Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milletimizin beklentisinin farkındayız
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'daki İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizin başta değişim ve yenilenme talebi olmak üzere sandık sonuçlarıyla bize ulaştırdığı beklentilerinin tamamının farkındayız. Mesajların gereğini vakti saati geldiğinde muhakkak yapacağız. Bu süreçte ince eleyip sık dokuyor, gerçekten çok titiz davranıyoruz" ifadelerini kullandı. Öte yandan Erdoğan, "CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bizi ziyaret etti. Arayı uzatmadan bayramdan önce biz de kendisine iade-i ziyarette bulunacağız" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde düzenlene partisinin '31’inci İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan, 31'inci İstişare ve Değerlendirme Toplantılarının temasını, 'Türkiye'nin ortak aklı' anlayışıyla belirlediklerini belirterek, "İnşallah, bugün ve yarın, bilhassa partimizin istikbali açısından kritik önemi haiz konuları sizlerle birlikte konuşacağız, görüşeceğiz, hiçbir komplekse kapılmadan meselelerimizi masaya yatıracağız. 14-28 Mayıs ile 31 Mart seçim sonuçları arasındaki 'negatif ayrışmayı' tüm yönleriyle, asla kolaycılığa kaçmadan ele alacağız. Bugüne kadar genel merkez kurullarımızın yanı sıra, il başkanlarımızla da bir araya geldik, kanaatlerini ilk ağızdan dinleme fırsatı bulduk. Fikrine önem verdiğimiz dostlarımızın görüşlerine başvurduk. Her il ve ilçe bazında değerlendirmelerimizi tek tek yapıyoruz. Farklı kanallardan derlediğimiz bilgiler ışığında fotoğrafı netleştiriyor, yol haritamızı ve atacağımız adımları tayin ve tespit ediyoruz. Seçmenden geçer not alamayan, bizim takdirimize mazhar olamaz. Milletimizin başta değişim ve yenilenme talebi olmak üzere sandık sonuçlarıyla bize ulaştırdığı beklentilerinin tamamının farkındayız. Mesajların gereğini, vakti-saati geldiğinde, muhakkak yapacağız. Bu süreçte ince eleyip sık dokuyor, gerçekten çok titiz davranıyoruz. Milletimizle gönül köprülerimizi tekrar güçlendirirken, AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın surlarında gedik açma girişimlerine fırsat vermeyeceğiz. Ne birilerinin suyu bulandırıp bulanık suda kişisel hesaplarını görmelerine seyirci kalacağız, ne de hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edeceğiz" diye konuştu.
'SİYASETİMİZİ KUTUPLAŞMA ÜZERİNE İNŞA ETMEDİK'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin ülke ve millet için verilen çetin mücadelenin adı olduğunu ifade ederek, "Bizim lügatimizde siyasetin tek bir amacı vardır; o da millete hizmettir. Bunun için her fırsatta eser ve hizmet siyaseti diyoruz. Siyasetimizi gerilim, kutuplaşma, kamplaşma üzerine inşa etmedik. Din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadık. Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık. Bakınız bu ülkede on yıllar boyunca, sırf kılık kıyafetinden, başörtüsünden, sakalından, inancından dolayı milyonlarca vatandaşımız mağdur edilmişti; gasp edilen haklarını teslim ettik. Yine bu ülkede Kürtler; bir dönem uygulanan yanlış politikalar neticesinde ötelenmişlerdi; hepsiyle kucaklaştık. Aleviler ötekileştirilmişti; sorunlarını çözmek için samimiyetle çaba sarf ettik. Kimin sorunu varsa, kimin siyasetten meşru beklentisi varsa, elimizin uzandığı, gücümüzün yettiği kadar karşılamaya çalıştık. 85 milyonun tamamının bu toprakların birinci sınıf vatandaşı olduğunu, bu toprakların asıl sahibi olduğunu defalarca vurguladık. Vatan hepimizin dedik, devlet hepimizin dedik, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' dedik ve her insana eşit mesafede durduk. Biz ülkenin tamamını bir gördüğümüz, bütün gördüğümüz, 85 milyonun her bir ferdini kardeş gördüğümüz için tam 22 yıldır milletimizin her kesiminin teveccühüne mazhar olduk. Yüzde 52'nin oyunu alırken, geriye kalan yüzde 48'in de oyu olmasa bile beğenisine mazhar olduk. Sadece oy aldığımız kesimlere değil, Türkiye'nin tamamına hizmet, eser ürettik. Sadece oy aldıklarımızın değil, oy almadıklarımızın da hukukuna, yaşam tarzına, iradesine ve tercihlerine saygı gösterdik. Bu, dün böyleydi, bugün de aynıdır; AK Parti var olduğu müddetçe inşallah Türkiye’de kardeşlik siyasetinin temsilcisi olmaya devam edecektir" ifadelerini kullandı.
'OLGUN TAVRIMIZ, DİYALOG ZEMİNİ OLUŞTURDU'
Türkiye'de siyasetin, dünyanın pek çok ülkesine göre daha rekabetçi bir zeminde yapıldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Seçim dönemlerinde, rekabetin ve siyasi mücadelenin dozu, doğal olarak daha da artıyor. Hem 14-28 Mayıs seçimleri, hem de 31 Mart mahalli idareler seçimleri, Türk siyasetinin rekabet düzeyi oldukça yüksek seçimlerinden biriydi. Ülkemiz, sadece 10 aylık bir zaman diliminde siyasi tansiyonun tırmandığı 3 seçim sürecini üst üste yaşadı. Seçimler sadece ekonomimizi değil, toplumumuzu da yordu, yıprattı. Bilhassa 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde siyaset sahnesinde yapılanları hiçbirimiz unutamayız. FETÖ’nün servis ettiği argümanlar üzerinden Rusya'yla aramızı bozma girişimlerinden mezhep ve köken temalı videolara, bölücü terör örgütü elebaşlarının rakibimiz için sabah-akşam oy istemesine kadar bugün aklımıza getirmek dahi istemediğimiz nice operasyona maruz kaldık. Sandık sonuçları ayan-beyan ortada olduğu halde seçim gecesi oynanan 'kazanıyoruz' tiyatrosu, Türk siyasetinin utanç hanesine yazılmıştır. Geriye dönüp baktığımızda kimi zaman gülerek, kimi zaman endişeyle hatırladığımız nice olay, skandal, provokasyon ve müsamere yaşandı. Tarih ve maşeri vicdan, asıl hakem olarak elbette bunları yargılayacak, kimin ne yaptığı zamanla daha netlik kazanacaktır. Biz de demokrasimizin selameti için bunun takipçisi olacağız. Tüm tuşlara basmalarına rağmen 14-28 Mayıs seçimlerinde bekledikleri neticeyi alamayanlar, daha sonra sırf koltuklarını koruyabilmek uğruna, maalesef, siyaseti yüksek gerilim hattına mahkum ettiler. Seçim sonuçlarını kabullenmek yerine farklı tartışmalarla milletin iradesine kara çalmaya, gölge düşürmeye çalıştılar. Sorumlu siyasetçiler gibi davranarak milletin ali menfaatlerini, kendi şahsi hesaplarının önüne bir türlü koyamadılar. Sandıkta tecelli eden iradeyi yok sayan etik dışı beyanlar karşısında biz daima basiretle hareket ettik. Kışkırtmalara rağmen mutedil ve soğukkanlı tavrımızı koruduk. 31 Mart sonrasında, AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın sergilediği olgun tavır, siyasi partiler arasında yeni bir diyalog zemininin oluşmasına vesile olmuştur. Türkiye böylece seçim atmosferinden çıkıp, asıl gündemine yoğunlaşma fırsatı bulmuştur. Bunu, Türk siyasetinin ulaştığı yüksek tekamül seviyesinin bir işareti olarak görüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
'KURBAN BAYRAMI'NDAN ÖNCE ZİYARET EDECEĞİM'
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in 31 Mart sonrasında AK Parti Genel Merkezi'nde kendisini ziyaret ettiğini hatırlatarak, "Arayı uzatmadan, inşallah Kurban Bayramı'ndan önce ben de kendisine iadeyi ziyarette bulunacağım. Sayın Özel'in ziyareti akabinde, siyasette bir 'yumuşama' arzuladığımızı, bunu tesis etmeye çalıştığımızı ifade ettim. Bu yumuşamanın bir tarafı iktidarsa, bir tarafı da muhalefettir. Biz bu konuda son derece rahatız, özgüvenliyiz. Tekrar ediyorum; biz kutuplaşmanın, kamplaşmanın, gerilimin tarafında hiç olmadık. Ama eğer yine de üzerimize düşen bir şey varsa, hiç çekinmeden gereğini yaparız. Burada asıl olan, muhalefetin kendi politikalarını gözden geçirmesidir. İktidarı gerilim yanlısı olarak yaftalamak kolaydır, ancak asıl muhalefet kendisini bu noktada samimi bir özeleştiriye tabi tutmalıdır. AK Parti olarak bizim, ittifak ortağı olan MHP'nin de hiç kuşkusuz kırmızı çizgilerimiz var. Aynı şekilde, ana muhalefet partisinin, muhalefet partilerinin de kırmızı çizgileri var. Elbette siyaset belli bir çerçevede yapılır, belli sınırlar içinde yapılır. Biz, 'yumuşama' adı altında; kimliğimizden, ilkelerimizden, duruşumuzdan hassasiyetlerimiz ve kırmızı çizgilerimizden taviz verecek değiliz. Muhalefetten de böyle bir taviz beklemiyoruz. Ancak siyasetin, özellikle de muhalefetin, yıkıcı, yıpratıcı, ötekileştirişi bir zemin üzerinde ilerlemesi, Türkiye'ye fayda değil, zarar getirir. Türkiye, bu siyaset tarzının acısını geçmişte defalarca yaşadı, çok ağır bedeller de ödedi. Vesayet güçleri ve oligarşik yapılar, siyasetin bu gerilimli atmosferinde kendilerine alan açtı, hatta demokrasiye müdahale imkânı buldu. Terör örgütlerine siyaseti dizayn fırsatı veren yine aynı kasvetli iklimdi. Türkiye düşmanları da bunu ülkemizin 'yumuşak karnı' olarak gördü. Muhalefetin de son dönemde bu gerçeği görerek, yeni üslup ve söylem geliştirme çabalarını takdirle karşılıyoruz" ifadelerini kullandı.
'HUKUKSUZLUKTA YUMUŞAK TAVIR BEKLEMESİNLER'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hukuk içinde olduğu müddetçe, her türlü eleştiriye, her türlü söyleme, ifadeye, eyleme saygılı olduklarını kaydederek, "Ancak hukukun dışına çıkıldığında, ülkenin mahkemeleri, hakimleri, savcıları elbette gerekeni yapacaktır. Bu, bizim için de geçerlidir, muhalefet için de geçerlidir, bu ülkede yaşayan her bir birey, faaliyet gösteren her bir kurum için de geçerlidir. Terör hukuk dışıdır; terörü meşrulaştırmak hukuk dışıdır. Sırtını terör örgütlerine dayamak hukuk dışıdır. Şiddet hukuk dışıdır; şiddeti övmek hukuk dışıdır. Darbe hukuk dışıdır. Sokak eylemleriyle darbe girişimi hukuk dışıdır. Hakaret, iftira hukuk dışıdır. Çok açık söylüyorum; bizim, hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir; şeriatın kestiği parmak acımaz. Aynı tavrı, aynı tutumu muhalefetten de bekleriz, onların da hukuka saygı duymasını isteriz. Bizim, siyasette yumuşamaktan kastettiğimiz, hukuka, demokrasiye, insan haklarına saygı duyulmasıdır. Bizden, hukuksuzluk karşısında kimse yumuşak bir tavır beklemesin. Demokrasiyi ortadan kaldırmaya, insan haklarını çiğnemeye yönelik eylemler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Özgürlükleri kısıtlamaya yönelik girişimler, ya da özgürlük adı altında başkalarının özgürlüğünü daraltmaya yönelik eylemler karşısında bizden kimse yumuşak tavır beklemesin. Milletin inanç değerlerine, kutsallarına, mukaddesatına yönelik azgınlıklar karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Terör, terörist, terör örgütü karşısında, terörü destekleyenler karşısında, terörle arasına mesafe koyamayanlar, sırtını teröre dayayanlar karşısında, insan canına kast edenler, bölücüler, FETÖ'cüler karşısında kimse bizden 'yumuşak' tavır beklemesin. Türkiye'ye saldıranlar, Türkiye'nin çıkarlarına zarar verenler, ülkemizin hak ve hukukunu çiğnemeye kalkan müstevliler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Biz işte ana muhalefetten, muhalefetten de bunu bekliyoruz. Türkiye’nin bazı meselelerinin, 'siyaset üstü' bir yaklaşımla ele alınması, gerilimi zaten kendiliğinden düşürecektir. Milletin siyaset kurumundan beklentisi de bu yöndedir" dedi.
'YENİKAPI RUHU KURBAN EDİLDİ'
Erdoğan, milletin sandıkta kendini temsil yetkisi verdiği siyasetçilerden, ortak bir zeminde bir araya gelip, derdine derman olmasını istediğini söyleyerek, "Örneğin terör karşısında, iktidarı-muhalefeti ortak bir tavır geliştirebildiğinde, sadece gerilim düşmekle kalmayacak, terör de artık tamamen miadını dolduracaktır. Mesela darbe anayasasının; sivil, yeni, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasa ile değiştirilmesi konusunda hep beraber el ele verebilirsek, sadece siyasetin havası değil, inşallah 'ülkemizin bahtı' da değişecektir. Örneğin Türkiye'nin çıkarlarını yurt dışında savunma ve başkalarına karşı koruma hususunda siyasi kimliklerin ötesine geçebilirsek, bu, 85 milyonun her bir ferdine yarayacaktır. Dar alanda siyaset yapılmaz. Bir elini tokalaşma için uzatıp, diğer eliyle arkasında hançer tutanlarla diyalog olmaz, uzlaşı olmaz. Nitekim geçmişte olmadı. 15 Temmuz ihaneti sonrasında, şahsımızın ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin iyi niyetli gayretleriyle tesis edilen 'Yenikapı ruhu', ne yazık ki birilerinin ihtiraslarına kurban edildi. Aynı aktörlerin, medya ve sosyal medyadaki silahşörlerini kullanarak, mevcut atmosferi 'kundaklamaya' çalıştıklarını görüyoruz. Milletimizin umutlarını artıran siyasetteki yumuşamanın, bu sefer 'kelebek ömürlü' olmamasını temenni ediyoruz. Her konuda aynı düşünmek, konuşmak, aynı cümleleri kurmak zorunda değiliz. Siyaset ve sosyal farklılıklarımız; zenginliğimizdir, Türkiye'nin beşeri ve kültürel hazinesini yansıtan birer değerdir. Yöntemlerimiz farklı olabilir; üsluplarımız farklı olabilir; yaşam biçimimiz, siyasetteki doğrularımız farklı olabilir. Ama hepimiz Türkiye'nin büyümesini, gelişmesini, kalkınmasını, daha fazla refaha ulaşmasını istiyoruz. Hepimiz, evlatlarımızın daha müreffeh, ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal bakımdan daha güçlü bir Türkiye’de yaşamasını arzu ediyoruz. Bunun önünde duran her ne varsa, ortak tavır göstermemiz kaçınılmazdır" dedi.
'ENFLASYON DÜŞÜŞ TRENDİNE GİRECEK'
Dış politikadan ekonomiye, terörle mücadeleden 6 Şubat depremlerinin yaralarının sarılmasına kadar her alanda yoğun mesai içinde olduklarını belirten Erdoğan, "Ekonomide, 2024 yılına dair veriler güzel gelmeye devam ediyor. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,7 büyüdü. Böylece, ekonomimiz Covid-19 tedbirlerinin uygulandığı 2020 yılının ikinci çeyreğinden sonra üst üste 15 çeyrek büyümüş oldu. Çalışanların büyümeden aldığı pay, asgari ücrete yapılan ara zamların da etkisiyle rekor seviyeye ulaştı. Çalışanların büyümeden aldığı pay, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 42 olarak gerçekleşti. 1998 yılından beri görülen en yüksek seviyeyi yakalamış bulunuyoruz. Enflasyon, inşallah yılın ikinci yarısından itibaren iniş trendine girecek. Son dönemde açıklanan verilerin neredeyse tamamı orta vadeli programa uygun seyrediyor. Hayat pahalılığını körükleyen fahiş fiyat ve fırsatçılık sorununda, yeni düzenlemeyle birlikte elimiz biraz daha güçlendi. Milletimizi bizar eden diğer konularla ilgili gerekli adımları atıyoruz. Seçkinlerin, tuzu kuruların, sesi çok çıkanların değil; sessiz yığınların sesi, milletin birikmiş sorunlarının çözüm adresi olmaya devam edeceğiz" dedi.
'FİLİSTİN HALKININ YANINDA DİMDİK DURUYORUZ'
7 Ekim'den beri Gazze'de yaşanan katliama en güçlü tepkiyi gösteren, bununla kalmayıp İsrail'e karşı somut tedbirler alan tek ülke olduklarını aktaran Erdoğan, "Önce 54 kalemde, ardından da bütün kalemlerde İsrail’le ticari işlemleri durdurduk. Gazzeli kardeşlerimize gönderdiğimiz insani yardımların toplam miktarı 55 bin tonu aştı. Vatanlarını savunan kahraman Filistin halkının yanında dimdik duruyoruz. Filistin direnişine kara çalmak isteyen sömürgeleştirilmiş zihinlere rağmen, hakkı ve hakikati haykırmaktan çekinmiyoruz. Tek başımıza kalsak da, bu uğurda bedel ödesek de, inşallah bu vicdanlı, onurlu ve cesur duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz. Filistin davasına ve Gazzeli kardeşlerimizin özgürlük mücadelesine destek veren AK Parti camiasıyla birlikte Milliyetçi Hareket Partisi yönetimi başta olmak üzere Meclis’teki diğer siyasi partilere de teşekkür ediyorum. Meclis'imizin önceki gün oy birliğiyle aldığı 'İsrail'in Refah Katliamlarının Lanetlenmesine Dair Kararını' son derece kıymetli buluyoruz. Vicdan yoksunu üç-beş Siyonist iş birlikçi, Filistin konusundaki milli mutabakatı bozmaya çalışsa da bugüne kadar hamdolsun başaramadılar. İnşallah bundan sonra da emellerine ulaşamayacaklar" diye konuştu.
Erdoğan, toplantının açılış konuşması öncesinde kamp kapsamında otelde AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı tarafından düzenlenen 'Siyonizm'in Katliam ve Soykırım Tarihi' başlıklı sergiyi gezdi.