AK Parti Sözcüsü Çelik: Aşırı sağ, ırkçılar Avrupa'nın DAEŞ'idir
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Yeni Zelanda'da iki camiye yönelik terör saldırısına ilişkin, "Tek başına vahşet olarak yeterince şok edici ve hepimizin içi yandı. Vahşet çağındayız artık. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan liberal konsensüs ortaya çıkan bazı gelişmelerle sona eriyor." dedi.
Habertürk TV'de "Büyük Sorular" programına katılan Çelik, Yeni Zelanda'daki terör saldırısına ilişkin şunları söyledi:
"Tek başına vahşet olarak yeterince şok edici ve hepimizin içi yandı. Bundan daha büyük bir şoku bu olaydan önceden beri üstümüzde taşıyoruz ve bundan sonra da taşıyacağız. Bu o şoku sadece güncelleyen bir şey oldu. O da şu, vahşet çağındayız artık. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan liberal konsensüs ortaya çıkan bazı gelişmelerle sona eriyor. Bu günlük bir mesele de değil. Tekil bir terör olayı da değil ve öyle bildiğimiz kalıplarla anlayabileceğimiz bir mesele de değil."
Avrupa Birliği Bakanıyken İslamafobi ile ilgili yaptığı çalışmalara değinen Çelik, "Avrupa'da bir siyasi matruşkanın üretildiğini gördüm. En üstte Erdoğan düşmanlığı var. Onu kaldırdığınız zaman altından Türkiye düşmanlığı çıkıyor. Onu kaldırdığınız zaman altından İslam düşmanlığı çıkıyor." dedi.
"Erdoğan düşmanlığı neden?" şeklindeki soruya Çelik, yürüyen bir düzen olduğunu, bu düzenin içerisinde Avrupa Birliği'nin de geldiği nokta itibariyle her krizi fırsata dönüştürmesini bildiğini anlattı.
Çelik, şöyle konuştu:
"1875'te İtalyan askeri lider Garibaldi'nin Balkan halklarına yazdığı mektuba bakın. Bu Yeni Zelanda'daki vahşinin o manifestosunda Garibaldi'nin cümlesi aynen alıntılanmış. O mektupta şunu yazıyor uzun uzun. Balkan halklarına 'ayaklanın' diyor Osmanlı'ya karşı ve 'Bursa'ya sürün' diyor. Son cümlesinde 'onların Boğaz'ın batı yakasında oturmaya hakları yok. Onlar doğu yakasında oturmalıdırlar ve Bursa'ya kadar sürülmelidirler' diyor. Yani bu tarihsel referanslar, Türklerin Müslümanlığıyla birlikte Hristiyan dünyasının, işte İslam'a karşı oluşturduğu teolojik seferberlikle, Türk imajına dönük yaptıkları yatırımla birlikte zaten var olan bir şey."
Batı'nın bilinçaltında Türk ve İslam antipatisinde fanatiklerin etkili olduğunu dile getiren Çelik, "Avrupa'daki aşırı sağla ilgili benim tanımım, Avrupa'daki aşırı sağ, Avrupa'nın DEAŞ'ıdır. Bunlar birbirini besleyen konulardır. Yeni Zelanda'daki cani, silahta belli sembolleri kullanınca hemen DEAŞ eylem açıklaması yaparak, kiliselere ve havralara karşı Allah korusun, bir silah görüntüsü yayınlayarak, bazılarının tarihsel hafızasını kışkırtacak semboller koydu. Tarih böyle bir şeydir. Sizin için zafer olan onlar için yenilgidir. Onlar için zafer olanlar da sizin için de yenilgidir. Bunu her zaman yerli yerine oturtamazsınız. Bu bakış açıları birbiri içinde erimez." diye konuştu.
Çelik, yeni bir dünya ve yeni iletişim ağlarının kurulmasının önemine işaret ederek, bu sayede insan ilişkilerinin onarılabileceğini söyledi.
Macaristan'da Türk şehitliğine duyulan saygıya dikkati çeken Çelik, verdiği örneklerle kimlikle kimlik radikalizmi arasındaki farka vurgu yaptı.
Çelik, kimlikli olmak ve kimlik radikalizmi arasındaki çizginin devletlerarası ilişkilerde çok önemli olduğunu anlatarak, İslam-Türk kavramlarının yan yana kullanılması hususunda değerlendirmelerde bulundu.
"Bu Osmanlı üzerinden gerçekleşmiştir"
Avrupa'yla Hristiyan olmayan varlık olarak en büyük teması sağlayan ve ortak tarih oluşturanlarda Türk ve İslam özdeşliği gördüğünü anlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Osmanlı İmparatorluğu, onlar için bir Türk imparatorluğudur. Dolayısıyla da Avrupa'nın İslam'la tanışmasının en büyük gücü... Endülüs meselesi daha küçük kalıyor. Bu Osmanlı üzerinden gerçekleşmiştir. Geleneksel iddiası... Bunlar uzun yıllar tartışılmış şeyler. Hep bahsedilir, Fatih'in İstanbul'u aldığında 'Kızını aldık sıra annesinde.' dediği ve Roma'yı işaret ettiği söylenir. Osmanlı'nın Avrupa devleti olma ve burada büyüme iddiasını en güçlü şekilde ayakta tutmuş bir devlet. Henüz Orta Doğu devleti olmadan önce Avrupa devletiyiz. Bizim Avrupalı kimliğimiz, Avrupa devleti olma kimliğimiz son derece kuvvetli ve vazgeçilmez bir şeydir."
Çelik, Avrupa'da yükselen aşırı sağa vurgu yaparak, bu durumun siyasi alanda da kendisini hissettirdiğini söyledi.
Aşırı sağın daha da güçlenip güçlenmeyeceğine dair düşüncelerini aktaran Çelik, "Avrupa Birliği demokratik değerleri yükseltmek, siyasi çoğulculuğu ortaya koymak bakımından son derece kıymetlidir. Çok iyi bir model. Geçmişteki çatışmalardan halklar için yeni bir sinerjinin ortaya koyulabileceği... Fakat bizim böyle görmemiz yetmiyor. Avrupa Birliği içerisinde uzun yıllardır bu uyarıları yapıyoruz. Her siyasetçiyle." dedi.
Çelik, Avrupa Birliği'nin geleceğine dair ise şunları söyledi:
"Milli çıkarlarımız açısından demokrat ve çoğulcu bir Avrupa Birliği'nin devamı son derece gereklidir. Bu haliyle değil tabii. Avrupa Parlamentosu'nun aldığı kararlar vesaire... Avrupa Parlamentosu'nun yeni seçimi yapılacak göreceksiniz. Avrupa'daki siyasi atmosfer gereği daha ırkçı bir parlamento oluşacak. Aşağıdan onlar geliyor. Avrupa Parlamentosu yıllardır demokrasi okulu olarak anılırdı ama şimdi tamamen bu aşırı sağ partiler karşısında pozisyon kaybetmiş siyasetçiler, kendi ülkelerindeki politik arenaya selam göndermek için bunu Türkiye karşıtlığı üzerinden yapıyorlar. Bu şekildeki bir Avrupa'dan bahsetmiyorum."
"Kokteyl bir terör oluşumuyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum"
Yeni Zelanda'daki canice terör saldırısını gerçekleştiren teröristin, kişilik analizine, karakter profiline bakıldığında silahının üzerindeki tarihi göndermeler ve 70 sayfalık "manifestoyu" yazacak kapasitede olmadığına işaret eden Ömer Çelik, "Arkada bir organizasyon olduğunu net bir şekilde söylemek lazım ama bu nasıl bir organizasyondur? O şu anda çok adı koyulabilecek bir şey değil. 'A terör örgütü', 'B terör örgütü' gibi indirgemecilik, bizi yanlış yere götürür. Ben çok daha kokteyl bir durumla, kokteyl bir terör oluşumuyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum, gerek ideolojik olarak, gerek organizasyon olarak bu tip işlerde." ifadelerini kullandı.
"(Hristiyan terörü) ifadesini kullanmayacağız"
"Aşırı sağ, ırkçılar Avrupa'nın DAEŞ'idir" şeklindeki sözünü hatırlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hemen beklenen oldu, DEAŞ'da benzer eylem çağrısı yaptı, yani sizin söylediğiniz medeniyetler çatışmasını tetiklemek üzere ya da belli devletleri, belli toplulukları karşı karşıya, belli dinleri karşı karşıya getirmek üzere yaptı bunu. Burada en büyük direniş nedir? Birileri basiretsizce 'İslami terör' ifadesini kullansa da biz 'Hristiyan terörü' ifadesini kullanmayacağız. Bu kişiler Hristiyanlığa ya da başka bir dine atıf yaparak bunu gerçekleştirseler bile bundan uzak duracağız. Yani nihayetinde medeniyetler çatışması dediğiniz şeyin özü, dinler arası çatışmadır, dindarlar arası çatışmadır, farklı dinler arasında bir çatışma ortaya çıkarmaktır. Bu eylemler yani bu eylemi yapan kişiler ne diyor? 'Ben bir korku ortamı yaratıp, insanları harekete geçirmeye çalışıyorum.' diyor. Aslında DEAŞ'ın yaptığının aynısı bu."
Çelik, terör örgütlerinin isimleri, referansları, ideolojilerinin önemli olmadığını da vurguladı. Çelik, dünyanın çeşitli yerlerinde camilerin etrafında, çeşitli dinlerden insanların dua ettiğini hatırlatarak, bu insanların direncinin kırılmaya çalışıldığını dile getirdi.
"Yeni Berlin duvarları çıkıyor insanların zihninde"
Geçmişte PKK terör örgütünün canice eylemlerinden sonra Türkiye ile dayanışma içine girilmediğini anımsatan Çelik, "Avrupa esas olarak zihinsel ve kültürel olarak Müslüman sorununu aşamıyor. Geçmişte Yahudi, Musevi sorununu aşamamıştı, insanlık tarihinin en büyük faciaları ortaya çıkmıştı, bugün bu sorunun yerine bunu koymuş ve bunu aşacak bir kapasite üretemiyor. Geriye doğru çekiliyor, zihinsel olarak geri çekiliyor, kültürel olarak geriye çekiliyor o da onu siyasal olarak eritiyor. Şu anda Avrupa Birliği'ne esasında bu baktığımız tartışmalar etrafında bir Avrupa Birliği diyemezsiniz, şu anki görüntüsü bir Avrupa Birleşik Devletleri..." dedi.
"Bizim Avrupa yolculuğumuz devam ediyor mu? Devam etmeli miyiz, ısrarcı olmalı mıyız?" şeklindeki soruya ise Çelik, "Etmeliyiz, ısrarcı olmalıyız. Şöyle, ısrarcılıktan bahsettiğim, değerleri hatırlatma, değerler temelinde. Bugünkü haliyle, bu algıyla herhangi bir şekilde Avrupa ile yeni bir sayfa açmamız mümkün değil. Örneğin Sarkozy'nin kafasındaki gibi bir Avrupa'da olmamız da gerekmiyor bizim." yanıtını verdi.
Ömer Çelik, Avrupa Parlamentosu'nda Alman siyasetçi Helmut Kohl için cenaze töreni yapıldığını hatırlatarak, "Orada güzel bir cümle vardı, 'Köprüler inşa ettiği için bunu yaptık' diye. Şimdi köprüler inşa edilmiyor. Avrupa'nın her tarafında ideolojik ve zihinsel olarak yüzlerce Berlin Duvarı oluşuyor. Hollanda'daki ırkçı parti, Fransızlara ve Almanlara karşı bir Berlin Duvarı örüyor, zihinsel olarak. Yeni Berlin duvarları çıkıyor insanların zihninde. Bunun en büyüğü, en örülmüşü işte İslam, Türkler, Erdoğan imgelerine karşı kuruluyor. Sadece orada kalmıyor, içeride başka duvarlar da var." şeklinde konuştu.