'Çirkin Kral' Türkiye'den nasıl kaçtı?
Yılmaz Güney'i cezaevinden kaçırıp, ölümüne kadar yanında kaldığını iddia eden Donat F. Keusch, 28 yıl sonra ilk kez ortaya çıktı
ADANA'nın Yumurtalık İlçesi Hakimi Sefa Mutlu'yu 1974'de tabancayla öldüren Türk sinemasının `Çirkin Kral' lakaplı sanatçısı Yılmaz Güney'i 1981'de cezaevinden kaçırıp, Fransa'ya götürdüğünü ve ölümüne kadar yanında kaldığını iddia eden film yapımcısı ve dağıtımcısı İsviçreli Donat F. Keusch, yaklaşık 28 yıl sonra ilk kez ortaya çıktı. Yılmaz Güney'i cezaevinden kaçırdığı ileri sürülen kişiler arasında adı geçen Keusch, onun nasıl kaçırıldığını yazacağı kitapta anlatacağı için bilgi vermeyip, "Bunu nasıl başardık?" diye kendi kendine sordu.
Adana 15'inci Altın Koza Film Festivali için davet edilen 39 yabancı konuk arasında yer alan Donat F. Keusch'nin, Yılmaz Güney'in yakın arkadaşı ve sanatçının kaçırılmasını tek bilen kişi olduğu tesadüf sonucu ortaya çıktı. Asıl mesleği psikolog olan Keusch hikaye yazarı eşi Giso ile geldiği Adana'da kendilerini karşılayan Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Nurettin Çelmeoğlu'yla sohbetinde Çirkin Kral'ın kaçırılmasından ölümüne kadar yanında olduğunu açıkladı. Çelmeoğlu'ndan da Güney'in doğduğu köye ve hakimi öldürdüğü iddia edilen Yumurtalık İlçesi'ne kendisini götürmesini istedi. Keusch, Güney'in Karataş İlçesi'ne bağlı Yenice Köyü'nde doğduğu evi, dolaştığı yerleri gezdi. İkram edilen karpuzu, Çirkin Kral'ın kendisine anlattığı bıçak-çatal kullanmadan sadece elini kullanarak, yedi, Yılmaz Güney'i tanıyan akrabaları ve köylülerle sohbet edip bilgi aldı.
FİLMİ KÖYÜNDE ÇEKSEYDİ CİNAYET İŞLENMEYECEKTİ
Köylüler F. Keusch'e bugüne kadar gündeme gelmeyen ilginç bir bilgi de verdi. Yılmaz Güney'in `Endişe' adlı filmi kendi köyünde çekmek istediğini, ancak, köyünde ekili pamuk tarlası olmadığı için çekimlerin Yumurtalık'ta yapılmasına karar verdiğini belirten köylüler, "Eğer köyde çekimler yapılsaydı, Yılmaz Güney şimdi yaşıyor, aramızda olacaktı. Bu cinayet de işlenmeyecekti" dedi.
Yılmaz Güney'in cezaevinden kaçışından ölümüne kadar yanında bulunan film yapımcısı Keusch, Yumurtalık'ta Güney'in Hakim Sefa Mutlu'yu öldürdüğü iddia edilen, şu an çay bahçesi olarak hizmet veren gazinoda eşiyle dolaşıp fotoğraf çekti. DHA muhabirinin sorularını cevaplayan Keusch, Yılmaz Güney ile filmlerinin satışı için anlaşma yapmak üzere Türkiye'ye geldiğinde cezaevinde tanıştıklarını belirtti. Keusch, Çirkin Kral'ı nasıl kaçırdıkları konusunda bilgi vermekten kaçınırken, ölümüne kadar yanında olduğunu açıklayıp, şunları söyledi:
`ÖLDÜRDÜĞÜMÜ SANMIYORUM. KEŞKE BEN ÖLDÜRSEYDİM'
"Berlin'de Yılmaz Güney'in filmleri fuarda satılıyordu. Filmleri satan kişiye `film böyle satılmaz' dedim. Yılmaz Güney'in filmini alıp Almanya'da sattım. Daha sonra kendisiyle anlaşma yapmak üzere İstanbul'a gittim. 1979'da kendisiyle cezaevinde tanıştım. Dostluğumuz ilerledi. Yılmaz'a `çok büyük bir adamsın, öyle siyasi yapın, öyle propagandan var ki seni hapisten çıkartmazlar. Bence sen kaçmalısın' diye bir öneride bulundum. `Hayır ben gitmem. Burası benim ülkem. Af olur. Çıkıp film yapacağım' dedi. Mide kanseriydi. Kanseri rakı içerek tedavi etmeye çalışıyordu. 1981'de hapishaneden çıkamayacağını anlayınca kaçmaya karar verdi. Kaçar kaçmaz Paris'e gitti. Oradan da İsviçre'ye Zürih'e geldi. Yaklaşık bir ay bizde kaldı. İsviçre'de rahat bir yaşam sürüyordu. Sokakta bile rahatça gezebiliyordu. Daha sonra bir Türk kendisini tanıyıp gazeteciye haber verdi. Gazeteci de Yılmaz Güney'in İsviçre'de olduğunu yazınca oradan Fransa'ya kaçmak zorunda kaldı. O gece Yılmaz Güney'i Fransa'ya ben götürdüm. Ondan sonra ölümüne kadar yanında oldum. Sık sık sohbet ederdik. Hakimin öldürülme olayını sorduğumda, `Çok büyük bir kavga çıktı. Herkes alkollüydü. Bıçaklar tabancalar vardı. Ben öldürmediğimi sanıyorum. Keşke ben öldürseydim' dedi. Öldürülen hakim için çok iyi düşünmediğini de ifade etmişti."
`KAÇMAYI NASIL BAŞARDIK?'
Donat F. Keusch, Yılmaz Güney'in cezaevinden nasıl kaçtığı ve kendisi de dahil kimler tarafından kaçırıldığı konusunda açıklama yapmaktan kaçındı. Keusch, Güney'in kaçmasından kısa süre sonra bazı gazetelerde Yılmaz Güney'i kaçırdığı iddia edilen kişiler arasında adının bulunduğu yönünde haberlerin de çıktığını, o günden bugüne kadar hiç kimseye bu konuda bilgi vermediğini söyledi. Keusch, "Evet herkes Yılmaz Güney'in kaçışından ölümüne kadar olan bölümü merak ediyor. Ben de şunu merak ediyorum; Nasıl başardık, niye başardık? Uzun bir hikaye anlatabilirdim ama şimdi anlatmayacağım bir gün onu okuyacaksınız. Kitap yapacağım" dedi.
`ÜLKESİNİ ÖZLÜYORDU'
F. Keusch, Yılmaz Güney'in ölmeden önceki son günleri hakkında da bilgi vererek, "Komaya girmeden kısa süre önce yanındaydım. Uzun konuşma yaptık. Kendisiyle çok uzun dostluğumuz oldu. `Artık gidiyorum. Elveda' anlamında bir konuşma yaptı. Ben de kendisine `Yok uzun yolumuz olacak' dedim. Yılmaz Güney her zaman ülkesini çok özlediğini söylerdi. Yılmaz Güney öldükten sonra hatıralarıyla burada yaşamaya devam ediyor" diye konuştu.
Görgü tanıkları ne dedi
YILMAZ Güney'in Hakim Sefa Mutlu'yu vurmasına tanık olduğunu söyleyen tekel bayi 58 yaşındaki Mehmet Uyulhas, o karanlık gecedeki olayı şöyle anlatmıştı:
"Gazinoda kalabalık bir grup vardı. Yılmaz Güney filmde rol alanlar ile yakın dostlarına yemek veriyordu. Yanında dönemin Adana Belediye Başkanı Ege Bağatur, eşi Fatoş, oğlu Yılmaz da vardı. Ben gazino işletmecisinin yanında oturuyordum. Bir ara Güney, masada oturanlara `Film setinde tabancanın sesi iyi kaydedilmemiş. Burada ateş etsem iyi çıkar mı acaba?' diye sordu. Yanında oturan Ege Bağatur, `Gözünü seveyim Yılmaz yapma. Adana'ya gel roket at. Ama beni burada zor duruma düşürme' diyerek engel olmaya çalıştı. Bu sırada aynı gazinoda başka masada oturan Hakim Sefa Mutlu'nun kardeşi Kaya Mutlu, ağabeyine bu durumu iletince Sefa Mutlu, `Adamsa ateş etsin. O sinemanın Çirkin Kralıysa ben de buranın kralıyım. Hemen tutuklarım' dedi. Hakimin çok alkol aldığı davranışlarından belli oluyordu. Aynı anda Yılmaz Güney art arda üç el havaya ateş etti. Hakim bu duruma çok sinirlendi ve Güney'in yanına gelip küfür etti. Bu arada gazino işletmecisi ve çalışanları araya girip Hakim Mutlu'yu gazinodan çıkartıp sahile indirdiler. Yılmaz Güney ise çok sinirlenmişti tir titriyordu. Ortalık tam yatıştı derken Sefa Mutlu koşarak geldi ve kaptığı bir sandalyeyi Yılmaz Güney'e doğru savurdu. Aynı anda Yılmaz Güney elindeki tabancasını Sefa Mutlu'ya doğrultup, tetiğe bastı. Hakim alnından vurulup yere yığılmıştı. Keşke Sefa Mutlu bu kadar alkol almamış olsaydı. İkisine de yazık oldu."
`BEN ÖLDÜRMEDİM'
Yılmaz Güney'in olaydan sonra ifadesini alan Adana DYP Milletvekilliği de yapan o dönemin savcısı Yalçın Öğütcan ise, "Yılmaz Güney kaçmamıştı. Kendisini jandarma karakoluna davet ettik. Hiç itiraz etmeden geldi. Bana, `Ben hümanist bir insanım. Kimseyi öldürmedim' dedi. Davranışları çok kibar, beyefendiydi. Soruşturma için gözaltına alındı. Ancak, suç aleti tabanca ortada yoktu. Sabaha kadar nezarethanede kaldı. Ertesi gün yeğeni Abdullah Pütün tabanca ile gelip Sefa Mutlu'yu kendisinin vurduğunu söyledi. Ancak, yalan söylediği ortaya çıktı ve Yılmaz Güney `adam öldürmek' suçundan Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesi'ne çıkartılıp tutuklandı" dedi.
Öldürülen Hakimin Niğde'de yaşayan kardeşleri ise olayın tamamen kapatılıp, unutulmasından yana oldukları için bugüne kadar konuşmaktan kaçındı. Daha önce yapılan bazı söyleşilerde Utku Mutlu, `tanrının adaletinin tecelli ettiğini' ve artık ne kardeşinin ne de Yılmaz Güney'in hayatta olmadığını söyledi. Sefa Mutlu'nun diğer kardeşi Oktay Mutlu ise, o zamanlar Yılmaz Güney için aile olarak 7 ölüm kararı verdiklerini, subay olan ağabeyi İbrahim'in kendilerini engellediğini belirtti.