‘Efendileriniz kurtarsın demişler!’
Başbakan Erdoğan dün sabah gazeteci, yazar, akademisyen ve STK temsilcileriyle kahvaltı yaptı. Erdoğan’ın gündeminde 17 Aralık operasyonu ve 30 Mart seçimleri vardı...
Başbakan Erdoğan 47 gazeteci, yazar ve akademisyenle Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde buluştu. Başbakan Erdoğan toplantıda yaptığı konuşmada “14 ay boyunca gizlenen 17 Aralık’ta da tüm emniyet ve adalet hiyerarşisi atlanarak yapılan bir operasyon. Yolsuzluk kisvesi altında yapılan, ama aslında çok farklı boyutları olan bu operasyon asla masum, rutin bir hukuk işlemi değildir. Hukuki operasyon görünümlü bir paketin içine birbirinden çok farklı hedefler konulmuş, bir taşla birkaç kuş vurmak değil, adeta kuş katliamı yapılmak istenmiştir” dedi. İşte Başbakan Erdoğan’ın konuşmasından çarpıcı satırbaşları
30 MART’TA FARK ATACAĞIZ: Partimizin bugüne kadar elde ettiği başarılar, milletimizin artan ilgi ve teveccühü, 30 mart seçimlerinin sonuçlarını şimdiden kestirebilmemizi sağlıyor. Yaptığımız tüm araştırmalarda partimizin alacağı oy düzeyini net olarak görebiliyoruz. 30 Mart’ta yine biz diğer partilere göre açık ara farkla ipi göğüsleyebileceğimizi şimdiden söyleyebilirim. Türkiye’nin istikrar ve huzur içinde büyümesi kimi rahatsız ediyorsa, bu durum kimin çıkarına dokunuyorsa işte onlar bu süreci durdurmanın gayreti içine girdiler. İçeride de dışarıda da çıkarları zedelenen kesimler, bu süreci durdurmak için kimi zaman tek tek, kimi zaman da ittifak halinde Türkiye’yi ve hükümetimizi hedef aldı.
17 ARALIK KOMPLOSU: Biz hükümet olarak milli iradenin güçlenmesi, vesayetlerin ortadan kaldırılması için 11 yıl boyunca büyük mücadele verdik. Cumhuriyet tarihinin en cesur adımlarını da attık. ‘Yeter söz de, karar da milletin’ anlayışıyla hareket ettik. Bunun altını doldurmanın gayreti içinde olduk. Çok sayıda reform yaptık. Elbette dirençlerle karşılaştık. Süreci durdurmaya yönelik çok sayıda komploya maruz kaldık. Hepsinin de üstesinden geldik, geliyoruz. Bunların hiçbir bizi yolumuzdan döndürmedi, döndürmeyecek. 17 Aralık komplosunun, 30 Mart seçimleri öncesinde bir kez daha reform kararlılığımızı kırmaya, böylece Türkiye’nin yürüyüşünü durdurmaya yönelik bir hamle konusunda en küçük şüphemiz yok.
TEK TAŞLA KUŞ KATLİAMI: 14 ay boyunca gizlenen, 17 Aralık’ta da tüm emniyet ve adalet hiyerarşisi atlanarak yapılan bir operasyon. Yolsuzluk kisvesi altında yapılan, ama aslında çok farklı boyutları olan bu operasyon asla masum, rutin bir hukuk işlemi değildir. Hukuki operasyon görünümlü bir paketin içine birbirinden çok farklı hedefler konulmuş, bir taşla birkaç kuş vurmak değil, adeta kuş katliamı yapılmak istenmiştir. Nitekim operasyon daha ilk anından itibaren ulusal ve uluslararası medya eşliğinde ilerlemeye başladı.
BİR MERKEZDEN DÜĞMEYE BASILDI: Bütün bu operasyon dosyalarının üzerinde gizlilik kaydı olmasına rağmen, yargının buna uymaması, bunları işleme koymadan önce servis etmesi çok anlamlıdır. Bu operasyona konulan isim de manidar. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Yapılan iş tarihin en büyük yolsuzluk operasyonu olanak sunuldu. Sabah saatlerinden itibaren yazılı, görsel, sosyal medyada bu tabirler sıkça kullanıldı ve hemen bir algı oluşturuldu. Ardından yine hukuksuz şekilde, yasal olarak mutlaka gizli tutulması gereken belgeler, bilgiler, fotoğraflar basına sızdırılmaya başlandı. Buna paralel olarak adeta bir merkezden düğmeye basılmışçasına muhalefet partileri topa girdi. Sabah operasyon yapıldı. Akşam sorgu ve mahkeme süreci bitti, adeta infaz sürecine gelindi. Birkaç saat içinde medya yoluyla tüm zanlılar suçlu ilan edildi.
Evladım olsa...
Operasyon hukuka aykırı bir şekilde başladığı gibi hukuka aykırı şekilde masumiyet karinesi çiğnenerek yürütüldü. Her şeyden önce böyle bir operasyonla ilgili, önce yargı mensuplarının hukuka uyması şarttır. Yargının dışında olan eğer bir hukuksuzluk yapmışsa gereği neyse bu yapılır. Kim olursa olsun yapılır. Evladım da olsa aynı şekilde biz korumaya değil, hukukun arkasında durmaya gayret ederiz, bunu teyit ederiz. Ama hedefin bir yolsuzluk operasyonu olmadığı, hedefin bir milli irade suikastı olduğu en başından itibaren son derece aşikardır.
‘BİR SAVCI, ELİ CEBİNDE...’
Bir savcı zanlı olarak çağırılan kişiye, eli cebinde söylediği şu. ‘İki dakika süren var, anlat ve çık’. Böyle bir mantık olabilir mi? Böyle bir sorgulama, yargı anlayışı olabilir mi? Ne yazık ki ülkemiz bunları yaşadı, yaşıyor. Tarihte bunlar yaşandı, biliyoruz. Şu anda da aynı şekilde böyle bir süreç işlendi ve işliyor. Daha da ileri. ‘Efendilerinizin bundan haberi var. Gelsin şimdi efendileriniz sizi kurtarsın’ bu zanlı olarak davet edilen insanlara böyle bir şey yöneltilebilir mi? Bunlar zaman içinde çok daha farklı bir şekilde medya ile paylaşılacak, bu insanlar yaşadıklarını, muhatap oldukları konuları medyayla paylaşacaklar.