Gazete Vatan Logo

Çantamı Yücel Çelik’e bırakıp İsviçre’ye uçtum

Necati Doğru'nun Kastelli yazı dizisi devam ediyor

İsviçre’ye uçmadan önce Samsonite çantamın içine 300 milyon dolarlık çek ve senet ile 1.800 altın koydum. Çantayı Yücel Çelik’e teslim ettim. Yücel içini boşaltıp çantayı denize atmış. 14 şehirdeki Kastelli bürolarından oluk oluk para çekiliyordu. Bana 560 bin insan parasını yatırmıştı, günlük çekiliş 250 milyon liraya fırlamıştı. Panikteydim.

Dört kurmayım vardı.

Yılmaz Karakoyunlu (DPT Finasman Dairesi’nden gelmişti) Özcan Özkan (Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nden gelmiş, Kastelli müdürü olmuştu) Ahmet Akdoğan (DPT Finasman Müdürlüğü’nden gelmişti) Ertan Özdemir (Gelirler Genel Müdürlüğü’nden gelmişti)

Ankara bürokrasinin en önemli adamlarıydı bunlar. Ankara’nın nefes alışını bilirler, kanun, kararname boşluklarını en iyi bunlar okurdu. Ben bu 4 kurmayımı bırakıyorum Yücel Çelik’i çağırıyorum, “Ne yapacağım şimdi” diye ona sığınıyorum. Çünkü ona çok güveniyorum.

60 yıl yatarsın dediler

Yücel bana, “Ne pürüzümüz var?” diye sordu. 15 gün önce Hisarbank’ın sahibi Ahmet Kozanoğlu’nun beni aradığını ve onlara verdiğim çeklerin karşılığı olan parayı istediklerini söyledim. Ahmet, “Mutlaka istiyoruz parayı, Güneş gazetesini çıkartıyoruz. En iyi makineleri getireceğiz” dedi. Ayrıca “MEBAN çekini ödemedi. Onları savcılığa verdim...” diye tehdit savuruyor.

Kozanoğlu beni zorda yakaladı.

Yücel dedi ki; “Kozanoğlu da Çavuşoğlu da puşttur. Yaparlar.”

-Nedir karşılıksız çekin cezası?

Avukat Ferda Hanım var, Yücel ona açtı telefonu; “Ferda Hanım nedir bunun cezası?” diye sordu

Avukat ne dedi bilmiyorum.

Yücel bana döndü: “50-60 sene”. Çetin Yıldırımakın da avukatım.

O da; “50-60 sene yersin” dedi...

Beni paniğe sokuyorlar.

Sonra öğrendim ki, o zamanki yasaya göre, en fazla üç ay yatıyorsun... En fazla üç ay...

Bana 60 yıl yatarsın diyorlar.

Yücel bir yandan bana “60 yıl yatarsın...” diyor, bir yandan da benimle birlikte Kastelli binasına geliyor. Kendi yakınlarının, tanıdıklarının yatırdığı paraları sağlama alıyor.

ND: Nasıl sağlama alıyor.

KASTELLİ: Benim genel müdürümle konuşuyor, kendinin ve yakınlarının paralarını sağlama alıyor, 15 gün sonra vadesi dolacak kuponları alıyor. Tasfiye Kurulu’na gitmeden alacağını tahsil ediyor.

Yücel’e uydum, gittim

İsviçre’ye gitmem planlanmış, programlanmış, hesaplanmış bir kaçış değildir. Kendiliğinden gelişen bir olay. Korkunun insan aklının önüne geçmesi... Beni İsviçre’ye gitmeye iten duygu, Pazartesi gününün korkusu. Reklamlarda “Güvenle girilir bu kapılardan” diye imaj bina ettiğim kapıların önünde “Ver paramı Cevher Bey” diye birikecek insanlara para ödeyememe utancı.

Utancıma yenildim.

Yücel Çelik’e uydum.

İsviçre’ye uçtum.

Cenevre’de uçaktan indik.

İsviçre’den telefonla Ankara’da Kenan Evren ve Turgut Özal ile diyaloğu olanları arıyor, çare üretmeye çalışıyorum. İTO Başkanı Nuh Kuşçulu’ya; “Turgut Özal’ı ara durumu anlat” diye ricada bulundum. Sonradan öğrendiğime göre, Kuşçulu açmış telefonu Özal’a “Cevher kaçtı. Geri dönmeyecek... Yarın tasfiye isteyecekler... Tedbirini al...” demiş.

Yılmaz Karakoyunlu’ya da telefonda; “Özal’a durumu anlatmasını... Tasfiyeye gitme kararı aldığımızı... Yardımcı olmasını...” istemesini söylüyorum. Yılmaz da; “Peki patron... Söylerim patron...” diyor.

Oysa Yılmaz bana dese ki;

“Patron sen ne yapıyorsun... Niçin tasfiyemizi istiyorsun... Bizim borcumuz yok. Neden kendimizi bitirelim... Aklını mı kaçırdın?”

Buna yakın şeyler söylese...

Ben akıl süzgecini çalıştıracağım.

Yılmaz da yardımcı olmuyor...

ND: Neden tasfiye istiyorsun?

KASTELLİ: Halk kapıma dayanacak, parasını isteyecek. Ben de ödeyemeyeceğim. Bu duruma düşmüş olmaktan utanıyorum.

ND: Tasfiye istemek de aynı şey değil mi? Halk yine sana bak sözünde durmadı demeyecek mi?

KASTELLİ: Aynı şey değil. Ben tasfiyeye gidince halka anlatacağım. Ben bir fırıncıydım... Ekmek yapıyordum... Sana veriyordum... Sen de bu ekmeği yiyordun. Şimdi benim fırına gelen unu kestiler. Un gelmeyince ben size nasıl ekmek pişirip vereyim? Fırını kapatıyorum. Sizden aldığım paraları da ödüyorum.

ND: O zaman Kastel İnşaat’ın mal varlığı ne kadar?

KASTELLİ: 150 milyon dolar.

ND: Yılmaz bu mal varlığını yedd-i emine verecek 150 milyon dolar fon bulacak, ne yapacak?

KASTELLİ: Ben de bunu sormak için onu arıyorum. Bulamıyorum...

ND: Neden ortada yok?

KASTELLİ: Yılmaz beni zaafa uğratıp, gerçekten kaçtı izlenimi verip, tasfiyeyi yönetmeyi ve malların üstüne konmayı planlıyor.

ND: Konabilir mi?

KASTELLİ: Konabilir. İcra-iflas avukatlarıyla anlaşırsın, Kastelli’nin malı buharlaşır, göğe çıkar. Yılmaz’ın veya onun göstereceği bir adamın havuzuna yağmur olarak yağar.

Panzerlerle kuşattılar

Pazartesi günü saat 16’da İzmir, İstanbul, Konya, Ankara, Eskişehir, Samsun, Antalya’da, nerede Kastelli şubeleri varsa o şehirlerde; “Kastelli için tutuklama kararı” çıkıyor.

Pazartesi günü saat 4.30 uçağıyla oğlum Nedim, İsviçre’ye geldi. Kalan bütün akrabalarım ve önde gelen müdürlerim Gayrettepe’de gözetim altına alınıyor. Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, yakınlarıma ve müdürlerime bir oda ayırtıyor. İhtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı oluyor.

15 gün tutuluyorlar orada...

Ayrıca Banker Kastelli’nin, MENTAŞ’ın, BİMTAŞ’ın genel merkezleri ile şube binalarının önüne birer panzer yerleştiriliyor. Maçka’daki evimin önüne panzer konuluyor. Dormenler Yalısı’ndaki dairemin önüne panzer konuluyor. Kastelli’nin evleri panzerle kuşatılıyor.

Şükrü Balcı’nın sonradan bana söylediğine göre, halkın galeyana gelip Kastelli şubelerini taşlamasından, yağmalamasından korkmuşlar.

Oysa ne taş atan var.

Ne kötü bir söz söyleyen...

Ne de gidip beni savcılığa şikayet eden bir kişi çıkıyor.

560 bin kişi bana para yatırmış.

3.5 milyar dolar...

Halk Kastelli’nin battığına da kaçtığına da inanmıyor.

Devlet batar... Kastelli batmaz...

Tasfiyeyi istedik.

Fakat karar henüz çıkmadı.

24 Haziran’da Özal’ın en güvendiği adamı Adnan Kahveci aradı: Abi bütün defterlerini kontrol ettim!

-Ne buldun Adnan!

-Tertemizsin! Atla gel Türkiye’ye. İstiyorsan gelip seni alayım...

-Gelemem Adnan...

-Niçin gelemezsin?

-Tevkif kararı var hakkımda...

-Abi gel sen, 24 saat gözaltında tutulursun, sonra serbest kalırsın. Bunu sağlamazsam namerdim.

-Hayır Adnan gelemem!

ND: Kastelli’nin batmış ve kaçmış olması dönemin ekonomi politikasının mimarı Turgut Özal’ın da imajını zedeliyor değil mi?

KASTELLİ: Tabii zedeliyor. Turgut Özal karşıtları, önce Ankaralı sahtekar bankerlerin batışını sonra da benim kaçışımı Özal’ın aleyhine kullanıyorlar. Basın da “Özal ülkeyi batırdı” diye yazıyor. Sana ilginç bir şey söyleyeyim; halk da beni batıranın Özal olduğuna inandı. Oysa o benim yanımdaydı, beni koruyordu ve uyarıyordu. Halk Semra Özal’ın ve çocukların davranışlarından ötürü Özal’a kızmaya başlamıştı, benim batışımı da Özal’a yükledi.

Gri çantanın sırrı

İsviçre’ye giderken Yücel’e teslim ettiğim gri metalik çantada 1.800 altın vardı. Hacı Döner’in senetleri... Sattığım dairelerden alacaklarım... Altın Han’dan sattığım katların alacak senetleri... Yaklaşık 300 milyon dolarlık servet var bu çantada...

Yılmaz Karakoyunlu da diyor ki, “Bütün servetini aldı dışarı kaçtı...” Ulan bütün servet çantanın içinde ve Yücel’e teslim edildi... Evleri, tabloları dışarı götürecek halim mi var?

Çanta iki ay kayıplara karıştı. Yücel, çantanın içini boşaltıp denize atmıştı. İçindekileri de bir torbaya doldurup oğluma verdi, oğlum da götürdü torbayı Tasfiye Kurulu’na teslim etti. Ertesi gün gazeteler “Kastelli’nin torbası bulundu” manşeti attı.

Kimse bana inanmıyor

Bir akşam Nuh Kuşçulu aradı

-Allah aşkına dön.

-Sen kefil misin Nuh...

-Bak çok yetkili birinden söz aldım, dön sana bir şey olmayacak.

-Sen kefil ol, döneyim.

-Yok arkadaş ben söz veremem.

-Hani yetkili ağızdan söz almıştım. Kim bu yetkili ağız?

-Söyleyemem...

Sonra öğrendim ki Kuşçulu’nun yetkili biri dediği Turgut Özal’dı.

Bu arada Türkiye ile konuşmalarım devam ediyor. Özal’ın adamları beni döndürmeye çalışıyor... Avukat Erdoğan Tuncer, İstanbul’dan davamı almaya geldi. “Şöyle yaparım, böyle yaparım” diyor. Erdoğan Tuncer de benim dışarıya kaçırılmış param olduğunu düşünüyor.

Kimse parasız olduğuma inanmıyor. Yakıştıramıyorlar. Kastelli adı ile parasızlık yanyana gelemiyor.

Kaçırmıştır mutlaka!

Ulan benim para Türkiye’de...

YARIN

Kastelli İsviçre’den Tunus’a niçin gitti? Neyi kurtarmaya çalışıyordu? Gizli planı neydi?

Haberin Devamı