Gazete Vatan Logo

‘Başbuğ terörist değil terör suçlusu’

‘Başbuğ terörist değil terör suçlusu’

Tam 7 yıldır süren ve 275 sanık yargılanmasına rağmen sadece bir kişinin cezaevinde kaldığı Ergenekon davasının gerekçeli kararı nihayet açıklandı. 16.798 sayfalık kararın önsözü bile 20 sayfa tuttu. İşte okuyabildiğimiz kadarıyla çarpıcı satır başları...

Türkiye’nin en tartışmalı davalarından biri olan Ergenekon Davası’nın gerekçeli kararı dün UYAP üzerinden açıklandı. 16 bin 798 sayfadan oluşan ve 8 ayda yazılan gerekçeli karar 3 kitaptan oluşuyor. 5 Ağustos 2013 günü karara bağlanan ve aralarında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Gazeteci Tuncay Özkan ve Danıştay Saldırısı faili Alparslan Arslan’ın da bulunduğu 275 sanıklı Ergenekon Davası’nın gerekçeli kararında ilginç tespitlere yer verildi.



Gladyo/Kontrgerilla...

Yargılama sonunda, Ergenekon diye bir örgüt olduğunun, bu örgütün yapısı, eylemleri ve belgeleri dikkate alındığında mevcut yasalara göre silahlı bir terör örgütü özelliği taşıdığının belirtildiği gerekçeli kararda, özetle şu tespitlere yer verildi: “Bu silahlı terör örgütünün bir derin devlet yani Gladyo/Kontrgerilla yapılanmasına karşılık geldiği ve esas olarak Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yasadışı olarak oluşturulup faaliyet gösterdiği, mensupları arasında asker-sivil toplumun her kesim ve statüsünden insanların bulunduğu sonucuna varılmıştır. Derin Devlet/Kontrgerilla/Gladyo/Super NATO isimleriyle anılan ‘derin yapı’ ilk kez yargı önüne çıkarılmıştır.”



Başbuğ’un durumu

Gerekçeli kararda Genelkurmay Eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un hukuki durumuna ilişkin değerlendirmeler yapıldı. Sanıklar tarafından “Bir genelkurmay başkanından nasıl terörist olur” söylemleriyle bir algı oluşturulduğunu belirten mahkeme, “Öncelikle ifade etmek gerekir ki, “terörist” kelimesi hukuki değil, basın yayın organlarının kullanmayı tercih ettiği siyasi bir kavramdır. Hukukta ise terör suçlusu kavramı tercih edilir. Terörle Mücadele Yasası kapsamında “terör örgütü” olarak değerlendirilen suç örgütlerinin mensuplarının belirli eylemleri de terör suçu sayılmaktadır. Bu kapsamda yasa koyucu Devlet aleyhine işlenen TCK 309, 311, 312 gibi maddelerdeki suçları Terör Suçu olarak kabul etmektedir” denildi.



İLKER BAŞBUĞ

‘Ciddiye bile almıyorum’

G.Kurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, kapatılan İstanbul özel yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin açıkladığı Ergenekon davasının gerekçeli kararı için “Ciddiye almıyorum” dedi. Başbuğ, Ankara‘da tutuklu MHP Milletvekili Engin Alan’ı ziyaret etti. 1,5 saatlik ziyaretin ardından gazetecilere konuşan Başbuğ, Ergenekon davasıyla ilgili gerekçeli kararın açıklanması nedeniyle Ankara’ya gelirken yolda çok sayıda telefon aldığını belirterek, şunları söyledi:



“Basından arayarak veya bana ulaşmak üzere arayarak ne düşündüğümü bilmek istediler. Ben özel yetkili savcıların hazırladığı iddianameyi ciddiye almadım. Özel yetkili mahkemenin 5 Ağustos 2013 günü verdiği kararı da ciddiye almadım. Bana bu soruyu sormayın. Zamanınızı harcamayın. 16 bin sayfalık gerekçeli karar hazırlamışlar. Ben onlara acıyayım mı bilmiyorum. Sayın mahkeme üyeleri 16 bin değil 116 bin sayfa gerekçe yazsanız siz o kararı savunamazsınız.”

Alan’ın kendi tabiriyle “bomba gibi” olduğunu belirten Başbuğ kendilerinin de onu “bomba gibi” gördüğünü ifade etti.

Her şey bu gecekonduyla başlamıştı


2007 yılında İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduda bulunan el bombalarıyla başlayan Ergenekon davası, Yargıtay aşamasına geldi.

Tek tutuklu o kaldı

‘Başbuğ terörist değil terör suçlusu’

Başbuğ, Anayasa Mahkemesi’ne ‘gerekçeli kararın hala yazılmamış olmasının kişi hak ve hürriyetlerine aykırı’ olduğu gerekçesiyle başvurunca, tahliye rüzgarı esmişti. Toplam 53 kişi tahliye edildi. Sadece Alparslan Arslan tutuklu kaldı. O da Ergenekon’dan değil hakimlere hakaretten aldığı ceza yüzünden...

İşte bazı cezaların gerekçeleri

Andıç’ı onayladı

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ‘un, “Sanıklar Hasan Iğsız, Mehmet Eröz, Dursun Çiçek ve Murat Uslukılıç’ın, Andıç’ın sanık İlker Başbuğ’a arz edildiğini ve onun tarafından onaylandığını” söylediklerini hatırlattı. İrtica ile Mücadele eylem planının Başbuğ’un Dursun Çiçek’e hazırlattığı anlatılan kararda, “Sanık İlker Başbuğ’un örgütün yöneticisi olarak, örgüt hiyerarşisi içinde ve kendi kontrolünde, kendi hakimiyeti altında bulunan sanık Dursun Çiçek’e yaptırdığı anlaşılmıştır” denildi.

Ecevit’e yapılanlar

Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın “örgüt faaliyetlerinin düzenlenmesinde ve örgüt kararlarının alınmasında, uygulanmasında emir ve talimat verme yetkisine sahip olması” nedeniyle örgütün yöneticisi olduğu, merhum Başbakanlardan Bülent Ecevit’e bir takım tıbbi müdahalelerde bulunmak suretiyle görevini kısmen de olsa engellemeye teşebbüs ettiğinin sabit olduğunun kabul edildiği anlatıldı.

Örgütün medya kolu

CHP Milletvekili ve gazeteci Mustafa Balbay’ın medya alanında faaliyet gösterdiği, psikolojik harekat ve propaganda yapmak suretiyle darbe çalışmalarına aktif olarak katıldığının belirlendiği anlatıldı. Balbay’ın Danıştay cinayeti sonrası yazdığı yazılar ile kamuoyunda Ergenekon örgütünün olmadığı algısı oluşturmaya çalıştığı ve soruşturmanın başlamasıyla birlikte de yazdığı yazılar ile soruşturmayı sulandırdığı belirtildi.

Öğrencilerini fişledi

İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, için ise kararda 2003 yılında yapılan rektörler toplantısına katılarak darbe çalışmalarında yer almayı kabul ettiği iddia edildi. Öte yandan darbe çalışmalarının başlangıç aşamasında yer alan Hilmioğlu’nun kendi üniversitesindeki öğrencileri fişlediği iddia edildi.

Talimatı Küçük’ten aldı

Danıştay saldırısı faili Alparslan Arslan için de gerekçeli kararda, Türkiye Cumhuriyeti’ni kaosa sürüklemek için yaptığı eylemlerin talimatlarını emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ten aldığının kesin olduğu anlatıldı.

Hizbut Tahrir’e sızdı

Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin Ergenekon terör örgütü adına Türk Silahlı Kuvvetlerine ve diğer terör örgütleri içine sızma gibi bir görev yürüttüğü anlatıldı. Öte yandan telefonuna emniyette sehven Hizb-ut Tahrir örgütü üyelerinin telefon numaralarının kaydedildiği belirlenen Çelebi için kararda, “Örgütün talimatıyla Hizb-ut Tahrir terör örgütüne sızdığı, elde ettiği bilgileri üyesi bulunduğu Ergenekon Silahlı Terör Örgütün’e verdiği anlaşılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

‘Karışık ilişkiler yumağı’

Kararda Ergenekon üyeleriyle ilgili son derece ilginç tespitlere de yer verildi: “Yapılan yargılamada bu örgütün çok karışık bir ilişkiler yumağına sahip olduğu görülmüştür. Örgütün yargılanan ve mensuplarının cezalandırıldığı belli bir kısmı açığa çıkarılmış ise de, bazı hücrelerine ulaşılamamıştır.”

‘Hepsi birbirini koruyor’

Mahkeme sanıkların birbirlerini sürekli ‘kolladıklarını’ belirtirken buna örnek olarak da, görünürde aralarında irtibat veya tanışıklık olmayan sanıkların adeta gözü kapalı birbirlerini yargılama öncesi ve sırasında savunmaları ve kefil olmaları, ‘burada yargılanan kişileri saygıyla selamlıyorum, Cumhuriyet’e bomba atanlar ve Danıştay’a saldıranlar dışında buradaki hiç kimsenin suçu yok’ gibi sözler söylemelerini gösterdi.

‘Delil üretmeye kanıt yok’

Kararda mahkeme sanıkların “belgeleri polis yerleştirdi” iddiasını destekleyecek somut delillere rastlanmadığını belirtirken, “Polis yerleştirdi isnatı geçerli olsaydı bir an için düşünüldüğünde, söz konusu polislerin böyle bir olayın yazılı delili olabilecek uydurma bir belgeyi de sanıkların eşyaları arasına koymaları beklenirdi. Ancak böyle bir şey söz konusu olmamıştır” denildi.

Kapatılan mahkeme gerekçe yazabilir mi?

Ergenekon davasında, kapatılan özel yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararının açıklanmasıyla yeni hukuki tartışmalar başladı. Bazı sanıkların avukatları 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kapatılan bir mahkeme olduğunu, bu yüzden gerekçeli kararı yazamayacağını savunsa da özel yetkili mahkemeleri kapatan kanun değişikliğine göre, bu mahkemeler gerekçeli kararı yazabiliyor. Kanuna bu mahkemelerin bitirdikleri davaların gerekçeli kararlarını 15 gün içinde yazacakları yönünde hüküm konulmuştu. Ayrıca kanuna göre, Yargıtay, sırf özel yetkili mahkemeler kapatıldı diye bu mahkemelerin görevsiz olduğu gerekçesiyle verilen kararı bozamayacak.



Bu cinayetleri de azmettirmiş olabilir

Ergenekon Terör Örgütünün varlığının yanı sıra, geçmişteki Abdi İpekçi ve Üzeyir Garih cinayetlerinin de Ergenekon örgütüne izafe edildiği iddialarının olduğunu belirtilen kararda şu yorumlara yer verildi: “Bu türden iddiaların sadece açık kaynak bilgileri ile sınırlı olmadığı da anlaşılmaktadır. Soruşturma kapsamında yapılan aramalarda elde edilen bazı belgelerde, iletişim tespit tutanaklarında, ifadelerde, ezcümle tüm dosya kapsamında; Memduh Ünlütürk, Kemal Kayacan, Adnan Ersöz, Bahattin Özülker, Halit Güngen, Cem Ersever, Uğur Mumcu, Ali Gaffar Okan, Özdemir Sabancı, Mustafa Duyar, Necip Hablemitoğlu, İhsan Güven, İbrahim Çiftçi, Nihat Yazıcı, Rıdvan Özden, Bahtiyar Aydın cinayetleri gibi eylemlerin ve Eşref Bitlis’in helikopterinin düşmesi, Bülent Ecevit’e suikast, Turgut Özal’a suikast olayların azmettiricisinin Ergenekon örgütü olduğuna dair iddiaların yer aldığı görülmektedir. Birçoğu hakkındaki yargılamanın kesinleştiği, dava ve ceza zamanaşımlarının dolduğu bu olayların, Ergenekon örgütünce azmettirildiği iddiası yönü ile suç ihbarı olarak kabul edilmesi ve soruşturulabilir mahiyette olduğunun kabulü gerekir.”

MAHKEME KENDİNİ ÖVDÜ

‘30 yılda bitmez’ denen davayı bitirdik!

Gerekçeli kararda mahkemenin kendi için yazdıkları da dikkat çekti. Mahkeme yazım sürecinde ‘dosyaları yeniden inceleme ve değerlendirme aşamasında verilen hükümlerin ne kadar isabetli olduğunu bir kere daha gördüklerini belirtirken, “Sonuçta mahkememiz kararını bağımsız ve tarafsız olarak, tam bir vicdani kanaatle vermiştir. Ergenekon terör örgütünün hedeflediği amacın tam olarak gerçekleşmesi durumunda milyonlarca insanın ve bunların ailelerinin yaşayacağı acı düşünüldüğünde millet adına karar veren, mahkememizin aldığı kararla milletin vicdanına ne kadar değer verdiği açıktır” denildi. Önsöz bölümünde, kararın gerek içerik gerekse sistematik olarak anlaşılabilir olması için büyük bir gayret sarf edildiği vurgulanırken, “Mahkememiz, 30 yılda bitmez denilen davayı gece gündüz, hiçbir mesai gözetmeksizin, senelik resmi izinlerinin çok az bir kısmını kullanıp geri kalanında yine yargılama faaliyetine devam ederek, hafta içi ve hafta sonu geç vakitlere kadar çalışarak bitirmiş, bu çok karmaşık davada verdiği kararın gerekçesini de büyük bir gayretle tamamlamıştır” ifadelerine yer verildi.

Haberin Devamı