54 milyon Euro'luk sır!
İntihar eden Hayati Kamhi’ye tetiği çektiren sır 'batan gemide' mi gizli?
Dün sabah intihar eden Jak Kamhi’nin büyük oğlu Hayati Kamhi’ye tetiği çektirenin ne olduğu merak konusu. Avukatı Rıfat Saban, “Büyük bir derdi yoktu” derken şubat ayında Skiros Adası açıklarında batan gemiyi anımsatıp, “O konu biraz canını sıkıyordu” diyor. İntiharın arkasındaki sır, batan gemide mi gizli?
Son 30 yıldır Ankara’nın uluslararası alanda lobi faaliyetleri yürütmekle görevlendirdiği etkin “barış elçilerinden” Profilo Holding’in kurucusu Jak Kamhi’nin büyük oğlu Hayati Kamhi’nin, dün İstanbul Çengelköy’deki villasında “intihar” ettiğinin açıklanması ile birlikte elim önce kendi arşivime gitti… Bundan 11 yıl önce meydana gelen, geçtiğimiz şubat ayında yeniden dosyası incelemeye alınan Üzeyir Garih cinayetinin sorulmayanlarını araştırırken, Yahudi cemaatine mensup vatandaşların sır ölümlerini ve işlenen cinayetleri yazmıştım. Daha yakınlara geldiğimizde Belgrad Ormanları’nda “intihar” ettiği belirtilen İsrail El-Al Havayolları Türkiye Müdürü Moşe Kohen’in dosyasının, olayın meydana gelmesinin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen aydınlığa kavuşmamasını hatırladım.
Kohen Ailesi’nin Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı başvuru üzerine yapılan incelemelerde olay saatinde kamera kayıtlarının silindiği saptandı. Yahudi dinine mensup Türk vatandaşlarının bilmediğimiz nedenlerle ölmeleri-öldürülmeleri zincirine eklenen “son” halka, özellikle soyadı nedeniyle çok boyutlu ele alınmayı hak ediyor. Jak Kamhi yakın zamanda bir araya geldiğimizde; “Anılarımı yazıyorum, ama henüz yayımlamayacağım. Türkiye-İsrail barışı için sarf ettiğim çabaların sonuç vermesini bekliyorum; en büyük hayalim bu!” diyordu. Kitap halen yayımlanmadı… Kamhi’nin tedbiri elden bırakmaması anlaşılır bir durum. Zira Türkiye’nin 1990’larda yaşadığı Kıbrıs ve Ermeni sorunlarında Amerika düğümünü açmak Kamhi’ye düşüyor ve işadamı dostlarıyla harekete geçiyordu.1993 yılında roketli saldırıya maruz kalmıştı. Bir yandan ekonomik, öbür yandan siyasi alanda daralan çember işadamına zor günler yaşattı.
Jak Kamhi’nin ortanca oğlu Cefi Kamhi’nin kurucusu olduğu Yalıkavak Marina, ekonomik nedenlerle 2010’da Palmali Grubu’na satıldı. Küçük oğlu Kerem Kamhi’nin yönetiminde olduğu güvenlik şirketi “Proex”in elindeki bazı cihazları satmaya çalıştığı söyleniyor. Ailenin yıldız işi, 1997 yılında temeli atılan ancak 2000’li yıllarda yükselen “Proteksan Turquoise” tersanesiydi. Formula-1’in patronu Ecclestone’ye sattığı iki süper yatla, denizcilik sektörünün yüzünü ağartan projelere imza atıyor, İngiliz ve Amerikalı ünlü müşteriler ediyordu. Proteksan’da büyüme, 1980’de İsviçre’ye yerleşen Hayati Kamhi’nin Türkiye’ye dönmesi ile hızlanmıştı. Grand Sidoma Oteli’nin sahibi ve Rizeli Nizamettin Aytemiz, 2008 yılında Hayati Kamhi’yi tehdit ettiği iddiası ile tutuklanmış, tahliye edildikten sonra da geçtiğimiz mart ayında otelinde ölü bulunmuştu. Kocaeli Serbest Bölgesi’ndeki Proteksan Turquoise Yat, geçen yıl tersanede yapımı süren üç yat projesinden biri olan Yogi’yi denize indirdi. Gelin görün ki geçtiğimiz şubatta 60.2 metre uzunluğundaki süper yat, Yunanistan’ın Skiros Adası açıklarında battı! İki evli kızının yanı sıra 10 yaşında bir çocuğu olan Hayati Kamhi’nin avukatı Rıfat Saban, gün içinde konuştuğumda şunları söylüyordu: “Kamhi’nin büyük derdi yoktu. Karısı ve çocuklarıyla mutlu bir hayatı vardı.
Son günlerde Yogi’nin batmasına canı sıkılmıştı. Ancak bu ekonomik bir sıkıntı değildi, manevi bir huzursuzluk. Sanırım depresyon geçiriyordu…” Kamhi’nin sabah eşi Camilla ile kahvaltı ettikten sonra odasına gidip çekmecesinden çıkardığı Kırıkkale tabanca ile kendini vurduğunu da nakleden Saban, ambulansın geç geldiği iddialarını da “Erken de gelse, artık faydası yoktu” diye yanıtlıyor. Olayın olduğu ilk saatlerde işadamının evine İsrail Büyükelçiliği mensuplarının akın etmesini tam anlayabilmiş değilim.
Neticede bir Türk vatandaşı intihar etmiş; İsrail’e nasıl bir “görev” düşmüş olabilir ki?!… Saban’ın “uyarı sinyali” olarak gördüğü “Yogi’nin batışı” ile Milliyet Pazar’da, Meriç Köyatası’nın 8 Nisan günü çıkan yazısı arasında parelellik kurmak yanıltıcı olmaz. Kendisi de bir “denizci” olan Köyatası’nın Proteksan’daki uzmanlar ve yöneticilerle görüşüp “Bu tekneyi nasıl batırdın be kaptan?” başlığı ile yazdığı köşe, teknenin teknik özelliklerini sıralamakla kalmıyor. “Neden AIS cihazı (Automatic Identification System) kapalıydı? Neden kaptan zamanı olmasına rağmen teknenin kara kutusu sayılan ‘kartı’ almadan tekneden indi?” gibi çok kritik sorular da soruyor. Hele bir son cümle var ki bugün onu okuyan kimsenin gözüne uyku girmemesi gerekir: “Acaba bu tekne kimsenin bilmediği bir şey mi taşıyordu?” Bu öyle bir soru ki, bizi Cibuti- Tarsus hattında batan Alman bandıralı Atlantic Cruiser gemisine kadar götürür. Zira bu gemi silah ve mühimmat taşıyordu ve bir navigasyon malzemesi olan AIS’i zorunlu olmasına rağmen kapatmıştı. Soru sorma sırası bende: İntiharın sırrı, batan gemide mi?
Sektör tehlikeyi görüyor Kamhi’yi korumaya alıyor
İşin özüne gelelim; Kamhi, batan Yogi gemisiyle ilgili 54 milyon Euro sigorta ödemesi ile karşı karşıya kalmış! Sorun öyle büyük ki, denizcilik sektörünün önde gelenleri (Gemi İnşa Sanayicileri Derneği, Gemi Mühendisleri Odası, Gemi ve Yat İhracatçıları Birliği başkanları) bir araya gelip, “Bu yat mükemmeldir; hiçbir üretim hatası yoktur” diye ortak açıklama yapmışlar. Saban’ın “Ekonomik kriz yoktu” sözleriyle birlikte internet dünyasının ansiklopedisi “Wikipedia” kaynaklarına yöneldim. Yahudilik dininde “intihar” nasıl konumlandırılıyor araştırdım: “Yahudilik intiharı, kişisel cinayet olarak ele alır, bu sebeple intihar eden kişiye kaside okunmaz ve kişi “Yahudi mezarlığı” ana bölgesine gömülmez. Yakın zamanlarda birçok kişi tarafından, intihar sebebiyle ölenlere “Klinik depresyon” veya ciddi “Akıl hastalığı”na mahkûm kişiler olarak bakılmaktadır. Bu durum yorumlandığında, intiharın gönüllü bir eylemden ziyade istenmeyen durumların sonucu olduğu noktasına varılmaktadır. Bu sebeple, bazı kişilerce, ölümün kendini öldürenin kontrolü dışında gerçekleştiği varsayılmaktadır.” Türk Musevi Cemaati’nin resmi web sayfasında şu not düşülmüş: Hayat o kadar değerlidir ki, Yahudilerin ölümü çabuklaştırıcı herhangi bir şeyi yapmaları yasaktır. İntihar Yahudi kanununda kesinlikle yasaktır. (Habertürk / Serpil Yılmaz)