Dağlarda kaçakçının da gözü dolunayda, askerin de ÇÜNKÜ...
Harabe Kışla’daki Mehmetçik, nadiren PKK’lılarla ama çoğunlukla kaçakçılarla mücadele ediyor.
Kaçakçılar sadece geceleri faaliyete geçiyor; atlarının daha hızlı hareket etmesi için de dolunayı bekliyorlar. Aynı avantajdan Mehmetçik de yararlanıyor. Sabaha karşı ayın batacağı saat de hesaplanıyor bu mücadelede.
Kuleden görüntü alan asker, at sayısına göre hareket ediyor... Şahısları da atları da yakalamak zorunda Mehmetçik. Çünkü her ikisini de vurmaları yasak. Hemen karşıdaki İran karakollarında görev yapan askerlerin ise ateş açma ve vurma yetkisi varmış
Harabe Kışla, Türkiye-İran sınırının sıfır noktasındaki bir hudut karakolu.
Geçen yıl bu zamanlarda Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na (KKK) teslim edilen yeni nesil karakollardan biri. Bölge halkının taktığı isimle Harabe Kışla ‘Kalekol’u...
Görevi sınır güvenliğini sağlamak.
Bölgede yoğun bir kaçakçılık faaliyeti var. Mazot kaçakçılığı...
Harabe Kışla’daki Mehmetçik, nadiren PKK’lı teröristlerle ama çoğunlukla kaçakçılarla mücadele ediyor.
TOKİ'nin alt yüklenici olarak yerel bir müteahhide yaptırdığı karakolun inşaatında bölge halkı çalışmış. Tesis altı ayda tamamlanmış.
Görevi mazot kaçakçılarıyla mücadele etmek olan karakolun inşaatında bile kaçak mazot kullanılmış olması, Harabe Kışla'da aldığımız bilgilerin en ilginci.
Yerel müteahhit, hafriyat ve nakliye aşamalarında çalıştırdığı kamyonlar ile iş makinelerinde kaçak mazot kullanıyormuş.
Mazot kaçak ama bölgede bildiğiniz benzinliklerde satılıyor. Karakol inşaatının yapıldığı dönemde (yaklaşık bir buçuk yıl önce) kaçak mazotun litre fiyatı, yasal mazotun üçte biriymiş. Yani bir litre mazot 3 TL iken, kaçak mazotun litresi 1 TL'den satılıyormuş. Müteahhit de inşaatın ilk zamanlarında maliyeti düşük tutmak için kaçak mazot kullanmış.
Şimdilerde ise normal mazotun litresi 4 TL, kaçak mazotunki ise 3 TL.
Bu durum, inşaatında kaçak mazot kullanılmış olan Harabe Kışla Karakolu'nun mazot kaçakçılarıyla yaptığı mücadelede gösterdiği başarıdan kaynaklanıyor.
Çok sayıda kaçakçı yakalanıp atlarına el konulunca, kaçak getirilen mazotun miktarı azalmış. Miktar azalınca kaçak mazotun fiyatı artmış. Fiyatı artınca kaçak mazota talep düşmüş. Talep azalınca da mazot kaçakçılığı eskisi kadar kârlı olmamaya başlamış. Geçmişe oranla çok daha az olan bu ‘düşük kâr’ için dağlardaki tehlikeli macerayı göze alanların sayısı iyice azalmış.
Atlar boş gidip, dolu geliyor
Bölgedeki mazot kaçakçılığı faaliyetinde sistem şöyle işliyor:
Türkiye'den boş giden atlar, İran’dan yüklenen mazot ile geri dönüyor.
Mazot, atların taşıdığı ve ‘jelikan’adı verilen büyük bidonlara dolduruluyor.
Güçlü bir at, 60 litrelik iki jelikan yani bir seferde 120 litre mazot taşıyor. 10 atlık bir katarın yakalanmadan dönmesi, bir tondan fazla kaçak mazotun yurda girmesi anlamına geliyor.
Bölgedeki kaçakçılar eşek ya da katırı tercih etmiyor çünkü eşek, silah sesi duyduğu anda yerinde çakılıp kalıyormuş. Katır ise güçlü olmasına karşın çok yavaş olduğundan yeğlenmiyormuş.
Bölgenin iklimine ve zorlu sarp yapısına alışık olan atlar en verimli kaçakçılık aracı haline gelmiş yıllar içinde. Atın tercih edilme nedenlerinden biri de, silah sesini duyduğunda hızla kaçması... Kaçakçılar, dönüşte yüklü olan atların daha hızlı yol almasını sağlamak için ise pek de insani olmayan bir yol da bulmuş. Atlara, sadece yaşadıkları köyde yem veriliyormuş. Yol üzerinde ya da başka bir yerde beslenmelerine müsaade edilmiyormuş. Hayvanlar, bu durumun oluşturduğu şartlı refleks ile aç ve mazot yüklü halde, bir an önce doyabilmek için son hızla dönüyormuş ahırlarına.
Gözler ay takviminde
Türkiye - İran sınırındaki dağlarda, kaçakçıların gözü de dolunay da onları yakalamak için bekleyen askerin gözü de.
Kaçakçılar sadece geceleri faaliyette. Dolunayın yollarını aydınlatması, hem onların hem de atlarının önünü rahat görüp, çok daha hızlı hareket etmesine imkan veriyor.
Ama aynı avantajdan, Harabe Kışla'da görev yapan Mehmetçik de yararlanıyor. Sabaha karşı ayın batacağı saat de hesaplanıyor bu mücadelede.
İstihbarat ya da gözetleme kulelerinden görüntü alan askerler, at sayısına göre belirlenen büyüklük ve donanımdaki bir tim ile göreve çıkıyor. Timler genellikle yaklaşık 15 askerden oluşuyor. Faaliyet, atların boş halde İran yönüne gidişlerinde değil, (doğal olarak daha yavaş hareket ettikleri) yüklü vaziyette Türkiye topraklarına dönüşlerinde icra ediliyor.
Tim, kaçakçıların geçiş istikametinde pusuya yatıyor.
Önce “Dur” ihtarında bulunuluyor. Doğal olarak kaçakçı durmuyor. Ardından havaya ateş açılıyor ve kaçakçılar ile atlarının üzerine doğru koşuyor askerler.
Şahısları da atları da yakalamak zorunda Mehmetçik. Çünkü her ikisini de vurmaları yasak.
Hemen karşıdaki İran karakollarında görev yapan askerlerin ise ateş açma ve vurma yetkisi varmış.
Termallerin düşmanı voltaj
Yeni karakollar ağır silahların yanı sıra son teknoloji ürünü teçhizatla donatılmış durumda.
Az sayıdaki kısa dönem asker genellikle kulelerde operatör olarak kullanılıyor.
Gece karanlığında kaçakçıları ve teröristleri tespit için en önemli silah ise ‘termal kamera’lar. Ancak bölgede, termallerin en büyük düşmanı elektrik kesintileri ve düşük voltaj.
Sürekli yaşanan kesintilerle birlikte voltajda yaşanan düzensizlik ve düşüklük, başta termal kameralar olmak üzere elektronik cihazların çoğunun sıkça arızalanmasına neden oluyor.
Karakolda bulunan jeneratör ve kesintisiz güç kaynağına rağmen voltaj kaynaklı sorun sürüyor. Elektrik ve telefon ile ilgili bir diğer problem de, terör örgütü yandaşlarının karakola gelen hatlardaki kabloları kesmeleri.
Zaman zaman yaşanan bu tür sabotajların, geçmişte askerlerin aileleriyle iletişim kurmalarını engellediği bile olmuş.
Karakol komutanı, kendi cep telefonunu vermiş askerlerine. Hepsi aileleriyle görüşmüş komutanın telefonundan. Üsteğmen'in cep telefonu faturası 500 TL gelmiş o ay. Diğer karakollar ve taburdaki subaylar aralarında para toplayıp ödemiş karakol komutanının faturasını.
Harabe Kışla izlenimlerimizi dün ve bugün aktardık...
TOKİ imzalı yeni nesil karakollar, askerin terör ve kaçakçılıkla mücadelesinde, dolayısıyla Türkiye'nin sınır güvenliğinde büyük bir rahatlamayı beraberinde getiriyor.
Ulaşılan seviyeyi, sahip olunan imkanları görünce insan ister istemez, “Neden yıllardır yapılmadı bu karakollar? Neden Mehmetçik yıllarca, çoğu yanlış yere inşa edilmiş o metruk binalara mahkum edildi?” diye düşünmeden edemiyor.
Ama galiba en mantıklısı, geçmişe takılıp kalmadan, “Zararın neresinden dönülse kârdır. Henüz tamamlanmamış olsa da en azından artık bu koşullar sağlanmaya başlandı” diye teselli bulmak.
-BİTTİ-
KOMUTAN, MEHMETÇİK'TEN NE İSTEDİ?
1-Sağlığınıza çok dikkat edeceksiniz
2-Silahınıza gözünüz gibi bakacaksınız
Harabe Kışla, Van Toprakkale'deki 6'ncı Hudut Alay Komutanlığı'na bağlı karakollardan biri.
Foto muhabiri arkadaşım İlker Akgüngör ile birlikte Genelkurmay'dan aldığımız özel izinle gittiğimiz karakolda bize Alay Komutanı da eşlik etti.
Biz de ev sahibimiz albay da öğle yemeğini yeni karakolda asker ile birlikte yedik.
Yayla çorba, hindi kapama, peynirli makarna, sütlaç ve tulumba tatlısından oluşan karavanayı yedikten sonra askerleriyle sohbet eden komutanın emirleri dikkat çekiciydi:
"Arkadaşlar, burada var oluş sebebiniz hududu korumak. Bu kutsal görevi yaparken iki şeye çok dikkat etmenizi istiyorum sizden. Birincisi sağlığınız. Sağlığınıza çok dikkat edeceksiniz ki görevinizi yapabilesiniz. İkincisi de bu karakol ile birlikte silah ve malzemenize gözünüz gibi bakacaksınız. Bakın devlet size pırıl pırıl bir karakol yaptı. Bunun kıymetini bilin. 2 buçuk - 3 milyon TL harcandı burası için. Bu daha doğmamış çocukların parası. Bu bilinçle hareket etmenizi istiyorum hepinizden."
‘Eskiden meslek erbabı asker çoktu’
Yeni nesil ‘kalekol’larda sadece kantindeki ürünler satılıyor. Askerin başka hiçbir masrafı yok. Van'da yaşanan depremler, bölgedeki karakollara erzak gelişini de olumsuz etkilemiş. Normalde her hafta gelen malzemelerin naklinde aksaklıklar baş göstermiş. Yine de karakol kantininin zaruri olmayan birkaç ürün dışında eksiği yok. Harabe Kışla'da revirden ekmek fırınına kadar her türlü imkan var.
Fırın sorumlusu askerin sivilde çiçekçi olduğunu öğreniyoruz. İkinci bir meslek sahibi olmuş askerde. "Dönüşte yine çiçekçilik mi yaparım, yoksa fırıncılık mı daha karar vermedim" diyor. Komutanlarla sohbetimizde de ilginç bir detayı öğreniyoruz. “Eskiden meslek erbabı asker çoktu” diyor tabur komutanı. ”Şimdi ise bulamıyoruz öyle personel. Yani terzi, marangoz gibi meslek sahibi asker gelmiyor artık” diye devam ediyor.