Gazete Vatan Logo

Arabulucu sürprizi

Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş, MİT ile PKK arasındaki görüşmeyi kaleme aldı...

İŞTE O YAZI...

Wikileaks’in pabucu dama atıldı! Dün sabahın erken saatlerinde internete düşen “Devlet-PKK” temaslarının ses kaydı, gazetecilik açısından son yıllarda internette dolaşan ses kayıtları arasında en heyecan verici olanı.
Kürt sorununun kritik bir dönemece girdiği, PKK şiddeti ve Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyonun konuşulduğu bir dönemde esrarengiz bir el tarafından internete konan kaset, daha iki yıl öncesinde bile devlet ve PKK arasında yürütülen gizli müzakerelerin oldukça kapsamlı olduğunu gösteriyor.

Süreci başından beri yakından takip ettiğim ve ses kaydında da geçen “PKK ve İmralı arasında devlet eliyle mektuplaşma” gibi konuları geçmişte Milliyet’te haberleştirdiğimizden olacak, dün kaseti bir solukta dinledim.

Ortaya çıkan tablo, devletin hassas müzakereleri “bağlayıcı sözler vermeden” ancak %10 barajının %7’ye indirilmesinden tutun da, Öcalan’ın tutukluluk koşullarına kadar “Kürt sorununun temel unsurlarını masaya yatırarak” (“geniş skalada”) yürüttüğünü gösteriyor. Dinlediğimiz kaset, 2009 sonu ya da 2010 başından. Reşadiye baskınından sonra ve ikili görüşmelerde kesintiye sebep olan “Habur’da Teslim” (11 Ekim 2009) olayı sonrası yapılan ilk temas. Müzakerelerin 5’inci turu olduğunu anlıyoruz. Mekân ise Norveç’in başkenti Oslo.

‘Uygun bir modalite’

PKK’yı örgütün “Avrupa kanadından” Sabri Ok, Zübeyir Aydar ve Mustafa Karasu temsil ediyor. Türkiye’yi temsilen ise MİT’in iki numaralı ismi ve dönemin Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş başkanlığında bir heyet var. Bu yıl MİT’ten emekli olan Güneş, hem Kürt meselesi uzmanı hem de 2008’den beri Müsteşar Emre Taner’le birlikte açılım ve İmralı sürecini götüren isim.

Ancak heyette Güneş’ten de önemli bir isim var; o da dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ve Tayyip Erdoğan’a en yakın isimlerden Hakan Fidan. Henüz MİT’in başına gelmemiş olmasına karşın Fidan’ın o dönem bile İmralı’da Abdullah Öcalan’la bir tur görüşme yaptığını anlıyoruz. Bu toplantıdaki önemi ise, Erdoğan’ın çözüm konusundaki irade ve samimiyetini doğrudan Kürt tarafına aktarmak. Belli ki PKK cephesi “silahları bırakmak” için sadece bürokratlar değil doğrudan siyasi iradeyle konuştuğunu bilmek istiyor. Fidan, siyasetteki zorluklara, muhalefete ve kabinedeki bazı bakanların aksi yönde telkinlerine karşın Başbakan’ın müzakerelerin devamı konusunda “samimi” olduğunu vurguluyor. Daha sonra MİT Başkanı olarak süreci devralan bu isim, temasların havanda su dövmeye dönüşmemesi için “uygun bir modalite” ve “sistematik bir müzakere” öneriyor.

Görüşmedeki en büyük sürprizi odada bir İngiliz arabulucunun varlığı. Üst orta sınıf İngiliz aksanıyla konuşan ve üslubundan diplomat ya da istihbaratçı kökenli olduğu izlenimi veren bir isim, “koordinatör” sıfatıyla görüşmelerde “kolaylaştırıcı” bir rol oynuyor.

Aksanı, “özel okul” çıkışlı bir İngiliz elitini ele veriyor. Temsilci, içeriğe karışmıyor; ancak açılış ve kapanışta orada ve tüm lojistiği onun sağladığı belli.

Utanmaya gerek yok

Geçmişte PKK’nın dağdan indirilme sürecinde bazı üst düzey temsilcilerin çözüm halinde Norveç’e gönderilmesi gündeme gelmişti ancak Türkiye’nin bu müzakereleri doğrudan 3’üncü bir tarafın koordinatörlüğünde yaptığını böylece ilk kez öğreniyoruz.

Görüşmelerde Reşadiye saldırısından “demokratik özerkliğe” kadar birçok konuya değiniliyor. Türk heyetinin elinde Abdullah Öcalan’ın hapiste yazdığı “Yol Haritası” var; Güneş bir an önce işin özüne inip buradan madde madde kabul edilebilecek veya edilemeyecek konulara yoğunlaşmak istiyor. (devlet şu an karşı taraftaki talepler nedir, bu halkın talepleri nedir onları masanın bir kenarına koyuyor.

Ben bunların hangisini yapabilirim, ne kadar zamanda yapabilirim bunu tartışıyor kendi kendine) Ancak bu sürecin uzun soluklu olduğunu, 3-5 ayda bitmeyeceğini de vurguluyor. Fidan da Güneş de bu esnada silahların susması gerektiğinin altını çiziyor.

Şunu hemen belirteyim: Bu ses kaydında Türkiye Cumhuriyeti ya da MİT’i utandıracak bir unsur yok. Fidan ve Güneş, son derece profesyonel. Bağlayıcı ve boş ifadeleri yok. PKK’lıların “Hani Öcalan serbest kalacaktı?”, “Hani baraj inecekti?” gibi sözleri havada kalıyor.

Tabii ağır müzakerelerde sevimli anlar da yok değil. Bir yerde Güneş, aşırı ciddi PKK’lılara öğle yemeği vaktinin geldiğini hatırlatıyor: “En ulvi şeylerden birini kaçırıyoruz, yemek saati geçti.”

Bir başka esprili bölüm, Güneş’in Öcalan’a mektup yollamak isteyen PKK’lılara uyarısı: “Götürmeye çalışırız 6 buçuğa yetiştirebilirseniz. Ama ne olur 15 sayfa yazmayın gözünüzü seveyim. Samimi söylüyorum sıkıntıya giriyoruz. Adam başlıyor zaten o da sindire sindire okuma derdinde, oturuyor 1,5 saat okuyor. Biz de mutfak kadar bir yerin içinde boş boş oturuyoruz. 1,5 saatin sonunda zaten üstüne çok da tartışma yapmak istemiyoruz. Onun da yazması maşallah 45 dakika sürüyor. Ona da yalvarıyoruz kısa yaz diye.”

Haberin Devamı