Erbakan 28 Şubat kararlarını imzaladı ve ‘Uyguluyoruz’ dedi
Demirel, Erbakan’ın kararları imzaladığını kanıtlayan bir belgeyi gösterdi. Erbakan, 28 Şubat kararlarından 14 gün sonra hem Cumhurbaşkanlığı’na hem de MGK’ya gönderdiği yazıda, “Kkonuyla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulu’nca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlığa bilgi verilmesini rica ederim” ifadesi yer alıyor
Siyasi tablonun değişmesini konuşurken “Bu işin arkası var” demiştiniz. Nedir arkası?
Şimdi 28 Şubat nedir? Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 118. maddesine göre bir MGK var. Bu anayasal mı? Peki bu kurulun neyi konuşup neyi konuşmayacağını kim tayin ediyor? Anayasa. Bu Anayasa yüzde 92 oy almış mı? Bu oyu bugün postmodern darbe diye çırpınanların çoğu da vermiş mi? Vermiş. Peki, şöyle diyor burada:
“Milli Güvenlik Kurulu, devletin milli güvenlik siyasetini tayini, tespiti, uygulaması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonun sağlanması hususundaki görüşlerini Bakanlar Kurulu’na bildirir. Devletin milli güvenlik siyaseti ile ilgili, kurulun devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzuru ve güvenliğinin korunması hususunda alınması zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulu’nca değerlendirilir.”
Ve kurulun bir icrai fonksiyonu yok. Bakanlar Kurulu’na tavsiyede bulunur, diyor. Ülkenin huzur sükun, bütünlük, bölünmezlik güvenliği ile ilgili. 28 Şubat günü MGK toplanmış, kararı almış.
Bu iktidar değiştirseydi
Ama kararların içeriği hâlâ tartışılıyor...
Madem ki bu darbeydi, postmodern bir darbeydi, bugünkü iktidar bunu darbe sayıyorsa, 6 senedir bu iktidar değiştirseydi kararları. Yani siyasi iktidar buna katılıyorsa, bunun darbe olduğuna katılıyorsa değiştirselerdi. Ne diyor burada? İşte, diyor Anayasamızda, cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine Anayasa’nın 4. maddesiyle teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, diyor. Hayır diyen var mı buna? Bunun nesine itiraz ediyorsunuz? “Bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, uygulama yetersiz görünüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır” deniyor. Birinci madde budur. Niye itiraz ediyorsunuz, onu anlamadık. Ama “Efendim buna lüzum var mı?” Lüzum var. Ortam teessüs etmiş.. “Tarikatlara bağlı özel yurt okul ve vakıflar devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır.” Bu mu kötü bir şey oluyor?
Peki Encümen-i Daniş denilen yapıdan size gelen raporlarla bu MGK kararlarının oluştuğu, onların önerdiği...
Hiç... Ne alakası var Encümen-i Daniş’le filan... Bu kendi başına bir encümen zaten.
Size 1994 yılında öyle bir rapor geldiği basına yansıdı...
Bize birçok kağıt her zaman gelir. Bizim bir yerden gelen kağıdı alıp Güvenlik Kurulu’na götürüp, Milli Güvenlik Kurulu kararı yapmamıza gerek yok. Bu bir organ. Devletin en önemli organı. Ve bu organ bunları yazıp getiriyor ve bunlar tartışılıyor. Eğer bu doğruysa, kimin söylediğinin, kimin yaptığının, kimin icra ettiğinin ne önemi var? Şunlar doğru mu eğri mi? “8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamaya konulmalıdır.” Nesine itiraz ediyorsunuz bunun? “Temel eğitimi almış çocuklar ailelerin isteğine bağlı olarak devam edeceği Kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermesi için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.” Devletin kontrolünde yapın bunu... Devam ediyor... Hepsi 18 madde. Silahlar var, kurban derileri var falan, 18. madde diyor ki: “Büyük kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemeli.”
Buna mı itiraz ediyorsunuz? Kim 28 Şubat kararlarının nesine itiraz ediyor? Kaldı ki, itiraz eden varsa bugün de değişmeye hazır bu... Kaldı ki, bu kararlar yarısı sivil, yarısı asker, Milli Güvenlik Kurulu’nda oylamaya da konularak geliyor ittifakla. Benim başında bulunduğum Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında herşey ittifakla yapılmıştır. İttifakla alınmış bu kararlar da ve hükümet de bunu almış ilgililere yollamıştır “uygulayın bunları” diye... Zaten demediyse, hükümet olmaktan çıkmıştır. Hem buraya imza at hem bir şey yapma.. Bunun nesi tartışılıyor anlamıyorum ben Türkiye’de. Bakın şimdi bu böyle. Bunun evveliyatı da var.
Şimdi hadise, evet 28 Şubat günü Anayasa’nın 118. maddesine göre ayda bir defa toplanan Milli Güvenlik Kurulu Türkiye’nin milli güvenliğinden, bütünlüğünden sorumlu kararları çıkarıp Bakanlar Kurulu’na tavsiye eden kurul, toplanmış ve bu kararları ittifakla almıştır. Sonra ne olmuştur? Sonra birşey olmamıştır. Meclis yerinde duruyor, hükümet yerinde duruyor...
Neden imza açılmamış?
Bu kararları siz mi getirdiniz? Ya da kurul üyelerinden başkaları mı getirdi?
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği getirdi. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri bunu istişare eder ilgililerle. Başbakan’la istişare eder, Genelkurmay’la istişare eder, oradaki tarafların hepsiyle istişare eder. Bir günlük iş değil zaten.
Bu kararların istişareleri de önceden yapıldı mı?
Yapılmış edilmiş, bu toplantıya getiriyor bunları. Niye bu toplantıya getiriyor bunları, onu da söyleyeyim. Bu kararların ne lüzumu var diyeceksiniz. Şimdi esas mesele, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliğindeki yeridir. Buna daha sonra gelelim.
Erbakan’ın kararları imzalayıp imzalamadığı tartışma konusu oldu...
Burada herkesin imzası var (28 Şubat’ta alınan MGK kararının belgesini gösteriyor). Kararın bir ön yazısı var. Bir de arkasında kararlar var, 1-2-3-4-5... diye. Şimdi diyor ki, “efendim imzalamadık kararları” diyor, “ama” diyor “ön yazıyı imzaladık” diyor. Olur mu? Hepsi burada...
Peki niye kararların altına imza açılmamış?
O zaten kağıt işi. Bu bunu kavrıyor zaten. Bunun içinde hepsi var.
Belge tartışmayı tamamlar
“İmzalamadığı ve o nedenle istifa etmek zorunda kaldığı” iddiası, kararların sayfasında imza olmamasından kaynaklanıyor...
Diyorum ki Erbakan bunu imzalamış, işte imzası. 14 Mart tarihli bir kağıt bu. Başbakan, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri’ne mektup yazıyor, diyor ki, “MGK’da alınan kararları Bakanlar Kurulu’nda görüştük uygulamaya koyduk.” Zaten Anayasa da ona haiz. Erbakan bunu kabul etti-etmedi tartışmasını nasıl yapıyor insanlar bunu anlamak mümkün değil. Bu belge tartışmayı tamamlar.
Siz bu toplantıdan önce Erbakan’a kabul etmesi için telkinde bulunmuş muydunuz?
Hayır, hayır... Buraya geldi kararlar, konuşuldu, itirazı olan söyledi, bazı düzeltmeler yapıldı, mutabıkız denildi, sonra imzaya açıldı.
9 saat tartışıldı...
Tabii kolay değil, 18 madde var burada. Burada devlet böyle işler. Devletin işleyişinde böyle bir iş yok. Şunu da söyleyeyim. Oraya gelmiş hükümet, bunlara mutabık değilse o anda istifa eder gider. O dahi darbe değildir. Devletin işleri nasıl görülecek canım...
Hiç o noktaya, istifa noktasına geldi mi Başbakan veya yardımcısı?..
Hayır, gelmedi...
Tansu Hanım’ı galiba bir odaya çağırmışsınız.
Yok efendim, hiç alakası yok. Ben yerimden kalkmadım zaruri ihtiyaçların dışında. Bunlar çocuk oyuncağı değil. Öyle şaka değil.
9 saatlik toplantıdan aklınızda kalan en gergin an neydi?
Çok gergin anlar oldu. Ama MGK toplantıları çok seviyelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek siyasi, mülki ve askeri memurlarından müteşekkildir. Türkiye’de 40 tane önemli adam bul derseniz, oraya girerseniz kafidir. Bazen sağlı sollu tartışmalar oldu ama herkes dikkatliydi. Çok seviyeli konuşmalar olmuştur.
Erbakan mı Çiller mi itiraz eden?
Hayır hayır, Çiller’in çok fazla itirazı olmaz. Zaten itiraz edecek çok fazla bir şey yok ki...
İşte Erbakan’ın Köşk’e ve MGK’ya gönderdiği yazı
Erbakan, 13 Mart’ta yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ertesi günü Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ile bütün bakanlıklara resmi bir yazı göndererek 28 Şubat kararlarını iletiyor ve bakanlıklardan gerekli gördükleri tedbirleri Başbakanlığa bildirmesini istiyor. Erbakan aynı yazıyı bilgi için Cumhurbaşkanlığı ve MGK Genel Sekreterliklerine de gönderiyor. 14 Mart 1997 tarihli resmi yazıya ek olarak 28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısından sonra açıklanan basın bildirisi ile 28 Şubat’ta alınan MGK kararları da gönderiliyor.
Erbakan’ın yazısı şöyle: “28.2.1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararlarının 13 Mart 1997 günü Bakanlar Kurulu’nda öncelikle müzakere edildiği malumlarınızdır. Bu müzakerede alınan ”İrtica ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi “kararı mucibinde Milli Güvenlik Kurulu’nun Bakanlar Kurulumuza bildirdiği hususların bir kopyası ilişikte bilgilerinize sunulmuştur. Bu konuların önemle dikkate alınarak, Anayasamızın T.C. Devletinin Demokratik, Laik, Sosyal bir hukuk devleti olması temel ilkeleri çerçevesinde, Bakanlığınızı ilgilendiren konularda, konuyla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulunca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlığa bilgi verilmesini rica ederim.”
Dördüncü darbeyi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası önledi
28 Şubat kararlarının alındığı toplantıda değil, daha sonrasında ve öncesinde de komutanlar anlaşıyor, teker teker çıkıp konuşmalar yapıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı bir toplantıda konuşuyorsa, diğer toplantıda Deniz Kuvvetleri Komutanı konuşuyor. Siz bunlardan dolayı daha kötüye gider endişesine hiç kapılmadınız mı?
Hayır, kapılmadım. Ben hiç paniğe falan kapılmadım. Ben üstüme düşeni yapacağım, ben bütün bunları yaptıktan sonra asker yine müdahale etmiş olabilirdi. O zaman da ben bunları söylerdim ama, Türkiye dördüncü defa darbeye gitmiş olarak söylerdim. Türkiye dördüncü darbeye gitmedi. Birinciye, ikinciye, üçüncüye gitti, dördüncüye gitmedi.
Yani darbeyi Cumhurbaşkanlığı makamı mı önledi?
Hayır, darbeyi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası önledi.
Sonradan o dönemin bazı komutanlarının yaptığı, “Cumhurbaşkanı, Karadayı Paşa’yı aldı, yukarıda onu işledi, darbe projesinin önünü kestiler ikisi beraber” yorumlarına ne diyorsunuz?
Yok yok, böyle şey olmaz devlette. Ben size aynen anlattım her şeyi. Devlet böyle işler dedim. Devlet nasıl işler, “Sayın genelkurmay başkanı bir sorun olursa bana geleceksin, ben bu sorunu çözmeye çalışacağım...” Gelmiş, “bir sorunum var” demiş, “hay hay, otur bakalım” demişiz. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Ben de böyle almışım meseleyi... Sonra ben bunları yapmışım, ama yine de Milli Güvenlik Kurulu’na getirmeyi istemişler meseleyi, getirmişler. Bu da Milli Güvenlik Kurulu’na olan saygılarındandır, açık söyleyeyim. Oraya da getirmeyebilirlerdi, halkın önüne çıkarlardı “biz bunları istiyoruz” diye ve Milli Güvenlik Kurulu küçük düşerdi, hükümet de küçük düşerdi, başbakan da küçük düşerdi, cumhurbaşkanı da küçük düşerdi, herkes küçük düşerdi. Ve o ortamda şu 18 maddelik şeyi ilan etselerdi büyük alkış olurdu.
YARIN
- GENELKURMAY BRİFİNGİNDE NE OLDU?
- DEMİREL, ERBAKAN’A HANGİ GÜN, KAÇ MEKTUP GÖNDERDİ?