'Cemaatle bağım...'
HSYK 1. Dairesi Başkanı İbrahim Okur, hakkında ileri sürülen iddialarla ilgili VATAN'a konuştu.
HSYK 1. Dairesi Başkanı İbrahim Okur, hakkında ileri sürülen iddialarla ilgili VATAN'a konuştu. Askıya alınan HSYK değişikliğinin indirilerek yasalaşmasına neden olan HSYK'daki toplantı krizinin arkasında Okur ile 1. Daire üyesi Teoman Gökçe'nin olduğu iddia edildi. Yeni Şafak'taki habere göre Okur ve Gökçe diğer kurul üyelerine WhatsApp uygulamasından mesaj göndererek 'toplantılara katılmayın' baskısı yaptığı iddia edildi. Bir HSYK üyesi Yeni Şafak'a kendisine mesaj atıldığını, diğer üyelere de atıldığını duyduğunu söyledi.
Okur, WhatsApp uygulamasını kullanmadığını belirterek şunları söyledi:
"Beni açıkça hedef haline getiriyorlar. Tazminat davası açacağım. Düşünün ki ben içerdeydim, yani Genel Kurul toplantısına katılmıştım ama dışardaki üyeye mesaj atıp 'gelmeyin' diyorum. İçerideki bir üyenin böyle demesi mümkün mü? Haberi bir üyeye dayandırıyorlar. O üyenin 'Sen içerdesin, bize niye gelme diyorsun. Kimsin sen?' demesi gerekmez mi? WhatsApp kullanmıyorum. Kullanmadığım bir uygulamadan da mesaj atabiliyormuşum bu habere göre" dedi.
"CEMAATLE BAĞIM YOK"
Okur, kendisi ile ilgili bir algı oluşturulmaya çalışıldığını belirterek "Bundan iki hafta önce de benimle ilgili 'gizli güç' diye haber yaptılar. Paralel yapı içerdeki üyeleleri aracılığıyla bunu yaptı diyorlar. Paralel yapının üyesi olmakla itham ediliyoruz. Avukatımı çağırdım, dava açacağım" dedi.
Okur, "Yargıda sizinle ilgili çok çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. Cemaatle ilişkiniz nedir?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"Hiçbir cemaatle, hiçbir grupla, hiçbir siyasi partiyle organik ya da organik olmayan bir bağ içinde olmadım, bundan sonra da öyle bir bağ içinde olmayı düşünmüyorum. Aklımın, vicdanımın sesini dinliyorum, doğru işlere evet diyorum, doğru olmayana hayır diyorum. Bu yüzden herkes kendi dışında bir yere yazmaya çalışıyor. Bundan dolayı bana cemaatçi, Ergenekoncu, cemaatin rahatsız olduğu daire başkanı gibi farklı farklı şeyler söylediler. Aklımı hiçbir yere ipotek etmedim. Allah'tan başka kimseye kulluk etmedim, etmeyi de düşünmüyorum."
"İSPATLANIRSA İSTİFA EDERİM"
Okur, iddialarla ilgili bir de yazılı açıklama yaptı. Yargıyı yıpratmaya yönelik saldırıların bir parçası olarak hedef alındığını savunan Okur, "24 yıllık meslek hayatım boyunca Anayasa, kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatime göre karar verdim. Hiçbir cemaat, grup ve siyasi parti ile doğrudan ya da dolaylı bağ içerisinde olmadım. Milletimin değerlerine bağlı, dürüst, namuslu, sözüne güvenilen bir insan olmaya özen gösterdim. Hiçbir zaman gizli hesapların ve gizli işlerin içerisinde yer almadım. Ne paralel ne de hangi adla olursa olsun başka bir illegal yapı ile hareket etmedim" dedi. Okur, şöyle devam etti:
"HSYK’yı çalışamaz hale getirmek gibi bir amaç taşımadım. 9 üyenin katılmaması sebebiyle yapılamayan ilk toplantı ve 8 üyenin katılmaması sebebiyle yapılamayan ikinci toplantıda, ben toplantıya katılan ilk gün 13, ikinci gün 14 üye arasında yer aldım. Katılmayan üyelerin söyleyeceklerini toplantıya katılarak söylemeleri gerektiğini savundum ve Kurul’un bu şekilde kilitlenmesini doğru bulmadığımı her ortamda ifade ettim. WhatsApp uygulaması kullanmıyorum. Bir üyeye dayandırılarak yapıldığı belirtilen haberin kaynağı olan üyenin bu iddiasını mutlaka ispatlaması gerekmektedir. Herhangi bir üyeye toplantıya katılmayın şeklinde mesaj gönderdiğim veya telkinde bulunduğumun ispatlanması halinde derhal görevimden istifa etmeye hazırım. Aksi halde iddia sahibinin aynı şeyi yapmasını beklemek en doğal hakkımdır."
"ÖZEL EKİPTEKİ SAVCILAR" İDDİASI
Okur, son kararnameyle atanan savcılardan Zekeriya Öz'ün Bolu'ya, Cihan Kansız'ın Sakarya'ya, Ercan Şafak'ın Kocaeli'ne, Fikret Seçen'in Gebze'ye ve Muammer Akkaş'ın Tekirdağ'a atandığı ve böylece İstanbul özel yetkili mahkemelerin iş alanına giren tüm bölgelerin "özel ekip olarak bilinen savcıların kontrolüne geçtiği" iddiaların da "manipülasyon" olduğunu savunarak şunları söyledi:
"Dairemizce çıkarılan kararnameler mazeret kararnameleri olup, talebi olmadan re’sen atananların eş ve çocuklarının okul durumları dikkate alınarak mağdur olmamaları için yakın yerlere atanmaları benim de aralarında olduğum 6 üyenin oyu ile uygun görülmüştür. TMK 10. maddesi kapsamındaki mahkeme ve savcılıkların kaldırılması ile ilgili kanun teklifi TBMM’nde iken bu kapsamda her savcının bu yetkileri kullanabilmesi yolu açılırken, söz konusu illere yapılan atamaların özel bir amaç taşıdığının belirtilmesi ise haberin ne kadar özensiz ve önyargılı hazırlandığının bir göstergesidir. Medya organlarının, kişilerin mesleki kariyerlerini ve onurlarını somut bilgilerden yoksun ifadeler üzerinden yıpratması, medyanın etik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır."