Gazete Vatan Logo

Bayık özür diledi!

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, tahammül sınırlarının sonuna geldikleri için müzakere taslağı sunduklarını belirterek, "Müzakerelere oturulmazsa ya darbe gelişir ya da iç savaş" diye konuştu.

IMC TV'den Ayşegül Doğan'ın sorularını yanıtlayan Cemil Bayık,Kobani olayları için özür diledi.

İşte Bayık'ın röportajının o bölümü:

6-8 Ekim olaylarının uluslararası kamuoyundaki meşruiyet tartışmalarını, PKK'nin söylediğiniz gibi algısının değişiyor olmasını aslında olumsuz bir etki yaptığı söyleniyor.
Hayır tam tersine. Hiç kimse Kobani etrafında bütün Kürdistan parçalarında ve yurt dışında özellikle de Kuzey'de Kobani'yi sahiplenecek bir eylemliğinin hem de çok görkemli eylemliğin gelişebileceğini tahmin etmiyordu. Tahminlerin de ötesinde Kürtler de bir ayağa kalkma, Kobani'yi sahiplenme, Kobani şahsında kendine sahiplenme gerçekleştirdi. Eğer 6-8 ekim olayları gelişmeseydi hiçbir zaman Kobani direnişi evrensel bir düzen yakalayamazdı. eğer evrensel bir düzey yakaladıysa, Kobani şahsında Kürtlerde evrensel düzeyi yakaladıysa bu 6,7,8 Ekim olaylarının sonucundadır. Çünkü Kuzey halkı görkemli ayağa kalktı. Kobani'ye ve Kobani şahsında kendine sahiplik yaptı. DAİŞ'e karşı tavır aldı. 6-7 Ekim hareketi DAİŞ faşizmine karşı gelişen bir harekettir. Kürtlerin kendilerine sahip çıkma hareketidir. Neden bundan rahatsız olunsun? Dünya da DAİŞ'e karşı uluslararası koalisyon kurdu. PKK'de Kürtler de DAİŞ'E karşı en büyük mücadeleyi yürütüyor. Uluslararası koalisyonun yürütmek istediği mücadeleyi en ileri düzeyde yürütüyor. DAİŞ'e karşı durmak, mücadele etmek, ayağa kalkmak, kendine sahiplik yapmak, insanlığa, değerlerine sahiplik yapmak neden olumsuz görülsün? Bunu olumsuz gören sadece Türk devleti ve hükümetidir. O hükümet, o devletle ilişki içinde olan bazı çevrelerdir. Kürtler hiçbir zaman bunu olumsuz görmedi. Uluslararası alan da bunu olumsuz görmedi. Bu PKK'nin geliştirdiği mücadeleye olumsuz yansımadı yansımaz da. Bu tip değerlendirmeler doğru değerlendirmeler değildir. İşte 6-7 Ekim kalkışması, serhildanı hareketin meşruluğuna gölge düşürdü biçimindeki değerlendirmeler kesinlikle yanlış değerlendirmelerdir.
Peki bir takım provakasyonlar olduğunu sizler de açıkladınız. Sızmalar olduğunu söylediniz. Yeniden Hüda-Par ile karşı karşıya gelme söz konusu oldu. Birtakım görüşmeler sürüyor ama henüz bir nihayete de ermedi bunlara ilişkin neler söylersiniz?
Şimdi 6, 7, 8 Ekim tarihinde gelişen serhildan görkemli bir serhildandır. Türk devlet ve hükümet gerçekliğini herkese gösteren bir serhildandır. Adeta hükümeti suçüstü yakalayan ve bütün herkese bu suçu gösteren bir serhildandır. Türk hükümetinin öfkesi bundan ötürüdür...
Nedir o suçüstü hali?
Türk hükümeti bu serhildan ile gerçeğinin ortaya çıkmasından oldukça rahatsız olmuştur. onun için hep bu serhildana saldırmıştır. Bu saldırıları yaparken de bunun içerisindeki bazı hatalı yönleri kullanarak bu serhildanın meşruluğunu doğruluğunu gölgelemek istemiştir. Ama bütün bu çabaları bu amacına yetmemiştir yetemezde. Bazı hatalı, eksik tutumların ortaya çıkması bu serhildanın görkemliliğine leke süremez. Dikkat edilirse hep leke sürmeye çalıştılar, bunun çabasını yürüttüler. Bazı gerçekleri de ters düz etmek istediler. Örneğin; bu serhildan Kobani'ye sahiplik yapılması için geliştirildi. DAİŞ'in faşizmine karşı geliştirildi. Bunu ne Hüda-Par'a karşı ne herhangi bir Türkiye’deki partiye karşı ne bir sivil toplum örgütüne karşı ne de Türk devletine karşı geliştirdi. Neden bu devlet hükümet ve onunla ilgili iş birliği içerisinde olan bazı güçler bundan rahatsızlık duydu. DAİŞ'e karşı mücadele etmek Kürt halkına sahiplik yapmak yine insanlık değerlerine sahiplik yapmak bir katliamın önünü almak niye suç olsun? Niye bundan rahatsızlık duysunlar? Elbette ki Türk devleti hükümeti bu görkemli serhildana direnişe leke sürdürmek için onun muşru hakkını ortadan kaldırmak için bazı çabalar gösterdi. Nedir bu çabalar? İçine sızdırdığı bazı ajanları ile bu görkemli serhildanı amacından saptırmak istedi. Halkın büyük tepkisinin kendisine yönelmemesi için bu tepkinin harekete yöneltilmesi için büyük çaba gösterdi. işte diyelim hiçte yönelinmemesi gereken bazı çevrelere bazı diyelim dükkanlara otobüslere yönelindi ve tahrip edildi.
Yakmalara, yağmalamalara, yıkmalara karşısınız o halde. Sanki değilmişsiniz gibi bir hava estiriliyor.
Biz bunun için bir açıklama yaptık, dikkat çektik. Dedik ki; bunları kim yapıyorsa hemen üzerine gidin yakalayın ve bunların gerçek yüzünü ve kimliklerini açığa çıkarıp tehşir edin. Çünkü bunlar kitlenin tepkisinin öfkesinin doğru gelişmesini önlemek istiyorlar, saptırmak istiyorlar. Halkın büyük bir tepkisi var, bunu yanlış hedeflere yöneltmek istiyorlar. İşte talanlar yaptırarak, tahribatlar yaptırarak bunu gerçekleştirmek istiyorlar. Onun için derhal bunun önünü almalısınız dedik. Yine ne yapıldı, bununla birlikte bazı güçler, işte faşist böyle ırkçı Kürt halkına karşı olan, PKK'ye karşı olan güçleri halka saldırttılar. Bunlar bazı katliamlar yaptı. Birçok insanı yaraladı. Bunları örtbas etmek için ne denildi; işte özgürlük hareketi veya onulna ilişki içinde olan güçler bu saldırıları yaptı, tahribatları yaptı. Kendilerinin yaptıklarını hareketimizin üzerine, yandaşlarımızın üzerine yıkmaya çalıştılar. Mesela ortada katledilen elliye yakın insan var ve bunların çok ağırlıklı bir kesimi bu güçlerle devlet tarafından, polisler tarafından katledilen insanlardır. Neden bunların faillerini ortaya çıkarmıyor? Sadece deniliyor ki Hüda-Par'a bazı saldırılar oldu, işte Hüda-Par saldırıya uğradı. Bütün basın ve hükümet yandaşı çevreler Hüda-Par'ı meşru göstermeye çalıştı. Haksızlığa uğrayan güç gibi göstermeye çalıştı. Halbuki tam tersine gelişen serhildanın ne Hüda-Par'a ne herhangi bir güce karşı gelişme durumu yoktu.Tamamen Koban'yi sahiplenme biçiminde bu hareket gelişti. neden bazı güçler Hüda-Par da dahil Büyük Birlik Partisi de dahil MHP dahil bu serhildandan rahatsızlık duydular? Neden polisle birlikte hareket ettiler, halkın üzerine ateş açtılar? Mesela Hüda-Par Diyarbakır’da birçok evi basarak insanların gözlerini bağlayarak kendi merkezlerine götürdü.
6-8 Ekim olayları zamanın da mı?
Evet o dönemde ve bunlar mesela basın tarafından hiç işlenmedi. Kimse bunun hesabını sormadı. İşte hep HDP suçlandı, Kürt Özgürlük Hareketi suçlandı. Bu bir saptırmaydı. Mesela ilk Varto'da bir genç kurşunlandı polis kurşunuyla, o zamana kadar herhangi bir şiddet yoktu. Normal barışçıl gösteri, yürüyüşler vardı, protestolar vardı. Ne zaman ki polis o genci vurdu ondan sonra işin içine şiddet girdi ve halk kendisini korumak istedi saldırılara karşı. Giderek saldırılar arttı. Peki bu elliye yakın insanı kim vurdu? Herhalde Özgürlük Hareketi vurmadı. Kim vurdu bunları? Neden bunların gerçekliklerini ortaya çıkarmıyor. Sadece Hüda-Par'dan ölen insanların durumu üzerinde duruluyor. Bu ortaya çıkarılmaya çalışıyor. Peki ölenlerin hepsi Hüda-Parlı mı? Hayır. Başka bir sürü ölen insan var. Öldürülen, katledilen insan var. Yüzlerce silahla yaralanan insanlar var. Bunları kim yaptı? Neden bunların üzerine gidilmiyor, bunlar açığa çıkarılmıyor. Çıkaramazlar çünkü bunun arkasında devletin hükümetin kendisi var. Hatta bazı çevreleri harekete geçirdiyse, kullandıysa kendi gerçekliklerinin ortaya çıkmasını önlemek için bu çevreleri harekete geçirdiler ve kamuoyuna da başka türlü anlattılar.
Peki mesela HDP'nin bu konuda açıklaması var. Eş Genel Başkanı Demirtaş diyor ki; "aslında daha kontrollü davranabilirdik, keşke daha kontrollü davransaydık"...
Şimdi Selahattin Demirtaş onu söyleyebilir. Niye söyledi o onu bağlar. Ben bir şey diyemem. Bir kere şöyle bir gerçeklik var bir halk hareketi, kitle hareketi gelişti mi onu kontrol etmek kolay değildir. Hiç kimse de kontrol edemez. Hele hele bir de içine provakatör ajanlar sızdırılırsa ki bu ajan provakatörler devletin ajan provakatörleridir. O zaman bunu kontrol etmek kolay değildir. Kitle hareketi geliştiği için halkın öfkesi büyük olduğu için ve içine de devlet ajan pravakatörler soktuğu için kitlenin o öfkesinin kendilerine yönelmesini engellemek istemişlerdir. Bunu farklı yönlere kanalize etmişlerdir. Hiç de yönelinmemesi gereken kesimlere yöneltilmiştir. Bunu hareket yapmamıştır yapmaz. Hareketin böyle bir eylem hareketi, çizgisi kesinlikle yoktur. Bunun yurtseverlerce, halkımızca iyi bilinmesi gerekiyor. Bundan dolayı adımıza kim yapmışsa bu kesinlikle hareketin benimsemeyeceği hedeftir, çizgidir. Kesinlikle mahkum ettiğimiz bir eylem anlayışı ve çizgisidir. Bunu zamanında da eşbaşkanlık adına yaptığımız bir açıklamayla kamuoyuna duyurduk. Bundan dolayı zarar gören insanlarımızdan ben özür de diliyorum.
Tabii ki bizim daha çok durumlara egemen olmamız gerekiyordu. Bunlara meydan vermemiz gerekiyordu. Ajan provakatörlerin kitle içine sızıp kitleyi yurtseverlere yöneltmesine müsaade etmememiz gerekiyordu. Burada yetersizliğimiz vardır. Onun için ben yurtsever insanlarımızdan, halkımızdan özür diliyorum. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor. Kesinlikle bu hareketin çizgisi değildir eylem anlayışı değildir. O görkemli halkın kendine sahiplik yapma eyleminin Türk devletinin içine sızdırdığı ajan provakatörlerle amacından saptırılmak istenmesidir. Bunu iyi kavramaları gerekiyor.

Haberin Devamı