Cumhurbaşkanı Erdoğan: BM’nin PKK ile anlaşması skandal
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in bölücü terör örgütü YPG/PKK ile bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması bahanesiyle görüşmesinin ve bir anlaşma imzalamasının asla kabul edilemeyeceğini vurguladı. Erdoğan, “Hangi gerekçeyle olursa olsun BM’nin bir terör örgütünü bu şekilde muhatap alması, masaya oturması ve resmi bir statü tanır gibi bir anlaşma imzalaması en hafif ifadesiyle bir skandaldır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in terör örgütü YPG/PKK’yı muhatap alıp masaya oturmasına ve bir statü tanır gibi anlaşma imzalamasına sert tepki gösterdi. “Bu konuda biz de ilgili mercileri ciddi manada silkelemek istiyoruz” diyen Erdoğan, “Bu bir skandaldır. BM böyle bir skandalın altına imza koyamaz. Olacak iş değil. Ben gıyabında söylüyorum ama BM Genel Sekreteri Guterres’in bundan haberi yoktur, böyle bir yanlışı asla yapmaz diye düşünüyorum. BM Daimi Temsilcimiz Feridun Sinirlioğlu girişim başlattı. Döner dönmez de ilk etapta Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Guterres’le konuyu ele alır. Daha sonra gerekirse ben de görüşürüm. Bu ortada bırakılacak bir konu değil” dedi.
Erdoğan, Japonya’nın Osaka kendinde yapılan G20 Zirvesi’nin ardından Kyoto ve Tokyo’da temaslarda bulundu. Japonya’dan Çin’e geçen Erdoğan Pekin’de de önemli temaslarda bulundu. Yurda dönüşünden önce Türkiye’nin Pekin Büyükelçiliği’nde gazetecilerle sohbet eden Erdoğan, ikili görüşmeleri hakkında bilgi verdi, soruları yanıtladı.
Japonya ile ekonomik ortaklık anlaşmasının tamamlanmak üzere olduğunu, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nin ilişkileri taçlandıracağını vurgulayan Erdoğan, Japonya ile Asya, Çin-ABD gerginliği, İran, Kuzey Kore ve Suriye konularının da ele alındığını belirterek “Japonlar da ABD’nin İran yaptırımlarından rahatsız. İran ile iyi ilişkileri var. Fakat Abe’nin arabuluculuk girişimi de netice vermedi. Bölgemizdeki sorunları çözmek için yeni bakış açılarına ve cesur bir liderliğe ihtiyaç var” dedi.
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmesinde ikili ilişkilerin yanı sıra, bölgesel, küresel konuların kapsamlı şekilde ele alındığını, 50 milyar dolar ticaret hacminin hedeflendiğini kaydeden Erdoğan, ilk adım olarak Türkiye’deki Çin yatırımlarının artmasını teşvik ettiklerini söyledi. Türkiye’de binin üzerinde Çinli girişimci olduğunu, Türk mallarının da Çin pazarına girmesi konusunda ortak irade gördüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:
DENGESİZLİK AŞILACAK: Bu konuda bizden değişik alanlarda Çin’e ihracat yapmamızı istediler. Kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması Çin ile ilişkilerimizi daha ileri düzeye taşıyacaktır. Savunma sanayiine ve ileri teknolojiye yönelik adımlar atabiliriz. Ticaretteki dengesizliği de bu yolla aşabileceğimize inandığımızı karşılıklı ifade ettik. Türk-Çin Hükümetler Arası İşbirliği Komitesi’nin Türk tarafındaki eş başkanlığını Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak yürütüyor. Çinli mevkidaşı da atandı. Turizmde şu anda Çinli turist sayısı 400 bini aştı. Bu geçen yıla göre yüzde 60’lık artış demek. Güzel bir gelişme.
DAVETİMİZİ KABUL ETTİ: Bölgesel, küresel konularda Çin’le pek çok hususu paylaşıyoruz. Tek taraflılığa karşı çok taraflılığı ve uluslararası hukuku, oturmuş teamülleri destekliyoruz. Vergi ve ticaret savaşlarından biz de rahatsızız, onlar da. İran yaptırımları da bölgesel istikrar ve barışa katkı sunmuyor. Bundan kendileri de rahatsız. Çin’in Yol ve Kuşak projesini Türkiye’miz için de önemli buluyorum. Çünkü biz de Orta Koridor projesiyle gündemdeyiz. Bunun yanında Sayın Şi Cinping’i ülkemize davet etmiştim, olumlu yanıt verdi. Uygun zamanda Türkiye’ye yapacağı ziyaret ilişkilerimizi güçlendirecektir.
GUTERRES’İN HABERİ YOKTUR: BM’nin terör örgütü YPG/PKK ile bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması bahanesiyle görüşmesi ve bir anlaşma imzalanması asla kabul edilemez. Bu konuda biz de ilgili mercileri ciddi manada silkelemek istiyoruz. Hangi gerekçeyle olursa olsun BM’nin bir terör örgütünü bu şekilde muhatap alması, masaya oturması ve resmi bir statü tanır gibi bir anlaşma imzalaması en hafif ifadesiyle bir skandaldır. BM böyle bir skandalın altına imza koyamaz. Olacak iş değil. Ben gıyabında söylüyorum ama BM Genel Sekreteri Guterres’in bundan haberi yoktur, böyle bir yanlışı asla yapmaz diye düşünüyorum. Silahlı çatışmalarda çocuklar konusundaki özel temsilci Virginia Gamba’nın bu işlemini protesto etmek için BM Daimi Temsilcimiz Feridun Sinirlioğlu girişim başlattı. Döner dönmez de ilk etapta Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Guterres’le konuyu ele alır. Daha sonra gerekirse ben de görüşürüm. Bu ortada bırakılacak bir konu değil.
DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK: Ben Çin’in bu konularda samimi davranmadığına asla inanmıyorum. Çin inandığı doğrularda dik durabilen bir ülke. Malum şu anda Türkiye hem doğuya hem batıya açık bir ülke ve coğrafya olarak baktığımız zaman Asya yönünde çok daha büyük bir toprağa sahibiz. Dolayısıyla bizim Çin’le atacağımız ortak adımla hem İslam dünyası hem de Çin’in kendi coğrafyası olarak baktığımız yerlerde, Çin’in BM Güvenlik Konseyi’ndeki konumunu da ele aldığımızda bu konuları değerlendirmek bizim için çok daha rahat ve güçlü olacaktır. “Dünya 5’ten büyüktür” derken bizim yanımıza birilerini almamız lazım. Hele hele BMGK içinden birilerinin bizim yanımızda yer alması bu süreci hızlandıracaktır. Biz bunu dünyadaki 190’ı aşkın ülkeyle konuştuğumuzda birçoğu zaten ürkek korkak, rahat hareket edebilen yok. Kimisi dolara bakıyor. Kimisi farklı avantalara bakıyor. Ama biz farklı bir yere bakıyoruz. Çünkü eğer biz Allah’ımıza dayanmazsak, hakkın ve haklının yanında olmazsak bunun hesabını kolay kolay veremeyiz. Bu dünyada iki seçeneğimiz var; Ya mazlumların yanında olacağız ya zalimlerin yanında olacağız. Biz mazlumların yanında olmayı kabullendik. Birileri de zalimlerle yürüyor. Ama tarih boyunca onlar da zalimlerle anılacaklar. Bu dünya Firavunlar gördü, Nemrutlar gördü. Nemrutlarla, Firavunlarla beraber olanlar hiçbir zaman hayırla yad edilmiyor. Bu devrin de Nemrutları, Firavunları var. Onlar da yarın öyle anılacaklar.
‘UYGUR KONUSUNU İSTİSMAR EDEN YAKLAŞIMLAR VAR’
Sayın Şi Cinping’le görüşmemizde Doğu Türkistan ve Uygur konusunu da ele aldık. Bu meselede karşılıklı hassasiyetleri dikkate alarak çözüm bulabileceğimize inanıyorum. Ancak bu konuyu istismar eden yaklaşımlar da var. Bu istismarlar Türk-Çin ilişkilerinde olumsuz yansımalara neden oluyor. Bu konuda istismarlara fırsat vermemek lazım. Bu tür istismarları yapanlar, bir tür rant elde etme gayretine girenler ne yazık ki işin büyük ölçekte Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir karşı devletle ilişkilerini düşünmeden duygusal bazı hareketler içine girerek bedelini, faturasını gerek kendi soydaşlarına gerekse Türkiye Cumhuriyeti devletine ödetiyorlar. Atacağımız başka adımlar da var. Gerekirse Türkiye’den Doğu Türkistan’a bir heyet gönderilmesi noktasında açık olduğunu söyledi. ‘Gelsinler, gezsinler, baksınlar’ dedi.
KANAL İSTANBUL İÇİN İŞ BİRLİĞİ GÜNDEMDE
Türkiye’nin Çin’e ihracatı artıyor ve bu ziyaretimizdeki teklifleriyle daha da artacağına inanıyorum. Ama bizim onlarla yapacağımız en önemli iş demiryolu yatırımlarına yönelik olacak. Bunlara sıcak bakıyorlar. Birlikte yapabileceğimiz bazı başka önemli yatırımlar var. Bu çerçevede Kanal İstanbul’u, boğazdan üç katlı geçişleri ve Konya’daki projeleri misal verebiliriz. Sivas-Erzincan demiryoluyla ilgili olumlu yaklaşımları var. Arkadaşlarımıza bütün bunlarla alakalı talimatları verdik. Ben kısa zamanda netice alacağımıza inanıyorum. Hepsinden öte savunma sanayiinde iş birliğimizin önemini vurguladık. Kendilerinin de terörle ilgili ileri derecede sıkıntıları var. Aynı hassasiyeti paylaştıklarını ifade etti. Bundan sonra da dayanışma içinde olmaya devam edeceklerini söylediler. “Tek Çin” projesi kendileri için çok önemli. Bizim de bu hassasiyeti gösterdiğimizi tespit etmiş vaziyetteler.
ÇİN FÜZESİNDEN VAZGEÇİLMESİ: Bu füze meselesinin askeri, stratejik, teknik birçok boyutu var. Ama bu Çin’e yönelik herhangi bir önyargıdan kaynaklanmadı. Yetkili arkadaşlarımız Rusya’nın da teklifini görünce incelemesini yaptılar, mukayese ettiler ve kararı bu şekilde aldık. Ama bu bizim Çin’le savunma sanayiine yönelik ilişkilerimizin kopması anlamına asla gelmez. Biz Çin’le birçok noktada alışveriş yapabiliriz. Zaten sayın devlet başkanı füze alımından vazgeçilmesi meselesini gündeme dahi getirmedi. Böyle bir şey olmadı. (Uygur halk ozanı Abdurrahim Heyit’in öldürüldüğü iddiası ve Dışişleri’nin açıklaması) O malum olayı kendileri hiç açmadı. Açmadığı halde biz o zamanki durumu biliyoruz. Burada maalesef bizim kendi dışişleri teşkilatımızın iletişim yanlışı olmuştur. Ama onlar da yoluna girmiş oldu.
‘SAYIN ABE ARABULUCULUK TEKLİFİ YAPTI’
(ABD-İran gerilimi) Bunu kimse düşünmek istemiyor, kimse o konuya girmek dahi istemiyor. Sayın Trump’la yaptığımız görüşmede bu konu hiç gündeme gelmedi. Ama Abe ile yaptığımız görüşmede Abe “Böyle bir olayda birlikte olabilir miyiz?” dedi. Ben de “Niye olmasın” dedim. “Her ikisiyle de gerek Ruhani gerek Hamaney’le görüşmelerde bulunabilirim” dedim. “Beraber derseniz, beraber de olabilir” dedim. O konuda bir sıkıntımız yok. Tabi nereden başlayacağız, nereye gideceğiz, nerede bitireceğiz? Bunlar da önemli. Acemlerin bir sözü var; “Oturdular, konuştular ve dağıldılar” derler. Öyle olacaksa hiç anlamı yok. Sadece vakit kaybedersiniz, o kadar. Burada da netice almaya odaklanılmalı. Sayın Başbakana sordum “Sen görüşme yaptın, nasıl gördün?” diye… Baktım pek olumlu görmemiş. “Bundan sonraki süreci, soruların cevabını önce biz planlayalım, sonra ne gibi adım atacağız onları konuşalım” dedik.
‘TRUMP’IN TAVRI TAKDİRE ŞAYANDIR’
(G-20’de görüşme sonrası Trump’a yönelik eleştiriler) Dünyanın her yerinde müesses nizamlar bir yere odaklıdır. Bunlara karanlık güçler de diyebilirsiniz. Onlar oralarla pazarlıktadır ve oralar adına adımlarını atarlar. Müesses güçler hiçbir zaman o ülkedeki bu tür siyaseti de sevecek diye bir şey yok. Şimdi Türkiye’de Erdoğan’ı seven var sevmeyen var. İlk seçildiğimizde yüzde 34.2’yle geldik. İki parti geldik. Bir CHP vardı, bir biz vardık. Ama parlamentonun yüzde 63’üne sahiptik. Ondan sonraki süreçte yerel seçimlerde farklı oylar aldık, genel seçimlerde onun fevkinde oylar aldık. Cumhurbaşkanlığında yüzde 52’ye kadar tırmandık. Ama yerel seçimde daha farklı oylar aldık. Şimdi içeride ve dışarıda bunu istediği gibi değerlendirmek suretiyle AK Parti’ye yüklenmek isteyenler oluyor. Dışarıda Batıcı, egemen güçler, özellikle çıkar şebekeleri bize her zaman çok çirkin yaklaşmışlardır. Biz bunlara hiçbir zaman prim vermedik. Kararlılıkla yolumuza devam ettik. Bundan sonra da aynı şeyler olacak. Sayın Trump’ın o gün yaptığımız görüşmede arkadaşlarıma kullandığı ifadeler, onlara yönelik ortaya koyduğu tavır, takdire şayandır. Ben de zaten kendilerine bu tür tavırlarını sevdiğimi belirttim.
‘HAFTER LİBYA’DA KORSANDIR’
(Libya’daki gelişmeler ve 6 vatandaşımızın kaçırılması) Libya ile bizim zaten askeri anlaşmamız var. Bunu daha da güçlendirdik. Orada BM’nin uluslararası hukuka göre muhatabı Sarrac’tır. Hafter şu anda orada tam manasıyla korsan hareket yapmıştır; korsan konumundadır. Biz de bugüne kadar bütün görüşmelerimizi Sarrac’ın ekibiyle yaptık. Ben bugüne kadar Hafter’le muhatap olmadım. Şimdi BM’nin de buna göre adımlarını atması lazım. Şu an Sarrac ve ekibi kaybedilen yerleri her geçen gün tekrar geri alıyorlar. Temenni ederiz ki kısa zamanda Libya’da da bir seçime gitme imkanı doğar. Halk kendi haklarını demokratik yollarla temsil etme imkanı yakalar.
‘YENİ JAPON İMPARATORU ÇOK MÜTEVAZI’
Yeni İmparatorun (Japonya) öncekine göre daha genç, 59 yaşında, olması hasebiyle daha dinamik, mütevazı bir yapısı var. Kapıya kadar gelerek beni İmparatoriçeyle birlikte karşıladılar. Beraber çıktık, görüşmemizi yaptık. Yine kapıya kadar geldi ve uğurladı. Bu mütevazı hal aslında geleneklerinde var. Yarım saat görüşmemiz oldu. Kendisini Türkiye’ye davet ettim. Biliyorsunuz yurt dışına çıkış için İmparatora müsaadeyi hükümet veriyor. Bu konuyla ilgili olarak da “Biz Sayın Başbakan’la görüşürüz, ona da söyleriz, sizi Türkiye’de ağırlayalım” dedik. Çünkü İmparatoriçe Türkiye’ye gelmemiş ancak Türkiye’yi sevdiğini söyledi. “O halde bekliyoruz” dedik.
‘ANLAYACAKLARI DİLDE KONUŞMASINI BİLİRİZ’
(Doğu Akdeniz krizi) Hukuk içinde atılması gereken adımları atıyoruz. Bundan sonra da böyle götürmeye çalışacağız. Ama karşımıza hukuk tanımazlar çıkarsa, onların anlayacağı dil neyse o dille de konuşmasını biliriz. Orada hiçbir hukuku olmayanların kendilerine hak istihsal etmeleri kabul edilebilir bir şey değil. Zaten Güney Kıbrıs bugüne kadar hiçbir zaman hukukla hareket etmedi. AB’ye girişi şaibeli olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi oradan aldığı güçle KKTC’yi korkutmaya çalışıyor. AB de dürüst hareket etmiyor. Bürgenstock’ta KKTC’ye en büyük haksızlık yapılmıştır. Referandumda ‘hayır’ dediği halde Güney Kıbrıs AB’ye alınmıştır; Kuzey Kıbrıs ‘evet’ dediği halde alınmamıştır. AB’nin mali yaptırımlar noktasında da Kuzey Kıbrıs’a ödemesi gereken para ödenmemiştir. Şimdi biz bu AB’ye nasıl inanalım? Bunlar dürüst değil. Bunların hepsi gaspçı. Burada da yaptıkları yine bu.