Gazete Vatan Logo

‘Devlet için varoluşsal mesele ortaya kondu’

Başbakan Davutoğlu, devletin bugüne kadar şefkatli yüzünü gösterdiğini ancak bunun istismar edilerek üçlü bir saldırı başlatıldığını anlattı. Davutoğlu, “Devletin var veya yok olduğunun anlaşılacağı an”ın geldiğini ve devletin kudretli yüzünün gösterildiğini söyledi

‘Devlet için varoluşsal mesele ortaya kondu’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, önceki gece İstanbul Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldi. IŞİD ve PKK’ya yönelik hava operasyonları ile yurt içinde IŞİD, PKK ve DHKP-C’ye yönelik operasyonlarla ilgili karar alma sürecini anlattı, soruları yanıtladı.

Üç örgüt birden

Davutoğlu’na göre üç örgüt Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak, kaos ortamına sürüklemek için harekete geçti. IŞİD Suruç’ta canlı bomba eylemi gerçekleştirdi, DHKP-C Suruç’u bahane ederek İstanbul’da gövde gösterisi yaptı, 11 Temmuz’da ‘çatışmasızlık sürecini bitiren’ PKK, yine Suruç’un ‘intikamı’ için iki polisi şehit etti. Ankara da kamu düzenine meydan okuyan üç terör örgütüne karşı kapsamlı ve uzun soluklu mücadele yolunu seçti.

Operasyon kararı nasıl alındı, neler yaşandı, bundan sonra ne olacak? Çözüm süreci bitti mi, Ak Parti Türkiye’yi savaşa mı sürüklüyor, operasyonların amacı olası erken seçimde Ak Parti’ye yeniden tek başına iktidar yolunu açmak mı? Söz Başbakan’da:

‘Vesayet hesabı’

Haberin Devamı

“7 Haziran seçimlerinden bugüne kadar biz son derece ilkeli bir tutumla resmi doğru okumaya çalıştık. Yani halk tek parti iktidarı demedi, hükümet ortaklığı dedi, bunun gereğini yapmaya çalışıyoruz. Fakat biz bunu yaparken herhalde bazı çevreler Türkiye’de bir kaos, bir boşluk ortaya çıkacağı ve bu boşluktan bazı vesayetlerin tekrar etkin ekilde su yüzüne çıkacağı hesabını yapmaya başladı.”

2007 hatırlatması

“2007 seçimleri sonrasında Dağlıca baskını yapıldı. Türkiye’de yeni Anayasa tartışmaları yapılırken, son derece olumlu bir atmosfer varken. 2011 seçimlerinde yüzde 50 ile iktidara geldik, Silvan-Lice olayları, arkasından çözüm sürecinin başladığı 2012 Aralık’ına, 2013 Ocak’ına kadar şiddet sarmalı... Şimdi 2015 seçimleri sonrasında da biz uzlaşı anlayışı içinde hükümet kurma çalışmaları yürütürken, yoğun bir şiddet sarmalı içine Türkiye’yi sokmaya çalıştılar.”

Tesadüf değil

“Siyasal olarak tam bir uzlaşı, bir ortak zemin bulma çabasında iken bu tırmanış dikkat çekici. Ben tesadüf olduğu kanaatinde değilim. Türkiye’de bir otorite boşluğu doğabileceği,zayıf bir hükümet kurulabileceği, hükümet kurulmasının gecikebileceği, erken bir seçime gidilirse yeni bir toplumsal gerilim, türbülans olabileceği düşünceleri, birilerine bir kanaat vermiş olabilir.”

Haberin Devamı

‘Varoluşsal mesele’

“Dikkat edin, Suruç’ta 33 vatandaşımızı kaybettik, her biri canımız ciğerimiz, siyasi görüşleri farklı olur, hiç önemli değil, tabii ki farklı olacak. İlk tepkim; Şanlıurfa’ya gidip yaralıları ziyaret etmek oldu. Fakat ne oldu; o cenazeler İstanbul’a geldiğinde milleti tahrik edercesine yüzler kapatıldı, İstanbul sokaklarında silah taşınmaya kalkıldı. Verilen mesaj şu: Burada kamu otoritesi yoktur, silahı sadece asker polis taşımaz, şehir milisleri taşır, gerillalar taşır, böyle bir tablo... Arkasından Adıyaman’da askerimizin şehit edilmesi, hemen ertesi gün 2 polisimizin şehit edilmesi... Bu eylemin türü de aynı anlama geliyor, evlerinde uyurken şehit ettiler. O da yetmedi sokağın ortasında trafik polisimizi görev yaparken şehit ettiler. Şimdi bunlar arka arkaya geldiğinde, o andan itibaren bir devlet için varoluşsal bir mesele masaya konmuş demektir. Devletin var veya yok olduğunun anlaşılacağı yer o andır.”

Haberin Devamı

‘Şefkat ve kudret’

“Geçen Perşembe de bir güvenlik toplantısında bir araya geldik ve atılabilecek adımları gözden geçirdik. Şimdi biz devlet olarak ne yapmak durumundayız? Şefkat de, kudret de devletin iki yüzüdür. Ama kudret olmadan şefkat olduğu zaman acziyet oluyor. Şefkat olmadan kudret olduğunda zulüm oluyor, barbarlık oluyor. Biz 12 Eylül’de unutturulan devletin şefkat yüzünü, Kürt, Alevi, Sünni bütün vatandaşlarımıza göstermeye çalıştık. Çözüm sürecinden de anladığımız bu. Devletin kimliklere, farklılıklara şefkatle yaklaşması. Birileri bizim bu şefkatli yüzümüzü görüp kudreti test etmeye kalktılar. Bir zamandır bu böyle.”

‘90’lı yılları getiren HDP’

“2013 Mayıs’ında Türkiye’yi terk etmesi gereken silahlı gruplar gittikçe sayılarını artırdı, biz bunu gözlüyoruz, izliyoruz, ama çözüm süreci bağlamında sabırla yaklaştık. Aslında seçime giderken de çok baskılar vardı, köylerde, mezralarda, her yerde. Ama o zaman üstüne gitmemişsek şundandı: HDP 9.9’la baraj alında kalsaydı, diyeceklerdi ki AK Parti baskı uyguladı, seçim hileleri yaptı ve bir kalkışma başlatacaklardı. Seçimden sonra bu sefer 80 milletvekili kazanmış olmanın avantajını demokrasiyle Ankara’da ve İstanbul’da kullanmak, PKK’nın silahlı varlığının avantajını da bölgede kullanmak gibi bir ikili oyunun içine girdiler. Bir taraftan da Türkiye’yi suçlamak için birtakım başka çevrelerle birlikte Türkiye’yi IŞİD’le, DEAŞ’la işbirliği yapan bir ülke halinde tanıtarak Türkiye’nin devlet olarak meşruiyetini neredeyse tartışmaya açmak istediler.”

Haberin Devamı

‘Kibirle yaklaştılar’

“Dikkat edin, öylesine bir kibir ile yaklaştılar ki ‘AK Parti’yle asla herhangi bir ortaklık yapmayız’ dedi Demirtaş. Asla diyorlar, çünkü biliyorlar ki şu anda onların siyasal alandaki tekelini, otoriter tekelini bölgede kırabilen tek parti AK Parti. Biliyorlar ki MHP yok orada, CHP yok. Yerleşik eşrafı demografik olarak Van’dan, Mardin’den bölgeden çıkardıklarında bu siyasi temizlik gibi şey. Bundan kim muzdarip oluyor? Oradaki Kürt vatandaşlarımız. Onlar da görüyorlar bu tehlikeyi ve ‘Evet bana şefkati gösterdin ama artık kudretini de göstermen gerek’ diyorlar. Faili meçhul varsa HDP yapıyor, haraç varsa HDP alıyor, 90’lı yılları geri getiren HDP; ve HDP’nin silahlı grupları, PKK...”

ERKEN SEÇİMLE İLGİSİ YOK

(PKK ve IŞİD’e yapılan operasyonların erken seçimde tek başına iktidar için yapıldığı yorumlarının sorulması üzerine) Zamanlamayı biz tayin etmedik. Suruç saldırısı ve PKK’nın saldırısına sessiz kalsaydık bu sefer DAİŞ’le işbirliği ile suçlanırdık, PKK’ya ülkeyi terk etmekle suçlanırdık. Dört yıldır bize, ‘Hard power’ı kullanmadan bunlar yapılmaz, Türkiye bu yüzden başarılı olamıyor” diyenler, bir anda niye güç kullanıyorsunuz diye eleştiri getiriyorlar. Türkiye niye DEAŞ’a sert bir tutum almıyor diye eleştirenler, bu sefer “Türkiye savaşa mı sokuluyor” diye eleştiriyor. Peki ne yapalım? Tepki verirseniz “Savaşa mı giriyoruz”; vermezseniz “DEAŞ’a yardım ediyorsunuz”... Bunun üçüncü bir yolu var mı?

Bazı bedeller söz konusu olabilir ama bence çok doğru bir zamanlamaydı. Bir hafta sonra olsa olayların nereye gideceğini tahmin etmek mümkün değildi. Bana ilk anda sunulan hedeflerin tümü eksiksiz bir şekilde tasfiye edildi. Zamanlamayı biz tayin etmedik, teröristler saldırıları ile tayin etti. Hem PKK hem DEAŞ... Ama o saldırılardan sonraki müdahalemiz ve zamanlamamız takdire şayan. Görüştüğüm her lider de aynı şeyi söylüyor.

‘Kamu düzenine meydan okundu’

“Şimdi şunu açık söyleyeyim: DEAŞ’a karşı yaptığımız operasyon Suruç’taki vatandaşlarımızın katledilmesine ve askerimizin sınırda şehit edilmesine verilen tepkidir. Sadece askerimizin şehit edilmesine değil. Askerimiz şehit edilmeseydi de 33 vatandaşımızın hesabını soracaktık, bir daha buna cüret etmemeleri için. Askerimizin şehit edilmesi, bunu daha da öne çeken bir sonuç doğurdu, yani hemen şimdi cevap verilecek, bu gece cevap verilecek diye talimat verdim. Öbür tarafta bunu istismar eden, işte İstanbul’daki görüntüler ve PKK’nın hemen aynı gün iki polisimizi şehit etmesiyle tek boyutlu değil üç boyutlu, kapsamlı bir operasyonu zorunlu kıldı. Birinci boyut Suriye’de DEAŞ’a karşı 33 vatandaşımızın katlinin ve bir askerimizin şehit edilmesinin hesabı için. İkinci boyut, Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı, şehit polislerimizin, askerimizin faili olarak gördüğümüz için. Üçüncü boyut da; büyük şehirlerimizde her an 6-7 Ekim gibi ya da Gezi olayları gibi provokatif olaylara yönelmek suretiyle huzuru, ekonomiyi, sosyal hayatı etkileyecek hazırlıklar içinde olan çevrelere yönelik olarak.”

‘Biz başlatmadık’

Ve gururla ifade ediyorum, benim zihnimde bir planlama vardı, Sayın Cumhurbaşkanımızla da görüşmüştük. Ama Perşembe günü Genelkurmay Başkanı’mızla görüştük. Bu üç boyutuyla en kapsamlı eylem planı hazırlanacak ve bu geceden itibaren uygulamaya konulacak dedik. PKK’ya olabilecek en net ve etkin yöntemle, caydırıcı, cezalandırıcı gücümüzü göstereceksiniz dedik. Çünkü biz başlatmadık bunu, madem ki iki polisimizi şehit ettiler, orada şehit edilen sadece iki polis değil veya bir polis de Diyarbakır’da değil, kamu düzenine meydan okuma. Ayrıca bütün bir milletin otoritesi, kamu orada katledilmeye çalışıldı, kamu öldürüldü.”

‘Emanet benim üzerimde’

“KCK 11 Temmuz’da çatışmasızlık dönemi bitmiştir diye açıklama yaptı... Arkasından da polisimizi, askerimizi öldürmeye başladılar. Ha o zaman işte, an gelir tedbir alırsınız. Peki, üç örgütün aynı anda Türkiye’yi hedef alan tahrikleri karşısında nasıl bir yöntem benimsenebilirdi? Bir, sessiz kalmak, zamana yaymak... Şunu da ben en başta söyledim: Ben Başbakan isem, 1 dakika bile Başbakanlık görevini yürütüyorsam gereğini yaparım. Şimdi ‘geçici bir hükümet, müstafi bir Başbakan nasıl bu tedbirleri alır’ diyorlar, hiç de tereddüt etmem, siyasi bedeli ne olursa, hukuki bedeli ne olursa yaparım, çünkü emanet benim üzerimde.

‘Çözüm süreci devam eder’

“Çözüm sürecinde muhatap değişir, süreç devam eder. Toplumun her kesimi ile konuşacağız. Çözüm süreci denilen şey nihayet 2005’te Sayın Cumhurbaşkanımızın o zaman Başbakan olarak yaptığı konuşmayla bugüne kadar geldi, değişik aşamalardan geçti. Ama esasta demokratikleşme sürecidir. Bu bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir süreçtir. Bunun kimse tarafından kendi içinde yorumlanıp tutsak edilmesine izin vermeyeceğiz. Bir kere kimsenin sahipsiz olmadığını gösterdi bu operasyonlar, bir. İki hiçbir suçun cezasız kalmayacağını gösterdi. Askerimizi şehit eden 5 DEAŞ’lı da öldürüldü. Polisimizi yatağında şehit edenlerle ilgili 35 kişi tutuklandı Ceylanpınar’da, Diyarbakır’da 19 kişi tutuklandı. Ve bunlara o talimatı veren yer olarak gördüğümüz Kandil dâhil, bütün temel, belli odaklar cezalandırıldı. Bundan sonra böyle... Kimse sahipsiz değil. Bir paralel yapı ile mücadele ettik, bu da bir başka paralel yapı oluşturma çabasıydı. Artık bunlara izin verilmeyecek.”

31 günde 121 silahlı saldırı...

“Bakın 7 Haziran’dan 24 Temmuz’a kadar yapılan terör saldırıları bağlamında 121 silahlı saldırı var, 15 adam kaçırma, 16 yol kesme, 59 araç yakma, 53 patlayıcı madde atma, 17 haraç alma, toplam 281 terör eylemi, yani takriben 45 günde falan. Şehit edilen güvenlik görevlisi sayısı 5, yaralı asker 3, yaralı polis 50, kaçırılan polis 1, kaçırılan geçici köy koruması 1, öldürülen vatandaş 4, yaralı vatandaş 10, tabii bir de Suruç’ta öldürülen 33 vatandaşımız.”

‘Özellikle üç şeyi korumaya çalıştık’

“Biz üç şeyi korumaya çalıştık. Demokrasiyi korumak, özgürlükleri teminat altına almak... Kamu düzenini tahkim etmek; bu birinci boyut. İkinci boyut, Türkiye’de herkesin hukuk devleti içinde güven içinde yaşaması. Üçüncü boyutu da Türkiye’nin caydırıcı gücünü ve kudretini bölgede muhtemel senaryolar içinde hesap yapan çevrelere göstermek. Bu da görülmüştür diye ümit ediyoruz.

‘Sınırda DEAŞ istemiyoruz’

(IŞİD’e karşı kara operasyonu yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine)Şimdi operasyonun kapsamı hakkında bilgi vermem doğru olmaz. Bundan sonraki hedef nedir? Sınırımızda DEAŞ görmeyeceğiz. Görmek istemiyoruz. Nasıl yaparız, bizde saklı. Hangi aşamada yaparız? Bizce mahfuz ama görmek istemiyoruz.DEAŞ’tan boşalan bölgelere ılımlı muhalefetin yerleşmesini istiyoruz.

CHP VE MHP

(Operasyonlar koalisyonu etkiler mi sorusu üzerine) Zannetmiyorum. Sayın Kılıçadaroğlu ya da bazı muhalif çevreler bu Ak Parti DEAŞ’la işbirliği yapıyor diye bir argümanları var idiyse, hiç doğru olmayan bir argüman, böyle bir işbirliğinin olmadığını operasyon göstermiş oldu. MHP eğer Türkiye’de teröre karşı yeterince mücadele edilmiyor diye koalisyondan çekiniyor idiyse şunu söyleyeyim bu yapılan operasyon, Türkiye’de, Kuzey Irak’ta yapılan en kapsamlı operasyonlardan biridir.

Saldırı talimatı Kandil’den

(Türkiye’nin PYD’ye bakışı nedir?) PYD bizi rahatsız edecek herhangi bir eyleme kalkışırsa aynı kapsama girer. Şu ana kadar PYD unsurları DEAŞ benzeri bir terör eylemi yapmadı. Diyarbakır ya da Ceylanpınar’daki terör eylemlerinin talimatı Kobani’den gitmemiştir, Kandil’den gitmiştir. “Suçluları bulur yakalarız. Ama maşaları değil, talimatları kim veriyorsa doğrudan onları cezalandırmaktan da kaçınmayız” dedim. Zaten Kandil’e dönük operasyonun nedeni budur.

Suriye Kürtleri

(PYD’ye bakışta değişiklik var mı sorusu üzerine)Bu alacakları tutuma göre tekrar değerlendirilecek bir şey. Diyorlar ki “Kürtlerin Suriye’deki kazanımlarından Ak Parti hükümeti rahatsız.” Ya niye rahatsız olalım? Rahatsız olsak Barzani’nin Kürt bölgesinden de rahatsız olurduk. Niye rahatsız olalım? Bugün Irak Kürt Bölgesi dost, Barzani ile gayet güzel bir görüşme yaptık. Oradaki her türlü ihtiyacı da son iki senedir biz karşılıyoruz.

Şartlar değişti

Dün ve bugün gelişen olaylar ve harekatlarımız paradigmatik bir bakış açısıyla olmasa dahi yeri şartlar ortaya çıkarmıştır. Herkesin, gerek Türkiye’deki aktörlerin, gerek bölgedeki aktörlerin, bu noktayı doğru anlamasını ve şartları ona göre değerlendirmesini bekliyoruz. Tüm bu aktörler 23 Temmuz ile 25 Temmuz arasındaki şartların değişikliğini fark etmiştir.

Zaafiyet oldu

(Paralel yapıya mensup diye büyük kentlerdeki memurların Güneydoğu’ya gönderilmesi zaafiyet yarattı mı sorusunu üzerine)Kesinlikle ciddi bir zafiyet. Zaaf, ama kaçınılmaz bir zaaf. 17-25 Aralık sonrasında bu komploların içinde yer alan unsurlar Türkiye’nin değişik yerlerine gönderildi. Ama Türkiye’deki 657 sayılı kanun ve memurlarla ilgili temel kazanılmış haklarla, memurun memuriyetine son vermek mümkün değil.