'Ben olmasam Turgut radikal İslam'a kayardı!'
"O bir haindir. Onun vefadan nasibini almamış biri olduğunu ne yazık ki çok sonradan öğrendim. Mesut Yılmaz yüzünden pek çok kere Turgut ile ters düşmüştüm"
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın eşi Semra Özal "Ben olmasaydım Turgut radikal İslam'a kayardı" ded.
Semra Özel yine çok konuşulacak bir röportajla karşınızda. İzzet Çapa gazete Habertürk'teki ilk röportajını Semra Özal ile yaptı.
İşte çok konuşulacak ö röportaj:
Yakınlaşmanız bir daktilo ile olmuş derler...
Daktilo değil. O günlerde elektrik konusunda istatistik tutan 2 kişiden biriydim. Cetvel makinelerde istatistik tutardık. Turgut Bey Amerika’dan yeni gelmiş. Ben de işe yeni başlamışım. Yemekten dönüyorum makine çalışmıyor. “Ben bakayım” diye geliyor yanıma.
Rahmetli mi bozarmış makineyi?
Meğer şeridini alıyormuş içinden. Sonra el çabukluğuyla takıveriyor. “Bak yaptım, hadi bana bir kakao ısmarlayacaksın” diyor sonra da.
Siz durumu anlıyorsunuz ama...
Anladım bir dalavere yaptığını ama tam çözemiyorum. Ben gelince güneş gözlüğünü takıyor. Altından bana bakıyor. “Ya gözlüğü çıkarın, ya odadan çıkın dedim.”
Evlenme teklifi de ilginç olmuş.
İşyerinden bir arkadaşın düğünü vardı. Orada dansa kaldırıp evlenme teklif etti.
Hemen cevap verdiniz mi?
Hiçbir şey söylemedim, çünkü heyecanını yatıştırmak için olsa gerek, o gece alkollüydü. “Sükût ikrardan gelir. Ben bu susuşu evet kabul ediyorum” dedi. Sabah saat sekizde daireye geldim. Herkesi toplamış, muz likörü eşliğinde çikolata yiyorlar. Nişanımızı açıklamış, kutluyorlar. Daha anamın, babamın haberi yok.
Yemek yapmayı biliyor muydunuz?
Ömrümde mutfağa girmemiştim. Bir yemek kitabı aldım. Yaşlıca komşumuza sorardım. Bir gün özene bezene dolma yaptım. Akşam, rahmetli sofraya oturdu. Biraz yedi ve dedi ki, “Çok güzel olmuş ama ne çorbası anlayamadım.”
Müthiş anılarınız var.
Mesela her sene Monako’da Prens Albert, Grace Kelly onuruna, dünyada önemli işler yapmış insanlar için bir balo verirdi. Beni de UNİCEF madalyamdan dolayı şeref misafiri olarak davet ettiler. Marmaris’teyiz o sırada, bronz rengi olmuşum. Muazzam bir hazırlık.
Tek başınıza mı gittiniz?
Ertesi sabah Monako’ya uçacağım. Rahmetli birkaç gün önceden başladı “Kendimi iyi hissetmiyorum” diye. Bir yere gideceğim zaman hep öyle yapardı. Son gün baktım, “Ben çok fenayım” diyor. Önce aldırış etmedim. Ama öğleden sonra kalıp gibi yatıyor. Doktoru Cengiz Aslan’ı çağırdım, yalnız kalmasın diye. I I Siz de sabaha yolcusunuz. Güya. Bizimki diyor ki “Ben ölüyorum, döndüğünde beni göremeyeceksin.” Cengiz’e dedim ki “Git bak şuna, bu gidişle o beni gömecek.” Baktı, “Kalp atışları çok yüksek, iyi görmüyorum durumunu” demez mi? ABD’deki doktoru DeBakey “Çabuk getirin” demiş.
Yattı sizin seyahat.
Ertesi sabah Amerika’ya uçacağız. Moralim bozuk tabii. O kadar hazırlanmışım. Bir ara mayomu giydim, “Bir denize gireyim, belki soğuk su iyi gelir” dedim. Baktım mayosunu giymiş geliyor. “Nasıl kalktın” diye sordum, “Gitmeyeceksin diye iyileştim” dedi. Çok kıskançtı rahmetli.
Bir şiir okuyacağım. Hatırlayabilecek misiniz? Çal ki sazın inlesin / Kubbede kalsın sesin / Şu göçecek faniler / Bir gün seni söylesin. Nereden buldun? Böyle bana yazdığı bir şiir daha var, besteletmek istiyorum.
Güzel şiir yazar mıydı Turgut Bey?
Hem de nasıl. Gençliğinde bir şiir defteri varmış. Korkut (Özal) Malatya’daki evleri yıkılırken yakmış. Çok üzülmüş, hatta ağlamıştı.
Korkut Bey bilerek yakmış olabilir mi? (Omuzunu sallamakla yetiniyor.)
Sonra şiirlerini hiç göremedik. Beni bulunca ilhamı kayboldu.
“Paris’te gece kulübüne gittik”
Sıra geldi Turgut Bey ile korumaları sık sık atlatmanıza. Önce sizin kaçamağınız. Bir keresinde Turgut Bey’i burada bırakıp Paris’e gitmiştik birkaç arkadaş. Bir gece bir yere gideceğiz, korumalar kapıda tabii. Otelden başka kılıkta çıktık. Başımda bir örtü, gözümde gözlük, üzerimde de biçimsiz bir pardösü. Ve Paris sokakları...
Nereye gittiniz?
Müzeye gidecek halimiz yok. Gece kulübüne gittik. Çok eğlendik.
Turgut Bey nasıl atlatırdı korumaları?
Ne yapsa tanınırdı. Genellikle arka kapıdan kaçardık. Orduevinin arka tarafından başkasının arabasıyla giderdik.
Nerelere mesela?
Çarşı pazar dolaşırdık. Turgut, Mısır Çarşısı’nı, Kapalıçarşı’yı çok severdi.
‘Lady Diana çok soğuk bir kadındı’
Turgut Bey’in sizi aldatmış olabileceği hiç aklınıza geldi mi?
Bilemem. Ama erkek olup aldatmayanı var mı? Devlet başkanlarının eşleri için “Onlar her zaman ihanete uğramış kadınlardır, çünkü kocaları onları ülkeleriyle aldatmak zorundadır” derler. Turgut aldattıysa, bir tek ülkesiyle aldattı.
Tekrar evlenmeyi düşündünüz mü?
Asla! Aklımdan bile geçirmedim. Geçirmem de. İşte nikâhım. (Parmağındakı iki alyansı gösteriyor. Biri Turgut Bey’in diğeri kendisinin.)
Çok şaşaalı günler geçirdiniz.
O dönem First Lady’lerden görüştüğünüz, arayan oluyor mu? Turgut’un ölümünden sonra da Barbara Bush’la yakın kaldık. Her Amerika’ya gittiğimde davet ederler. Benazir Butto’yla çok çok yakındık. Nancy Reagan’la de 2 yıl bir uyuşturucu kampanyası için birlikte olduk.
Peki Lady Di ile aranız nasıldı?
Yoktu pek, o çok soğuk bir kadındı. Ama Margeret Thatcher’i çok severdim. Şimdi biliyorsun Alzheimer. Hakikaten Demir Lady idi. Bir gün Ankara’ya gelmişti, ona resmi bir akşam yemeği vereceğiz. Sabah özel olarak öğle yemeğine geleceğini belirtmiş. “Buyursun” dedim. Köşk’te, yukarı kattaki kendi masamızı hazırlattım. Son dakika kapıdaki koruma aradı: “Efendim, biliyor musunuz nasıl geliyor?” “Nasıl geliyor” diye sordum. “Uzun etekle” dedi.
Ne olacak uzun etekle gelirse?
Aman İzzet! Gündüz gündüz sanki protokol varmış gibi uzun etekle geliyor kadın. Benim de öyle karşılamam lazım. Bir koşu ben de değiştirdim üstümü tabii.
Bir de Papa ile yaşadığınız ilginç olay var.
Vatikan’daki resmi ziyaretimizi bitirmiştik. Sırayla Papa’ya (II. Jean Paul) veda ediyoruz. O koca şapkalı ekibi de arkasında. Turgut, Papa’nın elini sıktı, sonra ben uzattım elimi, “Allahaısmarladık” diyeceğim. Cebinden bir şey çıkarıp elimi avuçlarının içine aldı. Bir baktım bir tespih. Uzun uzun yüzüme baktı, “Sen çok özel bir insansın” dedi. Garip bir durum tabii.
Turgut Bey bozulmamıştır inşallah?
İzzet, ayağımın altına alırım! Sonra “Senin için hep dua edeceğim. Bu tespih sana hep şans getirecek” dedi. Şaşırdım elbette. Protokol dışında bir olay. Bizim büyükelçiye “Ne yapmam gerekir” diye sordum. Onlar da Papa’nın danışmanlarına sormuş. Kimse bir şey bilmiyor. Meğer böyle bir şey ilk defa oluyormuş.
Belki de Papa, ruhani tarafınızı sezmiştir...
Olabilir... Rahmetli çok girer rüyalarıma, bazı şeyleri resmen haber verir. I I Koruyucu melek gibi. Daha çok yol gösterir. Mesela en son merdivenlerden düşüp çenemin dağılması var ya... İki gün önce rüyama girdi “Yılbaşı gecesi evden çıkma” diye uyardı. Dinlemedim, daha merdivenlerin başındayken aşağı yuvarlandım.
‘Mesut Yılmaz bir haindir’
Turgut Bey ile ters düştüğünüz olaylardan biri Mesut Yılmaz konusudur. O Yıldırım Akbulut’u desteklerken siz ısrarla Mesut Bey’in arkasındaydınız.
O bir haindir. Onun vefadan nasibini almamış biri olduğunu ne yazık ki çok sonradan öğrendim. Mesut Yılmaz yüzünden pek çok kere Turgut ile ters düşmüştüm.
Kavga ediyor muydunuz?
Hiç. Zaten kavga etmeyi bilmem. Kızınca susar bir köşeye otururdum. Rahmetli biraz söylenir sonra beni konuşturmaya çalışırdı.
Bir ara Turgut Bey’i, dolayısıyla ülkeyi perde arkasından yönetecek kadar güçlü olduğunuz söylenirdi.
Nerede... Dışarıdan bakınca ne tontondu değil mi? Bir de bana sorun. Düşünür, ne ka rar ver diy se onu ya par dı. İs te di ğin ka dar fik ri ni söy le, fark etmez.
‘Namaz da kılarım viskimi de içerim’
Turgut Bey’in giyimde yasakları var mıydı?
İlk zamanlarda açık giyme filan derdi ama ben zaten nerede ne giyileceğini bilirim. Sonra da hiç karışmadı.
Mutfağa girip yemek yapmışlığı var mıdır?
Hiç bilmezdi rahmetli. Değil iki yumurta kırmak, su içmeyi bile bilmezdi. Hep el eleydiniz... Filmi bile el ele seyrederdik. “Bırak artık elimi” diye takılırdım. “Yok, enerji alıyordum” derdi canımın içi.
İbadetinizi aksatmadığınızı biliyorum. Ama geceleri çıkıp eğleniyorsunuz da... Kuran da okurum eğlenceye de giderim. Kuran’ı Arapça okurum, her gün 5 vakit namazımı kılarım. Ama davete gidip viskimi de içerim. Hepsinin yeri ayrıdır.
Türkiye, sizinle bambaşka bir First Lady gördü. Bu konuda pek mütevazı olamayacağım. Geri dönüp baktığında hangi Cumhurbaşkanı eşinin bir çırpıda adını sayabilirsin? Öyle ya da böyle hâlâ beni konuşuyorlar?
‘Evlenmeyelim diye ailesinden de dışarıdan da baskı yaptılar’
Annenizi anlatır mısınız, nasıldı?
Dede tarafından peygamber torunuyum ben. Avusturya’da bir müzede belgeleri var. Annem Dame de Sion’da okumuş. Fransızcası, Rumcası, Arapçası çok iyiydi.
Turgut Bey’le farklı aile yapıları. Evlenmemizi hiç istemediler.
İki aile arasındaki farklar nelerdi?
Ben Nişantaşı’nda yetişmişim. Viskimi de içerim puromu da. Türkiye’de ilk puro içen kadınım. Diğer taraf muhafazakâr. “Ama ben buyum, kimse için değişemem” dedim. Bu bazılarını rahatsız etti, Turgut’a da baskı yaptılar.
Kimler onlar?
İsimlerini söylemeyeyim
Aile tarafı mı, bari onu söyleyin?
Aile zaten var. Onlarla görüşmüyorum. Dışarıdan da oldu baskılar.
Mesela rahmetli Adnan Kahveci’den mi?
Fazla olayı uzatmayalım, bilen bilir.
Turgut Bey’i boşamayı hiç düşündünüz mü?
Turgut Londra’dayken kardeşi onu Selamet Partisi’nden İzmir Milletvekili olarak aday göstermiş. Haberi yok. “Yalanla çabuk” dedim. “Yok, ayıp olur, bu insanları kırarız” dedi. Tartıştık, çocuklarla apar topar ABD’ye gittim. Seçilemedi. Döndük.
Siz olmasaydınız Turgut Bey’in hayatında bir şey değişir miydi?
Tabii. Kardeşlerinin ve annesinin etkisinde kalıp radikal İslam’a kayabilirdi.
Korkut Özal ile görüşüyor musunuz?
Onunla da hiç konuşmam. Konuşmadım, hâlâ da.
‘Yapamadıklarını Tayyip Bey yapıyor’
Erdoğan’ın hizmetlerini beğeniyor musunuz?
Beğeniyorum, ama asıl vatandaş beğeniyor. “Ben cari açık mari açık filan anlamam” diyor sokaktaki adam. Önce sağlık. Çözmüş bu sorunu. Sonra ulaşım, metro, raylı sistem. Domatesin fiyatı hiç değişmiyor.
Dış politika...
Tam zamanında, çok önemli adımlar atıyor.
Ya Erdoğan ile Turgut Bey’i kıyaslarsanız?
Tayyip Bey, Turgut’un isteyip de yapamadığı işlere devam ediyor. Çok hoşuma gidiyor. İstanbul için projesi, İzmit’teki köprü...
Tayyip Bey ile görüşüyor musunuz?
Tabii, çok vefalıdır. Emine Hanım da öyle. Telefonlaşırız, arada bir kahve içmeye uğrarlar.
Maddi durumunuz iyi mi?
Rahmetliden kalan güzel bir emekli maaşım var. Bana yetiyor. Evim barkım da var çok şükür.
Ahmet Bey toparladı mı işlerini?
İyi. Erbil’de bir inşaat yaptı, site. Yenisine başladı.
Efe nasıl?
Efe de iyi gidiyor. Alışveriş ve müzik kanalı var.
Zeynep ne yapıyor?
İran’daydı galiba... İran’da evi, ofisi var, bir inşaat grubuyla çalışıyor.
Hangi yönünü özlüyorsunuz Turgut Bey’in?
Akşam baş başa kalıp sohbet ettiğimiz anları.
Geceleri evde olduğunuzda ne yapıyorsunuz?
Haberleri izlerim. Yalnız başınayken, rahmetliyle yaptığımız hiçbir şeyi yapmak istemiyorum.
Turgut Bey’den sonra yalnız bir kadın mısınız?
Hem de nasıl!
Ölümü hakkında, Kaya Toperi’nin açıklamaları da çok tartışıldı. Turgut Bey koşu bandında vefat etmiş ve siz kapıyı kırarak içeriye girmişsiniz.
Tamamen yanlış. Ne banda çıktı, ne de kapı kırıldı. Sabah kalktı tıraş oldu, duşunu yaptı. Ve oturma odasına doğru iki adım attı. Oracıkta da düştü zaten. Ben hemen önündeydim. Konuşuyorduk o sırada. İşte o an, gözlerimin önünden asla gitmez. Birden bire düştü arkamda. Terlikleri vardı ayağında. Çorap bile yoktu. Spor ayakkabı giymeden banda çıkmazdı zaten. Tüm bunları Kaya uyduruyor.
Kızgın mısınız?
Evet. Turgut Bey’in ölümüyle ilgili her yerde ayrı şey konuştu. Hiçbiri doğru değil.
Peki neden söylüyor bunları?
Anlamış değilim. Bir şeyler var işin içinde ama çıkacak onlar da ortaya.
‘HAYATIMIN YÜZDE 70’İ DEVLET SIRRI’
Hâlâ en iyi arkadaşınız Fatih Ürek mi?
Hayır. Sildim defterden. Çok büyük yanlış yaptı. Merve’nin kına gecesi için “Gelir misin” dedim. “Tabii” dedi. Üç kere konuştuk. Gelmedi.
Eski şaşaayı özlüyor musunuz?
Hiç özlemiyorum. Artık o kadar yorulmuşum ki, sükûnete ihtiyacım var. Nixon’un karısının meşhur bir lafı var: “Maaş alınmayan en zor meslek devlet başkanı hanımı olmaktır.” Doğru söylemiş. Hem mesuliyetli hem çok ağır bir görev.
Neden bir kitapta toplamıyorsunuz anılarınızı?
Hayatımın yüzde 70’ten fazlası devlet sırrı, geri kalanıysa magazin. Şimdi hangisini anlatabilirim ki?
Turgut Bey ölmeden üç ay önce Süleyman Demirel “Turgut Bey 3 ay içinde ölebilir” demiş.
Evet, dedi. Gazetelerde bile çıktı.
Onun bir şeyler bildiğine inanıyor musunuz?
(Semra Özal bu cevabının yayınlanmasını istemiyor. Ses kayıt cihazı kapatılsa da konuşmaya devam ettik. Yanıt sırrım olarak kalsın artık.)