Daha coşkulu diye seçildi
İstiklal Marşı, TBMM tarafından 12 Mart 1921’de kabul edildi. Marşın bestesi için açılan yarışmaya katılan bestecilerden 24’ü seçildi.
24 isim Mehmet Akif’in şiirini farklı besteledi. Ancak Kurtuluş Savaşı’nın şiddetlenmesi nedeniyle jüri sonucu hemen açıklayamadı. Bu nedenle bir karmaşa yaşandı. Yarışmaya katılan 24 besteciden öğretmen olanlar ders verdikleri okullar ve çevrede kendi marşlarını okutmaya başladı. Böylelikle Ahmet Yekda Bey’in bestesi Trakya’da, İsmail Zühdü Bey’in bestesi ise Ege’de okunmaya başladı. İstanbul’da ve çevresindeyse milli marş Ali Rıfat (Çağatay) Bey’in alaturka bestesiyle okunuyordu.
Batılı tarzda isteniyordu
Üç yıldır devam eden bu karışıklık 1924’te son buldu. Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’nda oluşturulan komisyon Mehmet Akif Ersoy’a yakın bir isim olan Ali Rıfat Bey’in acemaşiran makamındaki bestesini seçti. Alaturka tarzda icra edilen bu beste 1924’ten 1930’a kadar söylendi. Ancak tartışma hiç bitmedi. Karşı çıkanlar Ali Rıfat Bey’in bestesinin bir marşa göre olmadığını ve marşı daha coşkuyla söylettirecek bir besteye ihtiyaç olduğunu dile getiriyordu. 1930’da Maarif Bakanlığı’nın resmi kurumlara gönderdiği bir genelge ile İstiklal Marşı olarak yarışmada 5’inci olan Osman Zeki Bey’in batı tarzındaki bestesinin kullanılacağını ilan etti.
Süvarilerden ilham aldı
Araştırmacı-yazar Mehmet Altun, Osman Zeki Üngör’ün marşının hikayesini şöyle anlatıyor: “Osman Zeki Üngör bugün söylediğimiz marşı 1922 yılında İzmir’in kurtuluşundan sonra yazıyor. Aslında 1921 yılında açılan yarışmaya katılan bir beste değil. Anılarında Türk atlılarının İzmir’e nasıl girdiğini ve bundan ilham alarak piyanonun başına oturup bir kaç gün içide milli marşın bestesini yazdığını söylüyor. Ayrıca anılarında, “Bir marş yazdım. Bu marşın milli marş olmak üzere yarışmaya dahil edilmesine karar verdim” diyor.
Atatürk: Çok beğendim
Osman Zeki Üngör 2 Ekim 1922’de Mustafa Kemal’in İzmir’den dönüşü için Ankara Palas’ta düzenlenen törende marşını Atatürk’e çalıyor. Mehmet Altun Üngör ve Atatürk arasındaki diyaloğu şöyle anlatıyor: “Konserde kendi bestesini seslendirdikten sonra Mustafa Kemal’e dönerek, ‘Paşam marşımız budur’ diyor. Mustafa Kemal de cevaben, ‘Çok beğendim Zeki Bey, Aferin’ dedi.”