Cem Uzan'dan sonra Demirtaş senaryosu uygulanıyor
Başbakan Davutoğlu, "2002'de Cem Uzan, 2007'de Erkan Mumcu, 2011'de Kılıçdaroğlu ve şimdi de Demirtaş senaryosu uygulanıyor" dedi.
27.03.2015 - 22:49 |
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Habertürk Televizyonu'nda yayınlanan 'Gündem Siyaset' programında Habertürk Ankara Temsilcisi Veyis Ateş'in gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Çalışma hayatındaki enerjisinin neyle ilgili olduğu sorusu üzerine Davutoğlu, "Bir insana hiçbir kudret kendisinin içinden gelen güçten daha kuvvetli değildir. Kendisiyle barışık olmayanın tabiatla, insanlarla barışık olması çok zor. Kendimi ölçerek, biçerek o enerjiyi bulmaya çalıştım. kendisiyle barışık olan bir insanın aşamayacağı engel yoktur. O zaman kendi içinizden bir enerji üretirsiniz. Ben kalbimle beynim arasındaki irtibata bakarım. Eğer, kalbiniz ile beynini arasında bir uyumsuzluk varsa, bedeniniz, kimliğiniz, şahsiyetiniz parçalanmaya başlar ve çift kişilik ortaya çıkar. Kendi içinizdeki barış, kendinizle barışık olmak ve çevre ile ilgili bir iddiaya sahip olmanız. İnsana selam olsun derken başka insanlarla barışık olmaya, tarihe derken tarihe anlam vermeye...Özetle, içinizdeki barışık olma haliyle dış dünya barışı taşıma varsa yorulsa bile hissetmiyorsunuz" dedi.
“GİDECEKSİNİZ HALKIN NABZINI TUTACAKSINIZ”
Seçim kampanyasıyla ilgili üzerine Davutoğlu, “Görevi aldıktan sonra önümüzdeki dönemli ilgili birkaç hedefi belirlemiştim. Birincisi hükümet çalışmalarının aksamadan yürümesi. Diğeri ise partimin seçime hazırlanmasıydı. AK Parti 12 yıllık bir parti ama çok köklü güzel gelenekleri Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde oturtmuş bir parti. İlk soru şuydu, kongreleri seçimden önce mi sonra mı yapsak? İki kanaat vardı. Bir grup arkadaş bunu erteleyelim, ikinci bir grup arkadaş yapalım kanaatindeydim. ben yapalım tarafındaydım. Nihayet kongreleri yaptık. 50'ye aşkın vilayetimize gittim. Sizin yüreğiniz tabana attığı zaman siyasetin aşkı oluyor. o yorulmaya başlayınca kitle de yorulur. Bizim kitlemiz yorulmadıysa o yüreği tutan başbakanımız vardı. Aslında hepimiz her an öğrenciyiz. Halka bunu anlatacağım diye yola çaktığımızda halk size birçok şey öğretir. Gittiğim her yerde sadece kongre yapıp dönmedim. Valilikten brifing aldım. Ezbere konuşmak doğru değil. Tepeden bakmak, ben her şeyi zaten biliyorum demek zaten doğru değil. Gideceksiniz halkın nabzını tutacaksınız. O benim için öğretici oldu. Her kongrede, her mitingde bizim siyasetimizi anlatmaya çalıştım. Şunu göstermeye çalıştım ben sizin parçanızım. Kongreler bitti, gençlik kongrelerine, kadın kongrelerine katıldım. Bir taraftan da seçime hazırlandık. Mülakatlar aldık. Geçen haftadan itibaren ara komisyonlardan arkadaşlarımdan bilgi aldım. Bir taraftan da 81 ili tek tek dinledim. alt komisyonda arkadaşlarımızı dinlerken ben de yeni görev devrettiğimiz kendilerine güvendiğimiz hepsini dinledim. Nasıl bir aday profili. Meseleler nedir? Her bir vilayette bölgeler de var. Tek tek o ilçelerin problemleri. Bir bakan arkadaşımı ulaştırma bakanını bir odaya aldım, Efkan Ala da bir başka odada. Tek tek not aldık bunları son Bakanlar Kurulumuzda bakan arkadaşlarımıza dağıttık. O resmin bütünleşmesini sağladık. Bir temayül yapıyor, oradan bilgi alıyoruz. Bu sefer bir başka süreç kattık, sivil toplum kuruluşlarımızı adayları tayin noktasında yardımcı olmaya çağırdık. 81 ilde sandıkları kurarak o şehrin sivil toplum kuruluşlarının tümüne davetiye gönderdik. Bugün 113 bin 750 kişi bizim anketimize katılmış. Birtakım mesajlar da aldım. İlk defa bir parti benden görüş beyan etti. STK'ların tümüne, yönetim kurulu üyelerine gönderdik. Ankara’da 8 bin 300 kişi geldi oy kullandı. Bulundukları yerden kalkıp oy kullanıyorlar. Bu en geniş katılımlı demokratik katılımlı bir katılım süreci” dedi.
“BİZİM HEDEFİMİZ BÜTÜN RENKLERİ TAŞIMAK”
"Teşkilattan aldığınız geri bildirimler nasıl bir ak parti profili" sorusu üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:
"Hayat çok renkli o renklerin tamamını yansıtması lazım bir partinin. Şu anki grubumuza gitseniz, TBMM'ye bizim grupta Türkiye’nin her rengini göreceksiniz. Kulise girin, bir rengarenk Türkiye topluluğu birbirleriyle şakalaşırken o lehçeleri yansıtan bir grup. Başka partilere baktığınızda birbirine ezberletilmiş. Bizim hedefimiz bütün renkleri taşımak. Bir insanın iddiasının olması hesabının değil. Hesap herkeste olur ama iddia sadece misyon sahiplerinde olur. Nepotizmle, millete ve tarihe sahip olanları arıyoruz. Öncelikli olarak teşkilat unsurlarımızla devlet tecrübesine sahip bunları bir araya getireceğiz. Ahlaki vasıflar bunu hep göz önüne aldık. Bir insanın kıyafeti o savaşa nasıl yaklaştığını yansıtır bir Osmanlı akıncısı, bir cepken çok açıktır. Aynı dönemdeki şövalye zırhlara bürünmüştür. Öylesine ağır zırhı vardır ki hareket etmez. Hayat insana yükler getirir, bagaj diyeceğimiz yükler. Böyle yükler yoksa, manevrası yüksek birikim oluşur. Bagajı olan ağır zırhları almış, onlarla hareket ederken zorlananları bulundurmamaya çalışacağız. her renk her bölge her lehçe ve her dağın eteğinde büyüyen. Her ırmağın kenarında büyüyen her bölgeden insanları.”
“SAYIN CUMHURBAŞKANI İLE BENİM ARAMDA HERHANGİ BİR ÇATIŞMA KRİZ OLMAZ”
Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında tartışma olduğu iddialarıyla ilgili soru üzerine Başbakan Davutoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı ile benim aramda herhangi bir çatışma kriz olmaz. Çok köklü bir dostluğumuz var. Birbirimizden emniyet içinde olduğumuz. Sayın Abdullah gül için de geçerlidir. Öyle bir geçmişimiz var. Ünvan sahibi olduktan sonra birine dost olunmuşsa onlara bir dönem tanımak lazım. Ben Sayın Cumhurbaşkanımız 2002'de davet ettiğinde istişare yaptım. Başbakanlık teklifini de ne Cumhurbaşkanımız bana sordu ne ben ona sordum. Ben hiçbir vazife için bir lobi yapmadım bir kulis yapmadım bundan sonra da bulunmam, talepte bulunmadım. Kendisiyle barışık olan birinin böyle birinin böyle bir hırsla davranması benim dünyamda yoktur ama görevi aldıktan sonra hırsla ve azimle çalışmak benim dünyamda var. Ben de bir kez imayla dahi beni mi düşünüyorsunuz diye sormadım. Yaptığım işi en iyi şekilde yapmak dışında zihnimde bir düşünce yoktu. Görev tevdi edilmedi orada ilan edildi. Sayın Cumhurbaşkanımız beni çağırıp seni düşünüyoruz ben de düşüneyim demedim. Bazılarına şaşırtıcı gelebilir aslında bu bizim siyasi ahlakımızı gösterir. Başka bir partide olsa başbakanlık sürecine giderken öylesine hırslı insanlar olurdu ki biz de böyle olmadı. Sayın Cumhurbaşkanımızla ben ilan edilecek diye haber geldi. İlan edene kadar Cumhurbaşkanımızla Başbakanlık konusunu hiç konuşmadım. Başdanışmanken de herhangi bir konuyu ele aldığımızda hiçbir zaman zihnimi kapalı tutmadım. Ne doğru biliyorsam söyledim. O çok farklı kanaatlere sahip olsa dahi sadece bunu söylemek. Ben bu hafta 3 defa görüştüm Sayın Cumhurbaşkanımızla. Dün de resmi görüşmesi bu görüşmelerin hiçbirinde Sayın Cumhurbaşkanımıza söylemem gereken bir şey var da şu kaygıyla söylememiştim desem tövbe istiğfar ederim. Bizim görevimiz hakkı söylemek. Hakkı olması gereken yerde söylemek. Şundan da çok büyük memnuniyet duyuyorum Sayın Cumhurbaşkanımız da aynı açıklılıkla benimle konuşur. Çünkü o bilir ki benim bir hesabım yok” diye konuştu.
“ORADA BENİM TUTUMUM AÇIK VE NETTİ”
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki polemikle ilgili soru üzerine Davutoğlu şunları söyledi:
"Orada benim tutumum açık ve netti. MYK'da Bakanlar Kurulu'nda arkadaşlara ithaf ettim. Herkes bu kurumlarda bu komisyonlarda gelip bana şahsen görüş beyan edebilir. Ben daha söz almış biri sözünü bitirmeden kestiğimi bilmem. Herkesi dinlerim. Bana aktarılmamış bir konu kurumlarda konuşulmamış bir konu. Kim yaparsa yapsın bunu disiplinsizlik diye telakki ederim. Bir daha böyle bir tavır görmek istemiyorum dedim. Onlar da bunu kamuoyuna açıkladılar. Kim olursa olsun kendisine şöyle davranırsa daha iyi olur dediğim halde başka davranırsa ona da gereğine söylerim."
“Sayın Cumhurbaşkanıyla karşı karşıya gelme algısının gerekçesini neye bağlıyorsunuz" sorusu üzerine Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızda şahsi ya da dünyevi bir mesele üzerinde ihtilaf olmaz. Farkı görüşler olur mu? Niye insan başdanışman olur. Her gün duymasını istediği şeyler için insan başdanışmanlık yapabilir mi? Benim vazifem başdanışmanken açık yüreklilikle düşüncemi söylemekti. Bu konuda da hep biz dinamik ilişki içinde olduk. Filistin meselesinde gözyaşları içinde karar almışız. Başbakan olduğunuzda ilişkinin doğasında bir değişiklik oluyor. Türkiye'deki sistem şu anki, bazıları buna parlamenter sistem hayır parlamenter sistem falan değil.”
"BAŞKANLIK SİSTEMİNİN SEÇİM BEYANNAMESİNDE YER ALACAK"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başkanlık sisteminin seçim beyannamesinde yer alacağını belirterek, "Başkanlık sondan başa doğru giderek olmaz şöyle diyeyim bir sistem tasavvur edelim sonra ona göre anayasa yazalım. Maalesef, muhalefet meseleyi kişiselleştirdi" dedi.
Başkanlık sistemi tartışmalarına değinen Davutoğlu, "Herşeyin zemininin sağlam olması önemli. Türkiye'deki sistem ne parlamenter, ne başkanlık ne de yarı başkanlıktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın halktan meşruiyetini alan bir seçimle Cumhurbaşkanı olduktan sonra bu iki otorite de milli iradenin meşruiyetine dayandı. Aslında bu yolla bir meşruiyet yani milli iradeden tam meşruiyetini almadığı halde ve sorumsuz güç bir şekilde güç kullanan Cumhurbaşkanlığı makamı doğrudan milletten güç almış oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül döneminde de millet iradesi temsilini Meclis'ten aldı ama bu Özal'la değişti. Orada yaşanan çatışmalar biz de minimize oldu çünkü aynı hedefe odaklanmıştık. Buradan net olarak ifade ediyorum, bu sistemin mutlaka değişmesi lazım. Sistem değişeceğine göre, ne yönde değişecek? Ya pür parlamenter sistem ya pür başkanlık sistemi ki hesap veren ile yetki sahibi olanın aynı kişi olması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız o konuda haklı. Bu sistem bir yetki çatışmasını beraberinde getiriyor, ben de bu kanaatine katılıyorum. Herkesin de aynı siyasi perspektife sahip olsa da uslüp zamanlama farkı olabilir. Bunun değişmesi lazım. Ne yönde değişmesi doğrudur. Bir kere halk tarafında Cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşmişse Başkanlık yönünde değişmesi doğrudur" ifadelerini kullandı.
"Bizim kişisel hiçbir sorunumuz Cumhurbaşkanımızla olmaz, yolumuz ve menzilimiz aynıdır" diyen Davutoğlu, "Hangimize hak baki olursa arkada kalan hakkını helal ederek cenaze namazını kılacaktır. O anlamda biz, birbirimize bu şekliyle bağlıyız ama sistemin ürettiği sıkıntılar var. Biz, bu sıkıntıları sık görüşerek aşmaya çalışıyoruz Cumhurbaşkanımızla. Birşey olduğunda da istişare ediyoruz. Başka iki kişi olsaydı, Sezer ve Ecevit ikilisinin nasıl bir ekonomik krize yol açtığını herkes gördü. Herkesin gönlü ferah olsun, ne Cumhurbaşkanımız ne ben buna izin veririm. Biz kendi şahsi düşüncelerimizi millet menfaatinin önüne geçirmeyiz. Madem ki Başkanlığa doğru bir evrilme gereklidir bizim seçim beyannamesinde de bu husus olacak. Nasıl olacağını bizzat kendi kalemimle yazdım. Biraz daha üzerinde çalışacağım, bizzat ben yazacağım" şeklinde konuştu.
'Davutoğlu başkanlık istemiyor tartışmalarına' değinen Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bunu en başta kendimle barışık olmaya aykırı kabul ederim. Hiçbir koltuğa hiçbir makama yakışık olmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız benim adımı ilan ettiğinde o da ben de güçlü başbakanlık güçlü Cumhurbaşkanlık' dedik. Oturduğum makamının gücünün şu veya bu çevre faktörleriyle zayıflatılmasına izin vermem, Cumhurbaşkanımızı kastetmiyorum, kim olursa olsun. Belli şeyler sanki Türkiye'de başkanlık sistemine geçilmiş gibi, şu anda işleyen şeyde benim başbakanlık gücümü ve sorumluluğunu taşırken, Cumhurbaşkanımızın söylemesi gereken şeyi bir başkası söylerse buna izin vermek. Cumhurbaşkanımızın bana veya kamuoyuna söylemesi gereken şeyi başkası söylerse bunu kabul etmem. Cumhurbaşkanımız bana herşeyi söyleyebilir. Cumhurbaşkanımız kendi şahsi kanaatlerini açıklayabilir. Cumhurbaşkanlığı makamı devletin en üst makamıdır. Muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanımıza yaptıkları saygısızlık bu makama yapılan saygısızlıktır. Buna da hiçbir zaman tolerans göstermedim. Son Demirtaş'ın yaptığı açıklamaya verdiğim cevap da bu sebepledir" ifadelerini kullandı.
"BAŞKANLIK SİSTEMİ SEÇİM BEYANNAMESİNDE YER ALACAK"
Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti: "Başkanlık seçim beyannamesinde yer alacak. Başkanlık sondan başa doğru giderek olmaz şöyle diyeyim bir sistem tasavvur edelim sonra ona göre anayasa yazalım. Maalesef, muhalefet meseleyi kişiselleştirdi. Ben öğrencilik yıllarımda Türk siyaseti üzerine çalışma yaparken Alparslan Türkeş'i Yüksek Lisans ödevinde onun siyasi düşüncesi benim yazdığım, bütün eserlerini okumuşumdur, açık şekilde başkanlığı savunur ama Bahçeli bugün karşı. Bunların hepsine baktığımızda başkanlık içinde bu görüşler olmasına rağmen şimdi karşı çıkışları sistemi bildiklerinden değil, Türkiye'nin ihtiyacının ne olduğunu bildiklerinden de değil, şahsi kişiseleştiriyorlar. Demirtaş'ın yaptığı nezaketsiz çıkışta, Cumhurbaşkanımıza dönük psikolojik operasyon çalışmasıydı, benim de tepki verdiğim. Önce anayasa, hatta önce siyaset felsefemiz. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyen siyaset felsefesi otoriter bir yapı üzerine kurulamaz. İnsanı, özgürlükleri, insanlık onurunu, hukuku esas alacak, temel hak ve özgürlükleri esas alacak. Bunları tanımlayacak. 'Sayın Erdoğan başkan olsun onun için de bir başkanlık sistemi düşünelim, onun için de bir başkanlık sistemi yazalım, değil. Ben hiçbir şekilde insan odaklı olmayan bir anayasal zeminin savunulmasını AK Parti fikriyatına uygun görmem. Bu çerçevede bu zemini sağlam kuracağız. Başkanlık sistemi bunun üzerine oturacak güçler ayrılığı, insan hak ve özgürlükleri teminat altına alınacak. Başkan, otoriter başkanlığı kastetmiyorum. Başkanlık sistemi bu yapı üzerine oturacak şekilde tanzim edilecek. Bunu tartışmaya açarız. Anayasa uzlaşma komisyonu ileri gidemedi. Seçim beyannamesinde yer alacak, seçim meydanlarına çıkıp yeni anayasa diyeceğiz. Öyle yeni bir düzen olacak ki bu yeni düzende halktan yetki almamış kimse otorite kullanamayacak diyeceğiz. Doğru olanın başkanlık sistemi olduğunu ve Türkiye'nin kısa zamanda bu çarpık yapıdan çıkması gerektiğini anlatacağız."
Davutoğlu, "Birileri bu senaryoyu yurtıdışında paralel, Türkiye'de muhalefet öyle birşey çiziyor ki başkanlık gelince diktatörlük, otoriterlik gelecek. Bunu kimse yapamaz, yapmak da istemez yaptığı anda zaten burada ayakta durabilmek mümkün olmaz. Bizim burada yapacağımız, şimdiye kadar Cumhurbaşkanımız konuşurken başkanlık üzerine siz şuan benim görevim hakkıyla Başbakanlık yapmaktır ve bu sistemde bu sorumluluk Başbakanın omuzları üzerindedir. Bu haftadan itibaren seçim beyannamesinin o kısmını bizzat yazarak nasıl birşey istediğimizi ortaya koyacağız. Ben başbakanlık görevini icra ederken bir taraftan da ben başka bir sistemin içindeymiş gibi davranamam, bu davranış bulunduğumuz makama ve halka verdiğimiz söze uygun düşmez, güçlü Başbakanlık Cumhurbaşkanlık formülüne de uygun düşmez. Meydanlarda çıkar halkımızdan açık yüreklilikle isteriz. Seçim sonrasında inşallah anayasa reformunu yaparız. O anayasa reformu ile bu dediğimiz ilkeler etrafında başkanlık sistemi söz konusu olursa halkın iradesiyle başkanımızı seçeriz. Bu sistemi önemli olan rayına oturtmak. Muhalefete de çağrım onlar da getirsinler onlar da farklı bu sistem uygun değil, onlar da bir anayasa teklifi getirsinler, ne getireceklerse getirsinler" şeklinde konuştu.
CEM UZAN'DAN SONRA DEMİRTAŞ SENARYOSU UYGULANIYOR
"Eğer bugün çözüm süreci ile ilgili bazı engellerle karşı karşıya kalınıyorsa bunun birinci mesulü HDP'dir veya onların yanlış yaklaşımı, bizatihi söylüyorum Demirtaş'ın kendisidir" diyen Davutoğlu, "Eğer Kobani olayları sırasında bir istismarla ortalık tarumar edilecek şiddete yönelmiş olsaydı, biz kurduğumuz çözüm kuruluyla, o süreci biz yılbaşına kadar tamamlama niyetindeydik. Biz, çözüm sürecinde mesafe almış silahsızlanmaya giden yolu açmış olacaktık ama öyle bir 6-7 Ekim yaşattıklar ki bize, o süreci tekrar rayına oturtmak birkaç ayı aldı. İzleme heyeti tartışmaları o zaman da vardı. yeni şeyler değil unlar ama bizim görmek istediğimiz silahsızlanma iradesiydi. Öyle zamana yaydılar ki biz de 6-7 ekim olaylarından sona iç güvenlik paketini hazırlamak durumunda kaldık, bu geçikti. 6-7 ekim olayları dolayısıyla. Arkasında Aralık ayı gibi süreci rayına oturttuk. Geçen hafta Dolmabahçe'de açıklanan şeylerle silahsızlanma yönünde yeni bir adım atılacağı konuşulurken, Demirtaş süreci sabote etti. Demirtaş, seçim öncesindeki tutumlarıyla, esas niyetinin diğer diğer HDP'lilerle görüşlerine aykırı bir şekilde esas niyetin başka bir proje olduğunu ortaya koydu. 2002 yılında biz iktidara giderken, Genç Parti şeyi yaşandı. Türkiye'de tabanı olmayan parti oluşturulup AK Parti engellenmeye çalışıldı. Genç Parti'nin çıkışı AK Parti'nin yükselişini aşağıya çekmekti. Mesele AK partinin önünü kesmekti. 2011'e giderken kasetlerle vesaire Kılıçdaroğlu getirildi, Gandhi, hikayesini bilir mi bilmem, nerede yaşar bilir mi bilmem, bir PR şeyiyle ortada bir alternatif çıkartılmaya çalışıldı. Şimdi de bir Demirtaş, HDP projesi var. CHP'den ümidi kestiler. MHP'nin zaten birşeyleri engelleyici bir rolü var. Geriye ne kaldı, HDP diye bir proje geliştirmek ve Demirtaş'ın da bunu dillendirmesi.Düşünülüyor ki, HDP barajı aşarsa ak parti 300 civarına kadar inecek. Matematik o kadar hassas olacaktı ki AK Parti kendini güvende hissetmeyecek, yeni bir senaryo oynayabiliriz senaryoyu onlar oynamaya çalışıyorlar ama senaryoyu millet yazıyor onlar bilmiyorlar" ifadelerine yer verdi.
"KİMİN BAŞKAN OLACAĞINA DEMİRTAŞ KARAR VERECEK DEĞİL"
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "HDP'ye ve Demirtaş'a şunu ifade etmek isterim. Kimin başkan olacağına Demirtaş karar verecek değil. 6-7 ekim olalarını kışkırtan twiteyle, kim adına sabote etmiştir. Demirtaş'ın son dönemde görüştüğü kişiler, yaptığı çalışmalarla ilişkilendirebilirsiniz. Niye herkes çözüme odaklanmışken, ortada çözüm süreci konuşulurken 2-3 dakikalık grup toplantısı yapacaksınız. Bunun sebebi ne olabilir? Çünkü birileri statüko adına çözüm sürecini durdurmak, Cumhurbaşkanımızın meşruiyetini tartışmaya açmak, AK Parti tarafında kendince manipülasyonlara yönelmek, bir taşta birkaç kuş kendilerince. İzleme heyeti bizatihi kendisinin önemli olmasından daha çok sürecin kendisi önemli. Bu tutumuyla, 7 Haziran'dan sonra HDP meclise giremezse şikayet etmeyecekler, köşelerine çekilecekler."
HDP denilen yapının tek parçalı bir yapı olmadığını belirten Davutoğlu, kendi taraflarındaki iradenin belli olduğunu ve milletin çözüm sürecine sahip çıktığını ifade ettti. Kamuoyu anketlerinin bunu yansıttığına dikkati çeken Davutoğlu, bu desteğin yüzde 70'ler civarında olduğunu söyledi.
Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın izleme heyetine yönelik açıklamalarına ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanımızla bizim aramızda bu anlamda iletişim problemi yok. Biz yolumuza devam ediyoruz, bu konudaki kararlılığımızı devam ettiriyoruz. Bu anlamda iletişim sıkıntısı yok. Varsa eğer bu giderilir" dedi.
İzleme heyeti için Bakanlar Kurulu kararına gerek olmadığına belirten Davutoğlu, Bakanlar Kurulu'nun bütün taraflarla diyalog kurabildiğini söyledi. Davutoğlu, silahsızlanma adına her türlü adımın atılabileceğini belirtti.
Yemen'de yaşananlara değinen Davutoğlu, bütün ilgili ülkelerin bu konuda doğru tavır alması gerektiğini ve İran başta olmak üzeren herkesin soğukkanlılıkla bu bölgenin ateş hattında olduğunu düşünmesi gerektiğini söyledi.
Davutoğlu, 2009 KPSS'sinde usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin, "Bunda açıkça görülüyor ki Ankara'da birilerinin birtakım siyasi gerekçelerle ortaya attığı bir şey değil. En büyük ahlaksızlık insanın geleceğini çalmaktır. Ben bir öğretmen, hoca olarak imtihanları okurken bir taraftan öğrenci perspektifiye bkarken asistanlarıma hiç okutmadım. Bir grup örgütleniyor, soruları çalıyor kendi taraftarlarına bunu veriyor. Bu bir bardak, bir bina çalmak değil ki onlar da büyük bir suçtur. İnsanların geleceğini çalıyorsunuz. Bütün bu süreç devam ediyor. Bu çetenin dışarıdaki unsurları kim olursa olsun bir gün bunun hesabını verecekler. Hukuk ne gerektiriyorsa o yapılacak. Bu ispat edilirse buna mahkeme karar verecek. Sonuç ne olursa olsun o uygulanır. Bu bir zulümdür çünkü bir insanın hakkını gasp ediyorsunuz. Gereken neyse yapılacak" dedi.
KILIÇDAROĞLU'NUN EMEKLİ İKRAMİYESİ VAADİ TARTIŞMALARI
Kılıçdaroğlu'nun emekli ikramiyesi ve borç vaadi tartışılmalarını değerlendiren Davutoğlu, "Önümüzdeki dönemde çalıştığımız üretim ve istihdam paketi var. Kılıçdaroğlu'nun sorumsuzluğu bekara hanım boşamak kolay diye bir söz vardır. Hiçbir zaman iktidar olamayacak birisi için şimdiden böyle taahhütlerde bulunmak kolay. Biz, taahhütte bulunduğumuz şeyi 8 Haziran sabahı yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bulutların üzerinde dolaşabilir, hiç yere inmedi ya Kılıçdaroğlu. İnince de soruyor biz ne zaman düşman olduk diyor Suriye ile ilgili ölen yüzbinlerce insanı hatırlamadan. Dün hayretle izledim, emeklilerle ilgili söylediği husus, emeklilerimizin bu şekilde kandırılacağını zannediyor. Rasyonel bir ekonomik kalkınma için bizim sağladığımız iyileştirmeleri yine yapacağız. Kılıçdaroğlu'nun gözleri ışıl ışıl parlıyor, zenginleşen bir ülkeyiz, gelecekte bunu talan edecek. Var olanı talan etti bitirdi, borçsuz şekilde aldığı SKK'yı talan etti. Herkes verdiği sözün gereği konusunda düşünmeli. Halkımız da bunu hesap etmeli. 1991 seçimlerine giderken her eve iki anahtar diye sözler verildi. Ne oldu? Kılıçdaroğlu gelirse, emekli vatandaşlarımıza söylüyorum yılda ek iki maaş diyor ya Allah muhafaza var olan maaşlarınız da kalmaz bir de bunun gittiği notere para ödemişse onların kazanacağına diyeceğimiz yok ama Kılıçdaroğlu yanlış adrese gidiyor. Demokrasilerde noter millettir. Notere gitmesi bile özgüven eksikliği. bizim sözümüz söz ayrıca notere ihtiyaç yok. Kimsenin kendisine güvenmediğini biliyor" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, 7 Haziran genel seçimlerine işaret ederek, "Önümüzde ciddi bir maraton var. Halkımızın ayağına gidip destek isteyeceğiz. Geçen seçimlerin üstüne çıkmak temel hedefimiz" dedi.
"KILIÇDAROĞLU'NUN KENDİ KADROLARINA GÜVENİ YOK"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun milletvekilliğine sıcak bakmayan Kemal Derviş'e 'dışarıdan bakanlık' teklifinde bulunmasına ilişkin, "Kemal Derviş'i davet etmiş. Ben olsam ekonomi ekibinde 'Biz bu işi bilmiyor muyuz' bir Kılıçdaroğlu'na sorardım. Kemal Derviş de bunu kabul etmiş. Demek ki Kılıçdaroğlu'nun kendi kadrolarına güveni yok. İçeride tartışmaların başlaması lazım. Herhalde bir sormaları lazım Kılıçdaroğlu'na, bizi niye çağırdın' demeleri lazım. ilginç bir şekilde dışarıdan bakan atama biz de olur ama ilk defa muhalefette dışarıda bir makama atanıyor. Bu sanal kabine. Bu kabine ne kadar sanalsa Kılıçdaroğlu'nun iki emeklilik maaşı da o kadar sanaldır" diye konuştu.
Haberin Devamı