Bal tutan parmağını yalar
Merkez Bankasının 1989-1995 arasında çalışanların kurduğu emekli sandığı vakfına milyonlarca dolar aktardığı, bu yolla banka emeklilerinin astronomik maaş aldığı ortaya çıktı
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, dün, Valaflar Yasa Tasarısı hakkında basın toplantısı yaparken, kameraların önünde ilginç bir olay cereyan etti. Bakan Şahin, Merkez Bankası Emekli Sandığı Vakfı'nın gelir ve varlık detaylarını anlatırken, kağıttaki bol sıfırlı rakamları okuyamadı ve yanındaki bürokrattan yardım istedi. Rakamlara bakıldığında Şahin'in okumakta zorlanması pek de haksız sayılmaz. Tam adı Merkez Bankası Mensupları Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfı'nın 1998-2002 arasındaki 5 yıllık dönemdeki gelir toplamı 1 katrilyon 554 trilyon TL. 5 yılın ortalama kurlarına göre bu paranın döviz karşılığı tam 1 milyar 960 milyon 372 bin 257 dolar.
Şahin'in Merkez Bankası Emekli Sandığı Vakfı'ın ön plana çıkarması akla "Bu işte bir yolsuzluk mu var?" sorusunu getirdi. VATAN Ankara Bürosu konuyu araştırdı, ilgililere gerekli soruları sordu, gelirleri ve mal varlığı milyar dolarlarla ifade edilen vakıfla ilgili gerçeği ortaya çıkardı. Baştan söyleyelim, bu işte 3 net gerçek var...
1- Şahin'in milyar dolarlı rakamlarla yaptığı yolsuzluk iması (ya da basının bunu böyle anlaması) gerçeği yansıtmıyor.
2- 1988 ile 1995 arasındaki Merkez Bankası yönetiminin, VATAN'a göre bürokrasi etiğiyle uyuşmayan bir uygulaması var. (Ancak dönemin uygulamaları mahkemelerce aklanmış.)
3- 1995'ten sonraki Merkez Bankası yönetiminin, dolayısıyla da bugünkü yönetimin bürokrasi etiğiyle bağdaşmayan bu uygulamayla hiçbir ilgisi yok. (Bu not, hükümetin özerk Merkez Bankası yönetimine yönelttiği kur ve faiz eleştirileri açısından önemli. Açıkçası, şu andaki Merkez Bankası yönetiminin bu olay nedeniyle hedef gösterilmesi büyük haksızlık olacak.)
Peki nedir bu vakfın sırrı?
Gelelim, "bürokrasi etiğiyle bağdaşmayan" diye yorumladığımız uygulamaların, yani Merkez Bankası Emekli Sandığı Vakfı'nın öyküsüne...
1987 sonları... Merkez Bankası Başkanlığı'm Rüşdü Saraçoğlu yürütüyor. Saraçoğlu, Merkez Bankası personelinin daha iyi bir emeklilik hayatı sürdürmesi için bir vakıf projesi hazırlıyor. Dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın da desteğini alarak konuyu Merkez Bankası İdare Meclisi'ne götürüyor. İdare Meclisi'nin onayıyla 27 Kasım 1987'de vakıf kuruluyor. Merkez Bankası Emekli Sandığı Vakfı'nın çalışma sistemi şöyle: Sandığa katılmak isteyen personelin maaşından yüzde 10 kesinti yapılıyor. Merkez Bankası da aynı personelin maaşının yüzde 20'si kadar bir tutarı, vakfa katkı olarak aktarıyor. Örneği biraz daha açalım: Diyelim ki, bir banka personeli 1 milyar TL maaş alıyor. Bu maaştan 100 milyon lira kesilip, vakıf sandığına aktarılıyor. Merkez Bankası da, aynı personel için kendi kaynaklarından sandığa 200 milyon lira aktarıyor. Dolayısıyla bu verdiğimiz örnekte, bankanın 1 milyar lira maaşlı personel için sandığa aktardığı katkı payı 2.4 milyar lirayı, yani neredeyse 2.5 aylık maaşı buluyor. 1.2 milyar da çalışan katkısı eklendiğinde 1 yıl içinde aynı personelin sandıkta 3.6 milyar lirası birikiyor. O dönemde 8 bin Merkez Bankası çalışanından yaklaşık 6 bini sandığa katılıyor.
Bürokrasi etiğine uymayan örnek
VATAN'ın etik kurallarla bağdaştıramadığı nokta, bir kamu kuruluşu olan ve para basan Merkez Bankası'nın, kendi personeli için kamu kaynaklarını kullanması. (Vakfın fikir babası ve dönemin Merkez Bankası Başkam Rüşdü Saraçoğlu'nun bu konudaki yorumunu yandaki sütunda okuyabilirsiniz.)
Diyelim ki Türk hukuku bu tip bir aktarıma izin veriyor. Kaldi ki, yargıya intikal eden bu konuda Merkez Bankası'nın aklanması hukukun buna izin verdiğini gösteriyor. Ancak krizlerle geçen o yıllarda (örneğin 1994) devlet; işçisine, emeklisine, çiftçisine zaman zaman sıfır zam verirken, bir kamu kurumu personeline, kamu kaynağı kullanılarak avantaj sağlanması bürokrasi etiğinde rastlanmayan bir örnek.
Uygulama 1995'e kadar sürüyor
Nitekim bu uygulama sık sık tartışmalara yol açıyor. 1992'de Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun yaptığı bir teftiş sonucunda, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel "Para basan bir kurum, çalışanlarının vakfına katkı yapmamalı" uyarısı yapıyor. Başkan Rüşdü Saraçoğlu da istifası sırasında bu kesintinin durdurulması tavsiyesinde bulunuyor. Ancak gariptir, uygulama 1995'e kadar sürüyor. Yaman Törüner Başkanlık görevine geldikten bir süre sonra 1995 Ağustos'unda katkı payı ödemelerini durduruyor. Vakıf, durdurma kararını yargıya götürüyor. Mahkeme katkı payının durdurulmasını onaylıyor, ancak o ana kadar yapılan katkıların geri alınmasına gerek olmadığına karar veriyor.
Bu işte bir hata yok
Merkez Bankası Emekli Sandığı Vakfı'nın kurulduğu dönemde bankanın başkanı olan Rüşdü Saraçoğlu VATAN'ın konuyla ilgili sorularına şu cevapları verdi:
• O dönemde böyle bir vakıf neden kuruldu?
Çalışanlara daha rahat emeklilik sağlamak için. Bu tip emeklilik sandıkları dünyanın her yerinde vardır. Ve bu tip sandıkların 3 tür geliri vardır. Buna "üç sütunlu sistem" denir. Sandığın gelirleri maaş kesintileri, aynı oranda şirket katkısı, aynı oranda devlet katkısından oluşur. Bizde devlet katkısı olmadığı için, çalışanın 1 katkısına, banka olarak 2 ekledik.
• Verdiğiniz örnekte Merkez Bankası katkısını "şirket katkısı" olarak addediyorsunuz. Bu doğru mu?
Dikkat edin, Merkez Bankası bir KİT değildir. Vakfın kurulduğu sırada Merkez Bankası anonim şirket statüsündedir. Dolayısıyla ortada yasalara aykırı bir şey yoktur.
• Devlet Bakanı Şahin astronomik gelirleri örnek gösteriyor...
O rakamları ben bilemem. Merkez Bankası'ndan ayrılalı 10 yıl oldu. Biriken fonlar yüksek faiz ortamında katlanmıştır. Ayrıca sandık çok iyi yönetilen bir sandıktır. Çalışanına borç para vermez. Başka işler, örneğin sağlık hizmetleri gibi işler yapmaz. Toplanan paralar en iyi şekilde yönetilir.