'Darbeci amiral dahil edilmediği kaçış planını deşifre etmiş'
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Donanma Komutanlığı'nda yaşanan olaylara ilişkin hazırlanan iddianamede, tutuklu sanık eski Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren'in ifadesinde, darbe girişimi başarısız olunca firar ettiklerini, kaldıkları evde yapılan kaçış planına dahil edilmeyince "Burada darbeciler kalıyor, ben de darbecilerden biriyim." diye ihbarda bulunduğunu anlattığı belirtildi.
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığı'nda yaşanan olaylara ilişkin hazırlanan ve Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 857 sayfalık iddianamede, tutuklu sanık dönemin Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Hayrettin İmren'in emniyet ve savcılık ifadesinde darbeye ve FETÖ'ye ilişkin itiraf içeren beyanları dikkati çekti.
İddianamede, ağırlaştırılmış müebbet ile 19 yıldan 36 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istenen İmren'in örgüt içerisinde darbe girişimini organize eden ve yönlendiren konumda olduğu ve Sıkıyönetim Darbe Planı'nda görevlendirilmesinin bulunduğu anlatılarak, "Seçkin" kod adını kullanan İmren'in 11 Temmuz 2016'da şüphelilerden "Mert" kod adlı "mahrem abi" Yakup Dalkılıç ile İstanbul Ümraniye'de örgüt üyelerinin katılımıyla düzenlenen ve eski Kuzey Deniz Saha Komutanı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın organize ettiği darbe toplantısına katıldığı kaydedildi.
Bu toplantıda darbeyle ilgili talimatlar alan İmren'in, Donanma Komutanlığı ve bağlı birliklerde darbe girişimini yöneten amirallerden olduğu bilgisine yer verilen iddianamede, darbe girişimi gecesi darbeyi yönlendiren üst tepe yönetimiyle sürekli irtibat halinde olan İmren'in, darbe girişiminin başarısız olması sonrasında diğer amiraller Ayhan Bay ve Nazmi Ekici ile kaçarak bir müddet Kocaeli'de, sonrasında da İstanbul'da saklandığı ifade edildi.
İddianamede, örgütle irtibatları ve darbe girişiminin ayrıntıları konusunda beyanlarda bulunan İmren'in, darbe girişimi gecesi amiraller Ahmet İskender Yıldırım ve Yalçın Payal'ın gözaltına alınarak cezaevi aracıyla İstanbul'a gönderilmeleri olayını yönlendirdiği, Donanma Komutanlığı'nda kendisine karşı gelen bazı askerleri gözaltına aldırarak nezarethaneye koydurduğu, Donanma Komutanlığı giriş kapısı önünde toplanan vatandaşların dağılması amacıyla himayesinde bulunan askeri personele emir verip ateş ettirdiği, kendisinin de ateş ettiği anlatıldı. İddianamede, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" tarafından sıkıyönetim direktifinde İmren'in Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı olarak devam etmesi yönünde görevlendirme yapıldığı belirtildi.
"Örgüt içinde 'Seçkin' kod adını kullanıyorum"
İddianamede yer verilen emniyet ifadesinde İmren, örgüte ve darbeye ilişkin dikkati çekici itiraflarda bulundu. İmren, ifadesinde, örgüt içinde kod isimsiz kimsenin olmadığını, kendisinin de "Seçkin" kod adını kullandığını belirtti.
Kendisine bu ismi, kod adı "Ümit" olan kişinin 2006'da Bartın'da verdiğini anlatan İmren, "Kod isim verilmesinin nedeni orgutte var olan gizliliktendir. Ucuncu bir sahsın kim oldugumuzu bilmesinin istenmemesindendir. Bu hucresel bir yapıdır." dedi.
Eski Güney Grup Görevi Komutanı Tuğamiral Nazmi Ekici'nin kod isminin "Muhsin", Kamil Altın'ın kod isminin "Sabri", firari Ayhan Bay'ın kod isminin ise "Abdurrahman" olduğunu anlatan İmren, "Yine ogretmen olan ve abilik yapan, benim de cemaat abim pozisyonunda olan kod adı 'Kamil', gercek ismini burada ogrendigim Oktay Aygün'dür. Nazmi Ekici'nin eskiden Golcuk'teki cemaat abisi kod adı 'Mert' olan, gercek ismini burada ogrendigim Yakup Dalkılıç, kod adı 'İlhan' veya 'Umit' olarak tanıdıgım gercek ismini burada ogrendigim Umit Kol isimli sahıstır. Klimacılık yapan 'Levent' kod isimli Emrah Coban'dır. Bu sahıslar, firari oldugumuz donemde bize yardımcı olan kişilerdir. Ayrıca 'Muhsin' ve 'Bekir' kod isimli iki kişi daha vardı." bilgisini verdi.
"16 Temmuz 03.30'da darbe yapılacak"
İmren, 10 Temmuz 2016'da ogretmenlik yaptıgını bildigi "Mert" kod adlı kişinin kendisine Viber isimli haberleşme programından gönderdiği mesajda, cok onemli bir konu icin 11 Temmuz'da Istanbul'a gitmeleri gerektiğini yazdığını, bunun uzerine 11 Temmuz'da saat 19.00 sıralarında Izmit Persembe Pazarı'nda bulustuklarını anlatarak, şöyle devam etti:
"Yolda giderken ben Mert'e ne icin gittigimizi sordum. Kendisi cok onemli oldugunu ?fakat mahiyetini bilmedigini soyledi. Ben de konunun ne oldugunu tahmin edemedim. İstanbul Umraniye'de bir eve geldik. Evde kimse yoktu. Biz iceriye girdikten sonra bir odaya oturduk ve beklemeye basladık. Yolda trafik de kalabalıktı. Bu nedenle saat 24.00 civarına yaklasıyordu. İzmit'ten çıkarken telefonlarımızın pillerini Mert'in teklifi ile cıkartmıstık. Ben '10 dakika daha beklerim yoksa kimse gelmezse gidelim.' dedim. Telefonlarımız kapalı oldugu icin amirimden gelecek bir habere karsı cevap veremeyecektim ve bu nedenle tedirgindim. O sırada yanımıza eski Kuzey Deniz Saha Komutanı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık geldi. Kendisini daha onceden tanıyorum. Ben bu sahsın da cemaatci oldugunu biliyordum. Kendisi benden devre olarak kucuk oldugu icin bana, 'Efendim, cuma gunu planlı bir harekatımız olacak. Sizi gorev vermek icin buraya cagırdık.' dedi. Ben de 'Nasıl bir gorev?' diye sordum. Bana, cuma gunu, yani 15 Temmuz gununu 16 Temmuz'a baglayan sabaha karsı saat 03.30'da darbe yapılacagını, sıkıyonetim ilan edilecegini soyledi. Ben de kendisine, 'Peki, Genelkurmay Baskanı da dahil mi, emir komuta zinciri icerisinde mi yapılacak?' diye sordum. O da bana 'Tabii icinde olacak.' dedi. Bana 16 Temmuz Cumartesi günü Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele'nin Fenerbahce Orduevi'nde oglunun dugunu olacagını, düğün için cuma akşamı Genelkurmay Baskanı dahil olmak uzere butun kuvvet komutanlarının Fenerbahce Orduevi'nde olacaklarını, gece Genelkurmay Baskanı ve kuvvet komutanlarının odasına, orduevi mudurunun yardımı ile zorla girileceğini, kendilerinin ikna edileceğini söyledi. Bu arada ben kendisine 'Ya ikna olmazlarsa?' diye sordum. Bana, 'Merak etmeyin, olacaklar.' dedi. Ben yine kendisine 'Ama olmazlarsa?' dedigimde kinayeli bir sekilde, 'Kendileri bilirler.' dedi. Sonra, 'Ben bir SAT subayını yanınıza verecegim. O gorevinizi koordine edecek.' dedi ve kapıdan cıktı. O cıktıktan hemen sonra SAT komandosu geldi. O anda kapı acıldıgında 2 sivil sahıs gordum. Evdeki diger odalardan da konusma seslerinin geldigini duydum. Bu iki sivil sahısla bir goz temasım oldu. Bu sahısları daha once ve sonra hic gormedim. Daha sonra SAT subayı diye isim verilmeden tanıstırılan sahıs bana 15 Temmuz gunu 2-3 ozel aracla 6-9 kisinin gelecegini, tamamının SAT'cı olacagını ve Gölcük Donanma Komutanlığı'nda bulunan 3 amirali, yani Harp Filosu Komutanı Tumamiral Ahmet Iskender Yıldırım, Denizaltı Filo Komutanı Tugamiral Mithat Kemal Algül ve Donanma Komutanlıgı Kurmay Baskanı Tugamiral Yalcın Payal'ın alınarak, Maltepe Askeri Cezaevi'ne goturulecegini soyledi. Bu konuyu ozet olarak Omer Faruk Harmancık da soylemisti."
Görevinin SAT'ların usse gelislerinde bir problem yasandıgında yardımcı olmak olduğunu aktaran İmren, bu konu kendisine soylendiginde bunun "cemaatin" bir organizasyonu oldugunu, suphe goturmeden emir komuta zinciri icerisinde de oldugunu degerlendirdiğini kaydetti.
"Darbe deşifre oldu, harekata başlıyoruz"
Darbe girisiminin yasandıgı tarihe kadar normal olarak gorevine devam ettiğini, 4 gun boyunca bu olaya kilitlenmis durumda, kendi icinden "Olacak mı, olmayacak mı?" seklinde kurgulama yapmaya basladığını dile getiren İmren, şunları kaydetti:
"Icimde bir korku da vardı. Hatta 4 gunde 5 kilo kadar zayıfladım. Etrafımdaki arkadaslara da herhangi bir sey sormadım cunku bu olayın gizli oldugu, kimseye soylenmemesi gerektigi Omer Faruk Harmancık tarafından soylenmisti. Olayın yasandıgı 15 Temmuz gunu saat 20.00 civarında makam telefonuma kayıtlı olmayan bir numaradan telefon geldi. Donanmadaki lojmanımdaydım. Arayan Omer Faruk Harmancık'tı. Kendisi bana 'Efendim olay (darbe) desifre oldu, simdi hemen harekata baslıyoruz.' dedi. Olayın ne sekilde desifre oldugunu sormadım, o da soylemedi. Bu nedenle hemen daha once isimlerini soyledigim uc amiralin alınarak Maltepe Askeri Cezaevi'ne gonderilmesini istedi. Ben de 'Benim mizacım degil, yapamam, bu SAT timlerinin goreviydi, neredeler, siz koordine etmistiniz.' dedim ancak kendisi de 'Derhal alın.' diye tekrar bana donus yaptı. Bunun uzerine ben de bu isi yapmaya karar verdim. Ben de emir astsubayım Ismet Coşkun'a SAT timlerinin gelip gelmediklerini ve usse giris yapıp yapmadıklarını ogrenmesi yonunde talimat verdim. Konutumun onundeydim ve eski Kuzey Görev Grup Komutanı Tuğamiral Ayhan Bay ile karsılastım. O da gemileri kaldırdıgını soyledi. Kendisi sivildi. Ben de uzerimde egitim kıyafetim olan resmi kıyafetliydim. Ben de 'Hayırdır neden kaldırdınız?' diye sordum. 'Deniz Kuvvetleri'nden haber geldi, ben de kaldırdım.' dedi. Sonra benim en yakınlarım olan Emir Astsubayı Ismet Coşkun ve Istihbarat Sube Muduru Kıdemli Albay Muharrem Aslan'ı cagırdım çunku ben gorev icabı her isimi bu arkadaslarımla yapmaktayım. Ayrıca bu arkadasların cemaat elemanları oldugunu bilmemden dolayı da bir guvenim vardı. Benimle irtibatlı olan 'Kamil' kod isimli sahıs tarafından bunların da cemaatten oldukları soylenmisti. Daha sonra beni cep telefonumdan Kocaeli Valisi ve Donanma Komutanı aradı fakat ben bu duruma kilitlendigimden onların telefonlarına cevap veremedim. Daha sonra Yalcın Payal'ın evine gittik. Yanımda yine Ismet Coskun ve Muharrem Aslan vardı. Arkamızda da Aslan'ın temin ve komuta ettigi bir arac vardı ama icinde kac asker oldugunu bilmiyorum. Yalcın Payal'ı evinden kendi aracıma aldım, bana 'Nereye gidiyoruz?' diye sordu. Ben de 'Merkez Komutanlıgı'na gidiyoruz.' dedim. Merkez Komutanlıgı'na gittik, orada onu gozaltına aldım. Bu sırada silahım belimdeydi. Diger sahısların da silahlarının yanlarında oldugunu tahmin ediyorum. Sonra tekrar Omer Faruk Harmancık telefon etti ve Tugamiral Nazmi Ekici'nin Istanbul'dan yola cıktıgını, su anda Golcuk'e yaklastıgını ve tarafıma yardım etmek uzere gonderildigini soyledi. 15-20 dakika sonra Nazmi Ekici geldi. Bana, Golcuk'teki olaylara yardım edecegini ve Omer Faruk Harmancık tarafından verilen talimatları bana iletecegini soyledi. Ekici ve Bay, sabaha kadar evden olaylara mudahale etti."
"Cumhurbaşkanı televizyonda konuşunca çelişkiye düştük"
TRT1'de sıkıyonetim bildirisinin okundugunu gorduklerini, daha sonra Cumhurbaskanı'nın konusmasının çıktığını anlatan İmren, yanında bulunan Harp Filosu Komutanı Tümamiral Ahmet İskender Yıldırım'a "Ama bir de boyle bir durum var bak. Cumhurbaskanı konusuyor." dediğini aktardı.
Cumhurbaşkanı'nın konuşmasından sonra bir anda celiskide kaldıklarını belirten İmren, şunları anlattı:
"Ben hala sıkıyonetim ilan edildigi kanaatindeydim. Iskender Amiral, o kanaatte olmadıgını soyledi. O sıralarda da emir astsubayına Ayhan Bay'ın tutuklanması icin talimat veriyordu. Nazmi Ekici, bu arada telefonla arayarak 'Sıkıyonetim ilan edildi, vurma yetkimiz var. Iskender Yıldırım gelmezse vurun.' diye talimat verdi. Bu olay da beni hissiyaten uzdu. Daha tatlı dil kullanarak Merkez Komutanlıgı'na getirdim. Alınması gereken ucuncu amiral olan Denizaltı Filo Komutanı Mithat Kemal Algül ise senelik izinde oldugu için gozaltına alınamadı. Nazmi Ekici'den telefon geldi ve her iki amiralin bir aracla Istanbul Maltepe Askeri Cezaevi'ne gonderilmesini soyledi. Ben de bu iki amiralin arac hazırlatarak Maltepe Askeri Cezaevi'ne goturulmesi icin Harun Yuzbası'ya talimat verdim. Yanlarında 10 kadar askeri personel daha vardı. Gonderdigim aracta bulunan Harun Yuzbası beni arayarak, yolda polislerin kendilerini durdurmak istedigini soyledi. Ben de gorevli olduklarını soyleyip, durmamalarını, devam etmelerini söyledim. Sonra yakalandıklarını ogrendim ve bu durumu Nazmi'ye ilettim."
"Vatandaşları durdurmak için 'ordu millet el ele' sloganları attık"
İmren, daha sonra Merkez Komutanlıgı'nın oradaki 2 No'lu kapının önüne vatandasların toplanmaya basladığını, insanlarda cosku ve gerginlik oldugundan, saldırgan bir tavır sezinlediğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Vatandaşların daha once cekilen kırmızı seridi kopardıklarını, bir kısmının ise Merkez Komutanlıgı'nın duvarlarına cıktıgını gordum. O anda uzman cavuslardan birkacının tedirgin hallerinden dolayı havaya ates actıklarını gordum. Bu sefer halk daha fazla galeyana geldi. Ben de bu durumdan korktum. Sonra personeli komple kapının arkasına geri cektim. Amacım insanlardaki bu gerginligi azaltmaktı. Vatandas da zaten geri cekilince durdu. Buradaki olay bu sekilde tırmanısa gecmeden sona erdi. Bu arada ben itfaiye arabasının gelmesi icin yangın merkezine emir verdim. Vatandas gelirse silahla degil, su ile puskurtme amacındaydım. Arac geldi ama sadece bekledi. Bu arada halkın attıgı sloganların paralelinde bizler de guvenlik taburunun askerleri ile birlikte halkı memnun edici sekilde 'Ordu millet el ele' ve 'Her Turk asker dogar' seklinde sloganlar attık. Halk da bunu cok olumlu karsıladı ve alkısladı.
Karargaha giderek askerlere hitap ettim. Son zamanlarda ulkede yolsuzluk, cozum sureci uzerinden sehitlerin gelmesi, bu nedenle yemek yerken bogazımdan dahi ekmegin gecmedigini, aslında cok rahat bir duzeninin olmasına rağmen bu isi gonullu olarak yaptıgıma dair bir konusma yaptım. Daha sonra Donanma karargahındaki nobetci astsubayı da lakayıt davranısından dolayı gozaltına aldım. Bu arada Nazmi Ekici, Donanma Komutanı'nın bir deniz aracı vasıtasıyla Golcuk'e gelecegini ve tarafımdan tutuklanması gerektigini soyledi. Sonra ben de birkac kez Poyraz Limanı'na gelerek Donanma Komutanı'nın gelisini bekledim. Daha sonra Sahil Guvenlik Komutanı Tumamiral Hakan Ustem beni aradı. Gelenlerin Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın sekreteri ve korumaları oldugunu, usse giris yapmalarına izin vermemi istedi. Ben de izin verdim. Daha sonra limana gittim. Bottan inenlerin hepsi beyaz gomlek ve gri takım elbiseliydi. Yaklasık 6 kisiydiler. Bu sahıslardan birini tanıyordum. Bu kişi Deniz Kuvvetleri Kuvvet Astsubayı Kadir Bükülmez'di. Onlara bir minibus verdim. Dogruca Ayhan Bay'ın evine gittiler ve gece boyunca orada kaldılar."
"Sıkıyonetim ilan edildi, karsı cıkanları vurun"
Hayrettin İmren, Merkez Komutan Vekili Ugur Albay'ın dısarı ile telefonla gorusmeleri yaptıgını öğrendiğini belirterek, fitne fesat yaratacagını dusunerek ve "Benden habersiz niye saga sola haber veriyorsun?" diyerek, o anki durumun verdigi heyecanla kendisine kızdığını ve silahı kafasına dayayıp "Vururum seni" diyerek gozaltına aldığını söyledi.
Sabaha dogru Nazmi Ekici surekli kendisine telefonla "Sıkıyonetim ilan edildi, vur emrimiz var, karsı cıkanları vurun." seklinde talimat verdiğini, kendisinin de Poyraz Limanı'na izinsiz yaklasılması durumunda ates acılacağı yönünde anons yapılmasını istediğini belirten İmren, "Nazmi Ekici beni arayarak 'Efendim, Cumhurbaskanı Almanya'ya kacmıs.' dedi. Ben de tersanede gorevli olanlara bu durumu aynen ilettim. Donanma Komutanı'nın vurulması yonunde herhangi bir talimat vermedim. 'Gelse de ben tutuklayacagım.' dedim ve uzman cavus veya astsubaydan plastik kelepce aldım. Vurma gibi bir niyetim olmadı. Ben, bana verilen talimat geregi guvenligi saglamak gorevini yerine getirdim ve personel uzerindeki hakimiyetimi kaybetmemek amacıyla emir ve talimatları verdim." diye konuştu.
"Tel orgulerin uzerinden atlayarak firar ettik"
Hayrettin İmren, daha sonra Nazmi Ekici'den sabah saatlerinde telefon geldiğini, kendilerini buradan uzaklastırmak uzere bir sahil guvenlik botunu tahsis edilmesini istediğini, bunun uzerine, 19 numaralı botla gidebileceklerini söylediğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Misafir ettigim 19 numaralı botun personelini bota gonderdim. Sonra Nazmi ve Ayhan amiralle birlikte takım elbiseli deniz kuvvetleri heyeti Poyraz Limanı'ndaki bota bindi. Ben bota binmedim, dısarıdaydım. Teslim olacaktım ancak Nazmi Amiral burada durmamın bir faydası olmayacagını, kendileri ile gelmemin daha iyi olacagını usteleyerek beni bota aldı. Botla hareket ederek Marmara salonu yelkenli tarafındaki iskeleden 2 kisilik deniz kuvvetleri heyetinden gelen takım elbiseli sahısları aldık ve Basiskele ilçesindeki Torpido Test ve Mühimmat Transit Depo Komutanlığı'nın bulundugu askeri birlige geldik. Burada bizi nobetci astsubay durdurdu ve nereye gittigimizi sordu. Burası bana baglı bir birlik oldugu icin fazla ustelemedi ve buradan tel orgulerin uzerinden atlayarak firar ettik. Ben uzerimde bulunan resmi giysileri bu botta degistirdim ve sivil kıyafet giyindim. Bu elbiseleri gemi komutanından aldım. Bu olayların oldugu sure zarfında uzman cavuslar ve birkac sivil astsubay vardı. Uzman cavuslar koruma olarak yanıma geldi. Kendileri guvenlik taburunda gorevliydi. Ben bu sahısları zorlamadım. Bana inandılar ve pesime takıldılar. Astsubayları tanımıyorum. Yoldan gecen bir aracı el kaldırarak durdurdum. Yanımda Ayhan vardı. Kendisine 'Bizi en yakın otobus duragına bırakır mısınız?' diye sordum. O da bizi aldı ve otobus duragına bıraktı. Nazmi bizimle gelmedi. 'Ben ayrı gidecegim.' dedi. Sonra biz Ayhan'la birlikte 2 dakika sonra otobus duragında indik, buradan minibuse binerek sehir merkezine Leyla Atakan Caddesi'ne geldik. Sehir merkezinden kendimize iki sapka aldık. Sonra bir taksiye bindik, devlet hastanesinde indik. Devlet hastanesinin onunde tekrar bir taksiye bindik. Buradan daha evvel evini bildigim 'Kamil' kod isimli sahsın Izmit Kaymakamlıgı civarındaki evine gittik. Kendisi esi ile birlikte evdeydi. Kendisine 'Yardımınıza ihtiyacım var.' dedim. Evine girdik yaklasık bir 5-10 dakika kadar kaldık. Bu sahıs bizi kendi aracıyla carsıda bir home ofise goturdu."
"Beni kaçış planına dahil etmemişler"
Nazmi Ekici ile "Bekir" kod adlı kişinin evinde bir haftaya yakın kaldıktan sonra "Kamil"in kiraladıgı eve yerleştiklerini anlatan İmren, şöyle devam etti:
"Bu arada Nazmi, Bekir'den aldıgı telefonlarla cemaatin ust kademeleri ile Amerika ve Avrupa'yla gorusmeye devam ediyordu ve bizi yanına almıyordu. Ozellikle de 'Lutfen kapıyı vurmadan girmeyin.' diyordu. Saatlerce yazıstıgını biliyorum. Son olarak da burada en az 6 ay kalacagımızı, bu arada da Avrupa'ya gecme dusunceleri oldugunu Ayhan ile konusurlarken duydum. İsminin Fatih oldugunu soyledikleri ve Avrupa sorumlusu oldugunu Nazmi'den ogrendigim, kıvrak bir zekaya sahip sahsın Nazmi ve Ayhan'ı, Sisam Adası uzerinden Avrupa'ya gecirecegini, bu sekilde calısma yaptıgını Nazmi soyledi. Cunku Nazmi her sekilde (pasaport, telefon vb.) bu kacısa hazırdı. Ayhan Bay'ın da kacıs esnasında ailesi ve cocukları alınıp, 2 aile olarak kacıs yapılacaktı. Ayhan Bay'a ait pasaportlar esindeydi. Sadece Sisam Adası'na gecis kalmıstı. Bunu da Fatih isimli sahıs ayarlayacaktı. Beni kacıs planına dahil etmemisler. Ben bunu son anda ogrendim. Sonra aramızda problem oldu. Ben kendilerine Sisam Adası'na gectigimizde yakalanırsak amiral seviyesinde yakalanmanın Turkiye'ye negatif etkileri olacagını soyledim. Nazmi de 'Bir sey olmaz. Avrupa'da kimlik sorulmaz.' dedi. Yesil pasaportun Avrupa'da hukumet iptal etse de gectigini belirttiler."
"Kendimi 'darbeciyim' diye polise ihbar ettim"
Daha sonra kendisinde uzuntu, korku ve endise dogmaya basladığını ve bunalıma girdiğini dile getiren İmren, şunları kaydetti:
"Onlar gidecek ben yalnız kalacaktım. Muhtemelen bana da 'Teslim ol.' diyeceklerdi. Bu kısır dongu icinde haletiruhiyem bozuldu. Ikindi vakti herkes yatarken birdenbire bir hısımla yataktan kalktım. Televizyondan da izledigim olaylar, insanların olmesi, Suriye harekatı da beni cok etkilemisti. Kacmanın herhangi bir sonuc dogurmayacagını, devletimize sıgınmaktan baska caremiz olmayacagını fark etmistim. Bu nedenle kendimizi polise yakalatmaya karar verdim ve sitenin guvenligine giderek haber verdim. Guvenlik personeline bulundugumuz katı tarif ederek 'Burada darbeciler kalıyor, ben de darbecilerden biriyim. Polise haber verin, gelip bizi alsınlar.' dedim. Once guvenlik personeli kapıya geldi. Kapı acılmayınca guvenlikciler gitti. Sonra hep beraber asagıya indik. O anda Nazmi Ekici telefonları banyonun ust kısmındaki bolume sakladı. Daha sonra bahceye indik. Polis geldi, ben de polislere dogru gittim ve polislere kendimi tanıttım. Kendim ihbarı yaptıgımı soyledim. Polis Nazmi Ekici ve beni yakaladı. Ayhan Bay bu sırada bahceden kacmıstı."