Erbakan da tankın üzerine çıksaydı...
Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan:
- DEMOKRASİ VE MEDYA HISIM DEĞİL: Medya, demokrasilerin vazgeçilmez unsurudur. Özgür medya yoksa, o ülkede demokrasi yok demektir, demokrasi yoksa özgür medya da yok demektir. Demokrasi ve medyayı hısım değil, birbirini besleyen, destekleyen iki grup olarak görüyorum. Demokrasi yoksa medya da olmaz. Benim varlığım, demokrasinin varlığıyla kaimdir. Demokrasi yoksa biz yokuz.
- MEDYANIN DA HATASI OLUR: Bana haklı olarak soracaksanız; “siyasilerin hatası olur da medyanın hatası olmaz mı?” Evet olur. Hem de çok olur. Medya zamanla yarışır, birbiriyle rekabet eder. Bazen haber kaynakları basını yanıltır, bazen gereken özen gösterilmez, haber ve yorumun kişiselleştiği meslek hataları da olmuştur. Bazen kurumlara haksızlık yapıldığı da olmuştur. Biz de hatalardan dersler çıkararak tekrarını önlemeye çalışıyoruz.
- AİLE ÖNEMLİDİR: Bir konu var ki hata kaldırmaz. O da aile değerleri. Aile benim için önemlidir. Kişileri eleştirirken ilgisi olmadığı halde eşlerin, çocukların katılmasını doğru bulmam ve yaptırmam. Zaman zaman takıntılı yorumların yapıldığı, lakap takma yanlışlıklarının yapıldığı gerçektir. Bu hatalar devam ederse tiraj kaygısı düşünmeden yolları ayırırım.
- ERDOĞAN İLE MEDENİ İLİŞKİLER İÇİNDEYİZ: (Başbakanla aranız nasıl?) Aramızda dostluk samimiyet arkadaşlık ilişkisi yok. Ama gayet medeni ilişkiler içindeyiz. Kendisini görünce derin saygı gösteririz. O da bize hal hatır eder. Bir sıkıntım yok. Başbakan’a gidecek bir meselem varsa da giderim. Birkaç yıl önce kamuoyuna yansıyan sertlikler şu anda yoktur.
- VEREMEYECEĞİM HESAP YOK (Siyasi iktidarlar ile medya arasında demokrasi dışı bir ilişkinin olup olmadığı sorusu üzerine): Mezar taşımda son kuruşuma kadar hesabımı vermeye hazırım babamdan başlayarak.
- ÇOCUKLARIM İSTEDİ ÇEKİLDİM (Gazetelerin künyesinden ismini siyasi baskı üzerine mi çıktığı sorusu üzerine): Ben o dönemde tüm grubumdaki şirketlerden ayrıldım ve kendimi onursal üye haline getirdim. Çocuklarım istedi “sen artık çekil biz yapacağız” dediler. En ufak siyasi bir baskı ve masaj yoktur. Nasıl olabilir ki? Grupları satmak ayrı bir şey, isim çıkartmak ayrı bir şey, siyasi bir şey aramayın.
- POAŞ’I İHALE İLE ALDIM: (AK Partili Cengiz Yavilioğlu’nun POAŞ’ın belli bir yüzdesini ihalesiz aldınız. Hükümetlere verdiğiniz destek ile bu şirketi almanız arasında bağlantı var mı? sorusu üzerine): Ben POAŞ’ı ihaleyle aldım. Halkın gözü önünde televizyonda oldu. Kamu bankalarından hiç para kullanmadım. Ben kamu bankalarının kapısından geçmem.
- GAZETE SAHİBİ ASKERLERLE GÖRÜŞEMEZ Mİ? (Dönemin İstanbul 1. ordu komutanı ile görüşüp görüşmedinin sorulması üzerine): Çevik paşa ile emekli olduktan sonra da, emekli olmadan önce görüştüm mü bilmiyorum. İstanbul’da 1. Ordu Komutanlarıyla mesleğim gereği resepsiyonlarda tanışırdım. 1. Ordudan gelenler de, Özkök, Karadayı, Çevik Bir, Başbuğ paşayla da görüşürdüm. Bu görüşmenin suç olduğu, gazete sahibi askerlerle görüşemez diye bir şey kabul etmiyorum.
- DYP’YE KARŞI OLDUĞUMUZ İÇİN MESUT BEY’Cİ GİBİ GÖZÜKTÜK (ANAP’ı desteklediniz mi? Siyasetin dizaynında rol aldınız mı?): Benim Mesut Bey’i, Tansu Hanım’ı desteklemem diye bir şey yok. Sabah Gazetesi o dönemde Tansu Hanım’ı desteklemeye başladı, bu arada bizimle rekabeti devam ettiriyor. Biz Tansu Hanım’ın ABD’deki mal varlığını yayınlamıştık. Karşı olduğumuz için değil, gazetecilik yaptık. O haberden sonra Tansu Hanım’la aramızda limoni bir gerilim oldu. Biz DYP’ye karşı olduğumuz için Mesut Bey’ci gibi gözüktük.
- ERBAKAN YELTSİN GİBİ YAPSA BÖYLE OLMAZDI: Eğer o zaman Erbakan, Yeltsin gibi tankın üzerine çıksaydı, askerler ileri gidemezlerdi. Tansu Hanım diyor ki ‘O zaman için komutanları görevden alacaktık. Cumhurbaşkanı imzalamaz diye almadık’. Beni çok ilgilendirmez ama siz görevden alsaydınız, Cumhurbaşkanı imzalamadığında halka döner ‘Bak siz seçtiniz biz yönetemiyoruz. Alın emanet sizde’ derdiniz. 28 Şubat olağanüstü bir dönemdi. Sivil yönetenler zaafa düşünce işin doğrusu koalisyon kendi içinde de şeydeydi. Tansu Çiller’in danışmanının yazdığı kitaptan öğreniyor m ki, DYP bekliyor ki koalisyon yıkılsın beni askerler Başbakan yapar diyor. Olağanüstü dönemdi. Siyasiler yönetemediği için askerler öne çıktı.
- GÜREŞ’E 2. ATATÜRK YAPALIM İDDİASI KOMİK (Doğan grubunda çalışan Orhan Karabulut’un Güreş’e ‘Saf değiştir, biz seni 2. Atatürk yapalım’ dediği iddiasıyla ilgili olarak): Orhan Paşayı 60’tan beri tanırım. Böyle bir laf şehir efsanesi geldi. Bana komik geldi. Ama bunlar uyduruluyor.
- BEN NEYMİŞİM? (CHP’li Toptaş’ın ‘Muhsin Yazıcıoğlu’na RTÜK Yasasını çıkarma konusunda destek ol. Sizi Türk dünyasının lideri yapayım’ dediniz mi sorusu üzerine): Böyle bir mantık olur mu? Ne yetiştirilme kültürümde ne dünya görüşümde böyle bir şey yok. Ne güç varmış bende? Ben neymişim? Türk dünyası lideri mi yapacakmışım yok efendim tamamen şehir efsanesi. “
- ÇÖLAŞAN’I KOVDUM ÇÜNKÜ: (Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun’un Doğan grubundan ayrılmasıyla ilgili “Bu kişiler hırsızlık mı yapmıştı, işten çıkarılma gerekçeleri neydi?” sorusu üzerine) Emin Çölaşan’ı ben kovdum. Kızım ve genel yayın yönetmeni kovmamak için “Şöyle yapalım böyle yapalım” dediler, “İkiniz birden gidersiniz” dedim. Emin yönetilemez hale gelmişti. ‘Bu gazetenin sahibinin de gücü bana yetmez’ diyordu. Takıntılı hale gelmişti. İ. Melih, İ.Melih diye yazıyordu, her yazı için 10 bin lira öder hale gelmiştik. Ağzıma geleni söyledim. “Hükümetin aleyhine yazı yazma demiyorum, ama burası babanın çiftliği değil. Takıntı yapıp ona Tayyip buna İ. Melih deme hakkın yok” dedim. Çıkardığıma da memnunum. Her gün hala diyor ki, ‘Ben orada mevzi tutmuştum’. Böyle şey olur mu? Ben kovdum. Herkese de bunun hesabını veririm
- BEKİR’E ‘GİTME’ DEDİM: Bekir’e (Coşkun) hakkımı helal etmeyeceğim. “Gitme” dedim. “İstanbul’da daire alalım” dedim. Emin her defasında bizden götürdü. 300 bin dolar. Bekir yapmadı. Çünkü Bekir’e çok para vermişler. Bir gün ona ‘İyi ki varsın Bekir’ demiştim. Sonradan yazdığım mektupta ‘İyi ki yoksun Bekir’ dedim. Ben kimseyi siyasi nedenlerle kovmadım. Ne Özal, ne Demirel, ne askerler, ‘Bunları işten atacaksın’ diye bir şey yapmadı. Telkinde bulundukları olmuştur sadece.
‘411 el’ ve ‘Vay şerefsiz’ hataydı
Doğan, üniversitelerde türbanı serbest bırakan anayasa değişikliğine ilişkin ‘411 el kaosa kalktı’ manşeti için, “Ben de yanlış buldum, hataydı” dedi. Ahmet Kaya ile ilgili ‘Vay şerefsiz’ manşeti üzerine de şunları söyledi: “Bu manşeti tartıştım, niye attınız diye. Atanlar, ‘Türkiye için kötü şeyler söyledi’ dedi. Gene de doğru bulmuyorum keşke bu kadar sert olmasaydı.”