Gazete Vatan Logo

Bir tek o polis masum!

HDP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkab adayı Sırrı Süreyya Önder, Berkin Elvan'ı gaz fişeği ile vuranın tek suçlu olmadığını belirterek şöyle konuştu: "Bu konuda da bir tek o bombayı atanı suçlayamazsınız söyleyeyim size. Bir tek o polis masum. Sıralı bütün amirleri bu işin gerçek sorumlusu" dedi.

HDP İstanbul Büyükşehir Belediye Eşbaşkan Adayı Sırrı Süreyya Önder, 30 Mart yerel seçimler öncesi İstanbul ile ilgili yeni dönem projelerini Teke Tek'te Fatih Altaylı'ya anlatladı.

BERKİN ELVAN HAKKINDA

Daha önce Aileden Sorumlu Bakanı dinledik. Bu aymazlık bu mesafe bu insalıktan çıkma hali buram buram yüzüme çarptı. Böyle bir şey olur mu? O demeç demeç mi? O yayınladığı mesaj mesaj mı? Katili zincirlleme olarak bu hükümet o günün İstanbul'un bütün sıralı amirleri ama birinci sorumlu olarak bu siyasi iktidar katili odur. Annesinin öyle demesine gerek mi var? Hükümet gerekli şeyi gösterecekmiş. Allah'tan korkmazlar. Oğlanı hastaneden çıkarıyorlardı. Sağlık Bakanı işe yeni başlamıştı aradık ne yapıyorsunuz diye, zor işler, hastanede kalmasını temin ettik dedi. Daha başka bir rezalet polisler gidip gelip annesine hakaret ediyorlardı. Bu suçlar hep bir yere yazılan insanlık suçları. Bunlar bir yere uçup gitmez bu kadar acı boşa çekilmiyor bunun bir ahı var. Kimin yanına kalmış ki sizin yanınıza kalacak? Seçim programı dediniz, ben haya ederim belediye konuşmaktan böyle bir günde. İki gün partimiz yas ilan etti ve seçime dönük bütün çalışmalarımızı askıya aldık. Siyaset konuşalım. Bu gaddarlığı bu vandallığı hala olan bitenden hiçbir şey anlamaış olma halini ve bunun hesabının nasıl sorulacağını... Bütün belediyeler onların ya da bizim olsa ne fayda...

"BİZİM BELEDİYELERİMİZDEN TOMA'LARA SU YÜKLENMEYECEK"

Şimdi görüntüleri gördük, haber de eksik, İstiklal caddesinden geldik, istiklal gaz altında ama muhtelif yerlerinde. Bu kentin Valisi'ni aramak zorunda kalsın bir vekil basın açıklaması yapılacak diye... Yasal demokratik bir hak ve ortada bir can var.

Belediye ile ilgili bir şey söylenecekse, bir tek şey söyleyeceğim; Bizim belediyelerimizin hiçbirinden bu TOMA'lara su yüklenmeyecek. Gitsin evlerinden, gitsin emniyet müdürünün evinden, gitsin Başbakan'ın bahçesinden doldursunlar. Böyle bir şey olmaz, bu kabul edilemez.

"BU ÜLKEDE SİYASET ASKIYA ALINMIŞ"

Tüm diğer şeylerle beraber yapılan, ülkeyi siyasileştirme. Sayın Cumhurbaşkanı aramış 268. gün. Bugün de üzüntü duymuşlar. Şimdi siz bu ülkede cumhurbaşkanısınız. Bu ülkede siyaset askıya alınmış. Bu ülkede size ne zaman ihtiyaç var? Siyaset eğer hükmünü sürmüyorsa, demokratik kurallar işlenmiyorsa, siz kendinizi bu çarkın üstünde bir yere konuşlandırmışsanız, 268. gün çocuğun artık yaşamından ümit kesildiği gün 16 kiloya düşmüşken ki ben gördüm bakmalara dayanılamaz anlatılamaz da, 3 gündür sürekli hastanedeydik.

Bu gecenin görüntülerini izlediğimizde hani o görevden alınan hırsız İçişleri Bakanı diyordu ki 45 derece açı, biraz önceki bandı tekrar yayınlayın, yine yere paralel, göstericilerin başına hedef alıyorlardı. O hastanenin bahçesinde çocuk içeride hayatını kaybetmiş cansız yatıyor niye? Başına gaz kapsülü nişan alınmış. Berkin'i yitirdik, uğurlayacağız şimdi de Ramazan aynı durumda. Ve bu ülkede Vali, Emniyet Müdürü, Hükümet bundan hiç haya etmeyecek. Durun bir kitapsızlar ne yapıyorsunuz? Bu çocuk içeride sizin gaz atmanız yüzünden hayatını kaybetti siz onun yasını tutmaya gelenlere hastanenin bahçesine bunu atıyorsunuz. Şimdi ortada bu var, belediye mi konuşacağız.

"BİR TEK O BOMBAYI ATAN POLİS MASUM"

Bu ülkeyi siyasetsizleştirmektir. Sayın Cumhurbaşkanı 16. gün bu çocuk o gaz kapsülünü yediğinde Vali'yi arayıp anlayış gösterin diyecektiniz. Anlayış gösterin de bu kadar şedit bir ortamda çok centilmence bir laf olur. Ne halt işliyorsunuz diye soracaktınız. Sorulacak tek soru var o da bu; Ne halt işliyorsunuz? Ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Bunu sormayacaksın, 268. gün aradım duyunca da üzüldüm Vali'ye de söyledim gerekn dikkat gösterilmiş. O zaman sayın Cumhurbaşkanı size buradan söylüyorum, İstanbul Valisi sizi iplemiyor. İstanbul Emniyet Müdürü de sizi iplemiyor. Çünkü eğer sorumluluk hissediyorsanız, getirin o bantları, yahu bu çocuğa da böyle ateş ettiğiniz için bu çocuk diğer 7 canla birlikte gitti, siz halen, bu bir şifre mi acaba? Siz dikkat gösterin dedikçe bunlar namluyu yere paralel mi indiriyorlar? Böyle bir şey olmaz. bunun hesabı görülür. Bunun hesabı sorulur, bunun altından hiçkimse kalkamaz. Uzağa gitmeye gerek yok, aynı yerden vurulmuş çocuk. Bu konuda da bir tek o bombayı atanı suçlayamazsınız söyleyeyim size. Bir tek o polis masum. Sıralı bütün amirleri bu işin gerçek sorumlusu.

"CUMHURBAŞKANI VALİ'YE SÖZ GEÇİREMİYORSA SORUN O MAKAMDADIR"

Cumhurbaşkanı özen gösterin diyecek, bunlar o hastanenin bahçesinde, yeni bir çocuğu gene aynı yerden vuracaklar öyle mi? İki anlamı var bunun; Siz bu ülkede Cumhurbaşkanı olarak kaale alınmıyorsunuz o zaman. Kaale aldırtamıyorsunuz kendinizi. 40 yılda bir kere bu ülkeye demokrasi bu kadar siyasetsizleştirilmişken, özgürlükle bu kadar paspas edilmişken bir kere bu ülkeye lazım oldunuz alelacele demokratikleşmenin rağmına ne varsa onaylayıp dünyanın hiçbir yerinde görülmedik gerekçelerle kılıf uydurmaya çalıştınız. Siyaset böyle olmaz. Reis-i Cumhurluk hele hiç olmaz. Gün bugündür. Hükümeti alma yetkiniz var sizin, bu kadar yetki ile donatılmış bir makam (Cumhurbaşkanlığı) Vali'ye söz geçiremiyorsa, sorun o makamdadır. Vali kolluğa söz geçiremiyorsa, sorun Vali'dedir. Kolluk polise söz geçiremiyorsa sorun ondadır. Ama bunu araştıracak mekanizma nerede?

"BAŞBAKAN 'DESTAN YAZILDI' DİYECEĞİNE 'SUÇ İŞLENDİ' DİYECEKTİ"

Niye Devlet Denetleme Kurulu bugüne kadar bir türlü faaliyete geçirelemedi? Ey Cumhurbaşkanı bu ülkenin yarısı ayakta, diğer geri kalan yarısı gergin. Daha ne zaman bir keramet irsan edeceksiniz? Cumhurbaşkanı'ndan başlamazsak bu devletin kol kola girmiş bir zulüm mekanizmasına dönüştüğünü gösteremeyiz. Başbakan bundan çok mu beri? Destan yazdılar dedin, sen destan yazdılar dersen, destan böyle yazılıyor işte bak. Suç işlenmiştir denilecekti. Ama talimatı veren kim? (Başbakan) Kendisi diyor ki bizzat talimatı o veriyor. Ne yapmış? Evinden ekmek almaya çıkmış. Türkiye siyasetsizleştirildi, bürokratik cesayet eski pozisyonunu aldı, ülkenin 'gladyo'su yerini aldı.

"BEN BELEDİYE BAŞKANI OLSAM ÇEVİK KUVVETİN SUYUNU KESERİM"

Siyaset mi yapıyoruz biz şimdi? Kadir Topbaş burada ne anlatacak? Keşke sorsaydınız, "Niye bu TOMA'lara su veriyorsunuz?" Sen bu kentin insanına karşı sorumlu değil misin? Bu kentin doğal kaynağı silah olarak kullanılır mı? Ben belediye başkanı olsam o çevik kuvvetin suyunu keserim. Önüne beton dikerim bu TOMA'ların. Senin yurttaşlarını bak ne hale getiriyorlar. Belediyecilik yalnız inşaat hırsızlığı mı?

GEZİ PARKI OLAYLARI

Bugün ortaya çıktı ki, o günden belliydi ki, bu işin, bu ağacın kanunsuz kesilmesi bir hırsızlığı örtbas etme telaşıydı. Bunu gözden kaçırmak için bu kadar cana kıydılar. Neydi bu? Yayalaştırma projesiydi, encümenlerden bütün partilerin oy birliği ile çıkmıştı. Ondan sonra bunu kentsel SİT alanı diye oraya gitmişlerdi ve kamu ihale yasasından kaçırmak için bu işi 40 parçaya bölmüşlerdi. Bugün yolsuzluk tapelerinde adı ayyuka çıkan ve havuzlar oluşturan milletin anasına söven müteahhitlerden biri ne hikmetse buranın bütün işini almıştı. Ondan sonra kamu ihale yasasını dolanmak için Kadir Topbaş'a keşke bunu sorsaydınız; Kamu ihale yasasını dolanmak için parçaladıkları bu işin bütüncül bir projesi olmadığı için bu battı çıktılarda çıkışa yer olmadığını gördüler. Gezi Parkı'ndan 10 metre derinlik 80 metre uzunluk bir şeriti alalım dediler. Bu hırsızlıkla başladı. Sen yetimin kamunun hakkını yersen gelir böyle gırtlağına takılır. O gün bu zulmü yapan İçişleri Bakanı bugün ortalıkta yok. Bu kentin kaç senedir harfiyatı bu serbest bırakılan çocuğun üstünde? Ben bu bölgenin vekiliyim, sağcısının, solcusunun, tarafsızının, herkesin vekiliyim. Bu ülkede siyaset yapacak alan kalmamış, milletvekili olmaktan utanıyorum. Cumhurbaşkanı İçişleri Bakanı'nı valileri aramalı, polis çekilsin halk yasını tutsun.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Bir kampanya örgütlemişler. Dün yapmayın dedim. Biz 1,5 senedir kelle koltukta bu ülkeye barış gelsin bir daha canlarımızın karalı haberlerini almayalım onlardan selamlarını gönderen mektuplarını bekleyelim diye bir süreç yürütüyoruz. Dünyanın etrafını neredeyse 2 kere dönecek kadar yol yaptım. Ankara, İmralı, İstanbul, Kandil ve bölge Erbil hattında. 1,5 senedir hiçbir evladımızın haberini almıyoruz çok şükür. Bunu kalıcılaştırmak için çaba sarf ediyoruz. Ölümleri böyle tasnif etmemeliyiz. 6000 civarında asker, polis kamu görevlisi, 40 bin civarında Kürt çocuğu hayatını kaybetmiş.


Çevre Örgütlerini, LGBT bireyleri, ülkenin muhalefet gruplarını siyasete dahil ettik. Alevileri, Ermenileri, Arapları, başörtülüleri siyasete davet ve dahil ettik. Halklar, inançlar birbirleriyle tanışsın niyetiyle belediyecilik yapıyoruz.

Türkiye'de BDP'li belediyeler hariç diğer belediyelerde sadece inşaat ve ruhsat konuşuluyor.

Cumartesi annelerinin yıllardır her cumartesi eylem yaptığı yerde bir anıt yapılmalı.


İmralı'ya gitmenin maliyeti gün başına 3-4 tane suikast ihbarı, sürekli küfür-kıyamet duymak.

Bir sosyalist olarak Kürtler ve önderi ile hiyerarşik ilişki kurmayı reddettim, yanlarında eşit durdum.

Genel seçimlerde BDP'li her vekilimiz en az iki vekilin oyu ile seçildi.

KCK'nın "tahliye olmak istemiyoruz" kararı demokratik bir isyandır. Kör bıçakla insanları kesip suç üstü yakalananları dışarıya çıkarıyorlar.

Haberin Devamı