Gazete Vatan Logo

Danıştay'dan laiklik vurgusu!

Anayasa tartışmalarına türban vurgusuyla katıldı...

Anayasa değişikliği konusunda hükümeti uyaran Danıştay Başkanı Birden, Ergenekon savcılarına da çağrıda bulundu: Savcılar, masumiyet karinesine uymalı hukuka aykırı delilleri kullanmamalı ve somut deliller üzerinden hareket etmeli.

DANIŞTAY’IN 141. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törende konuşan Danıştay Başkanı Mustafa Birden, hükümete laiklik uyarısı yaptı. Konuşmasına 3 yıl önce kendisinin de ağır yaralandığı Danıştay saldırısında hayatını kaybeden arkadaşı M. Yücel Özbilgin’i anarak başlayan Birden’in konuşmasından önemli satırbaşları şöyle:

ERGENEKON SAVCILARINA UYARI: Adalet dağıtımında önemli olan savcılar, Birleşmiş Milletler Savcıların Rolüne Dair Yönerge’de belirtilen, hukukun evrensel ilkelerini dikkate alarak, soruşturmaları gizlilik içerisinde yürütmeli, zanlının durumunu gereği gibi dikkate almalı, hukuki konuları teknik yönüyle incelemeli, masumiyet, suçsuzluk karinelerine azami riayet etmeli, insan hakları ihlali oluşturan hukuka aykırı yollara başvurularak elde edilen delilleri kullanmamalı ve hukuken kabul edilebilir somut deliller üzerinden hareket etmelidir. Yargı mensuplarının, tarafsızlığı ve objektifliğinin tartışılmasına neden olacak her türlü davranış toplumsal düzeni sarsar.

Yargı mensubu, devlet ile bireyin menfaatleri arasındaki dengeyi iyi kurmalı, kendisini devletin memuru olarak görmemelidir.

İNSAN HAKLARI UYARISI: Kolluk güçleri, görevini yerine getirirken, yasalardaki usul ve esaslara kesinlikle riayet etmelidir. Bu konuda Danıştay, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda, tazminata hükmedilmesi halinde, idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatın, Anayasa ve Devlet Memurları Kanunu hükümleri uyarınca sorumluluğu saptanan kişilere rücu edilmesi gerektiğine karar vermektedir.

KAOS YARATIR: Siyasal iktidarların yargıya egemen olma ve faaliyetlerini kontrol etme düşünceleri, toplumda kaos yaratır. Hukuk, siyasetten bağımsız olmalı, siyaset de hukuk içerisinde ve hukukun temel prensipleri esas alınarak yapılmalıdır. Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının önündeki en büyük tehlike, yargının siyasallaşmasıdır.

YARGIÇLARA UYARI: Yargıç ve savcıların, her türlü baskı ve şartlanmadan uzak karar vermeleri hukuka saygılı devlet olmanın en belirgin göstergesidir. Yargıçlar, kendi inanç ve görüşlerinden sıyrılmak, dış etkenlere direnmek ve herkesin yasalar önünde eşitliğini sağlamakla yükümlüdür. Hiç kimsenin, yargıyı töhmet altında bırakacak, bir tarafmış gibi gösterecek fikir ve kanaatlerde bulunma hakkı yoktur. Bu tip açıklamalar, söylemler, kanaatler yargı faaliyetine zarar verir. Hakimler, fikir ve ideolojilerine göre değil, Anayasaya ve hukukun ilkelerine göre vicdani kanaatleri doğrultusunda karar verirler.

BASINA UYARI, TOPLUMA ÇAĞRI: Medya, yargıyı yönlendirmeye çalışmamalı, kesinleşmiş yargı kararı olmadıkça kimseyi suçlu göstermemeli, küçük düşürücü haber ve yorumlara yer vermemelidir. Toplum, yargı bağımsızlığı konusunda azami duyarlı olmalı, yasama ve yürütme erklerinin tasarrufları da dahil olmak üzere yargı bağımsızlığını zedeleyici her müdahaleyi dikkatle izlemeli, bu konudaki duyarlılığını, meşru vasıta ve yollardan ortaya koymasını bilmelidir.

YETKİ KEYFİ DEĞİLDİR: Anayasayı değiştirme yetkisi, keyfi ve sınırsız değildir. Anayasa’nın değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri ile başlangıçta belirtilen temel ilkelere riayet etmek, Devletin kuruluş felsefesine aykırı olmamak kaydıyla Anayasa’da değişiklik yapılması mümkündür. Cumhuriyetimizin özü ve ulusal yaşamımızın temeli olan laiklik ilkesi ve laik eğitim kurallarını dolaylı dahi olsa erozyona uğratacak hiçbir düzenlemenin iç hukukumuzda yeri yoktur ve uluslararası hukuk bağlamında da himaye görmez.

TÜRBAN DEĞİŞİKLİĞİ HATIRLATMASI: Bu husus, Anayasa Mahkemesinin, Anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan değişiklikleri (türban) iptal eden kararında nihai olarak belirlenmiş bulunmaktadır. İnsan hak ve özgürlüklerinin temelini oluşturan; devletin, farklı inanç ve yaşam felsefelerine eşit mesafede durmasını sağlayan laiklik ilkesi, anayasa değişikliği çalışmalarında özenle korunması gereken temel kazanımlarımızın başındadır. Türkiye, laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlılıktan uzaklaşarak, ne insan hak ve özgürlüklerini daha da ileriye götüren bir anayasa değişikliğini yaşama geçirebilir; ne de, AB’ye üye olabilir.

Birden’den Anasaya değişikliği önerileri

* Cumhurbaşkanı’nın yargıya ilişkin yetkileri sınırlandırılmalı, Danıştay üyelerinin 3’te 1’ini seçme yetkisi kaldırılmalıdır.

* HSYK’nın kendisine bağlı bir teşkilatı, bütçesi ve sekreteryası olmalı, Adalet Bakanı ve Müsteşar kurulda yer almamalı, hakimler ve savcılar hakkında soruşturma açtırma yetkisi Adalet Bakanı’ndan alınmalı, adalet müfettişleri Kurul’a bağlanmalı ve Kurul kararları yargı denetimine açık olmalıdır.

* Yargı Reformu Strateji Taslağında önerilen, hükümet ve Meclis’in HSYK’ya üye seçmesi, yargı bağımsızlığını zedeleyecek ve Kurulu bağımlı hale getirecektir. Bu öneri yargıyı geriye götürecektir.

* Cumhurbaşkanı’nın tek başına yaptığı işlemler, Yüksek Askeri Şura ve HSYK kararları ile memurlara verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı dava açılabilmelidir.

* Yüce Divan, Yargıtay ceza daireleri başkan ve üyeleri ile Danıştay üyelerinin katılımıyla oluşturulacak bir kurula verilmeli ve iki dereceli inceleme öngörülmelidir.

* Yargıtay ve Danıştay’ın kesin kararlarının, başka bir yüksek mahkeme tarafından yeniden incelenmesi sonucunu doğuracak olan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu, yargı ayrılığı ve yüksek mahkemelerin denkliği ilkesini zedeler.

* Hakim ve savcıların da tüm vatandaşlar gibi örgütlenme özgürlüğü vardır.

‘Yargılama insanları gafil avlamak değildir’

Özok, ilginç açıklama yaptı: Yurt sevgisi yüksek olan sağlıklı kesimin direnci olmasa Türkiye, kardeş kavgasına sürüklenebilirdi

TÜRKİYE Barolar Birliği Başkanı (TTB) Özdemir Özok, Danıştay’ın kuruluş yıldönümü törenindeki konuşmasında, Türkiye’de yargı bağımsızlığının yeterince sağlanamamasının ciddi bir sorun olmaya devam ettiğini söyledi. Son dönemlerde kamuoyunu ilgilendiren davalardaki hukuki sürecin eksiklikleri çok çarpıcı biçimde gözler önüne serdiğini ifade eden Özok, “Hukukun, hukukçu diye tanımlananlar tarafından örselenmesi, ötelenmesi, etkisizleştirilmesi demokratik bir toplum için düşünülebilecek en büyük kötülük ve felakettir” dedi. Haberleşme özgürlüğüyle ilgili yapılan düzenlemelerle getirilen hükümlerin istisnai hükümler olduğunu, ancak günümüz Türkiye’sinde “İnsanların korkulu rüyası” haline geldiğini söyledi. Özok, “Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla sınırsız, hukuk kurallarına aykırı, sanık haklarını hiçe sayan yol ve yöntemler izlenemez. Yargılama insanları gafil avlamak değildir. Hukuka aykırı elde edilen delillerin yargı tarafından değerlendirmeye alınmaması gerekmektedir” dedi. Türkiye’nin “insanca yaşama, aydınlık gelecek düşlerine, barış ve kardeşlik arzusuna, demokratik, laik, hukuk devleti hedefi ve bunların güvencesi olan devrimlere bir türlü ısınamayan bir kesimin amansız direnci ve saldırısıyla karşı karşıya” olduğunu belirten Özok, şöyle devam etti:

“Bunlar akıl ve bilimi öteleyen, statükoyu korumaya çalışan, ortak moral değerleri istismar eden, popülist davranışı başarının ve siyasetin anahtarı kabul eden, sadece kendileri için yaşayan ve toplumun her kesiminde bu nitelikleriyle önemli konumlara gelen etkin bir yapıyı ve anlayışı oluşturmaktadırlar. Türkiye bu yapıdan kurtulmadığı sürece bölücü terör belası başta olmak üzere siyasal, ekonomik, toplumsal ve yargısal hiçbir sorununa akılcı, ciddi ve kalıcı bir çözüm asla bulamaz. Bunca olumsuzluğa ve saldırıya karşın barış, huzur ve kardeşliğe inanan, insanca yaşamayı amaç edinen, bu toprakların doğasından ve kültüründen kaynaklanan ırk, din, dil ve mezhep ayrılığını yok sayan büyük bir kesim de dirençle bu değerleri yaşamaya ve yaşatmaya çalışmaktadır. Ülkemizin yaşam sigortası olan bu kesim, barışın, huzurun, kardeşliğin ve geleceğimizin güvencesidir. Kendi işinde gücünde olma yanında, yurt ve ulus sevgisi yüksek olan bu sağlıklı kesimin hoşgörüsü, inancı, direnci ve kararlılığı olmasa Türkiye çoktan kardeş kavgası başta olmak üzere büyük kaos ve maceralara sürüklenebilirdi.“

Paksüt arka kapıdan çıktı

HakkInda Ergenekon soruşturması çerçevesinde Anayasa Mahkemesi tarafından ön inceleme başlatılan Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, Danıştay kuruluş yıldönümü töreninden sonra Danıştay binasının ön kapısı yerine arka kapısından çıktı. Habercilerin sorularına muhatap olmamak için arka kapıdan çıkan ve Necatibey Caddesi üzerinde koruması ile yürüyen Paksüt’e koşarak yetişen haberciler cadde üzerinde sorularını yöneltince Paksüt, “Hiç hoş değil, beni gülünç duruma düşürdünüz” diye sitem etti.

KİMLER KATILDI?

Danıştay’ın 141. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı Ahmet Akyalçın, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, YSK Başkanı Muammer Aydın ile yüksek yargı üyeleri ile çok sayıda davetli katıldı.

Haberin Devamı