kastederek, "Bir başka siyasi parti terör örgütünün gölgesinde siyaset" yapıyor" dede ve şöyle konuştu:

"Kadın hakları, insan haklarıyla ilgili süslü nutuk atarken, terör örgütünün cinayetleri karşısında tek kelime söz söyleyemedi. Bingöl’de 3 çocuğunu korumak için canlı bombanın üzerine kapanan merhum Hatice Belgin kardeşimiz için tek kelime kınama, tek kelime eleştiri yapmadılar, yapamadılar. Batman’da karnındaki bebekle birlikte şehit edilen Mizgin Doruk kardeşimiz için tek kelime edemediler. Siirt’te bir aracın içinde yüzlerce mermiyle öldürülen 4 tane hanım kardeşimiz için seslerini çıkaramadılar. İstanbul’da bir belediye otobüsünde molotofla yakılarak katledilen Serap kızımız için, Diyarbakır’da bir mağarada günlerce işkence görüp 4 kadın terörist için ağızlarını bile açamadılar. Çünkü bunlar sadece istismar siyaseti yaparlar, kadınları sadece oy deposu olarak görürler, anneleri sadece kendilerine terörist devrişmek için araç olarak görürler. Kadınların yoksulluğunu, gözyaşını, çaresizliğini bir istismar vesilesi olarak görür. İşte biz bu istismar siyasetine acılara son vermenin mücadelesi içindeyiz. Bu ülkenin her neresinde olursa olsun acıları, sızılarını dindirmenin mücadelesini veriyoruz. Dün de açıkladım. Bu uğurda ne gerekiyorsa onu yapacağız. Bu ülkede terörün, terörün yol açtığı, istismar ettiği yine terörün yolaçtığı yoksulluğun ve acılarla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Milli birlik ve kardeşlik projesini samimiyetle sürdüreceğiz."

ULUDERE’Yİ İSTİSMAR EDEN VAMPİRLERE İZİN VERMEYİZ

"Bizim aramızda Türklük, Kürtlük, Lazlık, Çerkezlik, abazalık şu bu olmayacak" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz birbirimizi yaradılanı severiz yaradandan ötürü anlayışıyla seveceğiz. Birbirimize böyle bakacağız. Kimseye yaradılıştan suçlu olarak doğamaz. Kimse hangi etnik unsura, hangi etnik yapıda doğacağını bilebilir mi? Bilemez. Kimisi Türk olur, Kürt olur, Alman olur, vesaire beyazdan siyahtan olur, her şey olabilir. Ama biz insanları ayıramayız. Dışlayamayız. Onun için bizim değerlerimizin içinde dışlama, ayrımcılık yok. Sadece insanı insan olarak saygıla karşılamak ve sevmek var. Biz buyuz. Salı günü eşim, kızım, Başbakan Yardımcımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız, Uludere’ye gittiler. Uludere’de acılı ailelerle kucaklaştılar, dertleştiler. Uludere’nin acısı baştan beri söyledim bizim acımızdır. Uludere’de kaybedilen canlar bizim canlarımızdır. Biz bu meseleyi askeri ve sivil yargı sonuna kadar takip ediyoruz. Bu meselenin istismar edilmesine, siyasi bir malzeme olarak istismar edilmesine, siyasi vampirler tarafından fırsat gibi görülmesine müsaade etmiyeceğiz. Biz ölenlerin üzerinden, ölenlerin etnik kimliğine yaptıkları işe mezheplerine bakmayız. Bu ülkenin her bir vatandaşı bizim nazarımızda birdir, birinci sınıf vatandaştır. 75 milyonun bizim samimiyetimizden emin olmasını istiyorum. Mardinli kardeşlerimizin bizim samimiyetimizden emin olmasını diliyorum. Bizler birbirimize inanırsak güvenirsek bizim aşamayacağım hiç bir engel yok."

ÇOCUKLARINIZ DAĞA GİTMESİNE ENGEL OLUN

Erdoğan, 9 yılda çok önemli işler başardıklarını, önemli adım attıklarını belirterek, aynı kararlılıkla devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, şöyle dedi:

"Bölgenin sorunlarını, vatandaşlarımın sorunlarını ister Zaza, Türk, Kürt olsun hepsinin sorunlarını çözdük, çözüyoruz. Buradan Mardinli annelere babalara sesleniyorum. Ne olur artık çocuklarımıza sahip çıkalım. Artık çocukların 13 yaşında 14 yaşında dağa çıkarılmasına, istismar edilmesine, birer kardeş katili haline getirilmesine karşı çıkalım. İşte bakın şu Mardin’e biz bir Artuklu Üniversitesi kurduk. Mardin’in ilim medeniyet merkezi. Ama bunca zamandır Mardin’e bir üniversite bile kazandıramadılar. Biz geldik Mardin’e Artuklu Üniversitesini kurduk. Şu anda 3200 öğrencisi, 200 akademik kadrosuyla Artuklu Üniversitesi bölgenin yıldızı parlayan bir üniversitesi haline geldi. İslam Bilimleri ve Dünya Dilleri Bölümü olan fakülteyi Mardin’e kazandırdık. Yaşayan Diller Enstitüsünü kurduk. Mardin’in bereketli topraklarının verimin dahada arttıracak Ziraat yüksek okulunu kurduk. Bugün 20 öğrenci ile eğitime başlayan Kürt Dili ve Edebiyatı Akademsi’ni kurduk. Ayrıca bir Mimarlık Fakültesi kurduk. Çünkü Mardin’in taşçılığı çok önemliydi ve bu kayboluyordu. Onun için bu harika işçiliği kazanmamız yeni sanatkarlar yetiştirmemiz gerekiyordu. Annelere babalara sesleniyorum. Çocuklarınızın dağa gitmesine engel olun. Bu okulları bu üniversite yuvalarını çocuklarımız için bir fırsata dönüştürelim. Çocuklarımızın 13-14 yaşında dağda katledilmesine seyirci kalmayalım. Kardeşlerimiz meslek okullarını kuruyoruz. Ağırlığı daha çok meslek okullarına vereceğiz. Meselenin çözümü için ne gerekiyorsa yapacağız. Sizinde daha güçlü şekilde destek vermenizi istiyoruz. İnşallah artık meslek okullarının önündeki engelde kalktı ve oralardan mezun olan kardeşlerimiz istedikleri okullara gidebilecekler."

’MARDİN DE BÜYÜKŞEHİR OLUYOR’

Erdoğan, bugün Mardin’de toplam 143 trilyon bedelle yaptıkları 38 hizmeti toplu olarak açtıklarını belirterek, "Tüm bu yatırımların Mardinimize hayırlı olmasını diliyorum 750 bini nüfusu geçen şehirlerimizin büyükşehir statüsüne kavuştuğunu biliyordunuz ve 2011 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre Mardin 764 bin 33 kişilik nüfusuyla büyükşehir olma hakkını elde etti. Şimdi Mardin’in mülki sınırları büyükşehir sınırları oldu. 2014 yerel seçimlerine Mardin bu satatüyle girecek ve şimdiden büyükşehir hayırlı olsun diyorum. Önemli bir şey daha var, havaalanı pistini büyütme sözü vermiştik ve bu sözümüzü tuttuk 6 ay sonra Mardin Havaalanı artık havaalanı değil Havalimanı olacak ve uluslararası uçuşlara hazır hale gelecek. Bizden önce gelenlerin ne yaptıkları belli, bizim yaptıklarımız belli" dedi.

Başbakan ve beraberindekiler daha sonra toplu açılışları yapıp Valiliği’ne geçti.

TEMENNİM SURİYE'DEKİ KADINLARIN HATIRLANACAĞI ANI YAKALAMAK

Ben Salı günü partimin grup toplantısında da ifade ettim. 'Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Van’lı depremzede kadınların hatırlanmayı hak ediyorlar' dedim. 'Uludere’de evlatlarını eşlerini kaybeden kadınlar hatırlanmayı hak ediyorlar' dedim. 'Kuzey Afrika’nın, Fas’ın, Tunus’un, Libya’nın ve Mısır’ın kadınları bu 8 Mart’ta hatırlanmayı fazlasıyla hak ediyorlar' dedim. Şimdi temennim ve duam Suriye’deki kadınların hatırlanacağı anı yakalamak ve yaşamaktır.

Ne yazık ki onlarca yıldır 8 Mart’ı buruk karşılayan, isimleri anılmayan Somali’nin, Filistin’in, Afganistan’ın kadınları bu yılda aynısını yaşamaya devam ediyorlar.

BUNLARDA İNSANIN DEĞERİ YOK

Bir kez daha tüm dünyayı ve tüm dünya kadınlarını, Suriye başta olmak üzere, kanayan coğrafyalardaki kadınlarla dayanışmaya, onları hatırlamaya davet ediyorum. Hiç kuşkusuz cinsiyet ayrımcılığı en az ırkçılık kadar kötüdür. En az ırkçılık kadar insanlık dışıdır.

Dünyanın pek çok yerinde kadınlar, hem ırkçılıkla hem de cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.

Fransa ne diyor? Göçmenleri ülkemizden atacağız diyor. Hani Avrupa Birliği’nde böyle bir şey yoktu? Hani Avrupa Birliği’nin başak ülkesiydin. İşte bunlar bu. Bunların sözüne güven olmaz. Bunlara inanılmaz. Bunlarda insanın değeri yok. Sıfatı göçmenmiş, ne olursa olsun. Ama bizde insandır, biz böyle bakarız.

Büyük değişimlerin yaşandığı bu coğrafyadaki kardeşlerimizin demokrasiye hazır olup olmadıkları, hak edip etmedikleri tartışma konusu yapıldı. Bunların temelinde ırkçılık ayrımcılık ve kibir vardır.

BM GÜVENLİK KURULU, SURİYE'DEKİ TRAJEDİYİ GÖRMEZDEN GELİYOR

BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’deki trajediyi görmezden geldiği açıktır. Nitekim geçmişte ve bugün Filistin’de yaşanan acı da görülmemiş hissedilmemiştir. Aynı şekilde Avrupa’nın ortasında, Bosna’da kadınların maruz kaldığı insanlık dışı olaylar karşısında bürünülen suskunluğu da biliyoruz. Bu manada kadınların hemcinslerini çok daha iyi anlayacaklarına inanıyoruz.

TERÖRÜN SONA ERMESİNDE KADINA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR

Kadınlar kendi meselelerine sahip çıktığında, insaf vicdan inanç sahibi erkekleri daima yanlarında bulacaklarından hiç şüphe olmasın.

Türkiye’de yaşanan terörün sona erdirilmesinde kadınlara büyük görevler düşüyor. Burada çok trajik bir olayı paylaşmak istiyorum.

KOMUTAN TERÖRİSTLERE 'SİZİ ANNENİZE GÖTÜRECEĞİZ' DEDİĞİNDE 18 YAŞINDA ÇOCUKLAR ÇIKIYOR

Mardinli kadınların, annelerin dikkatlerini buraya özellikle çekmek istiyorum. Aralık ayında güvenlik güçlerimiz Cudi dağı ve çevresinde büyük bir operasyon gerçekleştirdiler. Mağaralarda saklanan teröristler etkisiz hale getirildi. Bazı görüntüler de paylaşıldı. Bir mağarada komutan saatler boyunca teröristleri ikna etmek için uğraşıyor. Mağarada sıkışan çocukları oradan çıkarmak için tehlikeyi de göze alarak saatlerce dil döküyor. Sizi anne babanıza götüreceğiz denildiğinde mağaradan 18 yaşında çocuklar çıkıyor.

Komutan bir tanesine soruyor. “Annen baban sağ mı” diyor. Verilen cevap “Ben ayrıldığımda sağ idiler.” 'Ne zaman ayrıldın?” diyor komutan, “5 yıl önce” diyor. Ben aslında o beş yılın da sağlıklı olduğuna inanamıyorum. Çünkü o mağarada kaldığından beri zaman durmuştur. Belki 6 yıl, belki 7.

13 YAŞINDA ÇOCUĞU ANNESİNDEN KOPARIP DAĞA ÇALIYORLAR

Daha 13 yaşında bir çocuğu annesinden babasından kopararak çalarak dağa çıkıyorlar. O sürede o çocuk ne annesinden ne babasından haber alamıyorum. Bakın şu an yerin 150 metre derinliğinde, oralarda hapsedilen, özel eğitimlere tabii tutulan çocuklar var.

Benzeri bir manzara, 5 kadın teröristin infaz edilmesi olayında da yaşandı. 5 kadın terörist kaçıyor ancak yakalanıyor. Bir mağarada kendilerine günlerce işkence yapılıyor ve sonunda öldürülüyorlar. Annesinin babasının evinde fiske vurmaya kıyamayacağı gencecik kızlarımıza bunlar yapılıyor. Bir yıl boyunca bu kızların ölümüne ilişkin ailelerine haber verilmiyor. İranlı bir terörist bu kızların ailelerini arıyor ve evlatlarının bir yıl önce örgüt tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Hadise bu şekilde ortaya çıkınca da terör örgütünün açıklaması çok manidar: “Çocuklarının jeneratör gazından kaynaklanan zehirlenme” sonucu öldüğünü söylüyorlar. Bunlar bir anne için bir baba için gerçekten katlanması çok zor şeyler.

İşte onun için anneler bu meseleye el koymak zorundadır. Bu vahşice katliamlar nedeniyle, anneler çocuklarını terörün kıskacından almak zorundadır.

BİNGÖL'DE CANLI BOMBA PATLADI, BİR ANNE ÇOCUKLARI ZARAR GÖRMESİN DİYE KENDİNİ SİPER ETTİ

Bugün bir anneyi özellikle anmak istiyorum. 29 Ekim 2011’de Bingöl’de şehir merkezinde bir canlı bomba şehrin en kalabalık olduğu bir saatte üzerindeki bombayı patlattı. O sırada Hatice Belgin isimli bir hanım kardeşimiz, yanında üç çocuğuyla bayram alışverişe çıkmıştı. Hatice Belgin çocuklarına bir zarar vermemesi için canlı bombaya kendi bedenini siper etti. Çocuklarını, oradaki insanları kurtardı. Ancak kendisi Hak’ka yürüdü.

BUNLARIN AİLE DİYE BİR KAVRAMI YOK

Yine bu 8 Mart’ta, bakan arkadaşım da anlattı. Kadına şiddetle ilgili şu hazırlık safhasında, bazılarından aileye yaklaşımı.. hiç hoşlanmıyorlar. Anne, ana ifadesine ateş köpürüyorlar. Dayanamıyorlar. Biz anne dediğimiz zaman, biz ana’ya karşıyız diyor –kadın, kadın kadın. Yahu anne dediğimiz kim? Kadın değil mi? Biz sizi bir dişiyle bir erkekten yarattık, dişi kadındır, erkekte babadır. Biri annedir, biri babadır.

Bunların aile diye bir kavramı dünyada yok. Bu olmadığı gibi, bunların anlayışında yüreğinde millet diye de bir anlayışta yok. Ben de diyorum ki. Biz analığı yüceliği bir makam olarak değerlerimizden aldık. Anneye saygıyı bu değerlerimizde bulduk. Cenneti de annelerin ayakları altında bulduk. Bak babanın ayağı altında değil, annenin ayaklarının altında. Ben hep ayağının altını öptüm, Allah rahmet eylesin. Çünkü orada cennetin kokusu var. Orada başka bir dünya var. İşte bizi biz kılan, bizi güçlü kılan zaten bu değil mi? Ama o mantık bizim anlayışımız değil. Ak Parti iktidarını ister beğenirsiniz, ister beğenmezsiniz. Biz kadına, aile içindeki önemli rolü nedeniyle ayrı bir değer veriyoruz.

PKK'YA SESLERİNİ YÜKSELTMELERİNİ İSTİYORUM

Yine bu 8 Mart’ta Eylül ayında Batman’da, karnında doğmamış bebeğiyle Mizgin Doru’yu Siirt’te bir aracın içinde yüzlerce mermiyle katledilen Nergiz Evin, Nurcan Olgaç’ı da rahmetle anıyor, mekanları cennet olsun diyorum.

Terör örgütüne özellikle seslerini yükseltmelerini istiyorum. Bugün artık Kürt kökenli annelerinde, kadınların da, erkeklerin de PKK terör örgütünün gerçek yüzünü görmelerini istiyorum. Çekin elinizi artık çocuklarımızın üzerinden demelerini bekliyorum.

DUL KADINA 2 AYDA 500 TL

Şimdi yeni bir uygulamayı başlatıyoruz. Eşi vefat etmiş ve ihtiyaç sahibi hanım kardeşlerimizi tespit ettik. Bu kapsama giren eşi vefat etmiş ve ihtiyaç sahibi olan şu anda 150 bin hanım kardeşimiz var. 16 Şubat’ta bakanlığımız bir genelge gönderdi. Şu an başvurular alınıyor. Eşi vefat etmiş kadınlara, 2 ayda bir ödenecek şekilde aylık 250 lira ödemeye başlıyoruz. Yani iki ayda 500 lira vereceğiz. Ödemeler iki ayda bir yapacağız. Bu yeni uygulamanın da hayırlı olmasını diliyorum.

MUHALEFET HEDİYE SUNMAMIZI ETKİLEDİ

Tabi 8 Mart’ın bu yıl Türkiye için ayrı bir önemi var. Hükümetimiz, TBMM, özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’mız kadınlara anlamlı bir hediye sunmak istediler. Ama gel gör ki bizde öyle bir acımasız muhalefet var ki size bu hediyeyi sunmamızı engellediler. Bugün biteceğine ben inanıyorum. Önümüzdeki hafta içinde de sayın Cumhurbaşkanı’mızın onayını alır ve yürürlüğe girer.

ŞİDDET MAĞDURLARI İÇİN DEVRİM NİTELİĞİNDEKİ KANUN HAYIRLI OLSUN

Bu kanunla şiddete uğrayan ya da tehlikesi bulunan kadın çocuk ve aileyi bireyleri erkekleri de kast ediyorum. Mağdurlara can güvenliğinin sağlanması yanında, ekonomik ve adli destek verecek. Barınma sağlanacak, evini iş adresini değiştirmesi sağlanacak. Koruyucu tedbir, kararlarının takibi, teknik araç ve yöntemlerle yapılacak. Nafakalar çok hızlı şekilde tahsil edilecek. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi kuruyoruz. Kadınlar için, şiddet mağdurları için son derece önemli devrim niteliğindeki bu kanunun da hayırlı olmasını diliyorum.

Elbette sadece kanunda bunun önlenemeyeceğini biliyoruz. En başta zihinlerin değişmesi gerekiyor. Ülke olarak toplum olarak geçtiğimiz 9 yılda bu konuda epeyce bir yol aldığımıza inanıyorum.

Haberin Devamı