Atatürk’ün 'vicdanında sakladığı milli sır! Çankaya sofrası’nda duyuruldu
Atatürk, zihninde gençlik yıllarında filizlenmeye başlayan cumhuriyet idealini Milli Mücadele yıllarında açıktan dile getirmemiş, Cumhuriyet’in ilanı ilk olarak 28 Ekim 1923 akşamı, ‘Çankaya sofrası’nda duyurulmuştu.
Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının ardından Lozan ile sınırlar çizilmiş, Türkiye’nin bağımsızlığı ve egemenliği tanınmıştı ancak yeniden doğan bu devletin yönetim şekli belli değildi... Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle Milli Mücadele kazanılana kadar “vicdanında milli bir sır” olarak sakladığı Cumhuriyet’in ilanının vakti gelmişti.
Milliyet'ten Ercan Sarıkaya'nın haberine göre; Mustafa Kemal Atatürk, aslında cumhuriyet fikrini çok uzun yıllar benliğinde büyüttü. Hilmi Yücebaş’ın, “Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları” kitabında aktardığına göre Atatürk’ün hayalindeki yönetim şekline dair ilk fikir, Bulgar Türkolog İvan Manolof’a söylediği sözlerde ortaya çıkıyor. Manolof, II. Meşrutiyet’ten (1908) bir-iki yıl önce Selanik’te Atatürk’ten, onun Türk devrimine ait düşüncelerini dinlemişti. Yarınki Türkiye’yi heyecanla anlatan Atatürk, Manolof’a demişti ki; “Bir gün gelecek, ben hayal zannettiğiniz bütün bu inkılapları başaracağım. Mensup olduğum millet, bana inanacaktır. Bu millet, gerçeği görünce, arkasında tereddütsüz yürür. Saltanat yıkılmalıdır. Devlet yapısı, mütecanis (bağdaşık) bir unsura dayanmalıdır. Din ve devlet birbirinden ayrılmalı, Doğu medeniyetinden benliğimizi sıyırarak Batı medeniyetine aktarmalıyız.”
ATATÜRK’ÜN STRATEJİSİ
Ulus, yeni bir devrin eşiğindeydi ancak bu yeni dönem Atatürk’ün sırrıydı. Cumhuriyet’in ilanına Milli Mücadele yıllarının başında karar vermişti. Tarihçi-yazar Sinan Meydan, verdiği bir mülakatta, cumhuriyet fikrinin Atatürk’ün zihninde aşama aşama geliştiğini belirterek şunları söylüyor: “Atatürk, cumhuriyet fikriyle gençlik yıllarında okuduğu kitaplarla tanışıyor. Özellikle cumhuriyetçi Fransız aydınlarının Atatürk üzerindeki etkisi büyük. Milli Mücadele’de Erzurum’da Mazhar Müfit Kansu gibi birkaç arkadaşına gelecekte ‘cumhuriyeti’ ilan etmeyi düşündüğünü söylüyor ancak Milli Mücadele bitmeden ‘cumhuriyet’ kavramını açıkça hiç kullanmıyor. ‘Cumhuriyet’ demiyor ama daha Amasya’dan itibaren ‘irade-i milliye’ diyor. Ankara’ya geliyor, ‘hâkimiyet-i milliye’ diyor. 1921 Anayasası’nı ‘Egemenlik bilakaydüşart milletindir’ diye başlatıyor. 1920’den itibaren ‘halk hükümeti’ kavramını kullanıyor.”
Mustafa Kemal de gizli hareket etmeye mecbur olduğunu 1927’de okuduğu Nutuk’ta açıklar: “Cumhuriyet devleti idaresinden bahsetmeksizin, milli hâkimiyet esasatı dairesinde her an Cumhuriyet’e doğru yürüyen şekilde temerküz ettirmeğe çalışıyorduk.”
Her zaman Atatürk’ün yanında yer alan Falih Rıfkı Atay, Cumhuriyet’in ilanından önce, 11 Eylül 1923 tarihli bir anısını da şu sözlerle dile getiriyor: “Gazi dedi ki; ‘Cumhuriyet ne demektir? Kamusa baktım, ‘chose publique’ kelimeleriyle tercüme edilmiş. Bizde manası ne olmalı?’ Gazi’nin sözü hangi konuya getirmek istediği belliydi. Nihayet yakında Cumhuriyet’in ilan olunacağını, Meclis’te Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından işitiyorduk.”
Atatürk, Cumhuriyet’i ilan edebilmek için çok önemli bir strateji izledi. Mevcut sistem yürümüyordu. 11 Ağustos 1923’te Meclis’te ikinci dönem başladı. Fethi Okyar hükümeti kurdu. Ancak bakanlık krizi patlak verdi. Meclis’te yeni bir muhalefet de filizlenmeye başlamıştı. Atatürk tam bu sırada harekete geçti. O süreci Nutuk’ta şu sözlerle dile getiriyor: “Uygulanması için sıra beklediğim bir düşüncenin uygulanma zamanı gelmişti. Bunu itiraf edeyim.” 25 Ekim’de Fethi Okyar’ın başkanlığındaki hükümet Atatürk’ün isteğiyle istifa etti.
LATİFE HANIM’IN ÇANKAYA SOFRASI
28 Ekim Pazar akşamı muhalif gruptan Doktor Adnan, Rauf Bey, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa, İstanbul’da Halife Abdülmecid Efendi ile buluştu. Mustafa Kemal bu buluşmalardan rahatsızdı. Aynı gece Çankaya Köşkü’nde de önemli bir davet vardı; İsmet İnönü, Kazım Özalp, Fethi Okyar, Ruşen Eşref Ünaydın, Fuat Bulca, Kemalettin Sami ve Halit Karsıalan gibi kendisine çok yakın isimler de Latife Hanım’ın kurduğu Atatürk’ün sofrasındaydı.
Misafirler, ülkenin yönetimi üzerine fikirlerini belirtiyor, Mustafa Kemal masada konuşulanları sessizce dinliyordu. O gece yemeğe katılanlar, Paşa’nın oldukça düşünceli ve heyecanlı olduğunu gözlüyordu. Yalnızca Latife Hanım, Paşa’yı heyecanının sebebinin cumhuriyet fikri olduğunu biliyor ve tarihe geçecek bu yemeğin kusursuz olması için sık sık mutfağa gidip geliyordu. Mustafa Kemal durdu; heyecanlı ve güleç bir ifade ile önce masadaki arkadaşlarına baktı, ardından bıçağını hafifçe bardağının köşesine vurarak bir sessizlik yarattı. Tarihe şahitlik eden köşkün salonunda, bir milletin kaderini değiştiren o cümle yankılandı; “Efendiler! Yarın, Cumhuriyet ilan edeceğiz!” Masada derin bir sessizlik yaratan bu cümle herkes tarafından ilk önce şaşkınlık ile karşılandı.
İSMET PAŞA YAZDI
Mustafa Kemal bunun nasıl gerçekleşeceğini arkadaşlarına tüm detayıyla o gece Çankaya’daki yemekte anlattı. Ertesi gün yapılacakları herkes not etti. Yemek sonrasında İsmet Paşa hariç misafirlerin hepsi Çankaya’dan ayrıldı. Cumhuriyet’in ilanı ile ilgili yasa tasarısı taslağını İsmet Paşa’yla birlikte hazırladılar. Sabah gün aydınlanana kadar bir masa etrafında yapılacak değişiklikleri tek tek belirlediler. Aynı zamanda ertesi gün Meclis’te alınacak tavır da konuşuldu. İsmet Paşa tüm bunları kaydetti. İnönü o geceyi daha sonra şu sözlerle anlatıyor: “Atatürk’ün yanında ufak bir toplantıda bulunduk. Atatürk ertesi gün Cumhuriyet ilanı olacağını bildirdikten sonra herkes ayrıldı. Hiçbir konuşma olmadan oturduk diz dize... Ertesi gün çıkarılacak kanunu yazdık. O söyledi, ben yazdım...” Atatürk, 29 Ekim 1923’e kadar “vicdanında milli bir sır” olarak sakladığı cumhuriyet için 1926 yılında “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır” yorumunu yapmıştı. Cumhuriyet’in ilanı ile Türklere ebediyen kapatılmak istenen uygarlık kapıları, artık ardına kadar açılmış oldu. Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün 11 Eylül 1923’te “cumhuriyet”in işaretini verdiğini anlatıyor.
‘YEMEĞİ BIRAKTIK, KISA BİR PROGRAM YAPTIK’
Akşam yemeği ve öncesinde yaşananları Atatürk Nutuk’ta şöyle anlatıyor: “Gece olmuştu... Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede ‘Bir Uğurlama ve Bir Karşılama’ başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim.
Çankaya’ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında: ‘Efendiler Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz. Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara’da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet’in ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar.”