Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu-Stoltenberg görüşmesi sonrası Barış Pınarı Harekatı açıklaması
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nde görüştü. Kritik görüşmenin ardından Çavuşoğlu ve Stoltenberg açıklama yaptı.NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Türkiye'nin Fırat'ın doğusundaki terör örgütüne yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin, "NATO ittifakındaki hiçbir ülke, Türkiye kadar Ortadoğu'dan kaynaklanan şiddete maruz kalmadı" diyerek, NATO'nun görevinin Türkiye'nin güvenliğini sağlamak olduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Güvenliğin bölünmezliği ilkesi çerçevesinde müttefiklerimizin de bizimle dayanışma sergilemesi en doğal ve en meşru beklentimizdir. 'Türkiye'nin meşru endişelerini anlıyoruz.' demek yetmez, bu dayanışmayı açık, net şekilde görmek istiyoruz." dedi.
Çavuşoğlu ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'ndeki görüşmelerinin ardından basın toplantısı düzenledi.
Stoltenberg'in ziyaretinin daha önce planlandığına, Türkiye'nin güvenliğini sağlamak amacıyla Barış Pınarı Harekatı'nın başlatıldığı kritik bir dönemde gerçekleştiğine işaret eden Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Söz konusu harekat, NATO'nun güney doğu sınırlarını teşkil eden ulusal sınırlarımızın ötesinden kaynaklanan terör tehdidine son verilmesi amacını taşıyor ve bu bakımdan ittifak topraklarının güvenliği açısından da son derece önemlidir. Bugünkü görüşmemizde Sayın Genel Sekretere Barış Pınarı Harekatı hakkında bilgi verdik. İttifakımızın ve müttefiklerimizin ülkemizle güçlü dayanışma sergilemeleri beklentimizi bir kez daha vurguladık."
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'nin gerek ulusal düzeyde gerek NATO'nun aralarında bulunduğu uluslararası platformlarda, terörizme karşı ayrım gözetmeden, kararlılıkla mücadele edilmesi gerektiğini söylediğini ve söylemeye devam edeceğini belirterek, "Türkiye olarak da bugüne kadar terör örgütleriyle ayrım gözetmeksizin, hepsiyle, ideolojisi ne olursa olsun, kimi hedef alırsa alsın mücadele ettik, mücadele etmeye devam edeceğiz." diye konuştu.
"Son derece ağır bir külfet üstlendiğimiz çok iyi biliniyor"
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Londra'da yapılacak NATO Liderler Toplantısı'nın da terörle mücadele mesajının verilmesi bakımından önem taşıdığını dile getirerek, Stoltenberg ile toplantıya 2 aydan az bir zaman kala gündemdeki konuları da ele aldıklarını anlattı.
Toplantının NATO'yu 2020'li yıllara hazırlamak bakımından önemli bir dönemeç olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, NATO devlet ve hükümet başkanlarının ittifaka ilişkin atılması gereken adımlar ve uygulamalar hakkında kararlar alacağını, ayrıca farklı sınamalara karşı ittifakın hazır bulunması için alınması gereken ilave tedbirleri görüşeceğini aktardı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin ittifakın güneydoğusunda istikrarın sürdürülmesi bakımından kritik roller üstlendiğini ve bu rolünü devam ettireceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Yaptığımız katkılarla müttefikler arasında son derece ağır bir külfet üstlendiğimiz çok iyi biliniyor. Sayın Genel Sekreterin ülkemizi ziyareti de esasen bu farkındalığın bir ifadesidir. Biz tabiatıyla katkılarımızı ve fedakarlıklarımızı önce ülkemizin ve halkımızın, milletimizin sonra da müttefiklerimizin güvenliği için yapmayı sürdüreceğiz. Ancak güvenliğin bölünmezliği ilkesi çerçevesinde müttefiklerimizin de bizimle dayanışma sergilemesi en doğal ve en meşru beklentimizdir. 'Türkiye'nin meşru endişelerini anlıyoruz.' demek yetmez, bu dayanışmayı açık, net şekilde görmek istiyoruz."
Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öğleden sonra NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'i kabul edeceğini ve gündeme dair değerlendirmeleri paylaşacağını aktardı.
"Barış Pınarı Harekatı'na karşı yürütülen kara propaganda"ya ilişkin bir soruyu Çavuşoğlu, şöyle yanıtladı:
"Bu kara propagandayı biz daha önce de gördük. Zeytin Dalı Harekatı zamanında yine YPG ve PKK'lılar tarafından başlatılan kara propagandanın işe yaramadığını gördük. Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ'a karşı mücadele ederken de DEAŞ'lıların kara propagandasını gördük. Neymiş? 'Türkiye, sivilleri hedef alıyormuş.' Siviller konusunda, insani konularda sanırım dünyada kimse Türkiye'ye ders veremez. Şu anda dünyada insani yardımlarda da birinciyiz, en çok mülteciye ev sahipliği yapmış ülkeyiz. Bu konularda Türkiye'nin daha önceki harekatlardaki hassasiyeti de çok iyi biliniyor. DEAŞ'la ilgili kara propaganda yapılıyor. Diğer taraftan yine sahada görüyoruz, YPG'nin oradaki Hristiyan azınlığa saldırdığını ve daha sonra da 'Türkler burada Hristiyanlara saldırıyor.' diye özellikle Hristiyan dünyasından destek bulmaya çalıştığını görüyoruz. Aynı şekilde şehirler içinde esas amaçları bizim insansız hava araçlarının görüntü almasını engellemek için yaktıkları lastikleri de 'Türkiye buraları, şehirlerin içini bombalıyor.' gibi kara propagandalarını görüyoruz. Gerçeklerin ne olduğunu biz de söylüyoruz, açıklıyoruz. Bu tür kara propagandalar bizim buradaki kararlılığımızdan bizi vazgeçirmez. Bizim amacımız terör örgütüdür. Terör örgütüyle mücadele yaparken kara propagandaya karşı da gerçekleri söylemek bizim görevimiz."
Çavuşoğlu, İletişim Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığının gerçekleri dünya kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğini belirtti.
"Terör örgütüyle mücadele etmek meşru hakkımızdır"
Bazı ülkelerin, "Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'nı durdurması çağrısı" yönündeki açıklamaları hatırlatılarak sorulan bir soru üzerine Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Bu açıklamaları sadece bu AB altılısından görmedik, BM Güvenlik Konseyi'nden bir karar çıkartamayınca böyle bir açıklama yapmak durumunda kaldılar. Ama münferit olarak da bazı NATO üyesi ülkelerden buna benzer açıklama geldi. Ben şunu anlamakta zorluk çekiyorum, hepsi PKK ile YPG'nin aynı olduğunu biliyor. Ve tüm konuşmalarda herkes, Türkiye'nin ulusal güvenlik endişesinin haklı ve meşru olduğunu söylüyor. Eğer Türkiye'nin burada endişesi meşru ise bu endişeye mahal veren, sebep olan terör örgütüyle mücadele etmek de meşrudur ve meşru hakkımızdır.
NATO dahil, Sayın Genel Sekretere de bildiride bulunduk. Böyle bir yükümlülüğümüz olmamasına rağmen tüm uluslararası camiaya bildirimde bulunduk. Burada bildirimde hangi BM şartının, hangi maddesi, 51'nci maddesi, hangi BM Güvenlik Konseyi kararları, Adana Mutabakatı dahil uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkımız olduğunu da açıkça ifade ettik. Burada hem 'Meşru' diyeceksiniz, ama yapılan harekata karşı geleceksiniz. Kime karşı? Bir terör örgütüne karşı. Bu terör örgütüyle sizin sahadaki angajmanınız olabilir, bu benim problemim değil. Terör örgütüne silah verdiniz, eğittiniz. Bu da benim problemim değil. Esasen bu senin iki yüzlülüğündür. Destek veren ülkeler için söylüyorum. Bir taraftan 'Terörle mücadele' diyeceksiniz bir taraftan da bir terör örgütüne bu desteği vereceksiniz. Ondan sonra Türkiye diplomasiyi sonuna kadar kullanmış, müzakere yolunu sonuna kadar denemiştir ama olmayınca bu tehdidi bertaraf etmek durumundadır."
"DEAŞ'la bugüne kadar göğüs göğüse savaşan tek asker bizim askerimiz"
Türkiye'ye yönelik tehdide karşı Türkiye'yi koruma planının da NATO tarafından onaylandığını hatırlatan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Burada da YPG, PYD net bir şekilde vardır. Ama daha sonra ABD'nin başını çektiği bazı ülkeler, şu anda 8 ülke daha sonra bunu haksız şekilde bloke etmiştir. NATO'nun belgesinde var YPG, PKK. Dolayısıyla burada özellikle NATO şu anda belgelerinde ve konsey tarafından onaylanan belgede de YPG, PYD vardır. Ve YPG, PYD ile PKK'nın hiçbir farkının olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Peki DEAŞ ortak düşmanımız, kabul ediyoruz. DEAŞ'la bugüne kadar göğüs göğüse savaşan tek asker bizim askerimizdir. Irak kendi içinde mücadeleyi vermiştir. Aynı şekilde PKK ortak düşmanımız değil mi? 'DEAŞ ortak düşmanımız, mücadele edelim, PKK ortak düşmanımız ama mücadele etmeyelim hatta Türkiye'de mücadele etmesin.' Biz bu anlayışa karşıyız. Maalesef bu açıklamaları görüyoruz, telefon görüşmelerinde de görüyoruz. Bir yerden çıkmış virgülü virgülüne, noktası noktasına, kelimesi kelimesine iki tane paragraf, tüm müttefiklerimiz yani tüm dediğim bizimle konuşan müttefiklerimizle aynı şeyleri iki paragraf, tıpatıp aynı, bir yerden çıktığı belli, bunları bize söylüyor."
"Operasyonumuz sadece teröristleri hedef alıyor"
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, insani konularda Türkiye'nin hassasiyetine işaret ederek, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımız dün bu konuda garanti verdi. Siviller değildir ve operasyonumuz sadece teröristleri hedef alıyor. Buradaki kara propagandalara karşı da cevabımız var. Bize inanmıyorlarsa sahadaki Hristiyanların ve diğer Arapların ve azınlıkların çığlığını, muhalefet dahil Suriye toplumunun çığlığını herkesin duyması gerekiyor. Ama maalesef, başını birkaç ülkenin çektiği bir süreçten dolayı birçok ülke kendi düşüncesini de özgürce söylemiyor. Biz kararlıyız, hedefimiz teröristler. Sonuna kadar bu teröristleri temizlemek için ne gerekiyorsa yapacağız ama insani konularda da o kadar hassasız. Ve de DEAŞ'lı teröristler eğer bizim şu anda gerçekleştirmekte olduğumuz güvenli bölgede ise bunların serbest bırakılması mümkün değil. Türkiye hapishanelerinde de DEAŞ'lılar var. Bazıları ülkesine gitmeyi bekliyor, o ülkeler almıyor. Burada da yine serbest bırakılmasını bir kenara bırakın, içeride kalmaları ve hesap vermeleri konusunda Türkiye olarak biz herkesten daha hassasız. Çünkü herkesten önce yanı başımızda, Suriye ve Irak'ın dışında terör örgütü DEAŞ terör örgütü en çok Türkiye'yi hedef almıştır. Bağdadi'nin yaptığı açıklamalara bakın, her zaman da Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı hedef alıyor. Çünkü biz onların ideolojisini öldürme konusunda da Cumhurbaşkanımız ve Türkiye son derece etkilidir. Ama bu mücadelemizi DEAŞ'la da, PKK'yla da, YGP'yle de inşallah sürdüreceğiz."
Çavuşoğlu, Türkiye'nin kendi hava savunma sistemi konusunda NATO'nun desteği olduğuna değinirken şöyle dedi:
"2015 yılında ABD, Almanya ve Hollanda sınır boyundaki patriot bataryalarını geri çektiler. İspanya ve İtalya'ya çok teşekkür ediyoruz. İspanya patriot bataryasını bugüne kadar sınırımızda tuttu, İtalya da bugüne kadar tuttuğu SAMP/T'yi çekeceği bilgisini bize verdi. Kasım 15 itibarıyla çekeceklerini söylüyorlar. Tabi burada bir rotasyon var. NATO ile birlikte bu süreci birlikte yürüteceğiz. Ama tüm bu tartışmalar, tüm bu gelişmeler gösteriyor ki Türkiye kendi savunma sistemini almalıdır. Çünkü her seferinde müttefiklere yalvaracak değiliz, NATO her seferinde 'Onu ikna edeceğim, bunu ikna edeceğim.' diye çaba sarf etmemeli. Daha önce Macron'un da bir SAMP/T'yi Türkiye'ye gönderme kararı aldıklarını bize de diplomatik yoldan bildirdiler, Macron kendisi Cumhurbaşkanımıza Osaka'da söyledi. Gelir mi gelmez mi bilmiyoruz. Ama gelse de gelmese de bunlar geçicidir. Sonuçta neden S-400'ü aldığımızın da göstermektedir. Kendi müttefikleriniz bile sınırınızdaki bataryaları ister dönüşümlü olsun olmasın çekiyor, geçici kalıyor. Biz müttefiklerimizi eleştirmek için söylemiyoruz. Ama biz, keşke NATO müttefiklerimizden hava savunma sistemini de alabilseydik. Bundan sonra hava savunma sistemi almamız gerektiğinin de bir göstergesidir."
NATO GENEL SEKRETERİ JENS STOLTENBERG
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO ittifakından hiçbir ülkenin Türkiye kadar Orta Doğu'dan gelen saldırılara maruz kalmadığını bildirdi.
Stoltenberg, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile İstanbul'daki Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nde bir araya gelerek ortak basın toplantısı düzenledi.
Türkiye'nin NATO ittifakının çok güçlü bir üyesi olduğunu söyleyen Stoltenberg, "NATO üyelerinden hiçbiri Türkiye kadar Orta Doğu'dan gelen saldırılara maruz kalmadı." dedi.
Stoltenberg, devam eden Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin Bakan Çavuşoğlu ile değerlendirmelerde bulunduklarını belirterek, "Suriye'de tutulan DEAŞ savaşçılarının orada kalmasını sağlamak için çözüm bulunmalı." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin terörle mücadelede önemli bir ülke olduğunun altını çizen Stoltenberg, DEAŞ ile mücadelede Türkiye'nin sağladığı katkılara dikkati çekti.
Stoltenberg, "NATO müttefikleri Türkiye'yi desteklemeye devam edecektir. Türkiye hepimiz için önemli bir mücadelenin ön cephesinde yer alıyor." ifadesini kullandı.
NATO müttefikleri olarak uzun yıllardır çok büyük bir dayanışma içerisinde olduklarına işaret eden Stoltenberg, Türkiye'nin, Suriye'den Akdeniz'e, Afganistan'dan Irak'a, Kosova ve Batı Balkanlar'a kadar çok sayıda bölgede istikrarı sağlayıcı rol üstlendiğine dikkati çekti.
Stoltenberg, NATO'nun, Türkiye'nin deniz ve hava kuvvetlerine destek verdiğini belirterek, ittifakın Türkiye'deki askeri tesislere 5 milyar dolardan fazla yatırım yaptığını aktardı.
Bunların arasında radar ve deniz kuvvetlerine ait üsler bulunduğunu vurgulayan Stoltenberg, bunun, NATO'nun Türkiye ile nasıl bir dayanışma içerisinde olduğunu gösterdiğini söyledi.
"Hiçbir üye, Türkiye kadar etkilenmedi"
Stoltenberg, "Türkiye, zor bir bölgenin sınırlarında bulunuyor. NATO ittifakından hiçbir üye, Türkiye kadar Orta Doğu'dan şiddet ve istikrarsızlığa maruz kalmadı, Türkiye kadar Suriye'den gelen mülteciye ev sahipliği yapmak zorunda da kalmadı." diye konuştu.
Suriye'nin kuzeyinde devam eden Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin Çavuşoğlu ile değerlendirmede bulunduklarını aktaran Stoltenberg, "Harekatla ilgili kendi endişelerimi de paylaştım. Gerilimin artırılmaması, daha fazla istikrarsızlığa sebep olunmaması ve insanların daha fazla acı çekmemesi gerektiğini hatırlattım." ifadesini kullandı.
Stoltenberg, Türkiye ile ortak düşmanlarının, DEAŞ olduğuna vurgu yaparak, Türkiye ile dayanışma içerisinde Suriye ve Irak'ta birkaç sene öncesine kadar varlık gösteren bu terör örgütünü bölgeden temizlediklerini anımsattı.
DEAŞ teröristlerinin tekrar kaçmasına müsaade etmemek gerektiğini belirten Stoltenberg, halen tutuklu bulunan DEAŞ'lıların orada tutulmaya devam edilmelerini sağlamak için bir çözüm bulmak zorunda olduklarını dile getirdi.
Stoltenberg, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alımına ilişkin, "Türkiye'nin bu konuyla ilgili bazı nedenleri olabilir ancak koordinasyon ve müttefiklerin uçakları açısından sorun teşkil edebilecek bir uyumsuzluk da doğabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin büyük bir güç olduğuna dikkati çeken Stoltenberg, bunun da büyük bir sorumluluğu beraberinde getirdiğini kaydetti.
"Türkiye'nin ne kadar büyük bir müttefik olduğunun farkındayız"
Stoltenberg, "NATO, Türkiye'nin ne kadar büyük bir müttefik olduğunun farkındadır ve her zaman ortak güvenliğimiz için yapılan iş birliği çalışmalarıyla da bizi daha güvenli kılıyorsunuz." dedi.
Bütün sınamalara karşı birlikte savaşmak zorunda olduklarını kaydeden Stoltenberg, NATO'nun, Türkiye ile daha güçlü olduğuna dikkati çekti.
Stoltenberg, NATO'nun PKK/YPG'yi bir terör tehdidi olarak görüp görmediği konusunda, BM ve AB'nin aksine NATO'nun kamuya açık bir terör örgütleri listesi bulunmadığını dile getirdi.
Terörün her şeklinin eşit olduğunu belirten Stoltenberg, NATO'nun, DEAŞ karşıtı koalisyonda yer aldığını hatırlattı.
NATO'nun, Afganistan ve Irak gibi ülkelerde terörle mücadeleye devam ettiğini vurgulayan Stoltenberg, bunun için yerel güçleri eğittiklerini, Türkiye'nin de Afganistan'da bu konuda lider ülkelerden olduğunu söyledi.
"Müttefiklerimiz arasında YPG konusunda fikir birliği yok"
Stoltenberg, "Suriye'nin kuzeyi ve YPG konusunda ise bilinen bir gerçek var. Müttefiklerimiz arasında bu konuda bir fikir birliği oluşmadı." dedi.
DEAŞ karşıtı koalisyonun bir parçası olarak NATO'nun terörle mücadeleye devam edeceğini belirten Stoltenberg, "Ancak biz, Suriye'nin kuzeyinde yer almıyoruz. Orada NATO bulunmuyor." ifadesini kullandı.
Stoltenberg, Türkiye'nin terörizmle mücadelede oynadığı kritik role işaret ederek, "DEAŞ ile yapılan mücadelede elde edilen ilerleme, büyük ölçüde Türkiye'nin katkılarıyla sağlandı." diye konuştu.
Türkiye'nin güçlü askeri altyapısı ve üsleriyle ittifakın önemli bir üyesi olarak terörizmle mücadelede sunduğu değerli katkılara vurgu yapan Stoltenberg, şunları kaydetti:
"Bu yıl Türkiye'ye ikinci ziyaretim. NATO Genel Sekreteri sıfatımla, Türkiye'nin ittifak içindeki önemini defalarca vurguladım. Bu nedenle Türkiye'nin katkılarını önemsiyorum ve takdir ediyorum. NATO, kendi askeri varlığını Türkiye'de son yıllarda arttırmıştır. Türkiye'nin güney sınırlarını korumaktadır. Türkiye'nin savunmasını güçlendirmek için farklı radar sistemlerini kapsayan 5 milyar dolarlık yatırım yaptık.
Orta Doğu'da bu şiddet ve istikrarsızlık, sadece Türkiye'yi değil, tüm müttefikleri ilgilendiriyor. Biz sadece Türkiye'yi korumak için değil, kendimizi de korumak için burada bulunuyoruz. DEAŞ'a karşı yapılan savaş da bunun en iyi örneği. Türkiye, herkesten çok etkilendi. Türkiye'nin meşru gerekçeleri var. Türkiye, ek hava savunma füzelerini almaya çalışıyor. Fransa ve İtalya ile devam eden bir diyalog var. Aynı zamanda ABD ile de Patriotlar için müzakereler olduğunu biliyoruz."