AYM'den rahip Brunson kararı
Anayasa Mahkemesi, ABD ile Türkiye arasında gerilime neden olan rahip Brunson'ın bireysel başvurusunu reddetti. Yüksek Mahkeme, Brunson'un tutuklanmasının hukuki olmadığı, ev hapsinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yaptığı başvurunun dayanaktan yoksun ve kabul edilemez olduğuna hükmetti.
Anayasa Mahkemesi (AYM), İzmir'de terör örgütleri adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla yargılandığı davada, "örgüte yardım" suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson'un bireysel başvurusunu "kabul edilemez" buldu.
Brunson, tutuklamanın ve konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol kararının hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, Brunson'un başvurusunu "kabul edilemez" buldu.
Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, başvurucunun, 25 Temmuz 2018'de tahliye edildiği, tutuklama tedbiriyle ilgili şikayetler bakımından tutukluluğun sona erdirildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiği, başvurunun ise 2 Ekim 2018'de yapıldığı anımsatıldı.
Tutuklamayla ilgili iddialar yönünden süre aşımı bulunduğu kaydedilen gerekçede, başvurunun tutuklamanın hukuki olmadığı ve tutukluluğun makul süreyi aştığı iddialarını içeren kısmının süre aşımı nedeniyle "kabul edilemez" olduğu belirtildi.
Gerekçede, Brunson hakkında "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek"ten yürütülen kovuşturma kapsamında ağır ceza mahkemesince Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesi uyarınca "konutu terk etmeme" şeklindeki adli kontrol tedbirine hükmedildiği hatırlatıldı.
Başvurucu hakkındaki "konutu terk etmeme" tedbirinin kanuni dayanağının bulunduğuna işaret edilen gerekçede, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin Brunson'un savunmasının alındığını, delillerin büyük ölçüde toplandığını ve tutukluluktan elde edilecek faydanın adli kontrol tedbirleriyle sağlanabilecek olduğunu belirttiği, bu nedenle "tahliyeyle birlikte konutu terk etmeme suretiyle adli kontrol tedbiri"nin uygulandığı aktarıldı.
İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin adli kontrol tedbirine yönelik itirazı reddettiği bildirilen gerekçede, tanık beyanlarına dikkat çekildi.
"Temelsiz ve keyfi olduğu söylenemeyecektir"
Gerekçede, şu tespitlere yer verildi: "Başvurucunun FETÖ/PDY ve PKK terör örgütleriyle örgütsel iş birliği içinde bulunduğuna yönelik tanıklar A.D, E.Ç, I.K, G.D. ile gizli tanık Dua ve Göktaş'ın birbirlerini teyit eden beyanlarının olduğu görülmektedir. Başvurucu da genel olarak ifadeleri kabul etmemekle birlikte bu kişileri tanıdığını belirtmiştir. Tanık beyanlarında yer alan açıklamalar soyut şekilde kanaat ve değerlendirmelerin dile getirilmesi niteliğinde değil aksine belirli olaylarla ilgili gözlem ve bilgilerin aktarılması mahiyetindedir. Bu bağlamda tanık ifadelerinde değinilen olayların yer, zaman ve eylem bilgisi ihtiva ettiği göz ardı edilmemelidir. Gizli tanık Dua'nın başvurucunun FETÖ/PDY'nin Ege bölgesi imamı B.B. ile görüştüğüne dair ifadesine istinaden bu kişiyi fotoğrafı üzerinden teşhis etmesi, aynı şekilde tanık G.D'nin soruşturma makamlarınca B.B'nin yardımcısı konumunda olduğu belirtilen firari M.S. adlı kişiyi fotoğrafı üzerinden teşhis etmesi de gözetildiğinde belirtilen hususların tedbirin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabulünün temelsiz ve keyfi olduğu söylenemeyecektir."
Gerekçede, terörle bağlantılı suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi, kişilerin kaçmalarının engellenmesinde tutuklama ile konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalabileceği vurgulandı.
Başvurucunun iş birliği yaptığı ileri sürülen FETÖ/PDY'nin 150'yi aşkın ülkede faaliyet gösteren, ciddi seviyede uluslararası ittifaklar kurabilen yapılanma olduğunun altı çizilen gerekçede, PKK'nın da başta Türkiye'ye komşu bazı ülkeler olmak üzere çok sayıda ülkede örgütlendiği ifade edildi.
"Kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir"
Söz konusu terör örgütleriyle bağlantılı suç işlediği ileri sürülen kişilerin yurt dışına kaçmasının ve yurt dışında barınmasının diğer kişilere göre daha kolay olduğunun göz önüne alınması gerektiği ifade edilen gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir. Somut olayın özel koşulları ile ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte gözetildiğinde başka bir ülkenin vatandaşı olan ve FETÖ/PDY ile PKK terör örgütleriyle bağlantılı suçtan hakkında kovuşturma yürütülen başvurucu açısından özellikle kaçma şüphesine yönelik olarak adli kontrol tedbiri nedenlerinin olgusal temelleri olduğu sonucuna varılmıştır. Başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemez."
Gerekçede, başvurunun, "konutu terk etmeme" şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarla ilgili kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle "kabul edilemez" olduğuna değinildi.
Brunson'la ilgili hukuki süreç
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından tutuklanan, terör örgütleri FETÖ ile PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla 35 yıla kadar hapis cezası istenen Andrew Craig Brunson, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince yargılanmıştı.
Mahkeme, Brunson'un eylemlerinin, "örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçunu oluşturduğuna karar vermiş ve 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırmıştı.
Hakkındaki ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı tedbirleri kaldırılan Brunson, karar günü 13 Ekim 2018'de ABD'ye gitmişti.
Yerel mahkemenin gerekçeli kararında, Brunson'ın, FETÖ ile zaman içinde iletişim ve etkileşime geçtiği, bu örgütle ortak menfaatler bileşkesinde yardımlaşma ve dayanışma sergilediği belirtilmişti.
Sanığın, diplomatik olarak yaşadığı sorunları FETÖ'nün sıkça vurgu yaptığı "dinler arası diyalog" maskesi altında örgüt aracılığıyla çözme eğiliminde olduğu ve örgütün sözde Ege Bölgesi imamı firari B.B'den destek aldığı anlatılan gerekçeli kararda, Brunson'ın "kazan kazan" prensibiyle hareket ederek FETÖ'den yardım aldığı ve bu örgütle iş birliği içerisinde olduğu, örgütün hiyerarşisinde bulunmadığı ancak örgüte yardım ettiği kaydedilmişti.
Gerekçede, Brunson'ın görev yaptığı Diriliş Kilisesi'nde Kürt kökenli Suriye veya Türkiye vatandaşlarından oluşan ayrı bir cemaatin bulunduğu, sanığın burada YPG/PKK gibi örgütlere yardım sayılabilecek faaliyetler içerisinde bulunduğu tespitleri de yer almıştı.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi istinaf kanun yoluna başvurulmasının ardından mahkeme kararını hukuka uygun bulmuştu. Temyiz üzerine ise dosya Yargıtay'a gönderilmişti. Brunson hakkındaki kararın temyiz incelemesi sürüyor.