Gazete Vatan Logo

Başbuğ: Hayatımdan 26 ayımı çaldırlar!

İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tahliye edildi

Başbuğ: Hayatımdan 26 ayımı çaldırlar!

İSTANBUL 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nin oybirliğiyle verdiği tahliye kararının ardından, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Silivri Cezaevi’nden tahliye oldu. Ergenekon davası kapsamında 6 Ocak 2012 tarihinde tutuklanan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 26 ay sonra özgürlüğüne kavuştu. Sat 20.40’da cezaevi’nden çıkan Başbuğ’u dışarıda yaklaşık 200 kişilik bir grup karşıladı. Başbuğ çıkışında açıklama yaptı.



"YETER ARTIK"

Kendisinin ve bütün arkadaşlarının yürekleri ve ellerinin tertemiz olduğunu vurgulayan Başbuğ "Bunun için bütün arkadaşlarımın adına şunu ifade ediyorum, bizim tek bir isteğimiz var, adalet ve bu adaletin gerçekleşmesinin elbette takipçisi olacağız. Adalet deyince ne demek istiyorum? Şunu demek istiyorum: Ümraniye’de bulunan birkaç el bombasından hareket ederek, sanal bir Ergenekon terör örgütü yaratma projesini kimler planlamıştır? Kimler bunu uygulamıştır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti tekrar hukuk devleti olmak durumunda ise bu sorunun cevabı mutlaka bulunmalıdır. Ve bu projeleri yapanlar ve uygulayanlar adil yargılama ile adaletin önüne çıkartılmalıdır. Bunun takipçisi olacağız. Danıştay cinayetini, sanal Ergenekon terör örgütü ile birleştirmek ilişkilendirmek projesi kime aittir, kimlere aittir? Bunlar da ortaya dökülmelidir hesap sorulmalıdır. Adil bir şekilde… Eğer Türkiye gerçekten hukuk devleti olmak istiyorsa. Teğmen Mehmet Ali Çebi’ye kumpas kuranlar belli. Bunlar cezasız mı kalacak? Asla… Asla… Belli.. Teğmen Mehmet Ali’ye kumpas kuranlar mutlaka cezalandırılmalıdır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti tekrar Hukuk Devleti olmak istiyor ise Hanefi Avcı daha ne kadar içeride tutulacaktır? Yani buna birisi cevap versin, insafsızlıktır, ayıptır. Bunu kimler istemektedir? Yeter artık. Değerli sınıf arkadaşım Hurşit Tolon Paşa bildiğiniz gibi bir gizli tanığın, sadece bir gizli tanığın ifadesine dayanarak, dayandırılarak, menfur zirve cinayetiyle ilişkilendirilmeyi planlayan uygulayan güçler kimdir. Ne garip tesadüftür ki bu gizli tanık da aynı Tuncay Güney’e benzemektedir. Belki bilmeyenleriniz var bu zirve cinayetiyle, Hurşit Tolon Paşa’nın değerli arkadaşımın, tek bir gizli tanık ifadesi… İşte bu gizli tanık kimdir. Silahlı kuvvetlerden atılmış bir uzman çavuş. Çeşitli nedenlerle ve işin garibi bu da Tuncay güney gibi bir müddet sonra, tabi olabilir insanları şey yapmak belki yanlış ama, bu da Hristiyan olur ve papaz olur. Bu kadar mı tesadüf yani, bu kadar mı tesadüf. Kimler oynamakta bu oyunu?" dedi.




"BU ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER BİR ÇUKURA GÖMÜLMÜŞTÜR. O ÇUKURDAN NASIL ÇIKACAKLAR BİLMİYORUM"

Türkiye Cumhuriyeti tekrar hukuk devleti olmak yolunda adım atmak istiyorsa bunun da cevabı verilmesi lazım diyen Başbuğ, "Balyoz davasında 51 numaralı harddiskin TÜBİTAK dışında başka bir araştırma kurumu bilirkişi tarafından incelenmesi için yırtınılmıştır adeta. Niçin bunun önü kesilmiştir? Kimler bunun arkasında? Mutlaka bulunmalıdır. Eğer Türkiye Cumhuriyet Devleti tekrar hukuk devletine dönmek istiyor ise ve işin en vahimi bugün, çeşitli arkadaşlarımız belki hepsinin ismini sayamayacağım, Muzaffer Tekin, Kemal Alemdaroğlu, Levent, Doğan Temel, çeşitli arkadaşlarımız, Serdar Öztürk bunlar hastadırlar. Morale ihtiyaçları vardır. Ama bu hakimlerde vicdan yok. Kim ne derse desin. Ben bunların vicdan taşıdığına inanmıyorum. Bu hasta insanların morale en fazla ihtiyacı olduğu anda, bunların tutukluluk kararı alan adamlarda arkadaşlar vicdan olur mu? Vicdan yok be adamlar sizde hiç Allah’tan da mı korku yok. Levent Bektaş gözünü kaybetti. Bugün dün elbette Türkiye Cumhuriyeti devletinde önemli bir olay yaşanmıştır. Dün çıkarılan bir kanunla, bu özel yetkili mahkemeler bir çukura gömülmüştür. O çukurdan nasıl çıkacaklar bilmiyorum. Bu özel yetkili mahkemelerin bu çukura gömülmesi tabi? ki elbette Türkiye Cumhuriyet Devletinin demokrasi yolunda bir adım ileri gitmesinde büyük bir katkı olmuştur. Büyük bir adım olmuştur. Bunun da altını çizmek isterim. Son olarak söyleyeceğim şudur: Türkiye Cumhuriyet Devleti, cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden birisini yaşamaktadır. Özellikle yargı alanında maalesef, bütünüyle altını çiziyorum, tümünü suçlayamayız. Bütünüyle ayakta kalan bir tek kurum vardır Anayasa Mahkemesi.. bu süreçte Anayasa Mahkeme’sinin tarihi bir yükümlülük ve sorumluluk yüklendiğinin bilincindeyim. Umuyorum ve inanıyorum ki anayasa mahkemesi bugüne kadar almış olduğu doğru kararlarla tarihe not düşen durumunu bu önümüzdeki zor dönemde de başarı ile sürdürerek Türkiye’nin bir an önce demokrasiye dönmesinde önemli bir rol oynayacaktır. " dedi.



"ADALET İÇİN MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİM"

Zor günlerde bütün milletin acılarını paylaştığını söyleyen İlker Başbuğ, "Elbette yakınlarımız ailelerimiz acı çekti. Ama onların yanında bir de şu anda olduğu gibi iki yanımda, bir yanımda hocam Türkiye Barolar Birliği Başkanı sağımda, solumda avukatım İlkay Sezer, avukat kızlarımız onların bu süreçte bizlere sağladığı katkı için burada bütün Türk Milletinin huzurunda her zaman bizim yanımızda oldular her zaman bize destek verdiler onlara da sonsuz şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Biz tek bir şey istiyoruz. Adalet istiyoruz. Ve bu adaletin gerçekleşmesi için görev başında nasıl mücadele ettiysem, burada 2 yıl içerisinde nasıl mücadele ettiysem, dışarıda bulunduğum sürede de aynı şekilde mücadeleme devam edeceğim. Ta ki son arkadaş buradan çıkıncaya kadar. Hepinize selam ve saygılar sunuyorum." dedi.

Açıklamasının ardından Başbuğ, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile kucaklaştı. Ardından avukatı İlkay Sezer ile öpüştü.

Haberin Devamı