Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye'ye güvenen kimse pişman olmadı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda Albaraka İslami Finans Zirvesi'nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Kaos dünyanın rengi haline geldi. Uluslararası sistemde denge kaybolmuştur" ifadelerini kullandı. Dünyada gelir adaletinin bozulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesimi toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip" tepkisinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul’u küresel finans ve katılım finans merkezi yapacağız.Türkiye'ye güvenen hiç kimse pişman olmadı" dedi.
İslam ülkeleriyle iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan birinci Albaraka İslami Finans Zirvesi'nin açılış töreni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Salonunda gerçekleştirildi. Tören'de Erdoğan'ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Albaraka Forumu Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyh Abdullah Saleh Kamel, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, ICYF Başkanı Taha Ayhan, İstanbul Valisi Davut Gül, İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Arkan, Türkiye Varlık Fonu Başkanı Sayın Salim Arda Ermut ile çok sayıda diplomat ve şirket yöneticisi hazır bulundu. Çamlıca Camii imam hatibi İshak Şahin'in Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda Cumhurbaşkanı Erdoğan katılımcılara konuşma yaptı. Açılış konuşmalarının ardından stratejik partnerler arasında iş birliği anlaşması imzalandı.
"İSTANBUL FİNANS MERKEZİ BU ÇABALARIMIZIN ADETA SEMBOLÜ OLUYOR"
Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Albaraka Zirvelerinin ilk kez ev sahipliğini yapıyor. İslam ekonomisine dair küresel düzeyde öngörüler, temel yapı taşları ve ihtiyaçlar temasıyla düzenlenen bu seneki zirvenin başarılı geçmesini sektörümüz açısından hayırlara vesile olmasını diliyorum. 75 farklı ülkeden yaklaşık 1500'den fazla katılımcıyı inşallah zirve münasebetiyle Türkiye'de misafir edeceğiz. Seçkin isimleri, yatırımcıları, yöneticileri ve uzmanları bir araya getiren zirvenin ülkemizde İslami finans ve katılım sektörünün büyümesine ivme kazandıracağına inanıyorum. İki gün boyunca zirvede konuşulacak, tartışılacak başlıklara baktığımızda kapsamlı bir hazırlığın yapıldığını görüyoruz. İslam ekonomisinin tarihi serencamından ahlaki ilkelerine, İslami yatırım araçlarından sürdürülebilir büyümeye, kar odaklı teşebbüslerden vakıf ve zekat müessesesine kadar geniş bir yelpazede belirlenen paneller yol gösterici tartışmalara zemin olacaktır. Kıymetli fikirleriyle zirveye katkı sunan tüm katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum" dedi.
Böyle bir zirvenin ülkemizde düzenlenmesinin önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, "Doğu- Batı arasında tarih boyunca ticari ve beşeri köprü vazifesi üstlenen Türkiye finansal piyasalar arasında da aynı rolü oynamaya başladı. Geçen sene hizmete açtığımız İstanbul Finans Merkezi bu çabalarımızın ve vizyonumuzun adeta bir sembolü oldu. İstanbul'un finans ve İslami finans alanında büyük bir potansiyele sahip olduğunu, uluslararası yatırımcılar da tasdik ediyor. Albaraka Zirvesi inşallah İstanbul'un bölgesel finans merkezi konumunu küresel düzeye çıkarmaya matuf çabalarımızı destekleyecektir. Zirvenin İslami ekonomi sisteminin temel taşı olarak İslami finansın etik standartlarının daha iyi anlaşılmasına vesile olacağını düşünüyorum. Bunun yanında global ölçekte İslam ekonomisine yönelik hizmet ve ürün pazarlarının keşfedilmesine zirvenin yardımcı olacağı kanaatindeyim. Zirvenin şimdiden hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.
"DÜNYADA NİZAMI SAĞLAMAKLA MÜKELLEF YAPILARIN ADALETSİZ VE ÇARPIK KARAKTERİ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKMIŞTIR"
Erdoğan, "Son yıllarda dünyamız köklü bir dönüşüm sürecinden geçiyor. 2.Dünya Savaşı sonrası kurulan ekonomik, askeri ve siyasi sistemin temelleri her yeni gelişmeyle birlikte daha şiddetli sarsılıyor. Şunu çok net görebiliyoruz. Uluslararası sistemde denge kaybolmuş, belirsizlik artmış, istikrarsızlık ve kaos dünyanın hakim rengi haline gelmiştir. Koronavirüs salgınının yol açtığı tahribatın enkazı kaldırılmadan Rusya-Ukrayna Savaşı patlak vermiş, bunu 7 Ekim'de Gazze krizi izlemiştir. İsrail'in yaklaşık 8 aydır tüm insanlığın gözü önünde Gazze'de işlediği toplu katliamlar küresel düzenin acziyetini gözler önüne sermiş, mevcut kurumlara olan güveni sarsmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere dünyada nizamı sağlamakla mükellef yapıların adaletsiz ve çarpık karakteri bir kez daha ortaya çıkmıştır. Açıkça söylemek gerekirse şu an dünyada mazlumu koruyacak, zalimi durduracak, zulmün önüne geçecek bir kurumsal mekanizma yoktur. Küresel güvenliğin teminatı olarak yıllardır bize anlatılan kurumlar, büyük bir zaaf içindedir" diye konuştu.
"ÇÖZÜM YERİNE SÜREKLİ SORUN ÜRETEN MEVCUT SİSTEMDE ÖZELLİKLE ISRARDAN VAZGEÇMELİYİZ"
Erdoğan, "Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl'. Bu sözün adım adım gerçeğe dönüşmeye başladığına şahitlik ediyoruz. Türkiye olarak uzun süredir bu duruma dikkat çekmekteyiz. Küresel sistemin tüm unsurlarıyla günümüzün gerçeklerine göre yeniden dizayn edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Dünya beşten büyüktür tespitimiz sistemin değişmesine olan acil ihtiyacı göstermektedir. Rusya- Ukrayna Savaşı ve Gazze soykırımıyla birlikte artık bu kaçınılmaz bir hal almıştır. Şunu görmek ve kabullenmek mecburiyetindeyiz. Dünyanın devasa bir köye döndüğü günümüzde sınırlar ve mesafeler bizi koruyamaz. Afrika'da onca yeraltı kaynağına rağmen insanlar açlıktan ölüyorsa, Suriye'de, Sudan'da, Yemen'de kan akmaya devam ediyorsa, Gazze'de 35 bin 600 masum insan acımasızca katlediliyorsa, medeniyetlerin beşiği Akdeniz, mülteci kabristanına dönüşmüşse, her yıl binlerce umut yolcusu son nefesini çöllerde, dağlarda veriyorsa kusura bakmayın ama kimse kendini emniyette hissedemez. Gece başını yastığa rahat koyamaz. Adaletin olmadığı yerde huzur ve barış olmaz. Güvenliğin olmadığı yerde demokrasi ve özgürlük olmaz. Küresel sistemin elitleri, bu tabloyu görmezden ve duymazdan geliyor. Fakat yaşadığımız her hadise, her bölgesel kriz yıllarca biteviye giden her kanlı barış ve barış karşısındaki savaş hepimize bu gerçekleri tekrar hatırlatıyor. İnsanlık olarak hem kendimizin hem evlatlarımızın müreffeh bir dünyada yaşamasını istiyorsak çözüm yerine sürekli sorun üreten mevcut sistemde özellikle ısrardan vazgeçmeliyiz. Bunun yerine daha dengeli, daha adilane, daha kuşatıcı bir sistemin ihdası için hep beraber el ele vermeliyiz. Karşı karşıya olduğumuz meydan okumalar, esasen hiçbirimize başka bir alternatif de bırakmıyor. Hangi inanca, kültüre, millete mensup olursak olalım bunun için mücadele etmemiz gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum" dedi.
"MEVCUT SIKINTILARI ÇÖZMEK YERİNE DERİNLEŞTİRDİĞİNİ GÖRÜYORUZ"
'Küresel finansal mimarinin varlık gayesi, aslında üretim ve refah artışına katkı yapmak olmalıdır' diyen Erdoğan, "Varoluş gayesi üretimi, istihdamı ve değer üretimini desteklemek olan finansal sistem artık reel sektörden bağımsız ve reel sektörü sömüren bir yapıya dönüşmüştür. Sistem gelir ve servet adaletsizliklerini besleyerek, yapay büyümeye yol açarak, az gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler üzerinde aşırı baskı oluşturuyor. 2008 krizinden sonra borca ve faize dayalı finansal mimari, krizi doğuran sebepleri ortadan kaldırmaya dönük gerekli adımları atmadı. Sistemin yapısal sorunları, açıkça gün yüzüne çıktığı halde süreç geçici önlemlerle yönetilmeye çalışıldı. Bunun da mevcut sıkıntıları çözmek yerine derinleştirdiğini görüyoruz. Geldiğimiz noktada küresel finans mimarisinin oldukça kırılgan bir yapıda olduğunu bugün süreci doğru okuyan herkes kabul ediyor" diye konuştu.
"KRONİKLEŞEN BİR DİĞER SORUN SERVET VE GELİR ADALETİNİN BOZULMASIDIR"
Erdoğan, "Burada kısa süre önce açıklanan bir veriyi sizlerle paylaşmak istedim. Uluslararası Finans Enstitüsü verilerine göre küresel borçluluk 2004 yılı ilk çeyreğinde rekor tazeleyerek 315 trilyon dolar seviyesine ulaştı. Bu oranların bile sürdürülebilirliği şüpheliyken tahminler borçluluğun daha da artacağına işaret ediyor. Kronikleşen bir diğer sorun servet ve gelir adaletinin bozulmasıdır. Öyle ki günümüzde servet eşitsizliği dünyada tarihi bakımdan en yüksek seviyesine çıktı. Dünyadaki en zengin yüzde birlik kesim toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip. Küresel düzeyde fakirden zengine doğru artan bir servet transferi yaşanıyor. Bu rakamların bize anlattığı şudur. Afrika'dan Asya'ya milyarlarca insan, bir avuç tüfeylinin refahı, keyfi, konforu ve şatafatlı hayat sürmesi için adeta seferber olmuş durumdadır. Büyük şair, fikir, dava ve aksiyon adamı üstat Necip Fazıl bu tabloyu bakınız nasıl dizelere döküyor. 'Allah'ın 10 pulunu bekleyedursun 10 kul. Bir kişiye tam 9, dokuz kişiye 1 pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsun' Evet, kurt taksiminin bile ötesine geçen bir adaletsizlikle karşı karşıyayız. Elini vicdanına koyan hiç kimsenin böyle bir manzarayı içine sindireceğini düşünmüyorum. Kapitalist sistem, serbest piyasayı teşvik ediyor gözükse de arka planda tekelleşmeyi, tefeciliği, manipülasyonu, üretim, emek ve ticaretten daha ziyade paradan para kazanmayı ödüllendirdiğini görüyoruz. Zayıfı daha zayıflatan, fakiri daha da fakirleştiren, zalimi güçlendiren bu sistemin dertlerimize derman olamayacağını insanlığa refah, huzur ve adalet getirmeyeceğini artık hepimiz kabul etmek zorundayız" diye konuştu.
"YASTIK ALTI TASARRUFLARIN, EKONOMİYE KAZANDIRILMASINI HEP ARZU ETTİK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zekat, sadaka, komşu açken tok yatmama, kul hakkı yememe, aldatmama, tamahkarlık yapmama gibi İslami umdeler aynı zamanda ekonomik hayatında temel yapı taşlarıdır. Bunların üzerine inşa edilen iktisat modelinin adı da İslam İktisadıdır. İslam İktisadı, ekonomik büyüme ve kalkınmanın yanı sıra adalet, ahlak, sürdürülebilirlik, sosyal refahı ve çevreyi de gözetmektedir. Bu iktisadın mütemmin cüzü ise İslami finans, Türkiye ismiyle katılım finanstır. İnsani ve ahlaki değerleri varlığa dayalı ve risk paylaşımını merkezine koyan, sosyal adaleti önceleyen, pozitif, sosyal etki oluşturmayı hedefleyen katılım, finans, tüm insanlığa hitap edebilecek potansiyele sahiptir. Türkiye olarak bizzat bunu yaşadık. Yakın tarihimizde tecrübe ettik. Rahmetli Özal'ın çabalarıyla hayata geçen özel finans kurumları 40 sene içinde sürekli gelişerek ve kabuk değiştirerek bugünlere kadar geldi. Tabii katılım finans sisteminin ülkemizdeki öncüsü 1984 yılında rahmetli Salih Kamil'in de desteğiyle kurulan Albaraka Türk'tür. Daha sonra yeni aktörler ve oyuncularla katılım finans sektörü büyüdü ve günümüzde bankacılık sistemi içindeki payı yüzde 9'a yaklaştı. Katılım esaslı sermaye piyasaları ve katılım sigortacılığı gibi alanlarda da ciddi mesafe aldık. Ancak katılım finansın halen arzu ettiğimiz seviyenin gerisinde olduğunu itiraf etmek durumundayım. Bunda diğer sebeplerle birlikte sektörün de payı bulunuyor. Bakınız biz yastık altı denilen sistem dışı tasarruf kültürüne sahibiz. Bizim insanımız Allah göstermesin, zor günlerinde muhannete muhtaç olmamak amacıyla gelirinin bir kısmını biriktirir tasarruf eder. Bunun da çoğunlukla altın ve maalesef döviz de yapar. Yastık altında döviz ve altının sahibine güven verme dışında ekonomiye aktif bir katkısının olmadığını hepimiz biliyoruz. Yastık altı tasarrufların, ekonomiye kazandırılmasını hep arzu ettik. Finans kurumlarımızı bu konuda politika geliştirmeleri için teşvik ettik, destekledik. Farklı zamanlarda çağrıda bulunduk. Ama bunda tam anlamıyla muvaffak olamadık. Yastık altı altınların, ekonomiye kazandırılmasında kurumlarımız, toplumu ikna edici finansal ürünler geliştiremedi. Katılım finansa yönelik toplumdaki ön yargılar halen kırılmadı. Bu alanda halen bilgiden ziyade eskiden kalma ön kabullerle hareket edildiğine üzülerek şahit oluyoruz" ifadelerini kullandı.
"KISA VADEDE KATILIM FİNANSIN BANKACILIK VARLIKLARI İÇİNDEKİ PAYINI YÜZDE 15'E TAŞIMAYI HEDEFLİYORUZ"
Erdoğan, "Katılım finans sistemini hak ettiği yere getirmemiz gerekiyor. Bunun için finansa yönelik bakış açısını değiştirmeliyiz. Ülkemizde katılım finans, ekseriyetle, dini hassasiyetlere göre tasarrufların değerlendirilmesi olarak görülüyor. Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede bu yaklaşım elbette çok kıymetlidir, takdir edilmelidir. Türkiye ekonomisinin potansiyeli ve ihtiyaçları açısından bunun yeterli olmadığı kanaatindeyim. Katılım finans, ülkemizin kalkınması, ekonomisinin güçlenmesi ve finansal bağımsızlığı noktasında büyük imkanlar sunuyor. Bundan azami derecede istifade etmemiz önemlidir. Kısa vadede katılım finansın bankacılık varlıkları içindeki payını yüzde 15'e taşımayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda son yıllarda İstanbul Finans Merkezi'nin açılışı ve yeni katılım finans kuruluşlarının hizmete başlaması gibi pek çok kritik adım attık. İstanbul Finans Merkezi'nin Fintech ile birlikte iki temel saç ayağından birinin katılım finans olarak belirlenmesi bir başka önemli hamleydi. Bununla katılım finansın gelişmesine ve finansal sistemde hak ettiği yere gelmesine verdiğimiz önemi açıkça gösterdik" dedi.
"TÜRKİYE'YE GÜVENEN HİÇ KİMSE PİŞMAN OLMADI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı finans ofisimiz tarafından hazırlanan ve ülkemizin bu alandaki ilk stratejik belgesi olan katılım finans strateji belgesini de 2022 yılı sonunda yayınladık. Uluslararası İslami Altyapı ve likidite kuruluşunun fikri ve teknik altyapısının oluşturulmasına dair çalışmalarımız devam ediyor. Orta vadeli program ve 12'nci kalkınma planımızda da katılım finans sisteminin geliştirilmesine yönelik önemli hedefler belirledik. Başta katılım sigortacılığı ve katılım fintenler odaklı eylem maddelerimiz olmak üzere geniş bir alanda çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde tüm bu birikimi inşallah müstakil bir katılım finans kanununu ülkemize kazandırarak taçlandırmak arzusundayız. Bununla ilgili hazırlık çalışmalarımız da şu an devam ediyor. Son 21 yılda Türk ekonomisine tarihi başarılar yaşatmış bir hükümet olarak katılım finans alanında ülkemizi hak ettiği yere getireceğiz. Özellikle Asya, Avrupa ve Afrika'nın tam kalbinde yer alan İstanbul'u küresel finans ve katılım finans merkezlerinden biri yapacağız. Burada bulunan kardeşlerimiz çok iyi biliyor ki Türkiye'ye güvenen hiç kimse pişman olmadı. Kazandırarak kazanmayı amaçlayan hiçbir müteşebbis, ülkemize yatırım yaptığı için sonradan nedamet duymadı. Bundan sonra da kazan kazan temelinde iş birliklerimizi ilerleteceğiz. Türkiye'nin ekonomisine, üretimine, istihdamına, ihracatına, finans sektörüne katkı sağlamayı amaçlayan her türlü girişime destek vereceğiz. Tüm kurumlarımızın sizlere gereken kolaylığı ve yardımı yapmaya hazır olduğunu bilmenizi istiyorum" diyerek sözlerini sonlandırdı.