Gazete Vatan Logo

Bavulu 'pala' mı verdi?

Bu kara lekeyi temizleyiniz!

Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına 7. gününde devam edildi.

Avukat Nevzat Güleşen, hazırladığı bir dökümanın dosya bilgilerini ekrana yansıtarak, dosyanın ilk yazarı kısmına Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul'un, kapatan kısmına da kendi isminin yazılı olduğunu gösterdi. Dijital bir dökümanın içeriğinden ilk yazarının değil son yazarının sorumlu tutulabileceğini öne süren Güleşen, Balyoz Davası'nda bunun gözönünde bulundurulmadığını savundu.
Tebliğname öncesinde bir gazetede 3 gün boyunca haber çıktığını anlatan Güleşen, Orhan Aykut isimli kişinin bavulu "pala" denilen birisinden aldıklarını ve CD'leri Ankara'da ürettiklerini itiraf ettiğini söyledi. Güleşen, "Sizin basiretinizle buradaki komployu anladığınızı, değerlendirdiğinizi düşünüyorum" dedi.

ÇUVALDA DELİK AÇTI

Yargıtay Başsavcılığı'nın tebliğnamesinde, 67 kişi hakkında beraat kararı istenmesine teşekkür eden Güleşen, "Savcılık, böylelikle Türk askerinin başına geçirilen çuvalda bence kocaman bir delik açtı" dedi. Hasdal Cezavinde kalan tek sanık Güllü Salkaya'nın katip olduğunu, bir yazının noktasına, virgülüne bile karar veremeyeceğini belirten Güleşen, "Onun durumuna o kadar üzülüyorum, ki benim müvekkilim bile değil. Ama lütfen bir çare bulun" dedi.

"ÖZEL 13 ÖĞRENCİSİNİ KURTARDI" DEDİKODUSU

Bu davada yargılanan Kara Harp Okulu öğrencileri için tebliğnamede istisnasız beraat kararı verilmesinin istendiğini söyleyen Güleşen, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in o dönemde Kara Harp Okulu Komutanı olduğunu kaydetti. Güleşen, "O nedenle 'Orgeneral Özel'in 13 öğrencisini kurtardığı' yönünde dedikodular var. Müvekkillerim bu dedikoduların önlenmesini istiyor" dedi.

"BAŞBAKAN'LA YARGITAY BAŞKANI KEŞKE GÖRÜŞMESEYDİ"

Yargıtay Başkanı Ali Alkan'ın Balyoz duruşması başlamadan önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile görüştüğünü hatırlatan Güleşen, gazetelerde, "görüşmenin adli yıl açılış davetiyesi götürmek üzere yapıldığı, devam eden davalarla ilgili görüşme yapılmadığı" yönünde haberlerin yer aldığını kaydetti. Güleşen, "Keşke görüşme yapılmadığı gibi bir cümle kullanılsaydı" dedi. Avukat Güleşen, Yargıtay Başkanı Ali Alkan ve Yargıtay Cumhuriyet Baysavcısı Hasan Erbil'in de 20 Haziran'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştügünü, Erdoğan'ın bu görüşmenin ardından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel'i kabul ettiğini de hatırlattı.

EKRANDA CD YAZDIRDI

Boş bir CD'yi yazdıran ve bunu ekrana yansıtan Güleşen, bilgisayarın tarihiyle CD'deki virüs dosyasının tarihinin aynı olduğuna işaret etti. Delil kabul edilen CD'lerde ise virüs bulunduğuna ilişkin oluşturulan dosya tarihinin bilgisayar tarihinden önce olduğunu belirten Güleşen, bunun CD'lerin önceden oluşturulduğunu göstergesi olduğunu savundu. Deliler arasındaki 5 nolu hard diskin üzerinde bulunan parmak iziyle ilgili tespit istediklerini belirten Güleşen, askeri savcılığın kovuşturma yapılmasına gerek olmadığına karar verdiğini anlattı. Bu kararı veren savcının, daha sonra kendi isteğiyle emekliye ayrıldığını söyleyen Güleşen, artık askeri savcıların bu tür soruşturmaları yapmaya korktuklarını iddia etti. Güleşen, müvekkileriyle ilgili kararın bozulmasını ve tahliyelerine karar verilmesini istedi.

KARA BİR LEKE

Avukat Ayşegül Hanyaloğlu ise, CD'lerin suç tarihi kabul edilen 2003'de değil 2009'da hazırlandığı iddiasını tekrarlarken bilirkişi incelemesinin "Suçun mağduru denilen hükümete bağlı olan TÜBİTAK'a yaptırılmasını" eleştirdi.
BM Tutukluluğu Önleme Çalışma Grubunun, sanıkların haklarının ihlal edildiğine karar verdiğini hatırlatan Hanyaloğlu, BM kararının, 1 saatte değil 1 yıl yapılan çalışmalar sonucu verildiğini anlattı. Kararın dikkate alınmasını isteyen Hanyaloğlu, "Aynı gemideyiz ve bu gemi batıyor. Geminin tek dümeni var, o da hukuk. Bugün her şey toz duman, belki anlamayabiliriz ama yarın çocuklarımız 'ne yaptınız' diyecek. Bu kara lekeyi temizlemeliyiz. Bu dava onanırsa, kara bir leke olarak tarihe geçecektir. Sizden ricam, içinizde en ufak bir şüphe oluştuysa, temyiz incelemesinin sonucunu beklemeden lütfen toplanın ve an azından şu tutukluluklara son verin. Ardından da kararı bozun" dedi.

"HABERAL'DAN SONRA DOKTORLAR RAPOR VERMİYOR"

Avukat Eyüp Sabri Gürsoy, müvekkillerinden Mehmet Yoleri'nin 1996'ya kadar Doğu Anadolu'da görev yaptığını, üsteğmeninin şehit olmasından sonra bugün dahi psikolojik tedavisinin sürdüğünü, iki kez kalp krizi geçirdiğini anlattı. Yoleri'nin mahkeme tarafından sağlık nedeniyle tutuklanmadığını anlatan Gürsoy, tedavi için gönderildiği yerde sıkıntılar yaşadığını söyledi. Gürsoy, "Mehmet Haberal'ın doktorunun tutuklanması üzerine akıl hastanesinin cezaevindeki doktorlar, kişilere rapor vermeye korkar hale gelmişlerdi" dedi. Yoleri'nin eşinin ise kanser olduğunu belirten Gürsoy, ilgilenecek kimsesi olmadığı için Çetin Doğan'ın eşi Nilgün Doğan'ın ilgilendiğini anlattı.

"ÇAY GETİR" DİYECEĞİ POSTA ERİ BİLE YOK

Yoleri'nin 171 kişinin görevlendirildiği listede isimleri geçen kişilere görev vermekle suçlandığını söyleyen Gürsoy, "Askerde amirler astına görev verebilir. Yoleri'nin 'bana çay getir' diyeceği bir posta eri bile yok. Görevlendirme emirleri merkez şubeden çıkar, harekat şube müdürünün koordinesiyle olur. Fotofilm subayının ne alakası var görevlendirmeyle" dedi.

KONUŞMALARI NOT EDENİN SUÇU NE?

Sanık Oktay Memioğlu'nun stresten kolon kanseri olduğunu öne süren Gürsoy, Memioğlu'nun listede isminin yazdığı ve yanına artı işareti konulduğu için suçlandığını söyledi. Seminerdeki konuşmaların, yapanları bağladığını ifade eden Gürsoy, not alan Memioğlu'nun bu konuşmalar nedeniyle suçlanamayacağını dile getirdi.
Müvekkili Gönüldaş'ın listede isminin Kemal Gönüldaş olarak geçtiğini belirten Gürsoy, hiçbir zaman ismini bu şekilde kullanmadığını, bütün belgelerinde Mehmet ismini de kullandığını savundu. Gürsoy, Gönüldaş'ın delil kabul edilen verilerde yazan yerlerde görev yapmadığını söyledi.

"KOMPLO DÖNGÜSÜ VAR"

Sanık Ali Yasin Türker'in avukatı Burçin Hekimoğlu, müvekkilinin Ege adalarında yapılacak eylemlere ilişkin çalışma gruplarında görevlendirildiği, bazı belgeleri hazırladığı iddiasıyla cezalandırıldığını söyledi. Yerel mahkemede yaşadıkları sıkıntıları dile getiren Hekimoğlu, mahkeme kararının yeterli gerekçeden yoksun olduğunu savundu. Hekimoğlu, "Bu planlar gerçekten bir darbe yapılmasına elverişli, yeterli de değil. Cumhurbaşkanlığı makamına ne olacak örneğin? Planda hiç geçmiyor. Birisi kalkıp 'Cumhurbaşkanını yakalayalım' mı diyecek, yoksa Cumhurbaşkanı orada oturmaya devam mı edecek? İletişim, ulaştırma ile ilgili kurumlar ne olacak? Bu planlarda hiçbir açıklama yok. Ama önem gösterilen şey, bazı AVM'lerin kontrol altına alınacağı, sanki kritik nokta buymuş gibi. Bunun tamamen göstermelik olduğu ortada" diye konuştu.
Yerel mahkemenin gerekçeli kararını da eleştiren Hekimoğlu, "Yerel mahkemenin delilden suça gitmek yerine, suçun varlığını önkabul alarak hareket ettiği görülmektedir" değerlendirmesinde bulundu. Hekimoğlu, benzer mahiyette başka davalar da bulunduğunu belirterek, "Mahkeme, mantıksızca kurulmuş başka davalardaki delilleri hükme esas alıyor. Burada bir komplo döngüsü var" görüşünü savundu.
Dijital verilerin sahteliği şüphesinin sanıkların lehine değerlendirilmediğini öne süren Hekimoğlu, "Yerel mahkemeye göre şüpheden sanık değil, iddia makamı faydalanmaktadır" dedi.

2003'TE MOBESE SİSTEMİ YOKTU

Sanıklar Ali Rıza Sözen, Ali Demir, Erdinç Atik, Yusuf Kelleli, Hakan Sargın, Hüseyin Özçoban, Hüseyin Topuz, Kahraman Dikmen, Murat Özçelik, Aziz Yılmaz, Nail İlbey, Gökhan Murat Üstündağ, İlker Yunus ve Tuncay Küçük'ün avukatı Mahir Işıkay, delillere ilişkin tespit ettikleri sahtelikleri resmi belgelerle ispatlayacağını söyledi. Plan kapsamında hazırlandığı öne sürülen belgelerdeki bazı ifadelerle ilgili resmi kurumlara yazılar yazdıklarını belirten Işıkay, bu yazılara verilen cevapları slayta yansıttı. Işıkay, belgelerde, hiç var olmayan cadde ve sokak isimlerinden, otobüs hatlarından söz edildiğini, zaman çelişkileri içeren unsurlar bulunduğunu öne sürdü.
Plan kapsamında bombalanacağı öne sürülen Fatih Camisi'ne ilişkin keşif raporunda MOBESE kayıtlarından söz edildiğini belirten Işıkay, Cami'de 2003 yılında MOBESE veya kamera sistemi olmadığına ilişkin emniyet yazılarını da slayta yansıttı. Zaman çelişkilerinin "güncelleme" ile açıklanmasına değinen Işıkay, "Öyle güncelleme yapmışlar ki rütbelerini unutmuşlar, eski görevlerini, rütbelerini yazmışlar" dedi.
Müvekkili Erdinç Atik'in Fatih Camisi, Nail İlbey'in ise Eyüp Camisiyle ilgili keşif raporu hazırlamakla suçlandığını anlatan Işıkay, farklı kişiler tarafından, farklı tarihlerde hazırlandığı iddia edilen, birbirinden bağımsız bu iki raporda aynı yerde, aynı kelimelerde, aynı imla hatalarının yapıldığını, bunun normal olmadığını söyledi.


Haberin Devamı