Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail yönetimi katildir, hırsızdır, faşisttir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜGVA Gençlik Buluşması'nda konuştu İsrail'in Gazze'ye gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Netanyahu yönetimiyle yan yana anılmak bile başlı başına ağır bir cezadır, utanılacak bir ayıptır. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi katildir. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi zalimdir." dedi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu ülkede Hamas'a terör iftirası atan İsrail muhiplerine asla inanmayın. Hamas bunların iddia ettiği gibi bir örgüt değildir; bilakis direniş hareketidir. Türkiye olarak hiçbir tehdide baskıya boyun eğmeden Gazze'de yaşanan katliamın, Filistin'de yaşayan zulmün sona ermesi için kalbimizle, dilimizle, elimizle her türlü çabayı gösteriyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, '7. TÜGVA Gençlik Buluşması'na katıldı. Ramazan ayında Gazze'ye yönelik insani yardımların artacağını belirten Erdoğan, “Mısır ve Ürdün üzerinden bölgeye yardım ulaştırmak için yoğun gayret gösteriyoruz. Bugüne kadar 37 bin tondan fazla insani yardım malzemesini uçaklar ve gemilerle bölgeye ulaştırdık. Kızılay'ımızın sivil yardım gemisi 3 bin tonluk malzemeyle dün yola çıktı. Gazze'nin Refah sınır kapısından her gün Kızılay tırları Gazze'ye giriyor. Ramazan ayında yardımlarımızı inşallah daha da artıracağız" dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) tarafından Sinan Erdem Spor Salonu'nda 'Bizim Kahramanımız!' başlığıyla düzenlenen TÜGVA 7. Gençlik Buluşması'na katıldı. Toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, Bakırköy Belediye Başkan Adayı Ali Talip Özdemir ve TÜGVA Başkanı İbrahim Beşinci de katıldı. Erdoğan, “Bugün burada karşımda ülkemizin en büyük gençlik hareketini görüyorum. Türkiye'nin en güçlü genç enerjisini görüyorum. Ülkemizin son 10 yıldaki gençlik çalışmalarına mührünü vuran, çalışkan evlatlarımızı görüyorum. Milyonlarca gencimizin ve ailelerinin hayatına dokunan bir iyilik hareketi görüyorum. İhtiyaç duyulduğu her an ve her yerde milletimizin yanında olan kahramanlar görüyorum. Kalbi ülkesinin istiklali ve istikbali için çarpan Türkiye Yüzyılı Gençliğini görüyorum. Evet, TÜGVA çatısı altında 81 ilimizde ve 605 ilçemizde faaliyet gösteren bu yeni nesil gençlik hareketi Allah'ın izniyle maya tutmuştur. Yurtlarıyla, burslarıyla, icathaneleriyle, destekleriyle, kamplarıyla, akademileriyle TÜGVA Ailesi her alanda dal budak salıyor. Şimdi bu çelikten iradeyi daha da yükseltme vaktidir. Ne diyor şair, 'Sanmasın kimseler bu aşkı yorgun bizim yüreğimiz millete vurgun' Türkiye Yüzyılı gençliğiyle ankalar misali doğarız her gün. Her gün yeniden doğarak, Türkiye Yüzyılı yürüyüşümüzü kesintisiz sürdüreceğiz. Gençlerimizin, hem fiziki, hem manevi, hem ruhi gelişimini en üst seviyede temin ederek Cumhuriyetimizin ikinci asrına damgamızı vuracağız" ifadelerini kullandı.
"DÜNYADA DONANIMIN SADECE DİPLOMAYLA ÖLÇÜLDÜĞÜ DÖNEMLER ÇOK GERİDE KALDI"
Erdoğan, “Spordan müziğe, edebiyattan resme her alanda kabiliyetlerimizi geliştirerek, bilgisayar ekranlarındaki sanal dünya ile gerçek dünyanın dengesini kurarak, iman varsa imkanda vardır, zorlukları birer birer aşarak; velhasıl şartlara teslim olmadan mücadeleyi her alanda ve her konuda sürdürmeliyiz. Sizlerin böyle bir şuurla hayatınıza yön vermesini dünyanın en şatafatlı üniversitelerinin diplomalarından daha önemli görüyorum. Diploma zarftır, elbette kıymetlidir ama aslolan mazruftur. Dünyada donanımın sadece diplomayla ölçüldüğü dönemler çok geride kaldı. Artık bireysel birikimler kabiliyetler uzmanlıklar analitik yetenekler çok daha önemli hale geldi. Eğitiminizi sürdürürken mutlaka kişisel donanımızı tahkim etmenizi istiyorum. Hayatını sadece okulu ve evi ve ya yurdu arasında geçiren fiziki ve manevi dünyasını geliştirecek faaliyetlerinden uzak duran akranlarıyla fikri müzakere yapacak birikime sahip olmayan, kabiliyetli olduğu alanlardaki farkını ortaya koyamayan, ahlaki açıdan da şahsiyetini inşa etmeyi dert etmeyen; kısaca olumlu anlamda varlığını ailesi, okulu, arkadaş çevresinde hissettiremeyen bir gençlik bizim için kayıp hükmündedir. Halbuki biz gençlerimizin her birinin gözünde, yüreğinde, özellikle saklı o cevherin ateşini görebiliyoruz. Damarlarında dolaşan enerjiyi hissedebiliyoruz. Yeter ki siz azminiz, gayretiniz, çabanızla bu potansiyeli harekete geçirebilme iradesini ortaya koyun" diye konuştu.
"GENÇLERİNDEN ÜMİDİ KESEN BİR MİLLET GELECEĞİNİ KAYBETMİŞ DEMEKTİR"
Erdoğan, “Gençlerinden ümidi kesen bir millet geleceğini kaybetmiş demektir. Biz öğrenciliğimizden gençlik liderliği yıllarımıza, oradan siyasi hayatımızın her safhasına kadar ömrümüzün tüm dönemlerinde gençlerimize güvendik, inandık, onlarla birlikte yol yürüdük. Yol onun, varlık onun gerisi hep angarya, yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya dedik. Bugün de girdiğimiz her mücadelede en çok gençlerimize güveniyoruz. Vesayetle kavgamızdan, darbecilere karşı direnişimize kadar tüm büyük sınamalarımızda gençlerimizi daima şuanda olduğu gibi yanımızda bulduk. Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz. Şimdi tek hedefimiz Ülkemize kazandırdığımız hizmetlerin zirvesi olarak gördüğümüz Türkiye Yüzyılı hedefini başarıya ulaştırmak en büyük hedefimizdir. Sizlerden beklentimiz ise kendinizi bu geleceğe hazırlamanızdır" dedi.
DURUMUN DAHA DA VAHİM HALE GELDİĞİ GÜNDEMLERİMİZ DE MEVCUT
Erdoğan, “İnsana yaşadığını asıl hissettiren kendisini aşkın bir davaya mensup hissetmesi ve o dava yolunda verdiği mücadeledir. Bizim gençliğimizde İ'la'yi Kelimetullah diye ifade ettiğimiz Allah'ın dinini bütün dünyaya yayması her şeyin başıydı. Ayasofya'nın ibadete açılması, Taksim'e cami yapılması, başörtülü kadınlarımızın haklarına kavuşmaları, Kudüs'ün mahremiyetine saygı gösterilmesi, dünyanın çeşitli yerlerinde cihat eden kardeşlerimizin zafere ulaşması için somut gündemlerimiz vardı. Hamdolsun, Ayasofya yeniden ibadete açıldı. Taksim'e camimiz yapıldı. Kıyafeti yüzünden mağdur edilen insanlarımız haklarına kavuştu. Hala süren ve hatta durumun daha da vahim hale geldiği gündemlerimiz de mevcut. Bunların başında Gazze'de yaşanan katliamlar, diğer Filistin topraklarında işlenen cinayetler ve yapılan hırsızlıklar, Kudüs'ün mahremiyetinin sürekli ihlal edilen hususlar geliyor" diye konuştu.
"İSRAİL YÖNETİMİ KATİLDİR"
Erdoğan, “Gazze'deki zulüm bırakınız kalple buğzetmeyi, dille değiştirme safhasını geride bırakmıştır. Artık İsrail'in soykırım politikasına karşı insanlığın yekpare eyleme geçmesi gerekiyor. İsrail'e destek ve cesaret veren Amerika ve Avrupa devletleri tarihe geçmişlerdir. Netanyahu yönetimiyle yanyana anılmak bile başlı başına ağır bir cezadır, utanılacak bir ayıptır. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi katildir. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi zalimdir. Olup bitenleri gördüğü halde kafasını çeviren, kalbi taşlaşmış vicdanını Siyonist düzene vermiş herkes bu zulüm düzenine ortaktır. İsrail yönetimi hırsızdır. Filistin halkının binlerce yıldır sahip olduğu evleri, arazileri, tarlaları, eşyaları, mahsülleri ve ağaçlarıyla gasp etmektedir. Bu gasplar İsrail devletinin, adaletinin, yargısının, polisinin gözetimi altında yürütülmektedir. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi yalancıdır. İsrail yönetimi ve yerleşimcisiyle her türlü melaneti işleyen ama dışarıya karşı tam tersini ifade eden hem yalancı, kibirli ve kirli bir zihniyetin hakimiyeti altındadır. Milyonlarca masum insana terörist yaftası vurarak katletmek için yalan üstüne yalan söyleyen İsrail yönetimine bu cesareti ve yalanları peşinen kabul edip tekrarlayanlar vermektedir. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi faşisttir. Dün üstün ırk iddiasıyla Yahudiler başta olmak üzere pek çok kesimi yok etmek isteyen Nazi kafasının bugünkü temsilcisi İsrail yönetimidir" ifadelerini kullandı.
"İSRAİL YÖNETİMİ TEHDİTTİR"
Erdoğan, “Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi tehdittir. Tarih bize göstermektedir ki; önüne geçilmeyen, kınanmayan, engellenmeyen her zulüm ve katliam farklı bahanelerle pusuda bekleyen yenilerin yolunu açar. İsrail yönetiminin pervasızca yürüttüğü cinayetler, zulümler, hırsızlıklar ve diğer tüm arızalı politikanın bu zincirleme reaksiyonu başlatma riski giderek artmaktadır. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi korkaktır. Tüm büyük zalimler gibi korkaktır. Siyonizm adına kadın ve çocuk katliamı yapan kendilerini savunma imkanı olmayan masumlara zulmeden İsrail yönetimi korkaktır. Güçlü olduğunda ceberut kesilen, korktuğunda hayvandan aşağı bir konuma inen bu güruh, insanlığın kalbinde kendisi için var olan son merhamet kırıntılarını da yok etme yolunda ilerlemektedir" şeklinde konuştu.
"HAMAS'A TERÖR ÖRGÜTÜ YAFTASI ATAN İSRAİL MUHİPLERİNE ALDIRMAYIN"
Erdoğan, “Sevgili gençler, şunu çok iyi bilmenizi isterim; içimizdeki kimi kendini bilmezlerin söylemlerine bakarak devletimize ve milletimize karşı asla tereddüte kapılmayın. Bu ülkede siyaset yaptığı hale, çıkıp utanmadan Hamas'a terör örgütü iftirası atan İsrail muhiplerine asla ve asla aldırmayın. Bunlar katil İsrail'e selam çakarak siyasi ikballerini garantiye alacaklarını düşünen, kifayetsiz muhterislerdir. Pusulasını emperyalistlere çevirmiş, selefleri gibi. Bunlar da yakında, tarihin tozlu raflarında kaybolup gideceklerdir. Şayet onların iddia ettiği gibi Hamas bir terör örgütü olsaydı emin olun herkesten önce kendileri savunur, işbirliği yapar, muhabbet beslerlerdi. Eğer, Hamas bunların dediği gibi bir örgüt olsaydı, milletvekilleri her yıl dönümünde kurulduğu köyü ziyaret eder, anmak için kırk dereden su getirirler, reklamını en çok kendileri yapardı. Gerçekten de Hamas dedikleri gibi olsaydı şüpheniz olmasın Hamas'ın hamiliğini, avukatlığını bunlar kimseye bırakmazdı. Hamas bunların iddia ettiği gibi bir örgüt kesinlikle değildir. Bilakis canları pahasına vatanlarını ve topraklarını savunan bir direniş hareketidir. Müfterileri asıl rahatsız eden de Hamas'ın bu özelliğidir. Biz bunlara aldırmıyoruz, itibar etmiyoruz, kesinlikle prim vermiyoruz" ifadelerini kullandı.
"37 BİN TONDAN FAZLA İNSANİ YARDIM MALZEMESİNİ ULAŞTIRDIK"
Erdoğan, “Türkiye olarak hiçbir tehdide ve baskıya boyun eğmeden, Gazze'de yaşanan katliamın Filistin'de yaşanan zulmün sona ermesi için kalbimizle, dilimizle ve elimizle her türlü çabayı gösteriyoruz. Dualarımızda hep Filistinli kardeşlerimizin özgürlüğüne kavuşması yakarışı var. Bu meseleyi uluslararası gündemde tutmak ve somut kararlar çıkması için yoğun diplomasi yürütüyoruz. Mısır ve Ürdün üzerinden bölgeye yardım ulaştırmak için yoğun gayret gösteriyoruz. Bugüne kadar 37 bin tondan fazla insani yardım malzemesini uçaklar ve gemilerle bölgeye ulaştırdık. Kızılay'ımızın sivil yardım gemisi 3 bin tonluk malzemeyle dün yola çıktı. Gazze'nin Refah sınır kapısından her gün Kızılay tırları Gazze'ye giriyor. Ramazan ayında yardımlarımızı inşallah daha da artıracağız" dedi.
"FİLİSTİN YÖNETİMİ VE HALKINA OLAN DESTEĞİMİZİ HER VESİLEYLE SERGİLİYORUZ"
Erdoğan, “Gazze'den çıkabilen yaralıların bir kısmını refakatçileriyle birlikte ülkemize getirip tedavi ediyoruz. Filistin yönetimi ve halkına olan desteğimizi her vesileyle sergiliyoruz. Filistinli kardeşlerimiz arasında vahdetin sağlanması için de tüm taraflarla görüşüyoruz. Osmanlı, bölgeden çekildiğinden beri rahat, huzur, güvenlik yüzü görmeyen Ortadoğu coğrafyasına asla sırtımızı dönmeyecek, hep kardeşlerimizin yanında olacağız. Nasıl, Orta Asya ve Kafkasya ile kadim tarihi bağlarımızı, Balkanlarla kardeşliğimizi, Kuzey Afrika ile yakın ilişkilerimizi güçlendiriyorsak bu bölgeye sahip çıkmak da tarihi ve insani sorumluluğumuzdur. Her kim size bizim orada ne işimiz var diye soruyorsa, bilin ki bunu söyleyen ya kara cahildir ya da gönüllü veya görevli bir beşinci kol elemanıdır. Türkiye'nin en büyük gücü gerisinde işte böylesine geniş bir coğrafyaya yayılan dost ve kardeş dayanışmasının olmasıdır. Bizden bu bağları kopartıp atmamızı isteyenler, iyiliğimizi değil, tam tersine kötülüğümüzü temenni ediyor demektir. İnşallah medeniyet, tarih ve kültür bilinciyle yetişen siz gençlerimiz ülkemiz üzerinden oynanan pek çok oyun gibi bu sinsi projeyi de çiğneyip geçeceksiniz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolasıyla düzenlediği ‘Türkiye ile güçlenen Türkiye’ye güç veren kadınlar’ programına katıldı. Programa Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum ve çok sayıda kadın katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda katılımcılara konuşma yaptı.
"SADECE 8 MART DEĞİL YILIN KALAN 364 GÜNÜ DE ESASEN KADINLARIN GÜNÜDÜR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sözlerimin hemen başında Türkiye'nin ve tüm dünya kadınlarının sekiz Mart Dünya Kadınlar Günü'nü tebrik ediyor 8 Mart'ın barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya vesile olmasını diliyorum. Bu anlamlı gün münasebetiyle Filistin ve Gazze'nin yüreği yaralı kadınları başta olmak üzere gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki onurlu ve kahraman kadınları en kalbi duygularımla selamlıyor ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Buradan dünyanın tüm emekçi kadınlarını, mazlum kadınlarını, mağdur kadınlarını yürekten selamlıyorum. Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız için canlarını ortaya koyan ülkemizin tüm yiğit kadınlarını rahmetle yad ediyorum. Şehitlerimizin her biri birer metanet abidesi olan anne babalarına, geride boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi mahzun bıraktıkları eşlerine ve öksüzlerine Mevla'dan sabırlar diliyorum. 81 vilayetimizin tamamını 922 ilçemizin her birinde anne olarak, eş olarak, kardeş olarak, evlat olarak hayatımıza anlam katan kadınlarımıza hassaten şükranlarımı sunuyorum. Yine 8 Mart vesilesiyle vatana, millete, ümmete inşallah hayırlı evlatlar yetiştirebilmek için ömürlerini harcayan, elleri öpülesi annelerimize özellikle teşekkürlerimi ifade ediyorum. Kendi merhum anneciğim başta olmak üzere vefat eden annelerin hepsine Allah'tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı, hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Son olarak eşimin ve sevgili kızlarımın da 8 Mart Kadınlar Günü'nü gönülden tebrik ediyor, bu günün tüm kadınları için hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Biliyorsunuz önümüz seçim. Bundan 22 gün sonra sandıklara giderek inşallah yerel yöneticilerimizi belirleyeceğiz. Belediye başkanlığından meclis üyeliklerine ve muhtarlıklara kadar her kademede kadın adayların seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini görüyoruz. Siyasete kadın elinin değmesini daima desteklemiş, siyasi hayatı boyunca kadınlarla beraber yol yürümüş bir kardeşiniz olarak 31 Mart mahalli idareler seçimlerine hazırlanan tüm kadın belediye başkan adaylarının, meclis üyesi adaylarını, muhtar adaylarını selamlıyor, kendilerine şimdiden başarılar diliyorum. Tabii burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür" dedi.
"KADINLAR İÇİN HER ZAMAN EN HAYIRLI OLANAN PEŞİNDE KOŞTUK"
Kadınların her alanda aktif rol almalarının önemine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Bizim nazarımızda 8 Mart'ı diğer günlerden ayıran yegane husus hayatı paylaştığımız kadınlara olan minnettarlığımızı şu an olduğu gibi çeşitli programlarla ifade etmemize vesile olması yine 8 Mart'ı aracı kılarak devletimizin kadınlara yönelik politikalarını gözden geçiriyoruz. Nerede bir eksik, nerede bir sorun tespit edersek onu gidermeye çalışıyoruz. Kendimizi bugüne kadar asla sloganlara hapsetmedik. Kadın politikalarında her zaman en ideali, en yeni ülkemiz, milletimiz ve kadınlar için en hayırlı olanın peşinde koştuk. Bu anlayışla kadınlarla buluşmalarımızda şiddetin önlenmesinden, kadının güçlendirilmesine, istihdamdan hak ve özgürlüklere kadar geniş bir yelpazede, yeni projeler, programlar, strateji belgeleri açıkladık. Kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkanlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptık ve yapacağız. Destek mekanizmalarıyla reform paketleriyle, yenilikçi uygulamalarla kadının, ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmeye gayret ediyoruz. En son örneği aile bakanımızın biraz önce yerel çerçevesini paylaştığı, kadının güçlenmesi, strateji belgesi ve eylem planıdır. 2024-2028 yılları arasını kapsayan strateji belgemiz 5 ana sütun üzerinde yükselmektedir. Aile bakanımızın şahsında 5 temel amaç yirmi strateji 83 faaliyetten oluşan bu belgenin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kamu kurumlarımızın yanı sıra özel sektörümüzün, iş dünyamızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın da belgenin layıkıyla hayata geçirilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapacaklarına inanıyorum diye konuştu.
"KADIN VE AİLE ARASINA DUVAR ÖREN HER YAKLAŞIMI REDDEDİYORUZ"
Erdoğan, aile kavramının öneminden söz ederek, "Cumhuriyetimizin ilk asrını tamamlayıp Türkiye yüzyılı vizyonuyla ikinci asrına yelken açmış bulunuyoruz. Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak her açıdan daha huzurlu, daha aydın daha müreffeh bir geleceği inşa etmenin çabasındayız. Türkiye yüzyılının hazırlıklarını güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye ekseninde yürütüyoruz. Amacımız sırasıyla kadını, aileyi ve ülkemizi güçlendirmektir. Burada bir hususu özellikle ifade etmek isterim. Biliyorsunuz, bizim inancımızda ve kültürümüzde, aile, toplumun temel direğidir. Yeryüzüne indirilen ilk insanlar olan Hazreti Adem ve Hazreti Havva validemiz aynı zamanda ilk ailedir. Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile başlayan aile kurumu tarih boyunca insanı insan yapan değerlerin yaşatılmasına, yeni nesillere aktarılmasına imkan sağlamıştır. Aile, bireyleri ayakta tutmuş toplumun yozlaşmalara karşı korumuş iyi, güzel ve doğru olanı yaşayarak öğretilmesini temin etmiştir. Şurası tartışmasız bir gerçektir ki aile ne kadar güçlüyse, bireyler ve toplumda o derece güçlü muhkem ve diri olmuştur. Aynı şekilde ailenin zayıfladığı aile kurumunun yara aldığı dönemlerde kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin tüm bireyler de kötüye gitmiş, toplum kan kaybetmiş, zafiyet yaşamıştır. Bu bakımdan güçlü aile sadece millet ve devlet olarak bekamızın değil aynı zamanda geleceğimizin de garantisidir. Güçlü ailenin ilk ve en temel şartı ise hiç şüphesiz güçlü kadındır. Bak böyleyken aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz" şeklinde konuştu.
"KENDİ MAHALLELERİNDEKİ TACİZİ, ŞİDDETİ GÜNDEME GETİRMEZLER"
Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının devamında, "Farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına telin ediyoruz. Ülkemizde aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesim eskiden beri var. Bunlar modernleşme ve batılılaşma iddiasıyla aile mefhumuna karşı adeta savaş ilan etmiş durumdalar. Öyle bozuk bir bakış açısından bahsediyoruz ki bakanlığımızın adında yer alan aile kavramından bile rahatsız oluyorlar. Bunların bir başka özelliği de lafa gelince özgürlüğü, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu kimseye bırakmamalarıdır ama kendi kalıplarına uymayan herkesi ötekileştirenler de yine bunlardır. Sorsanız kadın haklarını savunuyoruz derler. Fakat 28 Şubat vari vesayet dönemlerinde kadınların eğitim, çalışma ve siyasi temsil haklarını gasp edilmesine aleni destek veriyor. Kadının ve ailenin en büyük düşmanı cinsiyetsizleştirme politikalarına karşı tek bir cümle kurmazlar. Aynı şekilde kendileriyle aynı ideolojik kabileye mensup bazı kibirli siyasetçilerin başımızın tacı olan ev hanımlarını aşağılaması ev kadınlarını hor hakir görmesi karşısında gıklarını dahi çıkarmaz. Kendi mahallelerindeki kadına yönelik tacizleri, şiddeti, haksız uygulamaların asla gündeme getirmezler. Yani söz konusu kadınların temsil, eğitim, çalışma ve kamusal alanda özgürce var olma hakları olunca bunlar yasakçılık ya da çifte silahlarının yanında saf tutarlar. Esasında bahsettiğim ikircikli tavrı sadece ülkemiz için değil dünyadaki pek çok kuruluş için de geçerlidir. Soruyorum sizlere dünyada kadın hakları diye ortalığı ayağa kaldıranların, 7 Ekim'den beri Filistin'de katledilen, çoğu kadın ve çocuk 32 bini aşkın masum için seslerini yükseltiklerini sizleri hiç duydunuz mu? İnsanlık geri kalanına sürekli hak, hukuk dersi verenlerin, İsrail'in, soykırım politikaları karşısında harekete geçtiğini hiç gördünüz mü? Ülkelere basın özgürlüğü karnesi düzenleyenlerin İsrail'i katlettiği yüze aşkın gazeteciyle ilgili tepkilerine şahit oldunuz mu? Son raporunda Türkiye'yi eleştiren Avrupa Konseyi'nde ve diğer Avrupa Birliği kurumlarından bugüne kadar İsrail'e gizli, açık destek dışında bir beyan işittiniz mi? Peki Suriye'den Filistin'e kadar hemen burunlarının dibindeki bölgelerde on binlerce kadın ve çocuğun katledilmesine tepkisiz kalanların diğer konularda biz nasıl ciddiye alacağız? Filistin halkının soykırıma uğramasına ses çıkarmayanların bu katliamları görmezden gelenlerin tutarlı etkili ve tarafsız olabilmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Suriye'deki, Filistin'deki, Arakan'daki, Türkistan'daki ve diğer İslam beldelerindeki hak ihlalleri karşısında kıllarını dahi kıpırdatmayanların başkalarıyla ilgili beyanları yok hükmündedir. Türkiye olarak biz diplomatik girişimlerimizle, yardımlarımızla, kamuoyu oluşturma çabalarımızla kendi duruşumuzu sergiliyor, mücadelemizi kararlılıkla yürütüyoruz. Çünkü biz onlar gibi riyakar değiliz. İnşallah hiçbir zaman da olmayacağız" ifadelerini kullandı.
"HER KİM KADIN HAKLARI KONUSUNDA ESKİ TÜRKİYE'DEN ÖVGÜYLE BAHSEDİYORSA SİZLERİN MÜCADELESİNE KARA ÇALIYOR DEMEKTİR"
Erdoğan, kadınların toplumdaki statüsünün artmasına yönelik çalışmalar yapıldığını söyleyerek, "Bizim inancımız cenneti, anaların ayakları altına sermiştir. Millet olarak tarihimiz kadınların başarıları ve fedakarlıklarıyla örülmüştür. Nene Hatun'dan, Nezahat Onbaşıya, Şerife Bacı'dan, Kara Fatma'ya kadar, nice kadın kahramanımızın mücadelesini biz nasıl unutabiliriz? Bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Aybüke Yalçın öğretmenin ve daha nice kahramanımızın fedakarlıklarını nasıl yok sayabiliriz? 15 Temmuz gecesi ellerinde bayraklarla tanklara ve darbeci hainlere meydan okuyan kadınların cesaretlerini biz nasıl görmezden geliriz. Son 21 yılda yazdığımız başarı destanında ülkemiz kadınlarının emeğini, alın terini, katkısını, çabasını, nasıl inkar edebiliriz? Bakınız burada şu gerçeği tüm samimiyetimle ifade etmek isterim. Şayet ekonomiden eğitime, güvenlikten tarıma, demokrasiden hak ve özgürlüklere varıncaya kadar her alanda ortada göz kamaştıran bir başarı varsa bunda en az erkekler kadar, kadınların da katkısı ve emeği var. Önümüze çıkartılan engellerin hayatımıza kastetmeye varan saldırıların üstesinden hep siz kadınların desteğiyle geldik. Yürek yüreğe, omuz omuza verdik. Türkiye'yi, tarihin en aydınlık, en özgürlükçü, her açıdan en güçlü günlerine birlikte kavuştuk. Her kim kadın hakları konusunda eski Türkiye'den övgüyle bahsediyorsa sizlerin mücadelesine kara çalıyor demektir. Çünkü hiçbir şey kolay olmadı. Kolay elde edilmedi. 28 Şubat'ın karanlığından çıkmak öyle zahmetsiz, çilesiz olmadı. Sizler bugünkü haklarınızı, üniversite kapılarında gözyaşı dökerek sırf kıyafetinizden dolayı işinizden ayrılmak zorunda kalarak baskıya uğrasanız bile hukuk ve demokrasi içinde hareket ederek gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi darbecilere cesaretle meydan okuyarak yani hep mücadeleyle elde ettiniz. Ne olursa olsun yılmadınız. Geri adım atmadınız. Böylece siyasetten akademiye, bürokrasiden iş dünyasına, spordan sanata farklı alanlarda özgürce var olduğunuz başarıdan başarıya kavuştunuz. Biz de sizlerin bu asil ve zorlu mücadelenize sahip çıktık. Elimizdeki tüm imkanlarla sizlere destek olduk. Kadının statüsünün güçlendirilmesi, kadınların önündeki engellerin kaldırılması, kadınlara iş, eğitim, temsil ve diğer alanlarda destek verilmesi hususlarında neler yaptığımızı en iyi sizler biliyorsunuz. Başörtüsüne özgürlük başta olmak üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı haline getirdik. ŞÖNEM Kadın Konukevi KADES, elektronik kelepçe gibi uygulamaları hayata geçirdik. Aile içi şiddeti, şikayete tabi olmaktan çıkardık. Daha pek çok alanda tarihi nitelikli adımlar attık" dedi.
"KADINLARIN 31 MART'TA BİR KEZ DAHA KORKU SİYASETİNİ, ELLERİNİN TERSİYLE İTECEKLERİNE YÜREKTEN İNANIYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda, kadın girişimci sayısının yükseldiğini ifade ederek, "Çabalarımız neticesinde de en az bir eğitim düzeyini tamamlama oranı kadınlarda yüzde yetmişlerden yüzde doksanlar seviyesine ulaştı. Karar alma mekanizmalarında, kadın temsil oranı dört beş kat arttı. İstihdamdaki kadın sayısı 6 milyondan 10 buçuk milyona çıktı. Kovid 19 salgını döneminde eşi Emine Erdoğan'ın liderliğinde başlatılan destek paketiyle kadın girişimcilerimizin yanında olduğumuzu gösterelim. Bu kapsamda Halk Bankamız aracılığıyla son 3 yılda 220 bin kadın girişimcimize, 60 milyar lira finansal destekte bulunduk. Daha bunun gibi burada saymaya kalksak nice reformu hayatla ilgili atılımları son 21 yılda sizlerle beraber hayata geçirdik. Değerli hanım kardeşlerim elbette bu süreçte bir sürü asılsız ithamla, iftira ile, saldırıyla da karşılaştık. Attığımız her adım, itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Kadınlar arasındaki ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef oldu. Bize itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık. Tüm belediye başkanlarımız hem de yirmi bir yıllık iktidarlarımız döneminde bu tavrımızın aksine tek bir örnek gösterilemez. Bugün de aynı çevrelerin raf ömrü dolmuş söylemlerle kadınların tekrar korkutmaya çalıştığını üzülerek müşahede ediyoruz. Nefes alamayacaksınız. Şu gelecek bu olacak diyerek tamamı yalan, tamamı hezeyan ürünü ifadelerle güya kadınları kendilerine oy vermeye, ikna edebileceklerini sanıyor. Aynı korku siyasetine,14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de başvurmuşlar ama milletin ve kadınların feraseti karşısında hezimete uğramışlardır. Biz kadınların haklarını kısıtlayıcı hiçbir adım atmadık ama bizi itham edenlerin ellerine güç geçtiğinde kadınlara nasıl hakaret ettiklerini, fiziki saldırıda bulunduklarını hep birlikte gördük görüyoruz. Kadınların 31 Mart'ta bir kez daha korku siyasetini, ellerinin tersiyle iteceklerine yürekten inanıyorum. 31 Mart'ta İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerimizde kadınlardan yine güçlü destek beklediğimizi ifade etmek istiyorum" şeklinde konuştu.
Konuşmanın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk kadın general olan Özlem Yılmaz, Zülal Tannur, Nihad Abunaaser, Prof. Dr. Didem Balkanlı, Merve Başoğlu, Rabia Birsen Göğercin, Şeyma Alakuş, Aliye Üzüm, Senem Oruç ve Hamide Doğangün'e ödüllerini verdi.