Başbakan'dan flaş açıklamalar!
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şunu açıkça söylüyorum, Türkiye'ye karşı terör saldırıları gerçekleştirenler meşru hedef haline gelirler.PKK, asker ve polisleri öldürürken biz onun Suriye'deki uzantısına hoşgörülü olmayacağız" dedi.
Davutoğlu, El-Cezire televizyonunda yayınlanan bir programda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Terör örgütü PKK'nın saldırılarına ilişkin Davutoğlu, "Şunu açıkça söylüyorum, Türkiye'ye karşı terör saldırıları gerçekleştirenler meşru hedef haline gelirler. PKK, asker ve polisleri öldürürken biz onun Suriye'deki uzantısına hoşgörülü olmayacağız" ifadesini kullandı.
Uzun bir süredir Suriyeli mültecilerin Türkiye'ye kontrollü geçişinin sağlanması, ülke içinde ihtiyaçlarının karşılanması ve terör örgütlerinin sınırdan uzaklaştırılması için güvenli hat oluşturulması gerektiğini dile getirdiklerini ancak bu konuda destek görmediklerini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Biz, DAEŞ ile PKK'nın uzantısı PYD'nin Fırat'ın batısına geçmemesi konusuna hassasiyet gösteriyoruz. Cerablus, Azaz ve Harcele arasındaki bu bölge, Türkiye ile Halep'teki kardeşlerimiz arasında insani yardım koridoru üzerinde yer alıyor. DAEŞ ve PYD daha önce bu bölgeyi ele geçirmek için ittifak kurmuştu. Şimdiki hedefimiz, Suriyeli muhaliflerin bu bölgeyi ele geçirerek, hava saldırılarına karşı korumasını ve DAEŞ ile PYD ve diğer terör örgütlerini bu bölgeden uzaklaştırmasını sağlamak olacaktır."
Davutoğlu, Suriye ve Irak'taki Kürtlerin ya da başka bir etnik grubun Türkiye'ye karşı terör saldırıları düzenlemesi durumunda buna kararlılıkla karşı koyacaklarını bildirdi.
DAEŞ'e yönelik operasyon
Davutoğlu, DAEŞ'e yönelik operasyon düzenlemesiyle ilgili soruya, şöyle cevap verdi:
"Suriye ya da başka bir yerden güvenliğimize yönelik bir tehdit gelecek olursa gerekli tedbirleri almakta tereddüt etmeyiz. Irak merkezi hükümeti Kuzey Irak'taki Kandil'i idare edemiyor. Bu bölge terörün kaynağı ve Türkiye'ye silah girişinin yapıldığı yer olduğu için buraya havadan operasyon düzenledik. Suriye'de ise tehdit ister DAEŞ, ister PKK'dan gelsin gerekli tedbirleri alacağız. Temmuz ayında Suruç'ta gerçekleşen saldırının ardından sınıra yakın olan DAEŞ mevzilerine askeri operasyon düzenledik. Rusya, ABD ve diğer ülkelerle Suriye ve Irak'ta DAEŞ'le mücadele konusunda görüş alışverişinde bulunuyoruz ancak ulusal güvenliğimizin tehdit edilmesi durumunda, Türkiye'nin sessiz kalmayacağını bu ülkelerin bilmesi gerekir."
Mülteciler sorunu
Türkiye'nin mülteci sorununda büyük bir yükü omuzladığını hatırlatan Davutoğlu, 2 milyon 500 bine varan mülteci için 8 milyar dolar harcamada bulunulduğunu, Türkiye'deki kamplarda 70 bin bebeğin dünyaya geldiğini, kampların dışındakilerle bu sayının yüz binleri bulduğunu kaydetti.
Davutoğlu, Avrupa'nın mültecilerin kapılarına dayanmasından sonra bu sorunu idrak ettiğine ve bu konuda onlarla istişare halinde olduklarına işaret ederek, Türkiye'nin mültecilere sağlık ve eğitim alanında kendi halkıyla eşit hizmet verdiğini ve bu dönemi Türkiye'de geçirenlerin, ülkelerine döndüklerinde en güzel dostluk köprüsünü kuracaklarına inandığını dile getirdi.
Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan'ın, Suriye krizi konusundaki tavırlarının müşterek olduğunu ve bu konuda işbirliği yaptığını belirten Davutoğlu, AK Parti olarak iktidara geldikleri andan itibaren Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaya çalıştıklarını, sadece halkına zulmeden rejimlerle sorun yaşadıklarını, tek muhatap olarak Arap halklarını gördüklerini, bununla birlikte tüm Arap ülkeleri rejimleriyle ilişkilerini korumaya çalıştıklarını dile getirdi.
Davutoğlu, Arap dünyasıyla ilişkilerde uygulamayı düşündükleri plana da değinerek, şunları söyledi:
"Öncelikli olarak, Suriye ve Irak'taki krizi halkın isteklerini karşılayacak doğrultuda sona erdirmek için çalışacağız. Hükümetin kurulmasından sonra yurt dışına yapacağım ilk ziyaret Bağdat'a olacak. Suriye halkının ve Lübnan'ın yanında yer alacağız. Körfez ülkeleriyle olan stratejik ilişkilerimizi geliştirmeyi hedefliyoruz. Suudi Arabistan ve Katar'la savunma sanayii ve güvenlik alanında yaptığımız işbirliğini diğer Körfez ülkelerine de yayacağız. Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi güçlendireceğiz, Libya'da barışın tesis edilmesi, Tunus'ta istikrarın sağlanması için çalışacağız. Son olarak, Arap Birliği ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) gibi kuruluşlarla ilişkilerimizi geliştireceğiz."
"1 Kasım, kalbinde Türkiye sevgisi bulunan tüm kardeş halkların başarısı"
Başbakan Davutoğlu, 1 Kasım'daki genel seçimler ve AK Parti'nin Meclis'te tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde etmesine ilişkin soruya karşılık da "1 Kasım seçimlerinin başarıyla sonuçlanması sadece Türkiye'nin, AK Parti'nin başarısı değil, kalbi Türkiye'de atan tüm dost ülke ve halkların da başarısıdır. Türkiye'ye gelen istikrar aynı zamanda bölge istikrarına da katkı sağlayacaktır" dedi.
Arap dünyası ile ilişkileri her zaman dış politikadaki en önemli unsurlarından biri olarak gördüklerini, Arap halklarının istikrar ve refahı için çalışmayı da görev telakki ettiklerini ifade eden Davutoğlu, 1 Kasım seçimlerinin yeni bir istikrar dönemi açtığını, gelecek 4 yıl içinde bir seçim olmayacağını ve bu süre için güçlü, istikrarlı bir tek parti hükümeti kuracaklarını söyledi.
"Üç aşamalı bir yol takip edeceğiz"
"Dolayısıyla önümüzde planlama yapabileceğimiz öngörülebilir bir siyasi tablo var. O bakımdan şimdiden, aslında seçim öncesinde başladığımız hükümet programımızı oluşturmaya başladık" diyen Davutoğlu, üç aşamalı bir yol takip edeceklerini kaydetti. Davutoğlu, bu aşamanın ilki olan üç aylık dönemde seçmenlere verilen tüm taahhütlerin birer birer yerine getirileceğini anlatarak, ikinci altı aylık aşamada ise önemli siyasi ve ekonomik reformlar gerçekleştireceklerini bildirdi. Siyasi partiler kanunundan özgürlükçü açılımlara, cemevlerinin statüsünden düşünce özgürlüğüne kadar geniş bir alan bulunduğunu aktaran Davutoğlu, en önemlisinin yargı reformu olduğunu, bunun da ilk aşamasının birinci altı ayda, ikinci aşamasının ise ikinci altı ayda yapılacağını dile getirdi.
Dört sütun kuracaklarını belirten Davutoğlu, "Birincisi siyasi istikrara dayalı öngörülebilir gelecek, bunu elde ettik. İkincisi üretken ve verimli gelir adaletini sağlayan bir ekonomik düzen, üçüncüsü herkesin haklarını gözeten hukuk düzeni ve dördüncüsü insan onuruna uygun bir sosyal düzen" diye konuştu.
"İnsanın devlet için değil devletin insan için olduğu bir anayasa"
Yeni anayasaya ilişki de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, yeni anayasanın yasal reformlar içinde ele alınacağını söyledi. Mevcut anayasanın 1980 darbe yönetimi tarafından hazırlandığını, yetki karmaşası olduğu ve devletin halka değil halkın devlete hizmet etmesi esasına dayandığını aktaran Davutoğlu, "insanın devlet için değil devletin insan için olduğu" şeklindeki bir anlayışa sahip olduğunu ve bu esaslar üzerine bir anayasa oluşturacaklarını dile getirdi.
Davutoğlu, demokratik açılım konusunda ise "Kürt sorununu bir etnik sorun olarak görmüyoruz. Alevi sorunu, daha önce başörtüsü meselesi üzerinden muhafazakar kesimin sorunları, bunların hepsini biz demokrasi sorunu olarak görüyoruz. Demokrasi genişledikçe bu sorunlar çözülür" değerlendirmesinde bulundu.
Son 13 yılda Kürt vatandaşlarla ilgili temel haklar bağlamında büyük devrimler yapıldığına işaret eden Davutoğlu, daha önce Kürtçe şarkı söylemenin bile neredeyse suç olduğu bu ülkede tüm bu yasakları kaldırdıklarını ve kendisinin şimdi Diyarbakır'da ve bazı diğer doğu illerinde halka Kürtçe kelimelerle de seslendiğini, halkın da Kürtçe selam verdiğini anlattı. Davutoğlu, "Bize göre, gerekli demokratik adımların büyük kısmını attık ve atmaya devam ediyoruz" dedi.
Davutoğlu, 7 Haziran sonrası yaşanan gelişmelere de değinerek, parlamentoda 80 sandalyeyle temsil gücü kazanmalarına rağmen, 7 Haziran seçimlerinden sonra PKK ve siyasi uzantılarının ülkede huzursuzluk ortamı yaratmaya ve silahlı isyan çağrıları yapmaya başladığını belirtti. 2013'te başlayan barış sürecine göre PKK ve uzantısı olan tüm silahlı unsurların Türkiye'den çekilmesi gerektiğini ancak bunu yapmadıklarını söyleyen Davutoğlu, Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmelerden cesaret alarak Türkiye'de isyan çıkarılmaya çalışıldığını, 20 Temmuz'da terör örgütü DAEŞ'in yaptığı katliamın ardından PKK unsurlarının Şanlıurfa'da evlerinde uyuyan polis memurlarına suikast ile başlayan bombalı eylemler düzenlediğini ve devletin de tüm terör unsurlarına karşı operasyon başlattığını ve bunların devam edeceğini anlattı.
Davutoğlu, barış ve demokrasi isteyenlerle her şeyi konuşmaya hazır olduklarını ancak silaha sarılanlarla sonuna kadar mücadele edeceklerini belirterek, HDP'lilerin ülkenin batısına yaptıkları ziyaretlerde barışçıl bir dil kullanırken, doğusuna yaptıkları ziyaretlerde PKK sözcüsü gibi davrandıklarını ifade etti.
Davutoğlu, HDP'yi PKK'ya karşı tavır alması durumunda muhatap kabul edeceklerini, barıştan söz edip silah taşımaya devam etmeleri durumunda, 1 Kasım seçiminde alınan sonuçlara bakılması gerektiğini vurguladı.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasının sonunda, Arapça verdiği mesajda, Türkiye'nin her zaman mazlum Arap halklarının yanında yer alacağını, Türkiye ile Arap ülkelerinin kaderlerinin ve geleceklerinin müşterek olduğunu, Türkiye'nin kalbinin Filistin, Gazze, Ramallah ve Mescid-i Aksa için çarptığını dile getirdi.