Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP ve MHP'nin "çatı aday" olarak önerdiği Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kendi ismiyle ilgili açıklamalarını eleştirerek, "Sırf CHP'den aday olabilmek için isminden vazgeçen bir insan, yarın başka şeylerden, başka değerlerinden de vazgeçebilir" dedi.
Arınç, Kanal 24 Televizyonu'nda "24 Özel" programında soruları yanıtladı.
Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili değerlendirmesi sorulan Arınç, kendilerinin de beklentilerinin bu yolda olduğunu söyledi.
Erdoğan'ın tüm kademelerde çok geniş istişarelerde bulunduğunu, bunun da faydalı olduğunu dile getiren Arınç, "Buna ilişkin bir kararını vermiş olması gerek" dedi.
Arınç, AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayının 1 Temmuz'da geniş katılımlı bir toplantıyla açıklanacağını anımsatarak, "Bizim de bilebildiğimiz, görebildiğimiz, hissedebildiğimiz, esasen ben 2 aydan bu yana bazı toplantılarda Sayın Başbakanımızın büyük bir ihtimalle aday olabileceğini söylemiştim. Bunu bir defa hissediyorum, öyle olması gerektiğini şahsen düşünüyorum. Bana sorulduğu zaman bu konudaki kanaatimi bazı hususlarla pekiştirerek de olması gerektiğini ifade ediyorum" diye konuştu.
Milletvekilleri, bakanlar ve diğer kesimlerin Başbakan Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı olarak görmek istediğini ifade eden Arınç, "Burada tek husus Sayın Başbakanımızın bu konuda kendi kararının ne olacağıydı. Onun da az çok şekillendiğini tahmin edebiliyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Adayın açıklanmasının ardından propaganda çalışmalarının başlayacağını anımsatan Arınç, "10 Ağustos'ta yapılacak ilk tur Cumhurbaşkanlığı seçiminde de sayın adayımızı, Başbakanımızı Cumhurbaşkanı olarak hepimiz göreceğiz. Büyük bir inançla büyük bir ümitle bunu ifade ediyorum. Hem birinci tur hem de yüksek bir oy oranıyla Cumhurbaşkanı seçilmiş olursa bu onun için de ülkemiz için de Cumhurbaşkanlığı makamı için de, ilk defa halk oyuyla seçilen bir Cumhurbaşkanı olmak şerefiyle de mütenasip olacak diye düşünüyorum" ifadesini kullandı.
"Siyaset iftihar edilecek bir iştir"
Muhalefetin "Çatı adayı" olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'yuu Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olarak göstermesiyle ilgili değerlendirmesi de sorulan Arınç, 14 yıl önce Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı seçildiği süreci anımsattı.
2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de dik durduklarını, bütün engellemelere rağmen ısrarlı, kararlı ve inançlı hareket ettiklerini kaydeden Arınç, "Sayın Cumhurbaşkanımız da 7 yıldan bu yana örnek bir Cumhurbaşkanlığı yaptı. Kendisine teşekkür etmemiz lazım" dedi.
Arınç, Fazilet Partisi Grup Başkan Vekili olduğu dönemde, 2000 yılında yaşadıklarının da bugün muhalefetin içinde bulunduğu ruh dünyasını yansıttığını belirterek, bu süreçte öne Demirel'in görev süresinin uzatılmasının konuşulduğunu, 5 artı 5 formülüne karşı çıktıklarını anımsattı.
Bu süreçte dönemin Başbakanı Ecevit ile Hüsamettin Özkan'ın partisini ziyaret ettiğini, daha sonra kendilerine bazı isimler önerildiğini ancak bu isimlerden vazgeçildiğini ve Ahmet Necdet Sezer isminin gündeme geldiğini anlatan Arınç, "Şunu bir benzerlik olarak söyleyeceğim. O zaman da kendi aralarında anlaşamayınca Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın üzerinde durmuşlardı, siyaset dışından bir isim olarak da bize teklif etmişlerdi" diye konuştu.
Arınç, söz konusu dönemin siyasetin dibe vurduğu bir dönem olduğunu, her gün gelip giden hükümetler, kısa süreli koalisyonlar bulunduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
"O zaman bizim düşüncemiz de belki sadece hukukla bağlantısı olmuş, eviyle dosyaları arasında kalmış, siyasetin bu yıpranmışlığının dışında bir isim acaba faydalı olur mu olur diye arkadaşlarımız da düşüncelerini belirtmişlerdi. Yoksa aslında siyaset içinden bir insanın cumhurbaşkanı olması doğaldır, hatta gereklidir. Çünkü siyaset iftihar edilecek bir iştir. Siyaset demokrasinin kalbidir, mutlaka TBMM'nin ve siyaset kurumunun güçlü olması gerekir. Siyasetin içinden bir insanın bulunmasında da fayda vardır. Bunu ne zaman söyledim? Sayın Sezer'in görev süresi bitiyordu, CHP'liler kendi taraflarından 'Sayın Sezer CHP'ye katılacak siyasete atılacak' dediklerinde 'Buna çok memnun oldum, sevindim çünkü siyaset insanı eğitir ve terbiye eder' demiştim."
Muhalefetin bu kez çok çalıştığını, dolaştığını AK Parti'ye karşı güçlü bir aday çıkarmak istediğini, gitmedikleri yer de kalmadığını belirten Arınç, "Haydar Baş'ın partisine bile gittiler. Bindelik partileri dolaştılar, sivil toplum kuruluşlarına gittiler. Küçümsemek için söylemiyorum. Buradan ne çıkıyor diye baktığımızda herhalde çok güçlü siyasi bir figür bunlardan aday olacak" diye konuştu.
İhsanoğlu'nun adaylığı
Arınç, CHP'nin ve MHP'nin kendi adaylarının göstermesinin daha doğru olacağını belirterek, Erbakan'ın, kendi adaylarını çıkarma konusunda görüşleri bulunduğunu söyledi.
İhsanoğlu'nun adaylığını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıkladığını, yanında da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bulunduğunu anımsatan Arınç, bunların dışındakilerin görüşlerinin alınmadığına dikkati çekti.
İhsanoğlu'nun şahsıyla ilgili olumlu ya da olumsuz söz söyleme noktasında olamayacaklarını vurgulayan Arınç, bunun nezaketsizlik olacağını söyledi. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Olumlu söylememiz gerekirse de artık bir adaydır ve bize bize karşı bir adaydır o da benim işime gelmez. Ama ben duygusallığı ön planda tutan bir insanım. Siyasette duygusallığa yer yoktur diyenler de var. Ama duygusal bir yönümüzün de olması lazım. Şimdi ben Ekmeleddin İhsanoğlu olsaydım ve Sayın Kılıçdaroğlu bana Cumhurbaşkanı adaylığı için gelseydi önce ben kendimi bir yoklardım ben de bir eksiklik mi gördüler acaba diye. Beni niye aday yapacaksınız siz? Recep Tayyip Erdoğan'a veya Abdullah Gül'e karşı. Onlar kazanmasın da siz kazanın diye arkanızda duracağız. Bu insanlar kim? Bu insanlar Ekmeleddin İhsanoğlu diye bir figür varsa İslam Konferansı Teşkilatında veya IRCICA'da başkanlık yaptığı dönemlere ait de birkaç hatırası varsa, onun arkasında duran iki kişi. Onu genel sekreter yapan, onu muhtelif uluslararası platformlarda hükümetimizin desteklediği, öngördüğü bir insandır, saygı gösterin yardımcı olun diye hergün referans mektupları yazan iki kişidir. Böyle iki kişinin adaylığına karşı kendisini aday göstermek isteyen Bahçeli olsaydı pek birşey demezdim ama sayın Kılıçdaroğlu ise işin bu tarafını bir düşünmesi lazım."
"Niye CHP?" sorusunu yönelten Arınç, şunları söyledi:
"Benim hayat tarzım, dünya görüşüm belli. Babamın belli, çektiği çileler belli, sıkıntılar belli. Din, devlet, laiklik, irtica konularında hedef olmuş bir insanın yaşam tarzıyla ilgili olarak CHP veya Kılıçdaroğlu bana nasıl teklifte bulunabilir diye bir muhasebe yapması lazım. Kısaca şunu söyleyeyim, ben İhsanoğlu'nun yerinde olsaydım ve bu teklif bana yapılsaydı şahsen bunu reddederdim. Ama bu duygusal planda düşünebileceğimiz bir şey."
Arınç, İhsanoğlu'nun "Siyaset farklı bir şeydir, benim de Cumhurbaşkanı olma ihtimalim görüldü, hayır diyemem" düşüncesi taşıyabileceğini ifade etti.
İhsanoğlu'nun adaylığından sonra çizilen karikatürlere, sosyal medyada yazılanlara dikkati çeken Arınç, şöyle konuştu:
"Önce ismi üzerinde bir tartışma oldu. Kimse doğru dürüst telaffuz edemedi. Kimisi Faruk Bal gibi İslamoğlu demeyi tutturdu. Kimisi Ekmaleddin, kimisi Ekemeddin kimisi bir başka şey söylemeye başladı. Hatta bir karikatür vardı söylemeyeyim. Bütün bunlar yapılırken bir şey oldu. Sonunda Ekmeleddin İhsanoğlu, hatta Ekmeluddin İhsanoğlu 'Herkes bana Ekmel bey der zaten' deyip kestirdi attı. Bunu ben çok büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Madem ki seni aday yapmışlardır içinde din kelimesi geçen ismine de saygı duyacaklardır. Senin ismin kötü bir isim değil ki. Şerafettin neyse o, Kemalettin neyse o, Hayrettin neyse o. Yani Kemaleddin Kılıçdaroğlu olsaydı Kemal beyin ismi, 'yahu ben dini attım kardeşim ben artık Kemalim" diyor mu, diyecek miydi, demesi mi gerekirdi. Böyle bir ismi babası koymamış. Öyle isimler var ki Hayrettin'ten, Şerafettin'den, Bahrettin'den tutunuz, sonunda din eki varsa bunlar güzel tamlamalardır ve bizim güzel isimlerimizin içinde geçer."
CHP'lilerin bu tür isimlere uzak olabileceğini, soğuk bakabileceğini belirten Arınç, "Ama bunlar isim olarak İslam tarihinden bu yana bizim dünyamızda da İslam dünyasında da en güzel isimler olarak belirlenir. Ne demek 'bana herkes Ekmel bey' der ve niçin? Ekmeleddin diyemiyorlar, mahçup oluyorlar ben de perişan oluyorum, en iyisi Ekmel desinler" ifadesini kullandı.
Arınç, ABD Başkanı Barack Obama'nın, seçildikten sonra and içerken "Hüseyin" ismini de kullandığını anımsattığını belirterek, bunun şahsiyetli bir iş olduğunu vurguladı.
Arınç, şunları kaydetti:
"Bu şahsiyeti niye siz gösteremiyorsunuz? Ekmal bey, Ekmel bey diyeceğine 'benim adım Ekmeleddin kardeşim. Sen ismimi söylemek zorundasın. Ama bu ismini söylersek şunlar oy vermezler, bunlar kızarlar, zaten şöyle şöyle diyorlardı. Sen aday olduysan onlar da buna razı olacaklar. Madem ki Türkiye'de bir şeyler değişiyorsa ismin üzerinde herhangi bir şekilde vazgeçemezsin. Ben ismimin değiştirilmesine nasıl razı olmazsam sen de herkes bana Ekmel bey der gibi adeta nezaket içerisinde bir ikramda bulunamazsın. Senin ismini söylemek istemiyorlar. Madem ki seni aday yapmışlardır sen artık Ekmeleddin İhsanoğlu'sun. Yoksa oy pusulasına gittiği zaman Ekmel bey diye hatırından geçiren adam 'bu herhalde farklı bir insan Ekmeleddin yazıyor burada' diye düşünmez mi? Bunu da ciddiye almayabilirler ama ben şahsen ciddiye alıyorum. Sırf CHP'den aday olabilmek için isminden vazgeçen bir insan yarın başka şeylerden başka değerlerinden de vazgeçebilir."
Kazanma şansınız yok
Bülent Arınç, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığıyla ilgili soruya verdiği yanıtta, "Siz kazanamayacaksınız, kazanma şansınız yok çünkü sizin karşınızda rakip olarak görünen kişi bu ülkeyi 12 yıldan beri Başbakan olarak idare ediyor. O bir halk kahramanı, o başarılı bir siyasetçi, o ciddi bir lider. Bugün kaç tane lider var Türkiye'de?" dedi.
Seçim kampanyasında adayların ne söyleyeceğinin, ne yapacağının önemli olduğunu belirten Arınç, Recep Tayyip Erdoğan karşısında cumhurbaşkanı adayı olmak için kendilerini hazırlayanların, geçmişte kendilerinin "hizmetleri sebebiyle, Türkiye adına, hükümet adına onların arkasında durmuş insanlar olduklarını" bilmesi gerektiğini söyledi.
Arınç, "Cumhuriyet Halk Partisi bence hiçbir zaman aklına getirmediği bir ismi önümüze koydu. Yolda görse tanımaz, selam bile vermez ama mecbur kaldılar bunu getirdiler. Yani bugün 'bilge kişidir, aslandır kaplandır, şunlardır, bunlardır'. Sen bunları ne zaman öğrendin? Ey Kemal Kılıçdaroğlu nereden biliyorsun bunları?" diye konuştu.
MHP'nin, İhsanoğlu'nu aday göstermesini garip karşılamayacağını ifade eden Arınç, Kılıçdaroğlu'nun bu işte öncülük yapmasının farklı sebepleri olduğunu düşündüğünü vurguladı. Arınç, son seçimlerde CHP'nin farklı adaylarla ortaya çıktığını, örneğin Mansur Yavaş'ı Ankara'da aday gösterdiğini hatırlatarak, CHP'nin, "Bizim içimizde bu seçimleri kazanacak, halkta karşılığı olan aday yok. Halkta karşılığı olanlar ya AK Parti'nin ya da MHP'nin eskisi" diye düşündüğünü söyledi.
CHP'nin seçimde bu adaylarla fena bir sonuç almadığını aktaran Arınç, "Bu, CHP'nin iflasıdır, eski CHP'nin iflasıdır. Eğer yeni ve eski CHP diye birşey varsa kafalarında, yeni CHP, eski tek parti diktatoryasını hala devam ettirmek isteyen laik, Kemalist, solcu, böyle bir düşüncenin sahibi yani ulusalcı diyebileceğimiz bir yapıdaysa halktan 10 tane bile oy alamaz. O kadar sesi çok çıkan adayları vardı, ama hiçbirisini Ankara'da aday yapmadılar. Hiçbirisini İstanbul'da aday yapmadılar. Neden? Çünkü bunlar sokağa çıksa 10 kişi selam vermez. Ama bizden yetişmiş insanların, Anadolu'yu tanıyan değerlerine sahip olan insanların CHP'den aday bile olsa bir karşılığı var" diye konuştu.
Bülent Arınç, hem MHP'nin hem de CHP'nin genel başkanlarının "yerlerinde çok rahat olmadıklarını" dile getirerek, başka bir başarısızlık noktasında parti içi bir kavga sebebiyle bu isimlerin gitmesinin mümkün olduğunu vurgulayarak, "Kendilerinden bir aday olsa alacakları oy onları rahatsız edebilir. Dolayısıyla parti dışı bir aday kazanmasa da 'ne olacak canım' denme noktasındalar" dedi.
"O bir halk kahramanı, o başarılı bir siyasetçi, o ciddi bir lider"
Arınç, İhsanoğlu'nun adaylığıyla ilgili şöyle konuştu:
"Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun isminden de gurur duyuyorum, soyadından da gurur duyuyorum. Lütfen o da kendi ismine sahip çıksın, Ekmeleddin'e alışsınlar, kötü bir isim değil. Birilerine hoş görünmek adına isminden vazgeçerse insan bütün değerlerinden istifa etmiş olur. Siz kazanamayacaksınız, kazanma şansınız yok çünkü sizin karşınızda rakip olarak görünen kişi bu ülkeyi 12 yıldan beri Başbakan olarak idare ediyor. O bir halk kahramanı, o başarılı bir siyasetçi, o ciddi bir lider. Bugün kaç tane lider var Türkiye'de?"
Başbakan'ın, AK Parti seçmeninin tamamının dışında MHP ve CHP tabanından da oy alacağına inandığını belirten Arınç, "bu seçimde halkın oy kullanacağını ve sandık başına gittiğinde tanıdığı, cesaretinden dolayı kutladığı, ciddi, kararlı, inançlı bir lider olarak gördüğü Tayyip Erdoğan'a oyunu büyük oranda vereceğini" söyledi.
Arınç, cumhurbaşkanlığı için üç ya da dört aday bulunacağını ancak bunların içinde Tayyip Erdoğan'ın "bilinmesiyle, sevilmesiyle, duruşuyla tek tercih olacağını" belirtti.
Matematik olarak her 20 milletvekilinin bir aday çıkarabileceğini dile getiren Arınç, "AK Parti'den Allah'ın izniyle adayımız bellidir. CHP ve MHP'den ikinci bir aday çıkmayacağına göre, HDP'den Sayın Demirtaş çıkacaksa bu kadar adayla seçime gidilir" dedi.
"Siyasette çizgiyi düz tutmanın, kırmamanın çok önemli olduğuna" değinen Arınç, kendisine CHP ya da başka bir partiden adaylık teklifi gelmesi durumunda buna kesinlikle karşı çıkacağını dile getirdi. Arınç, "Ben AK Partiliyim, partinin kurucusuyum. Çizgim belli... Bana bakarak bir eksiklik mi görüyorsunuz der nezaketsizce reddederdim. Böyle olması lazım" dedi.
Arınç, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Türkiye'yi nasıl bir siyasi geleceğin beklediği sorusu üzerine, CHP ve MHP'nin teklifini kabul eden İhsanoğlu için olumsuz bir sonuç olmayacağını ancak partiler için sonucun olumsuz olacağını söyledi.
Arınç, şunları kaydetti:
"CHP ne olacak, MHP ne olacak? Kazanamayacaklar. CHP içerisindeki homurdanmalar artacak, 'bu adamı bize dayattınız, filan kesim oy vermedi... Siz partiyi küçük düşürdünüz'. Bunlar kurultay partisi, en son bir yıl da ertelemiş oldular. Seçime kadar giderler ama böyle bir partinin içerisinde farklı bir CHP çıkaracak bir inisiyatif ben şahsen görmüyorum. Yıpranmış insanlar, ciddi karşılıkları Anadolu'da yok. MHP, Sayın Bahçeli'ye mahkum. Eğer MHP içerisinden bu seçim sonucuna bakarak, biz niye kazanamadık diye sorgulamaz diye düşünüyorum. Onlar 2015 seçimlerindeki sonuca endeksli bir siyaset götürecekler. HDP zaten belli bir mensubiyetin partisi, her gün de isim değiştiriyorlar. Üç ay sonra alfabedeki hangi harflere sıra gelir, ben doğrusu bilmiyorum. Ama bir güçlü figür olarak Selahattin Demirtaş'ı düşünüyorlarsa, onlar da başka bir aday bulamamış demektir. O mensubiyetleri çerçevesinde bugüne kadar alabildikleri oyların bir kısmını alacaklardır"
"Demirtaş'ı aday yaparak Kürt yurttaşların tamamının oylarını almak için yola çıkmanın hayal olduğunu" belirten Arınç, "Kürt yurttaşlarımızın, kardeşlerimizin büyük bir çoğunluğu Sayın Erdoğan'a göğsünü gere gere oy verecek" ifadesini kullandı.
Arınç, "Onlar bir parti olarak doğrusunu yapıyorlar, adaylarını çıkarıyorlar. İkinci tura kalırsa ki kalmamasını temenni ediyoruz, kalmayacağını ümit ediyoruz. Ama o zaman inanın, mevcut oyların tamamı da böyle bir ihtimal karşısında Tayyip Erdoğan'a mutlaka gelecektir" diye konuştu.
Gelinen noktada epey bir mesafe alındı
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm sürecine yönelik yasa tasarısısıyla ilgili, "Bununla dağlara çıkışın önlenmesi, dağdan inişlerin hızlandırılmasını istiyoruz" dedi.
Çözüm sürecine yönelik yasa tasarısıyla ilgili soru üzerine Arınç, 2012'nin sonundan başlayarak gelinen noktada epey bir mesafe alındığını söyledi.
Artık karakolların basılmadığını, mayınların patlamadığını, cenazelerin gelmediğini ve annelerin gözyaşı dökmediğini ifade eden Arınç, "Artık bir huzur ve sükunet zamanı var. Olabilecek asayiş olayları oluyor. Zaman zaman yol kesme, zaman zaman kaçırmak, fidye istemek, zaman zaman da kamu mallarını tahrip etmek... Onların dışında terör eylemi olarak gösterebileceğimiz eylem sayısı geçmişe göre yüzde 1 bile değil. Bu bence çok büyük bir başarı" diye konuştu.
Arınç, çözüm sürecinde ikinci bir safhaya geçtiklerini vurgulayarak, sürecin aktörlerinin görevlerinin başında bulunduğunu anlattı.
Konuyla ilgili yasal bir çerçeveye ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Arınç, "Bu yasal çerçeve aslında bugün yapılacakları değil, hükümetin kendisine görev olarak kabul ettiği unsurları kapsıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Dağlara çıkışın önlenmesini istiyoruz"
Tasarıdaki madde başlıkları hakkında bilgi veren Arınç, şöyle devam etti
"Bununla dağlara çıkışın önlenmesi, dağdan inişlerin hızlandırılmasını istiyoruz. Şu anda yurt dışında bulunanların suç işlemediğini bildiklerimizin Türkiye'ye nasıl gelebilecekleri, nasıl rehabilite edilebilecekleri, silahlı unsurların silahlarından arındırılmasıyla birlikte tekrar birtakım hukuki ve cezai sonuçlar doğacaksa bunlar için ne gibi kararlar alınabilecek, belki daha sonraki aşamasında da lider seviyesinde olanların Kandil'de veya yurt dışında Türkiye'ye gelmeksizin nerelerde, hangi ülkelerde ne şekilde barınabilecekleri, Kandil'in, Mahmur'un nasıl tasfiye edileceği daha sonraki aşamalarda mutlaka görüşülecek. Burada hükümet açısından bir kararlılık görüyorum. Halkımız çözüm sürecini benimsedi. Sadece bölge halkı değil, 76 milyon insanımız da benimsedi."
Halktan aldıkları destekle bu işi sonuçlandırmak istediklerine değinen Arınç, çerçeve ve yol haritası çizdiklerini anlattı.
"Tasarı olumlu karşılandı"
Çizdikleri yol haritasına karşı çıkanların ve bunların yapacağı engelleme çabalarının olabileceğini dile getiren Arınç, çözüm sürecine yönelik yasa tasarısının olumlu karşılandığını söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır ziyaretine değinen Arınç, şöyle konuştu:
"Kılıçdaroğlu Diyarbakır'da bir toplantıda bulundu ve çok önemli bir laf etti. Daha biz tasarımızı Meclis'e göndermemiştik. 'Artık bunun yasal bir yapıya kavuşturulması gerekir' dedi. Önce duyduğumuza inanamadık. Çünkü bu sürece baştan beri karşı olan Sayın Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da belki coşkuya gelmiş olabilir, bulunduğu ortamda 'artık bir yasal bir çerçeveye oturtulması gerekir' dedi. Diyarbakır'da söylediğini Ankara'da ret ve inkar etmiyecekse bu önemli bir kazanımdır. Şu anda da grup başkanvekilleri yarı yarıya, hemen hemen 'şuna karşıyız ama buna karşı değiliz' diyorlar. MHP'nin o meşhur sözcüleri de ağızlarını açtığında malum şeyler söylüyorlar. İnşallah Meclis tatile girmeden önce bu yasal süreci de bitireceğiz. Ondan sonra büyük bir güvence içerisinde yol haritamız devam edecek."
"Allah korusun nifak tohumları burada tekrar güç bulabilir"
Arınç, Irak'taki çatışmalara ilişkin soru üzerine, yaşananları günü gününe, adeta kriz masasıyla ve Dışişleri Bakanlığı ile takip ettiklerini belirtti.
Suriye'de yaklaşık 4 yıldır bir felaketin, trajedinin yaşandığına, binlerce insanın öldüğüne, milyonlarca insanın da ülkesini terk ettiğine dikkati çeken Arınç, Suriye'deki bu ateşin Irak'a da sıçradığına vurguladı.
Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Esasen Irak, Amerika'nın işgalinden, yani Saddam rejiminin yıkılmasıyla bir bölünme sürecine girmişti. Yani Kürtler, Şiiler, Sünniler arasında Irak üçe bölünebilir endişesi vardı. Biz, o zamanlar Türkiye'nin politikası olarak Irak'ın toprak bütünlüğünün ve siyasi egemenliğinin bozulmaması gerektiğini söylüyorduk. Ben Meclis Başkanıydım. ABD'den çok heyetler geldi, onlara hep söylediğimiz Irak'ta çok etnikli, çok dinli bir hayat var. Mezhep farklılıkları var. Burada ateşi söndürmeye çalışmamız lazım. Hepsinin temsil edilmesine, hepsinin kendini temsil etme fırsatı tanınmasına ihtiyaç var. Siz Saddam'ı yıkıyorsunuz ama Saddam'ın kurduğu bir ordu var, Saddam'ın bir bürokrasisi var. Irak'ın geçmişten bu yana hayat bulan bir yaşam tarzı var. Bunların hepsini elinizin tersiyle iterseniz, yapmayın ama Saddam'ı ve rejimini ayakta tutan unsurları bir kenara koyun, polisine, ordusuna, askerine, bürokrasisine hayat bulacak yeni bir tarz getirin, yoksa bu adamlar aç kalırsa, Irak'ta bir bölünme olur, isyan olur. Bu insanlar da bu rütbelere gelmiş, bu işlerin içerisinde bulunmuş, onlar da belki Saddamsız bir Irak hayaliyle yaşıyorlardı, o diktatör gidince demokrasi içinde belki daha iyi hizmet yapabilirler. İkincisi yani ne Sünnici, ne Şii'ci, ne bilmem neci olun. Bir tarafa siz iltizam ederseniz, bir taraf lehine hareket ettiğinizi gösterirseniz ve o hükümet kurarsa, şunu yaparsa, bunu yaparsa ve diğerlerini reddederse, Allah korusun nifak tohumları burada tekrar güç bulabilir. Bakınız şu bölge böyledir, şu bölge şöyledir, burası da böyledir..."
ABD'nin, önceleri Kuzey Irak'ta bir oluşuma fırsat ve meydan verdiğini, 7-8 yıldan bu yana da Maliki'nin en büyük destekçisi olduğunu vurgulayan Arınç, ilk başlarda Türkiye ile ilişkileri iyi olan Maliki'nin son 5-6 seneden bu yana tamamen bir mezhepçi yaklaşımla, en önde gelen siyasetçileri tasfiye ettiğini, meclisini kapattığını, önemli kurumların başından gönderdiğini ve belli mezhep bağlılığı olan bölgelere sırtını döndüğünü ve Irak'ta ihtilafların yeşermeye başladığını anlattı.
"Biz şu veya bu değiliz, biz Müslümanız"
IŞİD'in ve El Kaide türevinden oluşan örgütlerin de başlarda Irak İslam Devleti olarak ortaya çıktığını, bunların bir kısmının sonradan Suriye'ye gittiğini ve bu defa da Irak Şam İslam Devleti haline geldiklerini hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:
"Şimdi bunlar bir taraftan mezhepçi yaklaşımları sebebiyle onlara karşı, öbür taraf bu tarafa karşı, birbirlerinin kanını dökmeye başladılar. Bu mezhep taassubu veya asabiyeti Hz. Peygamber Efendimiz döneminden bu yana haricilere bakarsanız, o zamanki savaşlara bakarsanız, Hz. Ayşe Validemizin, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin Efendilerimizin başına gelenlere, Sıffin Savaşı'na ve diğerlerine bakarsanız, bu aslında üzerinin örtülmesi gereken bir ateş. Biz şu veya bu değiliz, biz Müslümanız. O eksende bütünleştirebilirsek dini bir beraberlik olabilir diye düşünmüştük ve hükümetimiz bunun çok güzel örneklerini verdi.
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Necef'e gitti, Sistani ile görüşmeler yaptı. Bir taraftan Lübnan'dakilerle bir taraftan İran'dakilerle, mezhep eksenli kavganın ateşini söndürmeye çalıştık ama maalesef ABD orada başı boş bıraktı, askerlerini de çekti. Ortaya çıkan boşlukta bu tür örgütlerle karşı karşıya kaldık. Tabii şimdi Kerkük'te de büyük bir ateş var yanıyor, Musul gitti, Basra'dan Konsolosluk görevlilerimizi çektik, Telafer, Tuzhurmatu oralarda da büyük bir ateş yanıyor. Kuzey Irak'tan gelen güçler oraları savunmaya çalışıyor."
Türkiye'nin bu süreçte de aktif olduğunu, Neçirvan Barzani ve Kerkük Valisi'nin de Türkiye'ye geldiğini hatırlatan Arınç, "Dışişleri Bakanlığımız bütün dünyayla temas halinde, bir taraftan Kerry bölgede, bir taraftan Rusya ile ilişkilerimizi bu ateşin söndürülmesi konusunda kullanıyoruz. Kerkük'ün muhafazası, Kerkük sadece belli bir unsurun yaşadığı şehir değil ki. Irak'ta hangi unsurlar varsa Kerkük'te onlar da var. Dolayısıyla bu beraberliğin devam etmesi için bizim hem Kuzey Irak ile hem de Irak Merkezi Hükümeti ile ve bölgede tabii söz sahibi ülkelerin de evet demesiyle bir plan uygulamaya çalışıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, insani yardımların sürdüğünü, bunun dışında özellikle Kerkük, Musul ve çevresinde baskı altında yaşayan insanların tahliyesi konusunda çabalarının devam ettiğini bildirerek, "80 yurttaşımız bildiğiniz gibi 49'u konsolosluk görevlisi, 31'i tır şoförü olmak üzere kaldıkları yer biliniyor, yani bir sıkıntıda olmadıkları biliniyor, temas devam ediyor bire bir temas şeklinde fakat örgütün elinden şu anda çekip çıkarmış durumda değiliz. Ümit ediyorum ki en yakın bir zamanda o yurttaşlarımızın hayırlı haberlerini alacağız" ifadesini kullandı.
Ramazan ayının başladığına değinen Arınç, tüm Müslümanların bu mübarek ayını tebrik etti. Arınç bu ayın, acı ve ızdırap içinde olanların da kurtuluşuna vesile olmasını diledi.