Bu yazı vicdani bir sorumluluk
Aşılarda civa bazlı koruyucu madde ‘thimerosal’ kullanımı tüm dünyada çok uzun yıllardır tartışılan bir konu. ABD eski Başkanı John F. Kennedy’nin yeğeni Robert Kennedy, bu konuda en ses getiren kampanyaları düzenleyen isimlerden biriydi. Kennedy’nin thimerosal içeren aşıların kullanımından önce 2500’de 1 olan otizm oranının 15 kat artıp 166’da 1’e çıktığını ileri sürerek ilaç firmalarını bir jenerasyonu zehirlemekle suçladığı kampanyayı okuduğumda Türkiye’deki aşılarda bu maddenin kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya başlamış, 16 Ağustos 2005’te ‘Korkunç şüphe’ başlığıyla bu konudaki haberim manşet olmuştu. 13 gün sonra Sabah gazetesi ‘Aşı mağdurları’ manşetiyle aşı sonrası otizme yakalandığı iddia edilen çocukları haber yapmıştı. Ancak bu iki haber birçok uzman tarafından ‘Türkiye’deki aşı kampanyalarını baltaladığı’ gerekçesiyle yerden yere vuruldu.
Kullanmayız ama satarız
Haberi yaptığım günden bu yana vicdani sorumluluk hissettim. Çünkü haberimin ardından birçok aile telefon edip ‘Çocuklarımıza aşı yaptırmayacağız’ dedi. Bunu duyunca aklıma hep, ‘Peki ya aşı olmadığı için o çocuklara bir şey olursa?’ sorusu geldi. Çocukları otizm riskinden kurtaralım derken acaba ateşe mi atıyorduk? Ordu’daki mahkeme kararını okuyunca yine bu kaygı beni bu satırları yazmaya itti. Rusya’da 30 yıl önce yasaklanan ‘thimerosal’ adlı maddeyi, geçen yıllarda Danimarka, Avusturya, Japonya, İngiltere ve İskandinav ülkeleri de aşılarından çıkardı. ABD otizme yol açtığına yönelik bilimsel kanıt olmamasına rağmen çocuklardan dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite riskini yükselttiğine yönelik veriler ortaya çıkmasının ardından tüm ilaç şirketlerine civa bazlı katkı maddesi olmaksızın aşı üretmeleri talebini iletti ve 2003’ten bu yana grip aşısı dışındaki tüm aşılar ABD’de thimerosal’siz üretiliyor. Gelişmiş ülkeler sırf ‘akıllarda soru işareti var’ diye bu aşıları çocuklarına uygulamıyor. Ama aynı ülkelerdeki bilim adamlarının ‘thimerosal zararsız’ şeklindeki araştırmalarıyla ilaç şirketleri az gelişmiş ülkelere bu tür aşıları satmayı sürdürüyor. ‘Ben almayayım siz buyrun’ durumu devam ediyor.
Al-ter-na-ti-fi var!
Türkiye’de bebeğin doğumundan ilkokul 5’inci sınıfa kadar uygulanan tüm karma aşılarda (DBT, DT, Td, TT, Hepatit) thimerosal koruyucu maddesi bulunuyor. Çünkü bu maddeyi koruyucu olarak kullanarak üretilen aşılar ucuza mal ediliyor. Biz de aşı üreten değil ithal eden ülkelerdeniz. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye her yıl çocukları difteri, boğmaca, tetanos ve sarılıktan korumak için 40 milyon doz aşı ithal ediyor. İlaç şirketleri gelişmiş ülkelerde yasak nedeniyle satamadıkları bu şekilde üretilmiş ilaçları civalı aşı kullanımının serbest olduğu Türkiye gibi ülkelere satıyor. Haberim sonrasında beni TV programlarında ve diğer gazetelerde sorumsuzlukla suçlayanlara bir cevap yazmıştım. 10 yıl sonra aynı cümleleri bir kez daha yazmanın gerekli olduğuna inanıyorum:
Hakkında kuşkular bulunduğu için başta ABD olmak üzere İngiltere, İskandinav ülkeleri ve hatta Rusya’da yıllar önce yasaklanan bir maddenin neden bu kadar sert bir şekilde savunulduğunu anlamak gerçekten zor. Uzmanlar “İçinde thimerosal olmayan aşı üretiliyor. Ama pahalı” diyor. Konu insan sağlığı olduğunda her zaman kolay ve ucuza kaçtığımızı göstermek için bundan daha güzel bir kanıt olabilir mi? Her şeye para buluyoruz da çocuklarımızı hakkında hiçbir kuşku olmayan ilaçlarla aşılatmak için mi para bulamıyoruz?