‘ABD-Türkiye el ele verse bu iş biter’
“Gerçekten netice almak isteniyorsa, ABD ve Türkiye el ele verse bu işi biter. Suriye’deki DAEŞ’li sayısı 10 bin. Bir o kadar da Irak’ta olduğunu kabul edelim. Tüm bunlarla ABD ve Türkiye zaten başa çıkamıyorsa, yazıklar olsun”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in 71’inci Genel Kurul toplantısı için gittiği New York’tan İstanbul’a dönüşte gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özellikle ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’la yaptığı ikili görüşme, Fethullah Gülen’in iade süreci ve Fırat Kalkanı Operasyonu ile ilgili önemli bilgiler verdi.
‘Benim tankımı vuruyor’
“Fırat Kalkanı, sınırlarımızın terörden arındırılmasına yönelik attığımız bir adım. DEAŞ’la mücadele için oluşturulan koalisyon bünyesinde 65 ülke var. 65 ülkenin yer aldığı bir koalisyonla netice alamamak, ancak netice almak istememe mantığıyla mümkün olabilir. Ben bunu açıkça söyledim. Gerçekten netice almak isteniyorsa, ABD ve Türkiye el ele verse bu işi biter. Şu an Suriye’deki DAEŞ’li sayısı 10 bin. Bir o kadar da Irak’ta olduğunu kabul edelim. Tüm bunlarla ABD ve Türkiye zaten başa çıkamıyorsa, yazıklar olsun. İmkanlarımızı beraberce ortaya koyarsak, bu işi bitiririz. Bu işin bitmesi için koalisyon ülkelerinin silahlarının, benim tankıma değil, DEAŞ’a, PYD’ye, YPG’ye yönelmesi lazım. Ama bir bakıyorsunuz teröristlerin elindeki Almanların MILAN silahı, benim tankımı vuruyor. Dünyada DEAŞ karşısında en etkin mücadeleyi veren ülke Türkiye.”
-Güvenli bölgeyi görüştüğünüz ülkelerin liderleri ne diyor?
“ABD, güvenli bölge konusunda başından beri bize ‘evet’ diyor. Olumlu yaklaşıyor. Putin de görüştüğümde ‘hayır’ demiyor buna. Önemli olan koalisyon güçlerinin, yani 65 ülkenin vereceği destektir. Dışişleri Bakanları düzeyinde arkadaşlar yoğun biçimde çalışacaklar. Buralardan mali destek gelirse, konut yapımını süratle gerçekleştirebiliriz.”
‘Başka seçenek yok’
-(ABD Dışişleri Bakanı) John Kerry de son açıklamalarında uçuşa yasak bölgeden bahsetti?
“Gelecekleri yer burasıdır. Başka seçenek yok. Bunlar bizim üç dört yıldır söylediğimiz konular. Hatırlayın, ben baştan beri üç şey söylüyorum: Eğit-donat, uçuşa yasak bölge, güvenli bölge. Ama genelde biz söyledik, biz dinledik. Güvenli bölge için uçuşa yasak bölgeye ihtiyaç var. Bunun kara gücünü oluşturmak için de eğit-donat yöntemiyle yetiştirilmiş bölge sakini ılımlı muhaliflere ihtiyacımız var. Bunlar yapıldı mı, yapıldı. Eğit-donat’a biz halen devam ediyoruz. Ara vermedik. Niye? Her an, biz buraya geliyoruz dedikleri anda, o insanların güvenliği önemli. Bizim orada milli ordunun hazırlanmasını sağlamamız lazım. Bu milli ordu, bölgenin güvenliğini eline almalı. Kimlerden oluşacak bu ordu? Ilımlı muhaliflerden oluşacak. Şu anda sayıları 65 bin. Bunlar güçlendikçe halk da onların yanında yer alacak.”
-(Esad’lı-Esad’sız) Geçiş süreciyle ilgili olarak Rusya ile ABD arasında yakınlaşma var mı?
“Dün (önceki gün) bir görüşme oldu. Üçlü görüşme oldu dışişleri bakanları arasında. Olumlu netice çıkmadı, ama takip ediyorlar. Bugün (dün) de görüşmeleri olacaktı. Temenni ederim ki bu görüşmeler bir netice versin. Biz de takip edeceğiz, netice alınması için gayret göstereceğiz.”
‘Başka işler peşindeler’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’yle mücadele konusunda şu değerlendirmeleri yaptı:
“FETÖ’yle ilgili bütün belge ve bilgilerimizi ABD ile paylaştık, paylaşmaya devam ediyoruz. FETÖ konusunda herkes gereken hassasiyeti göstermeli. Bunlar kaçacak delik bulamamalı. Bunlarla ilgili olarak dünyadaki hükümet başkanlarını, devlet başkanlarını aynı kararlılıkla bilgilendirmeye devam ediyoruz.”
Sarraf konusu
“ABD’li yetkililer, bu konunun (Gülen’in iadesinin) yargı sistemiyle alakalı olduğunu belirtiyorlar. Bize verdikleri mesaj şu: Yargıdan olumlu istikamette bir karar çıkması halinde, biz hemen gereğini yaparız, bundan hiç endişeniz olmasın... Biden ile görüşmemizde yargı konusu açıldığında Rıza Sarraf konusunu da gündeme getirdim. ‘Bu kişi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. ABD’ye giriş yaptığı anda kendisi tutuklandı, eşi ve çocuğu da hemen Türkiye’ye gönderildi. Bu tutuklama hangi kurala göre yapıldı?’ diye sordum. Neticede bizim vatandaşımız olduğu için, hukukunu aramak zorundayız. Bu bir başka vatandaş da olabilirdi. ABD, Türkiye’de bir vatandaşının, diyelim ki George’un tutuklanmasına nasıl duyarsız kalamıyorsa, biz de duyarsız kalamayız. Kaldı ki gerek Adalet gerek Ekonomi bakanlığımızın yaptıkları çalışmalara göre, bu kişinin bir suçu da bulunmuyor. İran da aynı şeyi söylüyor. Buna rağmen bu kişi 6 aydır ABD’de tutuklu durumda. ABD Adalet Bakanlığı’nın bu davayı havale ettiği mahkeme de ilginç. Savcı Bharara da Hakim Richard Berman da Türkiye’de daha önce FETÖ tarafından ağırlanmış isimler. Yani Adalet Bakanlığı Sarraf’ı tutup orada FETÖ’nün yedirip içirdiği isimlere teslim ediyor. Biden’a bunları anlattım. ‘Ben bu kadarını bilmiyordum’ dedi. Hukukla değil, ilişkiler ağıyla başka işler çevirme peşindeler. Enteresandır, mesela tutup iddianameye eşimin TOGEM’in kurucusu olduğu, benim o dernekle ilişkim olduğu falan yazılıyor. Ama o derneğin kurucuları arasında ne eşim var ne de ben. Böyle bir şey olmamasına rağmen, bunun söz konusu edilmesi adamların art niyetlerini, niyetlerinin ne istikamette olduğunu gösteriyor. Halbuki Dışişleri Müsteşarımın da gayet güzel ifade ettiği üzere, ABD hukuk sisteminde ‘Egemen bağışıklık’ diye bir madde var. Buna göre devlet başkanlarının herhangi bir mahkemeye konu yapılabilmesi mümkün değil. Buna rağmen iddianamede adımızın geçirilmeye çalışılması, işin içinde art niyet olduğunu ortaya koyuyor.
‘Dünya beşten büyük’ tezi gündeme oturuyor
“Mülteciler konulu liderler zirvesinde Türkiye’nin bakışı nedir, pozisyonumuz nedir, bunların değerlendirmesini açık dile getirdik. Ben yardımları gündeme getirdim. BM siteminin reforme edilmesi konusu bazıları tarafından da dile getirildi, ama bizim gibi kimse somut söylemiyor, kaçınıyorlar. Dünya beşten büyüktür tezimi burada işledim, dünya gündemine girmeye başladı. İnanıyorum ki bundan kısa bir süre sonra çok daha farklı olarak dünya gündemine oturmaktan öte, soyuttan somuta geçecektir diye düşünüyorum. Dünya beşten büyüktür tezi, adalet ve hakkaniyetin aranması sebebiyle özellikle gündemde olan bir konu. Terörizmle mücadele yine aynı şekilde. Ancak beş ülkenin içinden birinin farklı yaklaşım sergilemesi halinde, ne yazık ki istenilen netice alınamayabiliyor. PKK, PYD, YPG üç terör örgütü... Bunlar birbiriyle aynı ama bu örgütleri aynı telakki etmeyen, eşit görmeyen liderler var. Bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Temenni ederim ki bu üçünün esasen aynı olduğunu bir an önce fark ederler.
Rakka işi PYD’yle olursa biz yokuz
-Rakka operasyonunda PYD/YPG’nin yer alması durumunda Türkiye’nin yer almayacağı da söylendi. Bu konuda bir gelişme var mı?
“Yetkililerimiz Rakka konusunu görüşüyorlar. Ama ABD’lilerin tavrını henüz net olarak görmediğimiz için şu an bir şey diyemeyiz. Tabii ki ABD Rakka işini PYD ve YPG ile gerçekleştirmek isterse, böyle bir operasyonda yer almayız. Ama bu işe PYD ve YPG’yi sokmazlar ise bu mücadeleyi ABD ile birlikte verebiliriz elbet.”
-PYD Rakka’ya ABD ile kara gücü olarak giderse, biz hava desteği verir miyiz?
İlgili kurumlarımızla istişare yapmadan bu tür konularda bir açıklama yapmam doğru olmaz. Şartların ne olacağı ortaya çıktıktan sonra bir durum değerlendirilmesi yapılır.
‘Markaj yaparız’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gülen’in başka bir ülkeye kaçacağı iddialarıyla ilgili, “Bu tür iddialar bizim aleyhimizde olan şeyler değil. Başka bir ülkeye gitseler de bunlar kaybederler. Bu kez o ülkeye markaj yaparız. Süreç artık onların lehlerinde değil, aleyhlerinde işliyor” dedi.
Erdoğan ekrandaki harita üzerinden bilgi verdi
4500 km2’lik güvenli bölge
-Fırat Kalkanı Harekatı ne durumda?
(Ekrana haritayı yansıtarak, harita üzerinden anlatıyor) “Biliyorsunuz harekata, Cerablus’a girerek başladık. Eğit-donat programı içinde eğittiğimiz 1400-1500 kadar ılımlı muhalifle girdik. DEAŞ güneye doğru kaçmaya başladı. Şurada Münbiç var. Burasının nüfusunun yüzde 95’i Arap. Yani burası, PYD ve YPG’lilerin yaşadığı bir yer değil. Ama ABD, buradaki operasyonları çok önemsediği PYD ve YPG ile yapmak istiyor. Terör koridoru diyebileceğimiz şu şeritte DEAŞ’ın boşalttığı bazı yerlere PYD ve YPG’nin yerleştiğine tanık olduk. DEAŞ’ın Cerablus’u boşaltmak zorunda kalmasının ardından ise oraya Cerablus sakinleri yerleşti. Şimdi Münbiç’te de geri dönüş başlıyor inşallah. Buralar boşalıyor, aynı şekilde El Rai boşaldı. Bab da DEAŞ’tan kurtarılacak, sahiplerine teslim edilecek.”
“Azez’den Fırat’a bu arada 90-95 km’lik mesafe var. El Rai’den güneye doğru Bab’ın aşağısına kadar da 40-45 km’lik bir mesafe var. Burada yaklaşık 4500 kilometre karelik bir güvenli bölge yapalım diyoruz. Gri olarak gördüğünüz yerler DEAŞ’ın kontrolünde. Buranın DEAŞ’tan temizlenmesi lazım. Halledeceğiz inşallah. Yeşil olan bölge ılımlı muhaliflerin kontrolünde. Burası güvenli bölge olarak ilan edilirse, bize de parasal destek verilirse, bu alanda konut yapımına girebiliriz. Ayrıca sınıra yakın bölgelerde biraz daha iç kısımda Türkiye topraklarında da 10 bin konut yapma hedefimiz var. S. Arabistan’la müşterek yapacağız bunu.”
-PYD Münbiç’ten çıktı mı?
“Şu anda sadece cüzi olarak varlar. Orası güvence altına alındığında o da gerçekleşir.”
‘Haberim yok’ demiş
“Bizim itiraz ettiğimiz, terör örgütü PYD’ye silah verilmesi. Biden’a, Kobani’ye iki uçak dolusu silah indirdiklerini söyledim. Bana, ‘Benim haberim yok’ dedi. Ama benim haberim var dedim. Bu nasıl bir iştir? Biden ‘Haberim yok’ diyor, ertesi gün Ashton Carter çıkıp ‘Verdik, vermeye de devam edeceğiz’ diyor.”
‘Kanserli hücreler bertaraf edilecek’
-FETÖ ile mücadelede içeride ne durumdayız. Tehlike geçti mi?
“FETÖ konusunda kanser hücresi benzetmesi yaptım. Metastaz yapmış durumda. Kanserli hücreler tümüyle ortadan kaldırılmadan, bu işin bittiğini söylersek kendimizi aldatırız. FETÖ ile iltisaklı memurları görevden alma işlemi bu mücadele çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Kanserli hücrelere rastlandığı müddetçe de devam edecek. Bu mücadelede ana muhalefet liderinde MHP’deki hassasiyeti görememek üzücü. OHAL’in amacı bu mücadelenin en etkin biçimde verilmesi. Bunların pek çok kurumda yuvalandıklarını biliyoruz. ‘At izi it izine karışmış’ dedim. Bunların izleri doğru biçimde temizlenene kadar bu süreç devam edecek. Mücadelede ciddi mesafe alındı. 17-25 Aralık’ta yargı ve polis içindeki elemanlarıyla darbeye kalkışmışlardı. Başarılı olamadılar, ağır bir darbe yediler. Sonra ne yaptılar? TSK içindeki süreci hızlandırarak bunu erkene çektiler. Çünkü, Ağustos şurasında bir şeyler olacağını muhtemelen tahmin ettiler. Yanlış hesap yaptıkları için yine duvara çarptılar. Şimdi, kanserli hücreler tümüyle bertaraf edilene dek, mücadeleyi aynı kararlılıkla devam ettireceğiz.”
11 Eylül ve FETÖ tazminatı
“ENTERESAN durumlardan biri de, ABD Temsilciler Meclisi’nin 11 Eylül terör saldırısıyla ilgili aldığı karar. 11 Eylül saldırısıyla ilgili Suudi Arabistan’ın suçlu olduğunu, dolayısıyla tazminat istenebileceğini iddia eden bir karar. (Obama veto etti) Onar veya onamaz ama biz böyle bir kararı asla kabul etmiyoruz.
Farklı bir örnek vereyim. FETÖ’nün ele başı ABD’de yaşıyor. Türkiye’de yaptığı terör de ortada. Meclis’ten bir karar çıkararak, ABD’den tazminat isteyebilir miyiz? Böyle bir şey elbette doğru olmaz. Dolayısıyla S.Arabistan’a karşı ciddi bir yanlış yapılıyor. Bunu Joe Biden’a söyledim. ABD bu tavrını sürdürürse, buna ilk karşı çıkacak kişi ben olurum. Bu konuda, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak da bir açıklama yapacağımızı belirttim.”