‘Bu gözaltı AKP ’nin intikamı’
İlhan Selçuk'un gözaltına alınmasının ardından Leyla Umar Cumhuriyet Gazetesi'nin nabzını tuttu. İşte o izlenimler...
Gözaltı haberi duyulur duyulmaz İlhan Selçuk’un sevenleri ve okurları Cumhuriyet gazetesinin önünde toplandı. ‘Hepimiz İlhan Selçuk’uz’ sloganı atan kalabalık tepkiliydi...
Dün sabah erkenden telefon eden dostum Sümerolog İlmiye Çığ’ın alıştığım kahkahalarını duymayınca: “Bir şey mi oldu? Sesiniz çok kötü” diye sordum.
“Evet, hem de çok çok kötü bir şey oldu; İlhan Selçuk ve onbir arkadaşını sabaha karşı 4.30’da evlerinden alıp götürdüler. Yarın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ergenekon’dan gözaltına alınırsa hiç şaşırmamalıyız. Bildiğim tek şey İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek ve Ferit İlsever Hannover’de Irkçılığa Karşı Dayanışma ve Dostluk etkinliklerine davetli olarak gidecekler ve kendilerine sunulacak ödülleri alacaklardı. Panele Rauf Denktaş’ın da katılacağı söyleniyordu” dedi.
Bu “gözaltı”nın hukuka karşı hükümetten alınan bir intikam olduğuna inanan Muazzez İlmiye Çığ: “Bu iş çok kötü sonuçlara neden olacak, inşallah silahlı çatışma çıkmaz. Hukuka karşı hükümetin intikam aldığı belli. Benim çok yakın bir dostum biraz önce aradı. Son derece modern ve entelektüel bir hanımdır. Sesi heyecan ve üzüntüden titriyordu: ’Ben sadece Allah’ın ve Atatürk’ün ruhunun bize yardım edeceğine inanıyorum’ dedi. Doğrusu onun hislerine katılıyorum ve çok korkuyorum...”
Yıllar sonra...
Muazzez İlmiye Çığ’la konuştuktan hemen sonra Mecidiyeköy’deki Cumhuriyet binasına koştum. Uzun yıllar önce serbest gazeteci olarak çalışırken Cumhuriyet’e ara sıra haberler verirdim. O yıllardan tanıdığım birçok arkadaşla dün Cumhuriyet’te buluşunca çok heyecanlandım. Çünkü Emre Kongar, Alev Coşkun, artık Cumhuriyet yazarı olmadığı halde bütün kalbiyle Cumhuriyet’e sadık kalan Yalçın Bayer, Hüseyin Baş gibi daha birçok arkadaşla sarıldık. Cumhuriyet’in beşinci katının üst düzey yöneticilere ait olduğunu öğrenince yukarı çıktım. Odada herkes sessiz sessiz oturuyordu. İnan Kıraç’ın “Geçmiş olsun” demeye geldiğini anladım. Üniversitenin kıdemli iki öğretim üyesi olayla ilgili görüşlerini anlatıyorlardı.
Cumhuriyet’te her gün “Politika Günlüğü”nü yazan Hikmet Çetinkaya bir taraftan geçmiş olsuna gelen konuklara, bir taraftan da kendisine uzanan mikrofonlara aynen şunları söylüyordu: “Yeni Şafak gazetesinin yazarlarından Ali Bayramoğlu son günlerde sütununda yazdığı yazılarda İlhan Selçuk’u hedef gösteriyordu. AKP muhalifi aydınları, yazarları, bilim insanlarını ve siyasetçileri yıldırmaya çalışıyordu. Ama asla yılmayacağız. İlhan Selçuk ve diğer bir sürü arkadaşla birlikte 12 Eylül’de biz ne işkenceler gördük. Vız gelir bize AKP’nin yağdanlıkları. Biz, inançlarımız uğrunda Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı’yı şehit verdik. Kaç kere gazetemiz bombalandı. Durum vahim; AKP’nin kendi derin devletini yarattığına birçok politikacı inanıyor.”
Bahçeye inince...
İlhan Selçuk ve arkadaşlarının sabaha karşı evlerinden alınıp sorgulanmaya götürülmesine tepki göstermek için Cumhuriyet Gazetesi’nin önünde toplanan halkı izlerken orta yaşın üzerindeki hanımların çoğunlukta olduğunu gördüm.
Hepsinin elinde İlhan Selçuk’un bir fotoğrafının basıldığı iri kağıtlar vardı. Çoğu, gözyaşlarını tutamıyordu. Gençler protestolarını yüksek sesle yapıyor ve şu sloganları atıyorlardı:
“Yeni Şafak Gazetesi’nin yazarları ’soruşturmayı yöneten Cumhuriyet Başsavcısıyla birlikte mi çalışıyorlar’ sorumuza yanıt versinler...”
Kalabalığın arasından sıyrılan genç bir öğretmen hanım: “Madem hükümet, İlhan Selçuk’un evini ve çevresini daima korumalarla donatmıştı. Nasıl olur da, sabah 4.30’da evine giren polisler her yeri didik didik aradıktan sonra 83 yaşındaki bir insanı sorgulamaya götürebilir? Devlet kendi koruduğu insanı eliyle polise nasıl ve niçin teslim eder? Bu sorunun yanıtını vermek zorundalar...” derken hıçkırarak ağlıyordu. Bu sahneyi gören ve söylenenleri dinlerken gözyaşlarını tutamayanların arasından hızla Metin Uca’nın geçtiğini ve gazeteye girdiğini gören birkaç genç: “Aşkolsun Uca’ya, bizim heyecanımızı paylaşmak için birkaç dakikasını ayıramaz mıydı” diyorlardı. Biraz yürüyünce kapıda Işık Yenersu ile karşılaştım. O, seyircilerin gözünde Türk Tiyatrosunun yetiştirdiği en güzel, en kültürlü sanatçıdır. Birbirimize sarıldık. Böyle olaylarda konuşmadan çok daha iyi anlaşırız. Ayrılırken sözleştik; daha sık buluşacağız. Cumhuriyet gazetesindeki arkadaşlarla vedalaşıp dışarı çıkarken bir genç, yanındaki arkadaşına: “Hukuka karşı hükümetin intikamı inşallah kanlı olmaz” dedikten sonra avaz avaz bağırarak “ Hiç kimse 12 Eylül’ü geri getirmez” diye haykırıyordu.
GÖZALTINA ALINDIĞINIZIN FARKIDA MISINIZ
Gözaltı haberini alan Leyla Umar Cumhuriyet gazetesine gitti. Öfkeli kalabalık ’Hepimiz İlhan Selçuk’uz’, ’Düşünüyorum öyleyse vurun’, ’Gözaltına alındığınızın farkında mısınız’ gibi pankartlar taşıyıp slogan atıyordu.