Balyoz'da Gülen'li savunma!
361 sanıklı Balyoz Planı Davası’nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam ediliyor. 19 sanığın Avukatı Ali Fahir Kayacan, Fetullah Gülen’in davasının cebir ve şiddet içermediği için Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde beraat kararı verildiğini anımsattı. Kayacan, “Devlete karşı işlenen suçlarda cebir ve şiddet ön plandadır. Dairenizin Muhammet Metin Kaplan ve Fetullah Gülen kararı var. Gülen kararında ‘suç gerçekleşmiş olsa dahi 147. madde uygulanamaz, çünkü cebir ve şiddet yok’ deniliyor. Balyoz Davası’nda cebir ve şiddet içermediği gibi fiilde yok” dedi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Balyoz Davası'nda Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına'ya 20 yıl hapis kararı çıkmıştı. 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam ediliyor. Mehmet Cem Çağlar, Korcan Pulatsü, Hüseyin Çınar, Ahmet Erdem, Bülent Günçal, İsmail Taş,Ziya Güler, Beyazıt Karataş, Turgut Ataman, Nedim Göndgör Kurubaş, Mustafa Erhan Pamuk, Mehmet Erkorkmaz, Mehmet Erdem, Cenk Hatunoğlu, Mustafa Haluk Baybaş, Rıdvan Ulugüler, Cengiz Köylü, Sefer Kurnaz ve Berna Dönmez’in Avukatı Ali Fahir Kayacan, savunmasına kaldığı yerden devam etti. Duruşmanın 9. gününde yaptığı savunmasında Kayacan, Fetullah Gülen’in davasının cebir ve şiddet içermediği için Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde beraat kararı verildiğini anımsatarak, “Devlete karşı işlenen suçlarda cebir ve şiddet ön plandadır. Dairenizin Muhammet Metin Kaplan ve Fetullah Gülen kararı var. Gülen kararında ‘suç gerçekleşmiş olsa dahi 147. madde uygulanamaz, çünkü cebir ve şiddet yok’ deniliyor. Balyoz Davası’nda cebir ve şiddet içermediği gibi fiilde yok” dedi. Mısır’daki askeri darbeye atıfta bulunan Kayacan, “Mısır’ın içinde durumu düşünün. Mursi’nin taraftarları ve polis gücü karşı koysa Silahlı Kuvvetler de Mısır’da yenilseydi ve tutuklansalardı, o anda icra tamamlanmış olurdu. Ancak Türkiye’de böyle bir durum söz konusu değil” değerlendirmesinde bulundu. Davanın, eksik teşebbüs olarak ileride nasıl olsa cebir ve şiddet olacak görüşü ile hazırlandığını savunan Kayacan, hoyrat bir hukuk anlayışının uygulandığını belirtti.
Kayacan, “Tebliğnamede, ‘gerçekleştirilen eylemlerin tehlike yaratması yeterlidir” deniliyor hangi eylem. Planlar eylem olarak kabul ediliyor” değerlendirmesinde bulundu.
ALLAH’IN HİKMETİ Mİ DİYECEĞİZ
Yargılanan sanıkların orgeneral olmasının hukuk devleti açısından hiçbir şey ifade etmeyeceğini söyleyen Karacan, ‘Türkiye’de ilk defa bir darbe yargılanıyor, askeri vesayet kırılıyor’ gibi anlama gelecek ifadelerle cezaların şahsiliği ilkesinin bir kenara atılamayacağını, bu tür yaklaşımların çağdaş yaklaşımlar olmadığını ifade etti. Kayacan, “Türk yargısı neden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiç bir şeyine itibar edilmiyor, iki polisin yazdığı tespit tutanağına itibar ediyor. Kimin bu Silahlı Kuvvetler? Genelkurmay bilgi gönderiyor, Hava Kuvvetleri rapor gönderiyor ama mahkeme itibar edilmiyor. Planlarda ‘Yunanistan’la it dalaşı’ deniliyor soruyoruz Hava Kuvvetlerine uçuşlar artı mı diye azaldığına ilişkin belge geliyor ancak mahkeme kabul etmiyor. Mahkeme hiçbir şeye itibar etmiyor veya etmek mi istemiyor?” dedi. Cengiz Köylü’nün suç tarihinde Hava Harp Akademisi’nde öğretim elemanı olduğunu 3 dijital veride adının geçtiği için 16 yıl hapis cezası verildiğini belirten Kayacan, “Suç belgeleri 24 Ocak 2003’te oluşturulmuş deniliyor. Bir insan aynı gün aynı saat aynı dakika, aynı saniyede, 3 tane veri oluşturuyor. Allah’ın hikmeti mi diyeceğiz buna, hukukta böyle bir şey olamaz” dedi. Müvekkilinin belgenin kaydedildiği tarihte Akademi dışında “Konkarsu Gezisi”nde olduğunu ve söz konusu gezinin 20-28 Ocak 2003 tarihleri arasında gerçekleştirildiğini anlatan Kayacan, müvekkilinin bu belgeleri oluşturmasının hem fiziken hem de teknik olarak mümkün olmadığını savundu.
TÜM SAMİMİ DUYGULARIMLA...
Sanık Bülent Karataş hakkındaki dijital veride 7 Mart 2003 tarihinde yazılan bir yazıya yanıt vermekle suçlandığını ifade eden Kayacan, “Turgut Atman’ın ne yazacağı tam belli olmadan Karataş önceden sezmiş ve 7 Mart’taki yazıya 6 Mart’ta cevap vermiştir. Böyle bir şey oyabilir mi?” dedi. Kayacan'ın, sanıklarla ilgili delillerin sahteliğiyle ilgili açıklamaları sırasında Başkan Ekrem Ertuğrul, araya girerek, iki haftadır bu konulara açıklık getirilmeye çalışıldığını belirtti. Ertuğrul, şunları söyledi:
"(Niye savunma bölündü, ikaz geldi) demeyin. Tüm samimi duygularımla şunu belirtmek istiyorum; mahkemenin mahkumiyet hükmüne dayanak yaptığı delillerdeki değişiklikler, iddialar birbirine benziyor. Nüans farklılıkları var, detayda farklılıklar var. Siz genel konularda farklı bir açılım yaptınız. Bu da güzel. Bundan sonra sanıklara geçtiğinizde şöyle bir yöntem izlenebilir mi? Benzer hatalar burada da yapılmıştır, mahkeme kararı ortaya koyduk, tartışıyoruz. Sizler bu iddialarınızı ortaya döküyorsunuz. Nüans farkları var. Bu delillerin sonradan oynandığı, değiştirildiği iddiaları, hala bunları dinliyoruz. Basın mensupları, izleyiciler de buna vakıflar. Gönderme yapsak acaba olur mu? Biz de size dikkatimizi sürdürüyoruz hala devam ediyoruz. Bu yönde savunma geliştirirseniz iyi olur."
Ertuğrul’un sözlerini ardından savunmasına devam eden Kayacan, yerel mahkemenin niyet okuyuculuğu ile karar verildiğini savunarak, hazırlanan belgelerle tasfiye operasyonu gerçekleştirilmek istendiğini ileri sürdü.
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞTAYIZ
Ceza hukukunda delillerin bardaktaki süt gibi ak olması gerektiğini, en ufak bir griliğin delilin bütünlüğünü bozacağını ancak Balyoz Planı Davası’nda delillerin kapkara olduğunu söyleyen Kayacan, müvekkilinin adının hem muteber personel listesinde hem de ilişiği kesilecekler listesinde geçtiğini bu durumunda çelişkili olduğunu anlattı. Kayacan, müvekkili Hüseyin Çınar’ın cezaevinden gönderdiği mektubu okudu. Kayacan, Çınar’ın mektubunda “Sayın hakimler dava kapsamında 2 yıldır cezaevindeyim. Suçsuzluğuma yönelik çığlığımı sizlere duyurmaya çalıştım. Ancak başaramadım. Artık tabiri caiz ise artık köprüden önce son çıkıştayız. Burada da suçsuz olduğuma dair çığlımı duymazsanız işlemediğim bir suç için yıllarca ceza alacağım. Benim, eşimin çocuğumun hayatı karardı. Hayatımız baş aşağı gitmeye devam ediyor. Suçsuzum, adaleti tecelli ettirecek olan sizlerden karar bekliyorum. Ne benim, ne eşimin ne de oğlumun hayatını karartmayın” diye yazdığını aktardı.
ŞEHİT OLARAK KABUL EDERİZ OLUR BİTER
Korcan Pulatsü'nün ve Ziya Güler'in tutuklanmamaları durumunda Hava Kuvvetleri Komutanı olacak kalitede bir komutanlar olduğunu ve orgenerallik rütbesine terfi edeceklerini ancak tasfiye edildiklerini söyleyen Kayacan, “Şura’dan birkaç gün önce ifadeye çağrıldılar sonra tutuklandılar ve ordudan ayrıldılar. Bir tane kaldı, Rıdvan Ulugüler. 3, 4 gün sonra Şura toplanacak o, da orada gidecek ve Hava Kuvvetlerinde operasyon tamamlanmış olacak” ifadelerini kullandı. Havacı askerlerin uçağa kefenleri ile bindiğini anlatan Kayacan, “Elimizi vicdanımıza koyarak, manevi inancımızla baş başa kaldığımızda ‘bu verileri sanıklar düzenlemiştir, 18 sene cezayı hak etmektedirler’ diyebiliyorsak o zaman zaten sözün bittiği yerdeyiz demektir. Havacı müvekkillerim uçağa bindiği zaman kefeniyle biner. Türk yargısı bu sahtecilikle ilgili bunu diyebilecekse... O zaman bizler, aileleri, Türk milleti, onları şehit oldu kabul ederiz olur biter yapabileceğimiz başka bir şey yok” değerlendirmesinde bulundu. Duruşmaya öğleden sonra 13.30’de devam edilecek.