3 bin kişi yaşamını yitirdi, 89 bin kişide covid 19 (Koronavirüs) var! (2 Mart 2020 Corona Virüsü son durum)
Corona virüsü yayılmaya devam ediyor. 12 Aralık 2019 yılında ilk kez Vuhan'da ortaya çıkan Kovid-19, kısa sürede Çin'in diğer şehirlerine ve başka ülkelere yayıldı. Corona virüsü nedeniyle ölen kişilerin sayısı 2 bin 914'ü Çin'de olmak üzere toplam 3 bin 44 kişiye ulaştı. 89 bin kişiye ise Covid-19 teşhisi konuldu. Dünya Sağlık Örgütü ise (DSÖ) salgının ilk yıllarında "acil durum" ilan etmiş, hızlıca artan ölümlerin akabinde küresel risk seviyesini "yüksekten", "çok yüksek"e çıkardı. İşte 2 Mart 2020 itibariyle corona virüsü son durum...
Kovid-19 salgınında toplam 3 bin 44 kişi hayatını kaybetti. Çin ana karasında 2 bin 912, Hong Kong Özel İdari Bölgesi'nde 2, İran'da 54, İtalya'da 34, Güney Kore'de 22, Japonya'da 12, Fransa'da 2, ABD'de 2, Avustralya, Tayland, Tayvan ve Filipinler'de de 1'er kişi Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Çin ana karasında 80 bin 26, Hong Kong Özel İdari Bölgesi'nde 98 ve Makau Özel İdari Bölgesi'nde 10 vakaya rastlandı. Tayvan'da da 40 kişide Kovid-19 tespit edildi. Yeni tip koronavirüs görüldüğü bildirilen ülkelerin yetkili sağlık kurumları ve yerel basınından derlenen verilere göre, vaka sayıları şu şekilde sıralanıyor:
"Güney Kore 4 bin 212, İtalya 1694, İran 978, Japonya 961, Fransa 130, Almanya 129, Singapur 106, ABD 80, İspanya 74, Bahreyn 47, Kuveyt 46, Tayland 43, İngiltere 35, Malezya 29, Avustralya 29, Kanada 24, İsveç 22, Birleşik Arap Emirlikleri 21, Irak 19, Norveç 19, İsviçre 18, Vietnam 16, Avusturya 14, Lübnan 10, Hollanda 10, İsrail 10, Yunanistan 7, Hırvatistan 7, Umman 6, Ekvador 6, Finlandiya 6, Rusya 5, Pakistan 4, Meksika 4, Hindistan 3, Filipinler 3, Romanya 3, Gürcistan 3, Danimarka 3, Çekya 3, Katar 3, Brezilya 2, Belarus 2, Belçika 2, Endonezya 2, Cezayir 1, Nepal 1, Sri Lanka 1, Kamboçya 1, Mısır 1, Afganistan 1, Azerbaycan 1, Kuzey Makedonya 1, Estonya 1, Yeni Zelanda 1, Nijerya 1, Litvanya 1, Monako 1, San Marino 1, İrlanda 1, İzlanda 1, Dominik Cumhuriyeti 1, Ermenistan 1." Öte yandan Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulundan 'koronavirüs' broşürü yayınlayarak, Broşürde, yeni tip koronavirüs tanısının nasıl konulduğu, kimlerin daha fazla etkilendiği, evcil hayvanlardan bulaşma riskinin olup olmadığı, belirtileri durumunda neler yapılması gerektiği sorularına da cevap verildi.
SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN 'KORONAVİRÜS' BROŞÜRÜ
Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, 81 ilin sağlık müdürlüğü, tüm sağlık kuruluşları ve kamu kurumlarına gönderilen broşürde, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) solunum yolu enfeksiyonu yapan bir virüs olarak tanımlandı.
Yeni koronavirüsün, hasta kişilerin öksürme veya hapşırmayla ortaya saçtığı damlacıkların ortamdaki diğer bireylerin ağız, burun ve gözlerine temasıyla, damlacıkların yapıştığı yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağız, burun veya göze götürülmesiyle bulaştığı belirtildi.
Hastalığın en çok karşılaşılan belirtileri arasında ateş, öksürük ve solunum sıkıntısı olduğu, şiddetli vakalarda zatürre, ağır solunum yetmezliği böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebildiği yeni koronavirüsün kuluçka süresinin 2 ila 14 gün arasında olduğu bildirildi.
Koronavirüs Bilim Kurulunun hazırladığı broşürde, hastalıktan korunmak için yapılması gerekenler hakkında şunlar kaydedildi:
"Öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burun tek kullanımlık mendille kapatılmalı, mendil yoksa dirseğin iç kısmı kullanılmalı, tokalaşma ve sarılmadan kaçınılmalı, olabildiğince kalabalık ortamlardan uzak durulmalı, kirli ellerle ağız, burun ve gözlere dokunulmamalı. El hijyenine önem verilmeli. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol içerikli el antiseptiği kullanılmalı. Sınıflar ve iş yerleri başta olmak üzere kapalı alanlar sık sık havalandırılmalı. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için dengeli ve sağlıklı beslenilmeli, gıdalar tüketilmeden önce iyice yıkanmalı."
Broşürde, yeni tip koronavirüs tanısının nasıl konulduğu, kimlerin daha fazla etkilendiği, evcil hayvanlardan bulaşma riskinin olup olmadığı, belirtileri durumunda neler yapılması gerektiği sorularına da cevap verildi.
KORONA VİRÜS SON DURUM
2 Mart itibarıyla Ulusal Sağlık Komisyonu’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, ülkede yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle son 24 saatte tamamı salgının merkez üssü Hubey eyaletinden olmak üzere 42 kişi hayatını kaybederken, 196'sı yine Hubey'de olmak üzere 202 yeni vaka tespit edildi.
Salgının sebep olduğu ekonomik kayıplar da giderek artıyor. Uzmanlar, salgının mevcut şekliyle ilerlemesi durumunda, sadece yılın ilk çeyreğinde Çin’in 62 milyar dolar, dünyanın ise 280 milyar dolar zarar edeceğini ifade ediyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ise bu durumu Çin Halk Cumhuriyeti tarihindeki en büyük halk sağlığı mücadelesi olarak niteliyor.
Bu kapsamda bugüne kadar salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ikisi Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nden olmak üzere 2 bin 914’e, saptanan Kovid-19 vakası sayısı da 80 bin 26’ya çıktı.
Kovid-19’a yakalanıp yakalanmadığı şüpheli olan kişi sayısı 715’e, müşahade altına alınan kişilerin sayısı 46 bin 219’ya gerilerken, taburcu edilen kişilerin sayısı da 44 bin 462’ye yükseldi.
Kovid-19 vaka sayısı Çin ana karası dışında Hong Kong’da 98’e yükselirken, Makau Özel İdari Bölgesi’nde ise 10 olarak aktarıldı.
SALGININ YAYILIM ÖZELLİKLERİ
Koronavirüsü hasta bireylerin solunum yollarından öksürme ya da hapşırma esnasında saçılan damlacıklar aracılığıyla bulaşıyor. Bu bulaşma havadan veya cansız yüzeyler üzerinden gerçekleşebiliyor. Bir hastanın, hastalığı iki ila üç kişiye bulaştırdığı tahmin ediliyor. Virüsün insan dışkısı yoluyla bulaştığıyla ilgili çalışmalar da var; fakat bunlar mevcut vakaların çok az bir bölümünü oluşturuyor. Virüsün kargo yoluyla yahut evcil hayvanlar aracılığıyla bulaştığına dair bir kanıt ise henüz bulunmuyor. Hiçbir belirtisi olmadığı halde hasta olan ve ailesinden beş kişiye bunu bulaştıran bir vaka da literatürde yayımlandı. “Asemptomatik” (belirtisiz) şeklinde tanımlanan bu vakaların virüsü topluma yayma hızları daha yüksek. Fakat asemptomatik vakalar yaygın değil.
Virüs bulaşan kişilerde belirtilerin ortaya çıkma süresi ise ortalama 5-6 gün. Öte yandan bu sürenin bir vakada 19 gün, diğer bir vakada ise 24 güne kadar uzayabildiği de çalışmalarla gösterildi. Yani ülkemizde de uygulanan 14 günlük gözlem süresi, hastalık belirtilerini gözlemek için yeterli olmayabilir.
Virüsün bulaşma ve yayılma hızı daha önceki SARS ve MERS salgınlarından daha yüksek olsa da, öldürücülük (mortalite) oranının (yüzde 2,3) daha düşük olduğunu ve Kovid-19 virüsünün bulaştığı hastaların ekseriyetinin (yüzde 81) hastalığı hafif düzeyde geçirdiğini belirtmekte fayda var. Hastalık yüzde 98 gibi büyük bir oranla yetişkin bireyleri etkiliyor ve yaşlılarda ve (diyabet, koah, tansiyon gibi) ek hastalığı olan kişilerde daha ağır seyrediyor. Şimdiye kadar hayatını kaybeden insanların yüzde 80’i 60 yaşın üzerindeydi. Yüzde 75’inin ise ek sağlık sorunları bulunuyordu.
SALGIN KAYNAĞI
Şimdiye kadar virüsün (yüzde 96 oranında) yarasalardaki virüslere benzediği, bu sebeple yarasalardan yayıldığı düşünülüyordu. Fakat yapılan bir çalışmada, pangolin (pullu karıncayiyen) adlı bir yabani hayvan türündeki virüslerin mevcut koronavirüse yüzde 99 oranında benzediği keşfedildi. PangolinVuhan’daki yabani hayvan pazarında satışlan bir tür değil; fakat yasadışı ticareti yapılıyor. Şu an için virüsün kaynağı olduğu düşünülen en şüpheli hayvan pangolin.
TARAMA, AŞI, TANI VE TEDAVİLERDE SON DURUM
Havalimanlarında uygulanan termal taramanın ne kadar etkin olduğu da literatürde incelenen konular arasında yer alıyor. Yapılan bir çalışmada, termal taramanın yüzde 54 etkili olduğu, yani her 100 hastadan sadece 54’ünün termal taramayla tespit edilebildiği, geri kalanların ise taramayla tespit edilemediği ifade ediliyor.
Koronavirüse yönelik aşılama çalışmalarında ise an itibariyle 4 molekül üzerinde duruluyor. Fakat bu çalışmaların en erken 12 ila 18 ayda sonuç vermesi bekleniyor. Bu nedenle kısa vadede bir aşının ortaya çıkması pek mümkün görünmüyor.
Hastaların tanısı için alınan örnekler RT-PCR adı verilen laboratuvar yöntemiyle inceleniyor. Ancak yapılan çalışmalar akciğer tomografisinin de RT-PCR kadar etkili olabileceğini gösteriyor. Tek başına RT-PCR’nin negatif sonuç verdiği durumlarda, şüpheli kişilerin akciğer tomografisinden geçmesi gerektiği de ifade ediliyor.
Hastalığın hâlâ net bir tedavisi olmamakla birlikte, bazı çalışmalar umut vadediyor. Çin’de klinik ilaç geliştirmeye yönelik 80’den fazla deneye devam ediyor. Yapay zekâ ve artırılmış zekâ uygulamaları da ilaç molekülü geliştirmek ve salgının yayılımını tahmin etmek için kullanılıyor. Örneğin bir yapay zekâ uygulamasında, Baricitinib isimli ilacın mevcut moleküller arasında bu virüse karşı en etkili ilaç olabileceği ortaya konuldu. Şubat ayı başında 760 hasta üzerinde yapılan diğer bir çalışmada ise remdesivir adlı molekülün virüse karşı etkili olduğu ve Mayıs ayında Çin’de kullanıma girebileceği ifade ediliyor. DSÖ remdesivir, lopinavir ve ritonavir gibi ilaçlar üzerinde yapılan çalışmaları yakından takip ediyor. Çinli bilim insanları bu ilaçları hastalar üzerinde denemeye başlamış durumda. Remdesivir adlı ilaç şu anda en umut vadeden seçenek.
DSÖ’nün tavsiyeleri ve rehberler doğrultusunda, mevcut hastaların tedavileri, destek tedavisi ve ek hastalıkların kontrol altında tutulması şeklinde sürdürülüyor. Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin verdiği bilgilere göre, şimdiye kadar 29 bin 745 hasta tedavi olmuş ve taburcu edilmiş durumda.
Sağlık hizmetlerinin etkili şekilde organize edilmesi için, sağlık hizmetine ilk temas yeri olan aile hekimlerinin merkezi bir rolü olduğu, bu sebeple aile hekimliklerinde erken tanıya yönelik önlemler alınması gerektiği de dikkat çekilen konular arasında.
RUH SAĞLIĞI ÇALIŞMALARI
Çin’deki salgın, sağlık çalışanlarının ruh sağlığını da etkilemiş durumda. Enfeksiyon riski, yüksek sorumluluk, uzun çalışma süreleri, ayrımcılık, izolasyon, aile bireylerinden ayrı kalma, çok fazla hastaya ve ölüme maruz kalma gibi durumlar sağlık personellerinin ruhsal olarak tükenmesine sebep oluyor. Bu nedenle Vuhan’da sağlık çalışanlarına destek olacak psiko-sosyal destek ekipleri ve bu konuda izlenecek yolları belirten bir rehber oluşturuldu. Benzer şekilde, sürekli hastalık ve ölüm haberlerine maruz kalan toplumda da korku, stres, depresyon, anksiyete gibi ruh sağlığı sorunları oluşabiliyor. Toplum ruh sağlığı çalışmalarının da salgınla mücadelede önemli bir yere sahip olduğunu vurgulamak gerekiyor.
GELECEK TAHMİNLERİ
Mevcut koronavirüs salgınıyla ilgili olarak, en çok “bundan sonra ne olacağı” merak ediliyor: Salgın azalıyor mu, artıyor mu, duracak mı, daha da şiddetlenecek mi, tüm dünyaya yayılması ihtimali var mı? Benzer birçok soru cevaplanmayı bekliyor. Biz de bu soruların cevaplarını güncel bilimsel yayınlarda aradık. Bulgularımızdan bir kısmı şu şekilde:
Yapılan çalışmalar, Çin’de devam eden karantina ve izolasyon uygulamalarının etkili olduğunu ve virüsün yayılımını azalttığını gösteriyor. Öte yandan bazı bilim insanları, Çin dışındaki ülkelerde vaka sayılarının hızlı artışından dolayı, salgının artık durdurulamaz olduğunu ve pandemi (küresel salgın) düzeyine eriştiğini ifade ediyor. Harvard Halk Sağlığı Okulu’ndan uzmanlar, mevcut durumun pandemi kriterini karşıladığını ifade ediyorlar. Pandemi, bir salgının karantina önlemlerini aşarak tüm dünyaya yayılmasını ifade eden bir kavram. Pandemilerde sosyal hayatın kısıtlanması, okul, sinema, ibadethane, AVM gibi kamusal alanların geçici olarak kapatılması gibi önlemler söz konusu olabilir. Fakat sosyal hayatı kısıtlayıcı önlemleri hayata geçirebilmek için, mevcut bilgimizin yeterli olmadığı da belirtiliyor. DSÖ ise salgının pandemi yapabileceğini, ama henüz o seviyede olmadığımızı, salgındaki günlük vaka sayısının 23 Ocak ile 2 Şubat arasında bir zirve yapıp sonra tekrar azalmaya başladığını ifade ediyor. Salgının seyrini doğru tahmin etmek için birçok bilim insanı modelleme çalışması yapıyor, fakat salgının etkilediği kişi sayısındaki aşırı dalgalanma modellerin tahmin gücünü azaltıyor. Bu durum ise uzun vadede neler olacağını tahmin etmeyi zorlaştırıyor. İlk zamanlarda yapılan tahminler, salgının Şubat sonunda zirve yapacağına işaret ediyordu. Fakat son bilgilerle güncellenen tahminlere göre, Mart ayının sonu ile Mayıs ayının sonu arasındaki dönemde salgının zirve yapması bekleniyor.
Dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Nature’da yayınlanan bulgulara göre, bilim insanları tarafından salgına yönelik sunulan en iyi senaryoda, salgın zirveye ulaştığında Çin’de 1 milyon kişinin hasta olacağı ifade ediliyor. En kötü senaryoda ise Çin genelinde (nüfusun yaklaşık yüzde 40'ını oluşturan) 550 ila 650 milyon insanın hasta olabileceği ifade ediliyor.
RİSK ALTINDAKİ ÜLKELER, TÜRKİYE’DE VAR MI?
Toplumsal düzeyde yeterli önlem alınmadığı takdirde, Çin ile yakın irtibat halinde olan ülkelerin salgının yeniden yayılma merkezlerine dönüşebileceği ifade ediliyor. Salgının tüm dünyaya yayılması durumunda, en fazla risk altında olan ülkelerin, sağlık sistemi en zayıf ülkeler olan Afrika ülkeleri olduğu söyleniyor. Özellikle Çin ile yakın irtibatta olan Nijerya’nın yüksek risk altında olduğu, birçok Afrika ülkesinde Çinli işçilerin çalıştığı hatırlatılıyor. Nijerya, Etiyopya, Sudan, Angola, Tanzanya, Gana ve Kenya zayıf sağlık sistemleri sebebiyle risk altındaki diğer ülkeler. Çin’den yapılan uçuşlarla geliştirilen bir tahmin modeline göre Mısır, Cezayir ve Güney Afrika da yüksek riskli ülkeler arasında.
iran'daki mevcut durum
İran nüfusunun büyük çoğunluğunun uluslararası seyahat etmediği biliniyor. Buna rağmen İran’da ortaya çıkan ölüm sayıları endişe verici düzeyde. İran’dan 61 hasta ve 18 ölüm bildirildi. DSÖ salgının belirli bir zamandaki ölüm/vaka oranının yüzde 2,3 olduğunu ifade ediyor. Bu hesaplamaya göre İran’da bildirilen 18 ölüm, beklenen vaka sayısının 782 olduğunu gösteriyor. İran’ın bildirdiği vaka sayısı ise bu beklenen rakamın çok altında. Bu durum yüzlerce hastanın İran’da serbest şekilde dolaştığı ve vakaların bildirilmediği iddialarını kuvvetlendiriyor. Bu nedenle İran’la irtibatın en aza indirilmesi gerekiyor.
DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus da İran, Kore ve İtalya başta olmak üzere, Çin’den bağımsız vaka sayılarında artış olan ülkelerle ilgili endişeli olduklarını ve bu ülkelerin salgın yönetim kapasitelerine farklı yollarla destek olduklarını belirtmişti. Bazı bilim insanları da İran’da ortaya çıkan ilk vakaların ölümcül vakalar olması durumunda, virüsün bölgeye birkaç hafta içinde yayılabileceğini ifade ediyor.
İran'da koronavirüs korkusu büyürken halk krizin iyi yönetilemediğini düşünüyor
İran’da 54 kişinin hayatına mal olan koronavirüs yayılmaya devam ederken Tahranlılar, hükümeti yeterli tedbiri almamakla suçluyor.
Çin merkezli virüs, İran’da ilk olarak 19 Şubat'ta Kum kentinde tespit edildi. Ardından ülkenin tamamına yayılan koronavirüs, şu ana kadar 54 kişinin yaşamına mal oldu ve 978 pozitif vaka tespit edildi.
Başkent Tahran'da virüs korkusu nedeniyle metro kullanımı yüzde 70 oranında düşerken en fazla vakaya rastlanan eyaletlerden Gilan'a tüm uçak seferleri iptal edildi.
Sağlık Bakanlığı, zorunlu olmadıkça sokağa çıkılmaması ve yolculuk yapılmaması konusunda uyarıyor.
Tahran'da okulların da tatil edilmesiyle trafikte yoğunluğun ve ana caddeler ile meydanlardaki kalabalığın azaldığı görülüyor.
İran'da Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi üyesi koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti
İran resmi haber ajansı IRNA'ya göre, Tahran'daki Mesih Danişveri Hastanesinde koronavirüs nedeniyle tedavi gören Muhammed Mirmuhammedi (72), hayatını kaybetti.
Mirmuhammedi, 6 ve 7'nci dönemde Kum milletvekilliği yapmış, 2018'de Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi üyeliğine atanmıştı.
İran Sağlık Bakanlığı Halkla İlişkiler Sorumlusu Kiyanuş Cihanpur, dün yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle 11 kişinin daha hayatını kaybettiğini ve 385 yeni vaka tespit edildiğini açıklamıştı. Cihanpur, son belirlemelere göre, ülkede Kovid-19 nedeniyle ölenlerin sayısının 54'e, vaka sayısının ise 978'e yükseldiğini belirtmişti.
İran'da koronavirüse yakalananlar arasında İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politikalar Komisyonu Başkanı Mücteba Zünnur'un da olduğu 5 milletvekili, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Masume İbtikar, Sağlık Bakan Yardımcısı İreç Herirçi ve Kum Tıp Üniversitesi Rektörü Muhammed Rıza Kadir de yer alıyor. İran'ın önde gelen din adamlarından ve eski Vatikan Büyükelçisi Hüccetülislam Hadi Hüsrevşahi de virüs nedeniyle hayatını kaybetmişti.
Kuzey Kore'de 20'den fazla şüpheli ölümün nedeninin Kovid-19 olabileceği iddia edildi
İnternetten yayın yapan Daily NK gazetesinde yer alan habere göre, ocak ayından bu yana Kuzey Kore genelinde 20'den fazla kişinin şüpheli şekilde öldüğünü ortaya koyan bilgi edinildi.
Kaynaklar, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile bağlantılı olduğu iddia edilen semptomlar gösteren ve hayatını kaybeden ya da karantinaya alınan kişiler hakkında istatistik tutulduğunu ancak bilgilerin gizlendiğini ileri sürdü.
Kuzey Kore'de üst düzey bir hükümet kaynağı da 27 Şubat'ta Daily NK'ye, "Kuzey Kore'nin acil hastalık kontrol merkez komutanlığı istatistikleri, ocaktan bu yana 23 kişinin akut zatürreden öldüğünü gösteriyor." açıklamasında bulundu.
Bu sayıya, yüksek ateş, öksürük ve ciddi solunum güçlüğü geliştikten sonra ölen herkesin sayılması sonucu ulaşıldığını aktaran kaynak, ülkenin tüm bölgelerinde benzer semptomlara sahip toplam 82 kişinin karantinaya alındığını belirtti. Kaynak, semptomları hafifleyen hastaların taburcu edildiğini ancak sürekli olarak yeni vakaların ortaya çıktığını kaydetti.
Endonezya'da ilk koronavirüs vakası tespit edildi
Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo, yaptığı açıklamada, 64 yaşındaki bir kadın ve 31 yaşındaki kızında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tespit edildiğini açıkladı.
Widodo, anne ve kızın, ay başında Endonezya’yı ziyaret ettikten sonra 27 Şubat’ta Malezya’da test sonuçları pozitif çıkan bir Japon vatandaşıyla temas halinde olduğunu öğrendiklerini ifade etti.
Joko Widodo, Sağlık Bakanlığının test sonuçlarına göre ülkenin ilk Kovid-19 vakaları olan anne ve kızın tedavi altına alındığını kaydetti.
Öte yandan, Japonya’da Kovid-19 nedeniyle karantinadaki gemiden dün gece tahliye edilen 68 Endonezyalının da Sebaru Adası’nda gözlem altında tutulacağı bildirildi.
Çin'le karşılıklı uçuşları 5 Şubat'ta askıya alan Endonezya, salgın nedeniyle Çin vatandaşları için vizesiz seyahat uygulamasını da geçici süreyle durdurduğunu açıklamıştı.
İsrail'de koronavirüs vakası 10'a yükseldi
İsrail Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, kimlikleri açıklanmayan 3 kişide daha yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tespit edildiği belirtildi.
Kovid-19 tespit edilenlerden ikisinin aynı aileden olduğu ve kısa süre önce İtalya'dan döndükleri ifade edildi.
Üçüncü kişiye ise virüsün yine İtalya'dan dönen ve Kovid-19 tespit edilerek geçen hafta karantinaya alınan bir çalışma arkadaşından bulaştığı bildirildi.
Bunlarla birlikte İsrail'de tespit edilen Kovid-19 vakası 10'a yükseldi.
İsrail yönetimi Kovid-19 endişesiyle Çin, İtalya, Japonya, Güney Kore, Tayland ve Singapur'dan gelen yabancıların ülkeye girişini yasaklamıştı.
Yakın geçmişte söz konusu ülkeleri ziyaret eden İsraillilerin evlerinde 14 gün boyunca karantinada kalması isteniyor.
ABD'de Kovid-19 kaynaklı ikinci ölüm vakası
Washington eyaleti Sağlık Ofisi tarafından yapılan açıklamada, Seattle yakınlarındaki bir bakım evinde 70 yaşlarında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) taşıyıcısı bir hastanın hayatını kaybettiği belirtildi.
Cumartesi günü de aynı bölgede 50 yaşlarında bir hastanın ölümü, "ABD’de ilk Kovid-19 bağlantılı ölüm" olarak rapor edilmişti.
Sağlık yetkilileri, Washington eyaletinde 12 teyid edilmiş Kovid-19 vakası bulunduğunu kaydetti.
TÜRKİYE NELER YAPIYOR?
Ülkemizde henüz Kovid-19 tanısı alan bir hasta olmadı, fakat salgın bölgelerinden gelen ve gözlem altında tutulan kişiler var. Bu kişilerin uluslararası standartlara uygun testleri Ankara’daki Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarı’nda yapılıyor. Tahran’dan gelen uçakta bulunan 142 kişinin ilk testleri negatif sonuçlandı ve testler bir hafta sonra tekrarlanacak. Uçakta, evde ya da hastanede herhangi bir vaka tespiti hâlinde uygulanacak prosedürler (karantina, tedavi ve benzeri) Sağlık Bakanlığı’nın salgın rehberlerinde mevcut. Sağlık personeli de düzenli olarak bu konuda bilgilendirilmeye devam ediliyor. Okullar, yurtlar ve yükseköğretim kurumları da bu konuda bilgilendirilmiş durumda. Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 23 Şubat’ta yaptığı basın açıklamasında, yeteri kadar anti-viral ilaç, maske ve medikal malzemenin bulunduğunu, tedarik zincirlerinin de sağlam olduğunu ifade etmişti. Kovid-19 için oluşturulan bilim kurulu, ilgili diğer bakanlıklar ve 7/24 çalışan acil operasyon merkeziyle de DSÖ'nün önerilerine paralel önlemler alınmaya devam ediyor. Bu bağlamda, sınır kapılarındaki taramalar, Çin ve İran başta olmak üzere uluslararası seyahat kısıtlamaları, DSÖ ve ilgili ülkelerin sağlık bakanlıklarıyla bilgi alışverişi sürdürülüyor. Sağlık Bakanı Koca 26 Şubat itibariyle sınıra sahra hastaneleri kurulacağı bilgisini de kamuoyuyla paylaştı.
ASILSIZ HABERLERLE MÜCADELE
Bir taraftan Kovid-19 ile mücadele devam ederken, diğer taraftan asılsız haberler de bir salgın şeklinde artıyor. DSÖ sadece koronavirüs salgınıyla değil, bilgi salgınlarıyla da mücadele ettiğini söylüyor. Küreselleşen bir dünyada koronavirüs salgınını engellemek pek mümkün olmasa da, bilgi salgınlarını engellemek için, asılsız haberleri paylaşmadan önce teyit etmek etkili bir yol.
Asılsız haberlerin sebep olduğu sorunların başında, toplumun paniğe kapılması ve hastanelere gereksiz ve aşırı başvuru yapılması geliyor. Gereksiz başvurular hem sağlık hizmetini bloke ediyor hem de kişilerin birbirine virüs bulaştırma riskini artırıyor. Asılsız haberlerin sonuçlarına bir başka örnek de maske stoklarının hızla tükenmesi ve sağlık hizmetlerinin bloke olması. Asılsız haberler sebebiyle Çinlilere yönelik giderek artan ayrımcılık da diğer bir sorun.
Bu konuda Çin’in sert önlemleri mevcut. Örneğin Çin’de biri doktor sekiz kişi topluma asılsız haberler yaydığı için tutuklandı.
Asılsız haberler en çok sosyal medyada yayılıyor. Sosyal medya kullanımı toplumda korku ve gerginlik oluşturuyor. Ancak yapılan çalışmalar, sosyal medyanın kullanıcılarda hastalığı önleyici davranışlar kazandırmada da etkili olabileceğini gösteriyor.
Londra Üniversitesi’nden halk sağlığı araştırmacısı Adam Kucharski yayılan yanlış bilgilerin salgının kendisinden daha tehlikeli olduğunu söylüyor. DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus “infodemi” adı verilen aşırı ve asılsız bilgi veya haber salgınının, toplumda korku ve paniğe yol açarak, esas salgının yönetimini zorlaştırdığını ifade ediyor. Dünya genelinde 30 teyit kuruluşu şu an bu sahte haberlerle mücadele ediyor. Bu asılsız bilgilerin yayılmasında, bilgiyi üretenler kadar, paylaşanların da sorumluluğu var. Asılsız bilgilerle mücadele için şu öneriler sunuluyor: 1. Haberin kaynağını sorgulayın, araştırın. 2. Haberin tarihine, haberdeki içeriklerin tarihine dikkat edin. İçeriği dikkatli okuyun. 3. Resmî kurumların açıklamalarını dikkate alın. 4. Haber teyidi yapan yerli ve yabancı siteleri takip edin. 5. Haberi kendiniz teyit etmek istiyorsanız Çin arama motorlarını, sosyal medya platformlarını, çeviri uygulamalarını ve tersine görsel arama sitelerini kullanın. 6. Kaynaksız, şüpheli, emin olmadığınız ve teyit etmediğiniz hiçbir haberi paylaşmayın.
MASKE KULLANIMI
DSÖ ve ABD Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) hasta olmayan ve hasta bakımıyla meşgul olmayanlar için, kültürel sebepler dışında maske kullanımının gerekli olmadığını belirtiyor. Solunum yolu rahatsızlığı belirtileri gösteren kişiler veya bu kişilerle yakın temasta bulunan yahut bakımlarını üstlenen kişiler ise tıbbi (cerrahi) maske kullanabilirler. N95-ffp2 maskeler ise yalnızca entübasyon, bronkoskopi gibi aerosol salınımına sebep olacak tıbbi girişimlerde bulunan sağlık personeline öneriliyor. Bu rehberlerde n99-ffp3 maskelerin önerildiği bir durum ise bulunmuyor.
BULAŞIN ÖNLENMESİ
Hastalığın henüz etkin bir tedavisi bulunmaması nedeniyle, korunma önlemleri bu aşamada önem arz ediyor. Ellerimizi düzenli olarak yıkamak, kalabalık ortamlardan uzak durmak, soğuk algınlığı belirtisi gösteren kişilerle mesafemizi korumak, öksürür veya hapşırırken ağzımızı kapatmak, kirli ellerimizi ağzımıza, yüzümüze veya burnumuza götürmemek, sık temas edilen yüzeyleri temiz tutmak, DSÖ’nün tavsiye ettiği basit ama etkili önlemler. Salgının yayıldığı bölgelere (C?in, Singapur, Tayland, Japonya, Hong Kong, Gu?ney Kore, I?ran, Irak, İtalya ve diğerleri) seyahat edenlerin ve sağlık çalışanlarının ise ilgili kurumların (Sağlık Bakanlığı, DSÖ, Dışişleri Bakanlığı) internet sitelerinde yer alan ek tavsiyeleri mutlaka okumaları ve gerekli önlemleri almaları gerekiyor.
Salgın sebebiyle aile hekimliklerine, hastanelere ve acil servise yapılan yoğun başvurular hem sağlık hizmetini bloke ediyor hem de virüsün yayılma riskini artırabiliyor. Şu an 13 koronavirüs vakası olan İngiltere’de bu soruna yönelik evde tanı birimleri oluşturuldu. Şüpheli vaka tanımına uyan kişilerden numune almak için kişinin evine giden ekipler, evde numune alıp numune sonuçlarını da telefonla bildiriyorlar. Bu sayede, şüpheli kişilerin kalabalık hastane ortamlarına gelip diğer kişilere virüsü bulaştırma riski azalıyor. Hastalık tespit edilenlerin yakın çevresindeki şüpheliler de kolaylıkla belirlenebiliyor. Buna ek olarak, İngiltere’de merkezi randevu sisteminin kapatılması bile gündemde.
SİNOFOBİ VE AYRIMCILIK
Koronavirüs salgınının ortaya çıkardığı diğer bir sorun da “sinofobi” olarak ifade edilen Çinli karşıtlığı. Bazı çalışmalar bu sorunu yabancı düşmanlığı anlamına gelen “zenofobi” kavramıyla tanımlıyor. Bilimsel literatür de dahil olmak üzere, virüsün sürekli Çin ve Vuhan'la birlikte anılması, Çinlilere karşı dünya genelinde bir tepkinin ve negatif ayrımcılığın ortaya çıkmasına da sebep oluyor. Çin karşıtlığının en fazla olduğu ülkelerden biri Japonya. Japonya’da trend olan sosyal medya paylaşımlarında Çinliler için “biyoterörist” ifadesi dahi kullanılıyor. Çinlilere yönelik tepkilerin artışının küresel turizmi de kötü etkileyeceği söyleniyor. Bu sebeplerle DSÖ hastalığın adını Kovid-19 olarak tanımladı ve salgının bir ülke ismiyle ilişkilendirilmemesi gerektiği bildirildi. Aynı sebeple, birçok bilimsel yayın ve medya kuruluşu, koronavirüs ile Çin ifadelerini bir arada kullanmamaya başladı.