'Elimizdeki sistemlerin havadaki mermiyi vurma imkan ve kabiliyeti yok'
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, sınır bölgelerinde ortaya çıkan füze ve havan tehdidine dikkat çekerek, elimizdeki hiç bir sistemin havadaki mermiyi vurma/imha imkan ve kabiliyeti olmadığını söyledi.
CIWS silah sistemleri hakkında bilgi veren Ağar, bu konudaki Türkiye’nin olası CIWS çözümü konusunda da değerlendirmede bulundu.
Ağar, Savunma Bakanı Fikri Işık'ın dün yaptığı bir açıklamada, başta Kilis olmak üzere DAİŞ’in Suriye sınırına yakın yerleşim bölgelerine yaptığı Katyuşa, Grad ve havan saldırılarına karşı milli ve yeni bir savunma sistemi geliştirmekte olduğunu ve sahada test aşamasına gelindiğini açıkladığını hatırlatarak, "Bu açıklamanın yapıldığı gün içinde DAİŞ, Kilis’e üç roket daha attı. Atılan ve bu roketlerden patlamayan birinin imhası sırasında mühimmatın patlaması sonucu, bomba imha uzmanı polisimiz şehit düştü, iki askerimiz yaralandı. Bu olayla birlikte DAİŞ’in Kilis’e yaptığı saldırı sayısı 100’ü aştı. 18 Ocak’ta başlayan bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin “şehit düşenlerin” sayısı 23’e yükseldi. Yaralı sayısı ise 100’ü aşmış durumda." dedi.
Ağar, DAİŞ'in yaptığı bütün bu saldırılara karşı üç temel zafiyet olduğunu vurgulayarak bunları şöyle sıraladı:
“Namludan çıkmış mermi ya da mermi grubuna karşı bir etki üretemiyoruz. Yani elimizdeki hiç bir sistemin havadaki mermiyi vurma/imha imkan ve kabiliyeti yok.
Sütre gerisinden yamaç altı ve üzerinden ya da kazılmış mevziiden el yapımı basit ya da standart lançerlerle atılan mermilere karşı yapılan atışlar istenilen etkiyi üretmiyor.
Bir diğer tarafıyla DAİŞ başta bu silah sistemlerini kullanan örgütler, bu mühimmatları hareketli üniteler üzerinden ateşliyor. Yani, ya kundağı motorlu silah sistemi kullanıyorlar ya da pick-up türü dört çekerlerin üzerine monte ediyorlar. Mühimmatı ateşledikten sonra da hemen yer değiştiriyorlar. Böylece üzerine düşecek mermi ya da mermi grubundan kurtulmaya çalışıyorlar.”
Mühimmatı ateşleyen terörist ünitenin imhası ya da etkisiz hale getirilmesi önem taşısa da, ateşlenen merminin hedefe ya da hedef bölgeye düşmeden imhasının çok önem kazandığına dikkat çeken Ağar, temel mantığın atılan havan, katyuşa, grad benzeri eğik mermi yollu mühimmatın hedef bölgeye düşmeden havada imhası olduğunu kaydetti.
Bu tehdide karşı kullanılan silah sistemi CIWS (Close-In Weapon Systemleri-Ateş Duvarı Silah Sistemleri) ile ilgili bilgi veren Ağar şunları kaydetti:
“Çoklu döner namlu tabanı ve/veya radar-gps destekli füze destekli bu sistemleri pek çok ülke kendi standartlarında geliştirmiş durumda. Bu sistemler öncelikle savaş gemileri için tasarlanmış ve savaş gemilerine yönelik saldırılara karşı kullanılıyor. Ancak karasal alanlarda da benzer tehditlerin üremesiyle, bu sistemler ihtiyaç duyan ülkeler tarafından (özellikle ABD ve İsrail) karasal alanlara uyarlandı.
Dünyada bu ve benzeri tehditlere karşı, genellikle 20-35 mm çapında, dakikada 4.000-8.000 mermi atabilen çoklu ve döner namlu tabanlı sistemler kullanılıyor. (-ki bununla ilgili etkili ve pratik çözümler çok az. Örn: Phalanx CIWS-ABD)
Bunların füze atanları da var. (Örn: Demir Kubbe-Iron Dome-Barak serisi füzeler-İsrail) Füze ve çoklu namlu tabanı ortak kullanan sistemler de mevcut. (Örn: Kashtan CIWS-Rusya)."
Bu sistemleri şu ana kadar en etkin kullanan ülkelerin ise ABD ve İsrail olduğunu vurgulayan Ağar şunları ifade etti:
"ABD, Irak’ın işgalinde ABD üslerine yapılan eğik mermi yollu (grad-katyuşa-havan) tehditlere karşı Phalanx CIWS’i etkin olarak kullanırken, İsrail Demir Kubbe (Iron Dome) ve Barak serisi GPS destekli füzeleri devreye koydu ve yüzde 80-90 seviyelerinde etki üretti. Bilinen En Belirgin Örnek 1: Phalanx CIWS (ABD):Irak’ın işgali sırasında pek çok ABD üssünün bu tür saldırılara maruz kalmasıyla ABD ordusu entegre bir sistemi uygulamaya koydu.Ardı ardına mızrak atışı ya da mızrak savaşı anlamına gelen Phalanx CIWS (Close-in weapon system) ile etkili bir üs (bölge-alan) savunması üretmeye çalıştı. Bu Sistemin çalışma mantığı şöyle:Üsse havan, grad, katyuşa ya da benzeri kısa menzilli-eğik mermi yollu silahlarla bir saldırı olduğunda sistem otomatik olarak devreye giriyor.
Radar ve bilgisayar tabanlı çalışan sistem mühimmatın çıktığı namlu ya da namlu grubunun koordinatları ile merminin uçuş yolunu hemen belirliyor.
Çoklu namlu tabanlı sistem (Gatling topu) hemen karşı atışa başlıyor ve dakikada attığı ortalama 6 bin mermiyle havada neredeyse ateşten bir duvar örüyor. Gelen mermiyi havada vurmaya-imhaya ve/veya patlama ve paralanmalarla gelen merminin yönünü/yolunu değiştirmeye çalışıyor. (Gatling topu: Değişik çapları bulunan çoklu ve döner namlulu, en seri ve aynı zamanda en güçlü atış yapan, ölümcül bir silah sistemidir. Bildik mitralyözün gelişmiş halidir.)."
Bu arada sistemin, üsse atılan merminin çıkış noktasını tespit edip kendi silah sistemlerine koordinatlarını verdiğini ifade eden Ağar şöyle devam etti:
"Böylece tehdit namlusundan atılan birinci mermi, daha üstlerine düşmeden, topçu, havan ve ÇNRA’lar ile hedef silahın ateş altına alınmasını sağlıyor.
Sistem tehdidi tespit eder etmez yaptığı sesli (Siren vb.) ikazlarla hedef alanda (şehir-ilçe-köy vb. meskun mahallerde, üste, kışlada) bulunan kişilerin güvenli bir yere sığınması için zaman üretiyor."
Bilinen en belirgin örneklerinden birinin de Kashtan CIWS (Rusya) olduğunu kaydeden Ağar, "Rus menşeili olan bu sistem daha çok gemilerde görülüyor. Birbirine entegre füze ve çok namlu tabanla işleyen sistemin optimum sonuçlar verdiği biliniyor. Ancak karasal alan pratiğiyle ilgili, dahil olduğu bilinen bir çatışma ya da savaş bölgesi yok. Sisteme benzer orta irtifa hava savunma sistemi Pantsir S-1 (SA-22) ise, bölgemizdeki Irak Suriye ve İran ordularında mevcut. Ancak bunlar hava araçlarına karşı etkili. Havan, grad ya da katyuşa’lara karşı pratikte bilinen bir etkileri söz konusu değil".
Diğer bir örneğin ise Demir Kubbe (Iron Dome) - Barak Serisi Füzeler (Barak Series Missile) (İsrail) olduğuna dikkat çeken Ağar şu bilgileri verdi:
"Demir Kubbe (Iron Dome) hava savunma sistemi, kısa menzilli füzeler (grad, katyuşa vb.) ile havan mermilerini engellediği biliniyor. İsrail devlet desteğiyle Rafael Savunma Sistemleri şirketi tarafından, 2006 Hizbullah’la yaşanan savaş sırasında Lübnan’dan ateşlenen ve yerleşim yerlerinde etkili olan füzeler ile 2007 Hamas’ın kontrol ettiği Gazze Şeridi’nden atılan füzelerle birlikte geliştirildi. 2011 yılında devreye girdi.
Sistem, radar ve GPS destekli füze fırlatıyor. Hamas tarafından atılan 222 roketi, Demir Kubbe’nin yüzde 90 oranında engellediği açıklandı. Değişik kaynaklar sistemin yüzde 80-90 oranında başarı ürettiğini ifade ediyor.
Sistem karadan karaya atılan roketleri ve havan topu atışlarını tespit etmek için savaş uçaklarının üzerinde çeşitli füze dedektörleri kullanıyor. Hızlı bir kalibrasyon, ateşlenen füzenin nüfuslu bir alana atılıp atılmadığına karar veriyor. Demir Kubbe, fırlatılan füzeyi patlatmak için en güvenli bölgeyi belirliyor. Sistem, 5 ile 70 km arasında atılan füzelere karşı kent genişliğinde koruma sağlıyor. Bir Demir Kubbe bataryasının 50 milyon dolar civarında olduğu ifade ediliyor."
Ağar, bilinen diğer çözümler ile ilgili ise şu bilgileri paylaştı:
"AK-630 (Rusya), DARDO (İtalya), Denel 35mm Dual Purpose Gun (Güney Afrika), Goalkeeper CIWS (Almanya), Meroka CIWS (İspanya), Myriad CIWS (İngiliz), Oerlikon Millennium 35 mm Naval Revolver Gun System (İsviçre), Sea Zenith (İsviçre), Type 730 CIWS (Çin), RIM-116 Rolling Airframe Missile (Almanya-ABD).”
Ağar, Türkiye’nin geliştirmeye çalıştığı sistem ile ilgili ise şu bilgileri verdi:
“Ortaya çıkan tehditlerin kullandığı yeni doktrin ve metotlar ile ürettiği etki klasik anlayışa göre yapılandırılmış orduların da farklı çözümler üretmesini zorunlu kıldı. Terör örgütlerinin grad, katyuşa ve havanları sadece silahlı unsurları değil sivil yerleşim yerlerini de hedef alacak şekilde kullanmaları yeni çözüm arayışları beraberinde getirdi. Özellikle bu tür silahların meskun mahallere karşı kullanılması, bütün ölüm ve yaralanmalar bir tarafa, halkta korku dehşet ve paniğe neden olması ile karar vericiler üzerinde neden olduğu baskı ile çok daha farklı boyutlar üretmeye başladı.
Klasik terörden çok daha öte yeni konsept ve kavramlarla ortaya çıkan hibrit (karma melez) terör üretmiş olduğu bu yeni etkiyle başta Türkiye olmak üzere bu tehdite maruz kalan (Irak) ülkeleri pahalı ve acil çözümlere zorluyor. Bu sistemlerin devreye girmesi bilimsel ve teknolojik zorluklarla birlikte milyar dolarlara ulaşan zorunlu harcamaları da beraberinde getiriyor."
Aselsan’ın üreyen bu tehdide karşı “HERİKKS-SERHAT-KORKUT ve HİSAR” sistemleri ve/veya bunların soruna özgü geliştirilen yeni versiyonlarının birbirine entegrasyonu ile etkili bir çözüm üretmesinin mümkün gözüktüğünü söyleyen Ağar,
şöyle devam etti:
"Aselsan verilerine göre; HERİKKS Hava Savunma Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemi, taktik sahadaki hava savunma unsurları (Hava Savunma Harekât Merkezleri, Silahlar ve Radarlar) arasında bir bilgisayar ağı kurarak hava savunma faaliyetlerini yöneten bir komuta kontrol sistemi. HERİKKS, temel olarak, çeşitli radarlardan ve harici unsurlardan iz bilgilerini alarak gerçek zamanlı ortak hava resmini oluşturuyor. Optimum hedef-silah eşlemelerini yaparak ve silah sistemlerine gerçek zamanlı iz bilgilerinin göndererek etkin bir hava savunması icra ediyor."
Bu anlamda Aselsan'ın Hava Savunma Sisteminin üç temel taşının Silah, Sensör ve Komuta Kontrol unsurlarını içeren komple sistemler üretebiliyor.
Bununla birlikte ASELSAN, KORKUT Kundağı Motorlu Hava Savunma Silah Sistemi, HİSAR Alçak/Orta İrtifa Hava Savunma Füze Sistemleri gibi hava savunma projeleri kapsamında çeşitli kalibre silahlar kullanabilen, füze ve/veya roket atabilen, kara, deniz ve hava platformlarına entegre edilebilen çeşitli hava savunma silah sistemlerinin tasarım, geliştirme ve üretim çalışmalarını sürdürüyor.”
“Kötü komşu insanı mal sahibi yapıyor” diyen Ağar şunları kaydetti:
“Bir ülkenin geleceği, ancak kendi milli güç unsurlarına dayanmaktan geçiyor. Milli Güç Unsurlarının ise caydırıcılık-güç-etki ve inisiyatif üretmesi gerekiyor. Şebeke merkezli etki odaklı günümüzün ve geleceğin savaş ve çatışma ortamlarında, bilinç-hız-etki ve yetenek odaklı kuvvet yapılanması ile teknoloji kullanımı asıl parametreler olarak karşımıza çıkıyor.
Bilgi-bilinç ve ruh merkezli kıtalar, üstün savunma imkan ve kabiliyetleri ve AR-GE bütün bunların lokomotifi.
Çok geç ve çok geride kaldığımız/bırakıldığımız Milli Savunma Sanayi’nin gelişmesi ve rakiplerinin önüne geçmesi beka adına birincil önem taşıyor.
Bu noktada kavramsal-doktrinel-stratejik-operatif ve taktiksel yapılanmalar bir tarafta, Aselsan, Roketsan ve Havelsan ile savunma sanayinde faaliyet gösteren Özel Sektöre ve üniversitelere büyük görevler düşüyor.”