‘Darbe karşıtı manşetimiz iddianamede yok’
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu savunmasında “15 Temmuz’da ‘Çözüm demokrasi’ manşeti attık. Bu manşet, iddianame ve eklerinde yok” ifadelerini kullandı
Gazeteciler Can Dündar, Ahmet Şık, Kadri Gürsel, Musa Kart’ın arasında bulunduğu Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik 19 sanıklı davada gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu savunmasını yaptı. 15 Temmuz darbe girişiminde gazete olarak darbenin karşısında yer aldıklarını belirten Sabuncu, “Ne yapacağımız belliydi. ‘Çözüm demokrasi’ manşetimizdi. Darbeye karşı çıktığımız gün attığımız manşet, iddianame ve eklerinde yok” dedi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde operasyondan 267, iddianamenin yazılmasından 152 gün sonra başlayan Cumhuriyet davasının ikinci gününde de savunma yapan Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, “Cumhuriyet davası tüm gazetecilere bir gözdağı davasıdır. Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak ve cezaevine konmak. İddianamenizi 5 ay boyunca cezaevinde beklemek ve ilk kez savunma için 9 ay mahkemenin başlamasını beklemek. Biz bunların hepsini yaşadık” dedi ve ekledi: “15 Temmuz darbe girişiminde gazete olarak darbenin karşısında yer aldıklarını belirten Sabuncu, “Ne yapacağımız belliydi. ‘Çözüm demokrasi’ manşetimizdi. Darbeye karşı çıktığımız gün attığımız manşet, iddianame ve eklerinde yok” diyerek o tarihli gazeteyi mahkeme heyetine gösterdi. Sabuncu, başyazının da darbe karşıtı olduğunu ancak buna da iddianamede yer verilmediğini, attığı sosyal medyada da demokrasi yanlısı paylaşımlarda bulunduğunu söyledi.”
‘%10’unu gözaltına aldınız’
Sabuncu ifadesinde şunları söyledi: “Bu soruşturmayı başlatan savcı, bizi tutuklayan, soruşturmayı yürüten kişi FETÖ üyesi olmakla yargılanan bir kişi. Düşünebiliyor musunuz, bu kişi ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Düşünebiliyor musunuz ki bu kişi hala işinin başında ve o iş adalet dağıtmak. Bizim işimiz gazetecilik bize kalem bile verilmedi. Biz 31 Ekim günü tutuklandık. O günden bu yana 20 Cumhuriyet yazarı, emekçisi gözaltına alındı. 14 tanesi değişik zamanlarda Silivri’ye kondu. Biz Cumhuriyet’te 200 kişiyiz. Yani Cumhuriyet çalışanlarının yüzde 10’unu gözaltına aldınız”
‘Vakfın üyesi değildim’
İddianamede Cumhuriyet Vakfı’nın ele geçirilmesi ile ilgili suçlandığını söyleyen Sabuncu, “Hiçbir zaman vakfın üyesi olmadım. Vakfın ele geçirildiği tarih olarak anılan 18 Şubat 2014 tarihinde ben Cumhuriyet’te çalışmıyordum. 6 ay sonra gazeteye geldim. O vakıftakilerin hiçbiriyle çay içmişliğim yok. Yani iddianame diyor ki ‘Sabuncu sen bu vakfı hiç tanımadığın kişilerle ele geçirdin.’
‘Gazeteci temas eder’
Sabuncu, “28 yıllık gazeteciyim. 1 Eylül 2016’da Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni oldum. Gazeteci herkesle temas eder ama mesafesini korumaya devam eder. Gazetecinin şununla görüştüğü denmesi abesle iştigal. İddianamede, toplam 215 bin 92 tane ByLock’çu olduğu ifade ediliyor. İddianameye göre 18 kişiyle görüştüm, yani 18 binde bir” diye konuştu.
‘Pantolonumu çıkarmaya zorlanmam değil, FETÖ suçlaması...’
“Zaman zaman ailem ya da milletvekili arkadaşlar ‘Süreçte sana en ağır gelen neydi’ diye sordular” diyen Sabuncu, şöyle devam etti: “Evimin basılması mı? Terörle mücadelede bodrum katında bekletilmem mi? Çocuğu olan 47 yaşında bir adam olarak Silivri Cezaevi’nde pantolonumu çıkarmaya zorlanmam mı? Bir gazeteci olarak manşetlerin üstünden geçmem bana ağır geliyor. Burada yargılananlar 28 ile 60 yıl arasında gazetecilik yapmış kimseler. Cumhuriyet gibi laikliğin, demokrasinin savunulduğu gazetedeki insanlara FETÖ suçlaması yöneltilmesi bana zor geliyor.”
‘Siz de cesaret hakkınızı kullanmaktan vazgeçmeyin’
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku savunmasına “33 yıllık meslek yaşantımda, heyetinizin düzenlediği tensip zaptı gibi bir metinle, yasaların, Anayasa’nın, AİHS’in, hukukun temel prensiplerinin böylesine ihlal edildiğine 12 Eylül askeri darbesi sonrası katıldığım sıkıyönetim mahkemelerindeki metinler dışında pek az rastladım” ifadelerini kullanarak başladı. Utku, Cumhuriyet operasyonunu yürüten savcılardan FETÖ tutuklusu Murat İnam’a gönderme yaparak, “Görevin bu operasyon için atanan Murat İnam’a verilmesinin nedeni, müebbetle yargılanması nedeniyle iradesinin ipotek altında olmasıdır. Gazetenin FETÖ ile ilişkilendirilmesine kimse inanmaz. Buna pratiklerimiz engeldir. Bu nedenle dosyaya PKK, giderek DHKP/C de eklenmiştir.
‘Bu uğurda öldüler’
“...Bu davada yargılanan ve tutuklu olanların altısı, tutuksuzlardan da üçü olmak üzere, sadece bu dava dosyasında yargılananların 9’u sarı basın kartı sahibi gazete var. Zamanın koşullarının, ruhunun bizleri getirdiği nokta budur. Bu koşulları ve ruhu reddediyorum. Kabul etmiyorum. Bu koşullara ve ruha karşı çıkıyorum, karşı çıkmaya devam edeceğim. İnsanların ‘Cesaret hakkı’ vardır. Ben bu hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Elbette herkesten bu hakkı kullanması istenip, beklenemez. Ama bazı kişiler için bu ‘hak’ bir ‘görev’dir. Bu görevleri yerine getireceklerin başında da hukukçular ve gazeteciler gelir. Davetim onlaradır. ‘Cesaret hakkını’ kullanmaktan çekinmesinler. Cumhuriyet Gazetesi bu ‘cesur olma hakkını’ kullanan gazetelerden biridir. Çekinmeden sözünü söyler. Objektif ve bağımsızdır. Aydınlanmadan yanadır. Aydınlanma ve söz söyleme uğruna çok bedeller ödemiştir. Bu uğurda mücadele eden Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok bu nedenle hedef alınmış ve katledilmiştir.”