‘Derbeder olduk kimse anlamaz ki...’
DEAŞ tarafından Irak’ta kaçırılan binlerce kadından biri olan Şii Türkmen N.B. korkunç hikayesini BBC Türkçe’den Mahmut Hamsici’ye anlattı.
“Biz eskiden kim Şii’dir, kim Sünni’dir bilmezdik. Sormazdık da. Bunlar konuşulmazdı bile” diyen N.B. hikayesini Hamsici’ye şöyle anlattı: “DEAŞ Tikrit’e girince, Speicher Üssü’nde askerleri infaz etti. Hani 1500’den fazla kişinin öldürüldüğü o ilk büyük katliam. Oradan kaçan askerlerin bazıları bizim kasabaya geldi. Aramızda Dicle Nehri var, onu aşıp bizim oraya geldiler. Sonra da DEAŞ geldi. Kaçanların bazıları Türkmen’di, benim de Türkmen olduğumu görünce bizim eve sığındılar. Bizim onlara yardım ettiğimizi anladılar. Basralı gençleri hemen buldular ve vurup öldürdüler. Kocamı da yanlarına alıp götürdüler. Ondan bir daha hiç haber alamadım. Ertesi sabah gene geldiler. Evimizi bombaladılar. Aralarından birisi bana, ‘Sen aşure yapıyormuşsun, demek imam Hasan’ı seviyorsun, şimdi bunun acısını senden çıkartacağız’ dedi. Bize ‘Gidin buradan’ deyip gönderdiler. Ben, iki çocuğum, evimizde kalan öğretmenler, onlardan birinin bebeği ve bir de kocamın diğer karısından olan kızım (O da bir genç kızdı) yola çıktık.”
‘Tecavüzden, kahırdan...’
“Yürürken bir yerde DEAŞ bizi alıkoydu. Çevreden topladıkları başka kadınlarla bizi bir araya getirip arabaların tamir edildiği bir garaja götürdüler. Biz orada 18 genç kız ve kadındık. Genç kızlardan biri hamileydi. Ayrıca dört de çocuk vardı.
Bizi orada evliler ve evli olmayanlar olarak böldüler. Beş tane genç kız vardı. Gözümüzün önünde bu kızlara tecavüz etmeye başladılar. Bir kıza dört adam sırayla tecavüz ediyordu. Tecavüz edilen kızlar ölüyordu. Tecavüzden, kanamadan, kahırdan… Ben sonra çocuklarımla Kerkük’teki yaşlı teyzemin yanına yerleştim. DEAŞ bize çok zulüm etti. Bizim oradaki Kürtler de çok çok zulüm gördü. Biz çok acı çektik, çok fenalıklar gördük. Bunları görmeyen anlamaz ki. Derbeder olduk.”