Gazete Vatan Logo

BDP’ye sert yüklendi

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, partisinin TMBB grup toplantısında konuştu...

Başbakan: Türkiye, artık CHP dönemlerinde olduğu gibi, ne askerin sivilin kulağını çektiği, ne de sivilin askerin ensesine vurduğu bir ülke değildir. Ne de BDP’li kalleşlerin, PKK’lı kalleşlerin benim subayımı, askerimi gelip arkadan şehit ettiği bir ülke değildir. Türkiye hukuk devletidir, yanlış yapan bedelini öder, ödüyor ve ödeyecektir.

ANKARA- AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, partisinin TMBB grup toplantısında konuştu; hem terörle mücadele, hem de Uludere konusunda değerlendirmelerde bulundu. Neşet Ertaş’ın ”dost elinden gel olmazsa varılmaz/rızasız bahçenin gülü derilmez/kalpten kalbe bir yol vardır görülmez/gönülden gönülle gider, yol gizli gizli” dizelerini okuyan Erdoğan, “Ben burada sadece milletime hitaben konuşuyorum” dedi. Erdoğan’ın mesajları özetle şöyle:

Vahim hatalar yapıldı

- Tarihten trajik bir hadiseyi hatırlatmak istiyorum. 1914 yılında Erzincan’da, Osmanlı 3. Ordusu, Doğu’ya doğru hareket ediyor. Sarıkamış’ı düşmandan kurtarmak, oradan Kafkaslar’a akmak için, yüzbinlerce Mehmet, yüzbinlerce nefer, iman içinde Allahu Ekber Dağları’na doğru ilerliyor. Ama Allahu Ekber Dağları’na ulaşmadan, Oltu yakınlarında 23 Aralık 1914’te çok talihsiz bir olay yaşanıyor. 31. Tümen, yan tarafından gelen saldırıya hemen karşılık veriyor. İki taraf tam 4 saat şiddetli şekilde çarpışıyorlar. Taraflar birbirine yaklaşınca, ortaya korkunç bir gerçek çıkıyor. Tarafların düşman olmadığı, 31. ve 32. tümenlerin, 4 saat boyunca birbiriyle savaştığı anlaşılıyor. Geride iki bin şehit kalıyor. Dünyanın her ordusunun tarihinde buna benzer trajik hadiseler var. İşte daha 38 yıl önce, Kıbrıs Harekatı’nda, Kocatepe Muhribimiz, maalesef kendi uçaklarımız tarafından batırıldı.

30 yıldan beri terörle mücadele ediyoruz. Mücadele esnasında, kimi zaman çok vahim hatalar yapıldı. Daha yakın tarihlerde, Bingöl Karlıova’da, ’dur’ ihtarına uymayan bir vatandaş, canlı bomba sanıldığı için maalesef vuruldu. 2010’da Hatay’ın Hassa ilçesinde kekik toplamak için dağda bulunan yaşlı amcalarımız maalesef vuruldu. Mardin Nusaybin’de benzer olaylar yaşandı. Şu anda, benzer olaylarda müdahalede bulunan onlarca polis, ’kasten adam öldürmek’ suçundan, ömür boyu hapis cezasıyla yargılanıyorlar.

Psikolojik baskı oluşturuluyor

- Terörle mücadelede yanlış politikalar, yanlış uygulamalar, vahim sonuçlar ortaya çıktı. Biz demokrasiden taviz vermeden, hukuktan taviz vermeden terörle mücadele ettiğimizi ifade ediyoruz. Valilerimiz, emniyet müdürlerimiz, komutanlarımız, altlarındaki ekiplerine, ’yüzde yüz emin olmadan müdahale etmeyin’ diye kesin talimatlar verdiler. Mesele, bu kadar basit değil. Kendinizi Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine doğru ilerleyen aracı takip eden polis veya jandarmanın yerine koyun. Önünüzde bir araç gidiyor. Jandarma kontrolünde durmamış, hatta orada bir askerimize çarparak yaralamış, Kayseri’ye, Ankara’ya doğru hızla ilerleyen bir aracı takip ediyorsunuz. Allah aşkına, orada nasıl bir gerilimin yaşandığını hissedebiliyor musunuz? Güvenlik güçleri o aracı yolda imha edebilir, uçaklar, helikopterler kalkıp vurabilir ama ya içinde sigara kaçakçısı varsa? Ya içinde uyuşturucu kaçakçısı varsa? Ya mazot kaçakçısıysa? Ya kaçan kişi, sadece arabanın ruhsatı, ehliyeti yanında olmadığı için kaçıyorsa? Ya o aracın içinde, babasından gizlice anahtarları alıp, dolaşmaya çıkmış, 15 yaşında, ehliyetsiz, haylaz bir çocuk varsa? Aracı takip eden güvenlik görevlisinin gözünün önüne, bu arada kendi çocukları geliyor, başkalarının çocukları geliyor, hata ile öldürülmüş terör kurbanları geliyor. Aracı takip eden güvenlik görevlisinin gözünün önüne, amirinin, komutanının söylediği, ’yüzde yüz emin olun’ talimatı, ömür boyu hapisle yargılanacağı mahkeme geliyor.

Polisin gözüne o canlar geliyor

- Güvenlik güçleri üzerinde öyle bir psikolojik baskı oluşturuluyor, öyle bir gerilim üretiliyor ki, adeta hata yapmaları için ortam hazırlanıyor. “Çoban sandık” diyerek teröristi vurmayan generalle haftalarca alay edildi. Vurgun yiyen karakoldaki gaziler yerden yere vuruldu. Aktütün’de 25, Taşdelen’de 27 şehit verildi. Kolunu bacağını kaybeden Mehmetçik kendi derdini düşünmeden, yanıbaşında şehit olan arkadaşının üzüntüsünü atlatamadan medyanın eleştiri oklarıyla sorgulandı, hesaba çekildi. Terörle mücadele edenin de insan olduğunu unutmamak gerekiyor. Teröristin üzerinde hukuk baskısı, yargı baskısı olmayabilir, ama güvenlik mensubu hukuk kurallarıyla hareket eden ve insaniyetini yitirmeyen kişidir. Yani bir tarafta öldürmeyi amaç edinen, diğer tarafta yaşatmayı amaç edinen iki taraf var. Lütfen Ulus semtinde Anafartalar Çarşısı’nın önüne gidin. Akşam saat 6, 7, 8’de, orada otobüs duraklarında bekleyen vatandaşlarımıza, lütfen şöyle bir bakın. Orada yorgun, bitkin işçi kızlar göreceksiniz. Orada, ellerinden sıkı sıkı tutmuş, çocuklarıyla birlikte gecekondusuna gitmek için otobüs bekleyen aileler göreceksiniz. İşte bu alçaklar, o otobüs duraklarında canlı bomba eylemi yaptılar, 9 kişiyi katlettiler. Unuttuk değil mi, şimdi hatırlamıyoruz.

Kaçakçılar bombaya basmadı

- CHP Genel Başkanı, ”O araç Göksun’dan Pınarbaşı’na kadar nasıl gitti?” diye soruyor. Eğer o araç imha edilse, içinden siviller çıksa, aynı CHP Genel Başkanı çıkacak, ’yargısız infaz’ yapıldı diyecekti. İşte bu dille, bu tavırla, terörle mücadele edilmez. Daha 9 ay önce, Bitlis Güroymak’ta yaşanan acı hadiseyi kim hatırlıyor? En az Uludere kadar acı, en az Uludere kadar vahim, trajik o Güroymak saldırısını kim hatırlıyor? 5 polisimiz de 6 vatandaşımız da hayatını kaybetti. Ben BDP’lilere farklı sıfatlar kullanınca, yaraları oldukları için gocunuyorlar. İstediğiniz yerde istediğiniz konuşun, tehditleriniz edebi adabı aşan, o kullandığınız diller hiç bir zaman AK Parti iktidarını yıldırmaz, yıldırmayacak. Güroymak’ta, Norşin’de 9’u Kürt 11 kişiyi katleden teröristin cesedi Malatya’ya gönderildi. Teröristin babası, Bitlis Valisi’ne gidip, ’Ben bu cesedi bu BDP’lilere vermek istemiyorum, alıp gizlice gömmek istiyorum, bana yardım edin’ dedi. BDP’liler, biri de milletvekili, teröristin cesedini babasından almak için her türlü çirkinliği yaptılar ama o ceset babasına verildi ve babası da teröre lanet okuyarak gitti cenazesini gömdü. Bunlar ceset avcısı. Dikkat ederseniz, kaçakçıların hiç biri bu bombalara basmadı.

Bu iş, çok büyük dikkat, çok büyük hassasiyet gerektiren bir iş. Harita kimlerin elinde? Bu haritayla beraber kaçakçılar bunların üzerine basmıyor, rahatlıkla gidip gelebiliyorlar. Bu iş siyasetin malzemesi olamayacak kadar, medyanın elinde oyuncak olamayacak kadar hassas ve gerilimli bir iş.

Şehit mektubuna gözyaşı

Başbakan, gruptaki konuşmasında bir Şırnak’ta 1994 yılında şehit düşen 18 günlük asker Serhat Gencer’in mektubunu okudu: “Şırnak’ta görev yapan şehit Astsubay Çavuş Serhat Gencer, bir akşam arkadaşına bir mektup uzatıyor, ‘Ben dedemi çok severdim. Bugün rüyamda gördüm, beni yanına çağırıyor. Eğer ben şehit olursam, bu mektubu aileme gönderin’ diyor. Aynı gece bir askerine, ‘Bugün Miraç Kandili, sen sivildeyken imamdın, hadi beraber iki rekat namaz kılıp, Yasin okuyalım’ diyor. Serhat o gece şehit düşüyor. Şehit olacağını anlayarak yazdığı mektubunda şu satırlar yer alıyor: Bu mektup, ancak ben öldükten sonra elinize geçecektir. Beni asla unutmayın, hep kalbinizin bir köşesinde saklayın. Şunu asla unutmayın: Allah’ın verdiği canı, Allah’tan başkası alamaz. Bu yüzden üzülmeyin. Yalnız size söylemek istediğim bir şey var: Ben Burcu’yu çok seviyordum ve bu sevgimi de mezara götürüyorum. Ben burada öldüysem Allah yolunda, vatan, namus ve millet yolunda öldüm. Benimle aslında gurur duyun ve gülün, asla ağlamayın. Eğer ağlarsanız ben yattığım yerde rahat edemem. Dedeme de hepinizin selamını söylerim. Sizleri çok seviyorum, hepinizi çok özledim. Yazacak başka bir şey bulamıyorum. Oğlunuz Serhat...”

Mektup bize 6 ay sonra geldi

Şırnak Maden Karakolu’nda görev yaparken 8 Ocak 1994 tarihinde PKK ile girilen çatışmada şehit olan Deniz Piyade Astsubay Çavuş Serhat Gencer’in babası Mehmet Gencer, Başbakan’ın oğlunun mektubunu okumasını değerlendirdi:”Oğlum Başbakan’ın okuduğu mektubu, şehit olmadan bir gece önce yazmış, arkadaşına vermiş. Bu mektup bize şehit düştükten 6 ay sonra elimize geçti. Bu vatan için gözünü kırpmadan canını verebilecek binlerce şehitlerden biri. Kırıkkale’de öyle şehidimiz var ki, Peygamber Efendimizi rüyasında görerek şehit olan bir teğmenimiz var. Bu çocuklarımızı şehit eden, bunlara kurşun sıkan PKK’lılarla pazarlık yapan insanları da kınıyorum.”

Haberin Devamı