Sağlık hizmetlerine erişimin daha hızlı ve kolay olması, Türkiye’de ilaç kullanımında artışa sebep oldu. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) araştırmalarına da yansıyan bu artışın altında ise bilinçsiz ilaç kullanımı yatıyor.
SGK verilerine göre, her gün 1 buçuk milyon kişi çeşitli sebeplerle doktora gidiyor ve Türkiye’de yılda kişi başı 30 kutu ilaç tüketiliyor. Doktora yazdırılıp kullanılmayan yüzlerce ton ilaç ise kutu kutu çöpe atılıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün paylaştığı bilgiler de SGK verilerini destekler nitelikte. Buna göre ilaçların yaklaşık yüzde 50’si yanlış ya da gereksiz kullanılıyor, hatta kutusu bile açılmadan çöpe atılıyor! Çöpe atılan ilaçlar ise yediğimize, içtiğimize karışarak bizi resmen zehirliyor.
Peki, hem insan hem de çevre sağlığı için tehdit oluşturan atık ilaçlar konusunda neler yapılabilir? Sağlıkta da israfa yol açan bu tehlikenin önüne nasıl geçilebilir? Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Ecz. Nurten Saydan ve Türk Eczacıları Birliği Başkanı (TEB) Ecz. Erdoğan Çolak, bir bir anlattı.
DOKTOR DOKTOR GEZİP İLAÇLARI KULLANMIYORUZ
İlaç israfı, tüm dünyada en önemli sorunların başında geliyor. Her gün kutularca ilaç çöpe gidiyor. Türkiye'deki ilaç israfı ne boyutta?
Nurten Saydan: Yaşlanan nüfus, yeni çıkan ve geri ödemeye giren ilaçlar ile kanser gibi rahatsızlıklardaki artışlar, kamunun ilaç harcamalarını her geçen gün artırıyor. İnsan hayatının uzamasının ilaç ve sağlık harcamalarındaki artışı beraberinde getirmesi de kaçınılmaz bir sonuç. Diğer taraftan ülkemizde sağlık hizmetine erişimin kolaylaşması, hastaların doktora müracaat sayılarını artırdı. Aile hekiminin yazdığı ilaçlar alındığı halde bu ilaçlar kullanılmadan başka hastanelerde muayene olunarak farklı farklı ilaçların alınması da başlıca sorun kaynağı. Bunun yanı sıra ülkemizdeki sağlık okuryazarlığının düşük olması, ilacı alan ama kullanmayan, dolayısıyla da bilinçsiz ilaç tüketimine neden olan bir toplum yapımız olduğunu ortaya koyuyor.
ÇÖPE ATILAN İLAÇLAR SOFRAMIZA KADAR GELİYOR
Erdoğan Çolak: İnsanlık, kaynakları hızla ve düşünmeden kullanıyor. İçinde olduğumuz pandemi süreci, bize insan ve doğa arasındaki ilişkinin ne denli sorunlu olduğunu gösterdi. Gelecekte kendimizi ne denli koruyabileceğimiz de bu ilişkiyi ne derece düzelteceğimizle yakından ilgili. İlaç israfı önemli bir konu ve biz, akılcı ilaç kullanımını da bu yüzden önemsiyoruz. Çünkü ilaçlar akılcı kullanılırsa israf minimum düzeye iner.
Türk Eczacıları Birliği olarak ilacın üretiminden imhasına kadar olan tüm süreçlerde sağlık çalışanlarının söz sahibi olması gerektiğini savunuyoruz. Öte yandan bu konunun bir halk sağlığı tehdidi olduğunu da unutmamak gerek. İlaçlar, diğer evsel atıklar gibi algılanmamalı. Bilinçsiz bir şekilde çöpe atılan, şehir kanalizasyon sistemlerine karışan atık ilaçlar tekrar suya, havaya ve toprağa geçiyor, bu gerçek unutulmamalı. Örneğin halk sağlığı açısından önemli tehditlerden olan antibiyotik direncinin sebeplerinden biri de yerüstü/yeraltı sularına, toprağa karışan atık ilaçların içme suyu ve yiyeceklerle soframıza kadar ulaşması. Ülkemizdeki duruma gelecek olursak da yüzde 30’a civarında bir ilaç israfından söz edebiliriz.
'BİLİNÇSİZ İLAÇ TÜKETİMİ SÖZ KONUSU'
İlaç israfından ilaç sanayisi dışında başka hangi sektörler etkileniyor?
Nurten Saydan: Türkiye'de ilaç israfından daha çok bilinçsiz ilaç tüketimi söz konusu. Bir rahatsızlık nedeniyle doktora giden kişi doktorun tavsiye ettiği gibi ilaç bitene kadar değil de kendince yeterli gördüğü kadarını çoğu zaman da 1-2 tanesini kullanıyor. İyi geldi ya da gelmedi gibi gerekçelerle geri kalan ilacı kullanmayı kesince de tedavi yarım kalıyor. Bunun sonucunda tekrar doktora gidiyor, aynı ilacı ya da daha kuvvetli başka bir ilacı reçete ettiriyor, onu alıyor, yine düzgün kullanmıyor. Böylece sağlık sistemini tekrar tekrar kullanarak zaman ve kaynak israfına yol açıyor. Devlet ise tedavi için gereğinden fazla ücret ödemiş oluyor.
'İLACIN TEK YETKİLİSİ ECZACILARDIR'
'Akılcı ilaç kullanımı' deyince ne anlamalıyız? İlaç israfına nasıl katkılar sunar?
Nurten Saydan: Akılcı ilaç kullanımı, tedaviyi belirleyen doktorun öngördüğü tedavi şemasına uygun olarak eczacı bilgilendirmesi ve rehberliğinde doğru ilacın doğru zamanda, doğru dozda kullanılmasıyla gerçekleşir. Bu sistem sayesinde hastalar sağlık sisteminin tedavi basamakları arasında gereksiz yere gezip zaman kaybı ve ekonomik kayıp yaşamaz, devlet de iş gücünden ve sağlık harcamalarından tasarruf eder. Ülkemizde maalesef insanlar komşu, eş, dost ya da arkadaş tavsiyesiyle tansiyon, diyabet gibi kronik rahatsızlıklarda kullandıkları ilaçları hatta kanser tedavisinde kullandıkları ilaçları bile bırakıp ne içerdiği belli olmayan sözde bitkisel tedavilere yöneliyor. Bu da çok ciddi sağlık sorunları yaşanmasına yol açıyor.
O nedenle ister reçeteli, ister reçetesiz, isterse bitkisel olsun ilaç kullanırken mutlaka eczacılarının tavsiyelerine uyulmalı, onlara danışmadan ilaç kullanılmamalı. Dünyada ve ülkemizde ilacın tek yetkilisinin eczacılar olduğu göz ardı edilmiş durumda. Halkımızın ciddi bir şekilde bilinçlendirilmesiyle yol katedebiliriz. Önceliğimiz bu olmalı.
'İLAÇLARIN YÜZDE 50'Sİ YANLIŞ YA DA GEREKSİZ KULLANILIYOR'
Erdoğan Çolak: Dünya Sağlık Örgütü, akılcı ilaç kullanımını, 'kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun ilacı, uygun süre ve dozda, en uygun maliyetle ve kolayca sağlayabilmeleri' şeklinde tanımlar. Akılcı ilaç kullanımı ile ilaç israfı birbiriyle yakından ilişkili. Dünya Sağlık Örgütü, ilaçların yaklaşık yüzde 50’sinin yanlış ya da gereksiz kullanıldığı, hatta kutusu bile açılmadan çöpe atıldığı yönünde veriler paylaşmıştı. Ne yazık ki ülkemizde de bilinçsiz ilaç kullanımı çok yaygın. İlaçların tamamının kullanılmadığı durumlarla sıkça karşılaşıyoruz. İlaç kullanımında bilincin artması, sağlık okuryazarlık seviyesinin yükselmesi gerçekten çok önemli. Türk Eczacıları Birliği olarak "Rehber Eczanem" programımız ile akılcı ilaç kullanımına katkı sunmak adına eğitimler düzenledik, projeler geliştirdik. İlerleyen süreçlerde de devam edeceğiz.
'SON KULLANIM TARİHİ GEÇEN İLAÇ, KİMYASAL ATIKTIR'
İlaç firmaları ilacın geri dönüşümüne katkı sunmak için ne gibi adımlar atmalı?
Nurten Saydan: İlaçlar son kullanma tarihine kadar ilaç, son kullanma tarihi geçince ya da ambalajı bozulunca kimyasal atıktır. Tüm dünyada kimyasal madde üreten firmalar, ürettikleri ürünlerin atıklarını imha etmekle yükümlüdür. Nerede olursa olsun kullanılmayan ya da kullanım süresi dolmuş ilaçlar, bu çerçevede atık ilaç hükmündedir. Ancak maalesef atık ilaçlar sadece ülkemizde değil, tüm dünyada bir çevre sorunu haline geldi. Okyanuslardaki balıklarda bile yapılan analizlerde ciddi oranlarda insanların kullandığı ilaçların etken maddelerine rastlanılıyor. Kullanılmayan ilaçların çöplere, oradan yeraltı sularına karışması ya da kanalizasyonla denizlere karışması ciddi bir çevre sorunu.
Bu çerçevede belediyelerin tıpkı atık piller gibi atık ilaç kutuları oluşturmaları ya da bu atıkların toplamaya yetkili kuruluşlar vasıtasıyla toplanmasını sağlayacak bir altyapının oluşturulması sağlanmalı. Bu amaçla da ilaç firmalarının bu atıkların toplanmasını sağlamak üzere kutu başı belirlenecek bir ücreti fon olarak ayırmaları sağlanabilir. Gerekli yasal düzenlemeyle bu bir an önce hayata geçirilmeli.
'EVLERDEKİ İLAÇLARI GERİ DÖNÜŞÜME KAZANDIRACAK YÖNTEM...'
Bireysel olarak israf için alacağımız önlemler neler olmalı? Mesela tarihi geçen ilaçları çöpe atmak yerine başka nasıl geri dönüşüme katabiliriz?
Nurten Saydan: Son kullanma tarihi geçmiş olsun ya da olmasın evlerde bulunan, kullanılmayan ilaçlar, atık ilaç statüsündedir. Bunların tekrardan tedavi zincirine sokulması ciddi riskler barındırır. Atık ilaçlar; Atık Yönetimi Yönetmeliği ve Atık Getirme Merkezi Tebliği kapsamında yönetilir.
Söz konusu tebliğin 8’inci maddesine göre; 'büyükşehirlerde ilçe belediyeleri, belediyeler, mahalli idare birlikleri; 1. sınıf atık getirme merkezini kurmak/kurdurmakla, işletmek/işlettirmekle' yükümlüdürler. Bu çerçevede kurulacak atık ilaç toplama merkezleri dışında evlerdeki ilaçları geri dönüşüme kazandıracak bir yöntem bulunmuyor. Zira evlerdeki ilaçların saklanma koşullarının bilinmesi ve kontrol edilmesi mümkün değil.
Erdoğan Çolak: Her şeyden önce hekim ve eczacıların söylediklerinin dışına çıkılmamalı. Eş, dost, komşu tavsiyesiyle, sosyal medyadan görülenler, internetten araştırılanlarla ilaç kullanılmamalı. İlacın uzmanı olan eczacılarımız, 7/24 vatandaşlarımıza ilaç ve sağlık bilgisi sunuyor. Bunun yanı bazı şehirlerimizde belediyeler ve bölge eczacı odalarımızın ortak çalışmaları sonucunda ortaya çıkan atık ilaç toplama projeleri var. Vatandaşlarımız, yaşadıkları şehirlerdeki bölge eczacı odalarımızın ya da belediyelerin web sitelerine girerek detaylara ulaşabilir, ellerindeki ilaçları ilgili noktalara ulaştırabilirler.
'HERKESE ÇOK BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR'
Aşırı ilaç tüketimi ile ilaç israfı arasında nasıl bir ilişki var? Ne gibi önlemler alınabilir?
Nurten Saydan: Dünyada ilaca ve gıdaya ulaşmada sorun yaşayan milyarlarca insanın varlığı göz önünde bulundurularak ülkemizde herkesin erişebilir durumda olduğu sağlık sisteminin bilinçli bir şekilde kullanılması sağlanmalı. Ve en önemlisi ilacın tek yetkilisi eczacıların ilaçla ilgili kullanım önerileri ve bilgilendirmeleri çerçevesinde hareket etmek, en doğru yaklaşım olacaktır.
Erdoğan Çolak: İlaç israfının önüne geçilmesi konusunda farkındalığın oluşturulması ve toplum bilincinin artırılmasında hekim, eczacı, hemşire, sağlık otoritesi, meslek örgütleri, akademi ve medyaya çok büyük görevler düşüyor. Akılcı olmayan ilaç kullanımı beraberinde antibiyotik direnci, tedavi etkinliğinin azalması, ilaçların yanlış şekilde kullanılması, gereksiz ilaç tüketimi gibi istenmeyen durumları getiriyor. Akılcı ilaç kullanımını desteleyecek politikalar geliştirilmeli, yukarıda saydığımız paydaşlar iş birliği projelerinde yer alınmalı, koruyucu hekimliği destekleyecek düzenlemeler yapılmalı ve reçetesiz ilaç sisteminden vazgeçilmeli. Reçetesiz ilaç demek aslında israf demek, bilinçsiz ilaç kullanımı demek. (Senim Tanay Karakuş - Selçuk Bulut / Milliyet.com.tr)