Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin davada çarpıcı ifadeler
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ)sözde "Hava Kuvvetleri Komutanlığı imamı" olduğu belirlenen firari Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasıyla ilgili 28 kişinin yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri eski Başbakanlık müşaviri 28 sanık ile avukatları katıldı.
Sanıklardan Kazan Jandarma Komutanlığı askeri istihbarat kısım amiri olarak görevli Ahmet Camgöz, ifadesinde, darbe girişimini Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyondan yaptığı açıklamayla öğrendiğini, daha sonra karakola geçtiğini ve komutanlarıyla darbe girişimine karşı gerekli tedbirleri aldıklarını anlattı.
16 Temmuz'da darbenin yönetildiği Akıncı Üssü'nden kaçanların yakalanması için çalışma yürüttüklerini söyleyen Camgöz, Akıncı Üssü'nden kaçan 2 kişiyi tarlada yakaladıklarını, bunlardan birinin Kemal Batmaz, diğerinin de Harun Biniş olduğunu söyledi.
Bu sırada Akın Öztürk'ün sivil bir araçla üsten kaçmaya çalıştığı yönünde bir bilgi geldiğini anlatan Camgöz, Batmaz ve Biniş'i karakola götürülmesi için başka bir jandarma ekibine teslim ettiken sonra Öztürk'ün kaçtığı belirtilen aracı bulmak için harekete geçtiklerini dile getirdi.
Dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi'nin kurtarılarak Kazan İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü öğrenince emir üzerine buraya geçtiklerini anlatan Camgöz, şöyle devam etti:
"Bir müddet sonra Fırat Üsteğmen, Sincan'daki Batı Adliye başsavcısından talimat aldığını, Akıncı Üssü'nde bulunan darbecilerin jandarma karakolundan alınmasının istendiğini söyledi. Akıncı Üssü'ne girdik. Ortalıkta silahlı, techizatlı kişiler vardı. 3-4 askeri hakim de üste bulunuyordu. 80 kişilik listede bulunanları kontrol ederek kelepçeleyip araçlara bindirdik. Sonradan eklenen 7 kişiyle üsten ayrıldık. Ardından gruba 11 kişi, daha sonra 2 kişi daha eklendi, 100 kişi ile Batı Adliyesine geçtik."
Sağlık kontrolü, parmak izi ve fotoğraflama işlemlerinin ardından şüphelilerin savcılığa, ardından da mahkemeye sevkedildiğini anlatan Camgöz, Adil Öksüz'ü fotoğraflama işlemi sırasında gördüğünü, kim olduğunu sorduğu Öksüz'ün, akademisyen olduğunu, Akıncı'ya tarla bakmaya geldiğini, jandarma ekiplerince gözaltına alındığını söylediğini bildirdi.
Bunun üzerine Öksüz'e, "Ülkede darbe olmuş. Savaş uçakları orayı bombalıyor. Sen tarla bakmaya geliyorusun." diyerek tepki göstediğini ifade eden Camgöz, ancak bu sırada Öksüz'ün FETÖ imamı olduğuna dair bir bilgilerinin bulunmadığını, Öksüz'ün örgütteki rolünü 19 Temmuz'da gazetelerden öğrendiğini öne sürdü.
Üzerine atılı suçlamaları reddeden Camgöz, 15 Temmuz ve devamında tecrübeleri doğrultusunda görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştığını, suç delillerini saklama, suçluyu kayırma gibi bir suçlamayı asla kabul edemeyeceğini belirtti.
"Hemşehri muhabbeti yapmadık"
Sanıklardan suç tarihinde Kazan Merkez Karakol Komutanı olarak göre yapan Başçavuş Erol Özdemir, aralarında Adil Öksüz'ün de bulunduğu 11 kişilik grubu karakoldan adliyeye getirirken bu kişilere ait eşyaları karakolda bıraktığı yönündeki suçlamayı reddetti.
16 Temmuz'da komutanlarının talimatıyla Kışla Karakoluna aralarında Adil Öksüz'ün de bulunduğu 11 kişiyi teslim almak için gittiğini, kimliklerini kontrol ettikten sonra bu kişileri araca bindirip 10 dakika içinde karakoldan ayrıldıklarını, eşyaların alınması için başka bir ekibin geleceği yönünde kendisine bilgi verildiğini savundu.
Şüphelileri Sincan Batı Adliyesine götürdükten sonra parmak izi, fotoğraflama, savcılık ve hakimliğe sevk gibi görevleri de koordine ettiklerini dile getiren Özdemir, Öksüz'ü savcılığa da hakimliğe de kendisinin götürmediğini söyledi.
Adil Öksüz'ün FETÖ imamı olduğu konusunda hiçbir bilgisi bulunmadığnıı savunan Özdemir, bunu daha sonra televizyondan öğrendiğini anlattı. Özdemir, "Yalnız 1 kişinin sabah serbest kaldığını tutuklananları cezaevine götürürken öğrendik. '113 kişi cezaevine teslim edildi, 1 kişi serbest bırakıldı' diye. Ama adı geçmedi." dedi.
Özdemir, Öksüz ile konuştuğu iddiasına karşılık, "Hemşehri muhabbeti yaptığım söyleniyor. Bu şekilde konuşmadık. Parmak izi alınırken personelden biri Adil Öksüz'ün Kahramanmaraşlı olduğunu söyledi. Ben de 'Maraş'tan hain çıkmaz dedim. Uzaklaşırken dönüp nereli olduğunu sordum. 'Andırınlıyım' dedi. 'Andırın'dan hiç çıkmaz' dedim. Diyaloğumuz bu kadar." diye konuştu.
"Cami imamı diye düşündüm"
Adil Öksüz'e ait tutanakları üstlerine vermediği öne sürülen sanık İlyas Kaytancı da 16 Temmuz'da Akıncı'dan kaçanları yakalamakla görevlendirildiklerini, Harun Biniş ve Kemal Batmaz'ı yakaladıklarını, bu kişileri karakola götürürken 5-6 kişilik bir grup daha gördüklerini, bunları da yakalayıp araç çağırdıklarını, gelen araca aldıkları şüphelileri karakola götürdüklerini anlattı.
O gün akşama kadar kaçanların yakalanması için çalıştığını dile getiren Kaytancı, Adil Öksüz'ü gördüğü ana ilişkin şunları söyledi:
"Bir ara Kışla Karakolunda geldiğimde çıplak halde yaşlı birini gördüm ve kim olduğunu sordum. 'İmam.' dediler. Cami imamı diye düşündüm. Mahrem imam olarak algılamadım. Mahrem imam nedir bilmem. Gelen bir anons üzerine tekrar araziye çıktım. Akşam saatlerinde tekrar karakola geldiğimde 'Bir önceki günden kalan eşyalar var, onları getir' dediler. Cep telefonu, silahlar ile mavi bir dosyayı da getirmem istendi. Dosyanın üstünde teslim tesellüm tutanağı yazıyordu. Evrak ve eşyaları adliyeye götürüp komutana vermek istedim. Ancak o geri götürmemi istedi. Eşyaları adliyeye götürmemi isteyen Erkan Başçavuş, karakola geri götürmemi isteyen ise Osman Başçavuştur. Evrakları karakola götürdüm."
Bunun üzerine mahkeme başkanı, sanığa, "Sen nasıl askersin? Darbe oluyor, FETÖ'nün yaptığı ortaya çıkıyor, adamların her yerde imamları, ağabeyleri var. Sen adamın imam olduğunu öğreniyorsun ama cami imamı diye düşünüyorsun. Sen sokaktaki herhangi bir vatandaş değilsin. Kaldı ki sokaktaki vatandaş bile bunu bilebilir." diye tepki gösterdi. Kaytancı ise mahkeme başkanına, "Suçlamaları kabul etmiyorum. Görevimi layıkıyla yaptım. Yapıyı bilmiyoruz ki efendim." karşılığını verdi.
"Onun de getirileceğini düşündük"
Sanıklardan Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde FETÖ biriminden sorumlu amir Mehmet Akbaş ise hakkındaki suçlamaları reddederek, "15 Temmuz ve sonraki süreç, o günün şartlarına göre değerlendirilmeli. Şubemiz yıkılmıştı. Yoğun bilgi akışı ve talebi vardı. Bilgi işlem alt yapımızı kurmak durumundaydık. 16 Temmuz öğle saatlerine kadar sorgu imkanımız bile yoktu." diye konuştu.
Darbenin hemen ardından Gökhan Şahin Sönmezateş ve Metin İyidil'i yakalamakla görevli olduğunu ifade eden Akbaş, "Ankara Emniyet Müdürlüğü otoparkını şube olarak kullanıyorduk. Sürekli bir bilgi akışı vardı. Gruplar halinde darbeciler emniyete getiriliyordu. Bu sırada Yücel amir, Akıncı Kışlasında bir mahrem amirin yakalandığını söyledi. O şahsın da diğer tüm şahıslar gibi Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirilmesi gerekiyordu." dedi.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Bu kişinin imam olduğunu öğrendikten sonra Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirilmesi için özel bir çaba göstermeniz gerekmez miydi?" diye sorması üzerine Akbaş, "Diğerleri getirildi. Harun Biniş ve Kemal Batmaz geldi. Bu şahsın da getirileceğini düşündük." dedi.
Akbaş, "İstihbarat kaydında bu kişi hava kuvvetleri imamı olarak gözükmüyor mu?" sorusuna "Hayır." karşılığını verdi. Akbaş, "Ankara Emniyet Müdürünün Öksüz'ü emniyete getirmesi yönünde talimat verdiği eski Kazan İlçe Emniyet Müdürü Murat Sansar'ın FETÖ şüphelisi olduğunu belirterek, bu kişinin ifadesinin iddianamede yer almamasını eleştirdi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Akbaş, beraatını istedi.
"Öksüz GPRS cihazını ABD aldığını söyledi"
Sanık İsmail Uçar da Akıncı Üssü'nden kaçanları yakalamak için çalışmalar yaptığını, bu kapsamda ilk önce Uzman Çavuş Özgür’ün derdest ettiği 6 kişiyi karakola teslim ettiklerini ifade etti.
Darbenin bir numaralı sanığı Orgeneral Akın Öztürk'ün damadı sanık eski yarbay Hakan Karakuş'u bulunduğu yerden almak için kendisini telefonla aradığını anlatan Uçar, Karakuş'tan konum istediğini ancak konum atmayı bilmediğini söylediğini, ardından da görüşmenin kesildiğini belirtti.
Karakola geldiğinde elini yıkamak için gittiği lavaboda Adil Öksüz'e ait olduğu tespit edilen GPRS cihazını bulduğunu belirten Uçar, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Peçetelikte saklanmış kibrit kutusundan büyük siyah renkte bir şey gördüm. Önce telefon olduğunu düşündüm. Koridora çıktım, 'Şuna bir bakın' dedim. O sırada Osman başçavuş ve Hakan vardı. Cihaza baktılar. Tuvalete en son kimin girdiğini sordum. Serkan Çoraplı bana Adil Öksüz'ü gösterdi. Açık mavi gömlek ve kumaş pantolonlu, kısa boylu biriydi. Başında da sivil istihbarattan arkadaşlar vardı. Tuvalete gidip gitmediğini, buraya cihaz koyup koymadığını sordum. O da gittiğini, söz konusu cihazı yere düşürdüğünü söyledi. Cihazın ne olduğunu sorduğumda bana internete girmek için kullandığı USB cihazı olduğunu söyledi. 'Peçeteliğe saklamışsın, neden yalan söylüyorsun' diye sorunca başını eğdi ve sustu. Nereden aldığını sorunca, 'ABD'ye gittiğimde aldım' cevabını verdi. Bunun üzerine kim olduğunu sordum. Akademisyen Adil Öksüz olduğunu, tarla bakmaya geldiğini söyledi. Bunun üzerine bağırarak 'Yalan söyleme. Darbe olmuş, burası bombalanmış sen tarla bakmaya mı geldin?' dedim."
GPRS cihazının bu şekilde bulunması üzerine gözaltındaki bütün sanıkların yeniden üst araması yapılması talimatını verdiğini anlatan Uçar, iddia edildiği gibi delil saklamadığını, söz konusu cihazın Öksüz’de bulunduğuna ilişkin tutanak hazırladıklarını kaydetti.
"Öksüz'ü araçtan kim indirdi?"
Sanıklardan Ömer Doğan da Öksüz'ün mahrem imam olduğunu öğrendiği halde üstlerini uyarmadığı iddiasını reddetti.
Mahkeme başkanının Öksüz'ün sorgulanması sırasında yanında kimlerin bulunduğunu sorduğu Doğan, "Hepimiz oradaydık." dedi. Başkanın, "Serter Koçak'ın yanında kim vardı, koyu tişörtlü olan kimdi?" diye soruyu tekrarlaması üzerine Doğan, "Hepimiz oradaydık. Ben Serter'in ekibindeydim." dedi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Siz nasıl istihbaratçısınız? Sizi niye istihbaratçı yaptılar? Kimse kimsenin ne yaptığını bilmiyor. İstihbaratçı dediğin adam şuraya girdiği anda şak diye her şeyi kaydeder. Neredeyse kendi giydiğiniz elbiseyi bilmeyecek haldesiniz." dedi. Doğan ise buna karşılık, "O gün çok da normal değildik. Belki ondandır." diye konuştu.
Mahkeme başkanının, "Öksüz, neden arabaya bindirilmedi? Bindirilmemesini sağlayan kişi kim? Böyle bir iddia var. Saklamadan her şeyi söyle." dediği Doğan, hiç bir şey saklamadığını belirterek, "Ben o sırada orada değildim." dedi.
Başkanın, "Arabaya bir kişi eksik bindiriliyor ya da bir kişi indiriliyor. Saklamadan adam gibi anlat." dediği Doğan, "Sorgulama esnasında gelip götürecek ekip görmedim." karşılığını verdi.
Mahkeme Başkanının, "Öksüz'e 'Seninle daha işimiz var' diyerek gitmesini engelleyen kimdi? Gidecek haldeyken niye araca bindirilmedi?" diye sorması üzerine Doğan, "Ben öyle birşey duymadım." dedi.
Başkanın, "Öksüz'e 'Seninle daha işimiz bitmedi. Sen kal burada' dedin mi demedin mi?" diye sorması üzerine Doğan, 'Ben demedim. Öyle bir şey duymadım." diye konuştu.